Adem Sözüer: Her partinin affetmek istediği birileri vardır

Ceza Hukuku Uzmanı Prof. Dr. Adem Sözüer, MHP'nin af yasası teklifi hakkında merak edilenlere cevap verdi. Özüer "Ülkemizde seçimden önce başlayan af tartışmaları adli sistemde, cezaevlerinde ve toplumda tansiyonu yükseltiyor. Bir çok yönden sorunlu düzenlemeleri içeren af teklifi bu şekilde gündeme alınmamalı." uyarısında bulundu.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku ve Kriminoloji Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Adem Sözüer, MHP tarafından gündeme getirilen 'af yasa taslağı'nı değerlendirdi. Özüer "Biz aflarda görürüz ki iktidar muhalefet sık sık ortak hareket eder. Çünkü her partinin affetmek istediği birileri vardır" yorumunda bulundu.

'Tolumda geniş bir uzlaşma varsa, eşitlik ilkesine uygun af yapılabilir' diyen Sözüer şöyle devam ediyor "Ama anayasayı dolanıp, ilkelere aykırı af yapıp topu AYM’ye atmamak gerekiyor. Siyaseti siyasetçi yapmalı, iptal edileceği bilinen kanun çıkarıp AYM'ni siyasete çekmemeli. Af konusu kişiler değil ilkeler üzerinden tartışılmalı.”

Adem Sözüer'in Cumhuriyet'ten Hilal Köse'ye verdiği yanıtlar şu şekilde;

Türkiye’nin böyle bir affa ihtiyacı var mı?

Böyle bir tartışma ancak afların çok az çıktığı bir ülkede yapılır. Halbuki biz en son daha iki yıl önce af çıkardık. Bazıları, “af değil ceza ertelemesi, ceza indirimi” diyorlar, bu da doğru değil. Bunların hepsi, adına af denilmeyen af uygulamasıdır. Anayasa Mahkemesi (AYM) kararları da bu yönde. Ülkemizde seçimden önce başlayan af tartışmaları adli sistemde, cezaevlerinde ve toplumda tansiyonu yükseltiyor. Bir çok yönden sorunlu düzenlemeleri içeren af teklifi bu şekilde gündeme alınmamalı.

Neden adına af denmiyor?

Anayasamıza göre af kanunu çıkarmak için TBMM’de 5’te 3 çoğunluk gerekli. Bu da tabii büyük bir uzlaşmayı gerektiriyor. Bunu sağlamak zor. Bir de af terimini kullanmak siyaseten riskli görülüyor. Bu nedenlerle adına af kanunu denmeyen aflar yapılıyor. Anayasa, beşte üçü sağla derken, aslında kanun koyucuya “ikide bir af yapma” diyor. Diğer taraftan toplumun tepkisini önlemek için bazı suçlar hep af dışı tutulur. Terör, uyuşturucu madde ticareti, cinsel saldırı, öldürme suçları gibi... Ama bu af kanunlarında öyle eşitsizlikler vardır ki kanunun AYM tarafından iptal edileceği bilinir. Nitekim edilmiştir de. Örneğin1991 yılında Terörle Mücadele Kanunu ilk çıktığında, geçici maddelerinde erken şartla salıverilme düzenlendi. Ama düzenlemelerde af sözü geçmiyor. Bölücülük, anayasayı ihlal, uyuşturucu ve cinsel saldırı suçları kapsam dışı tutuldu. AYM kapsam dışı tutan düzenlemeyle ilgili “Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırılığı daha belirgin olan kuralı, hukuk devleti ilkesine de ters düşer” gerekçesiyle bir kaç kez iptal kararı verdi. Sonuç, biri hariç tüm suçlar af kapsamına dahil edildi.

1999’daki Rahşan affı nasıl yapıldı?

Kanunun adı, şartla salıverme, dava ve cezaların ertelenmesi idi. Ama AYM, bu kanun için “toplu özel af niteliğindedir” dedi. Kamuoyu ise ‘Rahşan affı’ diye adlandırdı...O zamanda kanun koyucu, halkın tepkisinden çekindiği için bazı suçları af kapsamı dışında bıraktı. 4616 sayılı bu kanun da AYM’ye gitti. AYM, eşitliğe aykırı diye iptal kararı verdi. Af genişledi. Baştan söylenen 20 bin kişiydi ama iki katından fazla 45 bin civarında kişi yararlandı. Cezaevleri dolu diye çıkarılan bu aftan üç yıl sonra yine ceza evlerinde aşırı doluluk sorunu ortaya çıktı. Yani aflar bu doluluk sorununu hiç bir zaman çözmedi. Üstelik iptal ve değişikliklerle öyle bir karmaşa ortaya çıktı ki, bugün hala o kanunun sorunlarıyla uğraşılır. Yani adli sisteme de yük getirdi.

AYM, genellikle afların kapsamını genişletiyor mu?

Recep Tayyip Erdoğan, Hasan Celal Güzel siyasi yasaklıyken, basın suçlarıyla ilgili erteleme adı altında af kanunu çıktı. AYM, bu kanunu da eşitliğe aykırılıktan iptal etti. Hasan Celal Güzel bu aftan yararlandı, yasağı kalktı, parti kurdu. Ama aynı durumdaki Erdoğan’a ‘hayır senin yasağın devam ediyor’ dendi. Görüldüğü gibi sadece parlamentomuz değil AYM de eşitlikle ilgili bazen duruma göre karar veriyor. Bu tür kararlar eşitliği olmayan afları, daha da eşitsiz hale getiriyor. Örneğin 1991 Terörle Mücadele Kanunu ile getirilen afta da böyle oldu: AYM eski TCK’nin 146 maddesindeki Anayasayı ihlal suçunun kapsam dışı bırakılmasına eşitliğe aykırı dedi. Sol örgütler aftan yararlandı. Buna karşılık, eski TCK’nın 125. maddesindeki bölücülük suçunun kapsam dışı bırakılmasının “Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmayacağı” sonucuna vardı. O zaman Türkiye, PKK terörü nedeniyle ayaktaydı. AYM bu kararı verirken muhtemelen kamuoyu tepkisinden çekindi. Ama, AYM aynı konuda böyle çelişik kararlar vermemeli. Ama siyasi iktidar olarak, parlamento olarak, ilkelere, eşitliğe uygun bir kanun yapmazsanız, siyaseti AYM’ye bırakırsanız, AYM de bazen “eşitlik ilkesine aykırı” der, bazen “uygundur” der. Yargıtay’ın seksenli ve doksanlı yıllardaki kanuna aykırı içtihadı dolayısıyla, ülkücüler de eşitliğe aykırı uygulamalara maruz kalmış, 1991 ile 1999 aflarından, aynı konumdaki diğer siyasi amaçlı suç işleyenler gibi yararlanamamıştır. Eşitlik ilkesine aykırı affı bu sefer MHP öneriyor.

MHP’nin bu konuyu gündeme getirmesinin gerçek nedeni ne sizce?

Bunu ancak öneren bilebilir. Geçmişteki aflara bakıldığında siyasi partiler zannedildiği gibi aflardan siyasi çıkar sağlamamışlardır. “Rahşan affı” siyaseten ANAP, DSP ve MHP’ye yaradı mı? Hayır yaramadı. Siyasilerin aslında gerçekten kimi niçin affettiğini kanunda göremezsiniz. Halk da bilmez. Oy veren milletvekilleri de çoğunlukla bilmez. Gerçekten kim affedilmek isteniyor? O açıkça söylenmez. Bir de şöyle bir yanlış anlama var: Genel af herkesin cezaevinden çıkması demek değil. Genel af cezayı bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırır. Kişi sabıkasız olur. Özel afta sadece ceza indirilir. Yani kişiye özel af demek değildir bu. Sabıka ve hak yoksunlukları devam eder. Biz aflarda görürüz ki iktidar muhalefet sık sık ortak hareket eder. Çünkü her partinin affetmek istediği birileri vardır. Bu başka aflarda da böyledir. Mesela en son imar affına ana muhalefetten gerçek bir karşı çıkış olmadı. Çünkü muhalefetin sahip olduğu belediyeler de imar affı kapsamında ve oralar Türkiye’nin en değerli yerleri. Siyaset günah ortaklığını sever.

'19 MAYIS İSMİ DOĞRU OLUR MU?'

Affın 19 Mayıs’la anılmasını da eleştiriyorsunuz...

19 Mayıs Türkiye’nin ortak olduğu değerlerden biri. Şimdi bu af “19 Mayıs uyuşturucu affı” gibi adlandırılırsa bu doğru olur mu? 19 Mayıs niye böyle bir şeyle anılsın? Üstelik bunu 19 Mayıs konusunda hassasiyeti yüksek bir parti niye önerir? Toplumda çok büyük olumsuz bir tepki var. Affı, hem bu isimle, hem bu içerikle gündeme getirmek, adalete aykırı, hukuka aykırı, eşitlik ilkesine, toplumsal barışa aykırı. Affa prensip olarak hayır denemez ama bu kadar sık ve her alandaki aflarla Türkiye gerçek bir hukuk devleti olamaz.

'BERBEROĞLU DAVASINDA BAŞTAN YANLIŞ YAPILDI'

Son olarak Enis Berberoğlu kararıyla ilgili neler söylemek istersiniz?

Berberoğlu hakkında yerel mahkemede önce bir karar verildi. Bölge adliye mahkemesi bu kararı hukuka aykırı diyerek bozdu. Yerel mahkeme bu karara uymak zorundaydı. Düşünebiliyor musunuz? Bir yerel mahkeme, kanuna rağmen “Senin yetkin yok. Verdiğin kararı tanımıyorum” diyerek dosyayı geri gönderdi. Sonra da kanun değişti. Kanunla yapılabilecek bir şeyi, bir yerel mahkeme, kararıyla yapabildi. Bir davada daha başında böyle büyük bir yanlışlık yapılmışsa, daha sonraki süreçlerdeki kararların hukuka uygunluğunun tartışılması anlamsız. Doğru veya yanlışlık tartışmasına gerek yok. Çünkü ilk düğme yanlış iliklenmişti.-

Etiketler yasa af parti tasarı