İzmir Barosu başkan adayı Özkan Yücel: İktidar avukatsız yargı hayali kuruyor

İzmir Barosu seçimlerine Çağdaş Avukatlar Grubu’nun adayı olarak katılacak olan avukat Özkan Yücel, yargının içinde bulunduğu durumu değerlendirirken, "Türkiye’nin 3'üncü büyük ilinde kimin tutuklanıp kimin serbest kalacağına 7 yargıç karar veriyor" diyor. İktidarın avukatların olmadığı bir yargı hayal ettiğini söyleyen Özkan, baro başkanı seçilmesi durumunda yapacaklarını anlattı.

Google Haberlere Abone ol

İZMİR -   İzmir Barosu başkanlık seçimleri yaklaşıyor. İzmir’de 20-21 Ekim 2018 tarihlerinde yapılacak kongrede seçimlere Çağdaş Avukatlar Grubu, Cumhuriyetçiler Grubu ve Milliyetçi Avukatlar Grubu’nun yanı sıra bu yıl ilk kez Yenilikçi Avukatlar Grubu da katılacak. Seçimler yaklaşırken ilk olarak Çağdaş Avukatlar Grubu’nun adayı avukat Özkan Yücel ile konuştuk. Yücel, avukatların en çok karşılaştıkları sorunları, çözüm önerilerini ve nasıl bir baro hedeflediklerini anlattı.

'BİZ BİR AİLEYİZ ANLAYIŞIYLA YOLA ÇIKTIK'

Sizi diğer adaylardan farklı kılan nedir?

Mücadele ruhu elbette. Ben Çağdaş Avukatlar Grubu geleneğinden gelen bir avukatım. Sosyalistim her şeyden önce. Muhalifliğim avukatlıkla başlayan bir tarihe denk gelmez. 1990 yılında avukatlığa başladım. Ve o gün bu gündür mücadelemi daha adil, daha yaşanabilir, insan haklarına saygılı, erkler ayrılığına dayalı, yargı bağımsızlığını hayata geçirebilmiş ve demokratik tam bağımsız bir Türkiye özlemiyle sürdürdüm.

12 Eylül gözaltılarında işkenceyi de gördüm, öğrenci dernekleri mücadelesinde alıkonulmaları da. Parasız yükseköğrenim derken okuldan uzaklaştırılmayı, harç yatırmadığım için sınavdan atılmayı ve elbette bunlardan ötürü yargılanmayı da yaşadım. Pes etmedim, vazgeçmedim. İnsan haklarına ilişkin evrensel değerleri rehber edindim ve avukatlığım boyunca da bu yöndeki mücadelemi sürdürdüm. Türkiye’nin neresinde olursa olsun; savunmaya, avukatlara yönelik bir saldırı varsa, saldırının karşısında, meslektaşlarımın yanında olmayı ilke edindim. Üstelik avukatlığı yalnızca bir iş olarak da görmedim. Daima hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı mücadelesinin avukatlığa, savunmanın bağımsızlığına, hukuka, hukukun ve ülkenin demokratikleşmesine katkı sağlayacağı inancıyla hareket ettim ve bu tutumumu hiç değiştirmedim.

Marks’ın “Başkalarını özgürleştirebilmek için, önce kendimizi özgürleştirmeliyiz “ sözü bana her zaman ışık tuttu. Çok sevdiğim bir filmden, “Esaretin Bedeli”nden alıntıyla “ Vazgeçtiğin kadar tutsak, umut ettiğin kadar özgürsün” diye düşünüyorum.

Avukatların en çok yaşadığı sorunlar neler? Bu sorunlara dair çözüm önerileriniz var mı? İzmir Barosu’na başkan seçildiğiniz takdirde ilk yapacağınız icraatlar neler olacak?

Geldiğimiz noktada meslektaşlarımızın öncelikli sorunu; kollukta, savcılıkta, mahkemelerde, görev gereği gittikleri herhangi bir yerde veya ofislerinde onlarca sorunla boğuşurlarken; kurumsal bir destek alamamalarıdır. Bu bağlamda önceliğimiz; her an ulaşılabilir bir meslek örgütünün inşası ve meslektaşlarımızın görevlerini yaparken kendilerini yalnız hissetmemeleri olacak. “Biz bir aileyiz” anlayışıyla yola çıktık. Bu nedenle de; taahhüdümüzdür: Yönetime geldiğimizin birinci ayında gönüllü avukatlardan oluşan destek birimimizi derhal oluşturacak, baro telefonlarından birini problem yaşayan meslektaşlarımızın bürokrasiye takılmadan yönetim kuruluna ulaşabilmesi için tahsis ve ilan edeceğiz. Adliyede her gün bir yönetim kurulu üyesinin nöbetçi kalmasını sağlayacağız. Yani bir başka deyişle avukatın görevini yaparken karşılaştığı tüm merciler karşısında kendisini güçlü hissetmesi için, barosunu kurumsal olarak yanında görmesi için gereken her türlü tedbiri alacağız. Bu kapsamda baro merkez binasındaki asansörde yönetim katı olan 6'ncı kata çıkan butonu çalışır hale getirecek, Yönetim Kurulu odasının kapısındaki kartlı girişi kaldıracağız. Baro, varlık sebebi olan avukatlarına açık bir kapı haline gelecek.

Bunun yanında; avukatların iş alanları günden güne daralıyor ve gittikçe yoksullaşıyoruz. İşçi avukatlar ve genç avukatlar ekonomik zorluklarla boğuşuyor. Parası olmayan avukat sağlık yardımı alamıyor. Avukat sayısındaki hızlı artış ve hukuk eğitiminin kalitesizleşmesi de avukatların saygınlığını her geçen gün azaltıyor.

Avukatların ekonomik sorunları ile saygınlıklarının doğrudan bağlantılı olduğunun bilinciyle, avukatlara yeni iş alanları yaratmayı ve giderlerini azaltmayı hedefliyoruz. İşçi avukatların sorunlarına, hamasi söylemlerin ardına sığınmadan, sorumluluk alarak çözüm bulmak, avukat sayısındaki devasa artışa, meslek tekelinin daralmasına dur diyebilmek, genç avukatların sorunlarının halli için vergi muafiyeti ve mikro kredi uygulamaları gibi acil önlemler devreye sokmak, sağlık hizmeti ve sosyal yardımların paraya tahvil edilmesinin önünü kesmek, mesleki dayanışmayı en üst seviyeye taşıyıp, yargı görevi içinde en iyi koşulları avukatlara sağlayarak, saygınlığımızı yeniden kazanmak için, yönetime talibiz.

'KİMİN TUTUKLANIP KİMİN SERBEST KALACAĞINA 7 YARGIÇ KARAR VERİYOR'

Avukatlara verdiğiniz sözler olacaktır mutlaka, haksızlığa uğramış, adalet arayan yurttaşlara, kesimlere ne vaat ediyorsunuz? Çağdaş Avukatlar Grubu'nun yönetimindeki İzmir Barosu'nda ne değişecek, sokaktaki vatandaş için ne anlam ifade edecek?

Bugün ülkemizin en önemli sorunlarından biri tek adam rejimi ve bağımlı yargı meselesidir. Özellikle de muhalif yurttaşlar büyük bir sindirme operasyonu ile karşı karşıyalar. Siyasi iktidar bir dönem ortaklık yaptığı cemaat ustalarından öğrendiklerini bugün tüm muhalifleri sindirmek için kullanıyor. Bu kampanyanın en önemli ayağını ise yargı oluşturuyor. Örneklemek gerekirse, bugün İzmir gibi Türkiye’nin 3. büyük ilinde kimin tutuklanıp kimin serbest kalacağına 7 yargıç karar veriyor. Başka bir anlatımla, yargıyı kontrol etmek istiyorsanız, 7 hâkimi kontrol etmeniz yeterli.

İç güvenlik paketi ile getirilen kısıtlamalar, yargıyı idarenin tahakkümüne sokan düzenlemeler, sürekli tutuklamalar ve yargılamalar ile yaratılan korku iklimi ve istibdat rejimi maalesef ki birçok baroyu ve TBB'yi de esir almış durumda. Böylesi baskı durumlarında korkmayan ve susmayan, hak ve özgürlükler için mücadele eden bir kapı arayan yurttaşlar maalesef ki bu alanın en önemli söz sahiplerini yanında bulamıyor. Düşünün ki, ülke çok uzun bir olağanüstü hal dönemi yaşadı. Bu dönemde ülke; lastik boylarının belirlenmesine, kurumların kapatılıp açılmasına, hukuk sisteminin yeniden dizaynına varana kadar tüm alanlarda KHK’lar ile yönetildi. Avukatlar tüm evrensel ilkeleri bir kenara bırakır biçimde mesleğin özünü oluşturan “avukat müvekkil gizliliğini” ihlal eder şekilde kamera kaydı ve memur eşliğinde görüşme yapmaya zorlandı.

Bu dönemde dahi TBB ve barolar susmayı kabullendi. Siyasi iktidar karşısında topuk selamı verenler ve onu destekleyenlerin sözünün bir değeri ve halkın nezdinde inanırlığı kalmadı. İnsanlar 12 Eylül dönemini aratır biçimde savunmasız, sorgusuz, sualsiz işlerinden atıldı. Üniversiteler değerli bilim insanlarından yoksun bırakıldı. Hukuk tamamen askıya alındı. Hadi bunlar ülke meselesi diyelim, öte yandan yine KHK’lar ile avukatların ekmeğine el uzatıldı. Devlete karşı açılan tazminat davalarında vekâlet ücretleri sınırlandı. Avukatların yapabileceği işler başka meslek gruplarına devredildi. Laiklik rafa kaldırıldı. İfade özgürlüğü yok edildi. Cumhuriyet rejimi tek adama devredildi ve zaten kör topal ilerleyen demokrasi tümüyle ortadan kaldırıldı.

Peki, bu dönemde güzel İzmir’in barosu ne dedi, ne yaptı, hangi sözü hatırlandı? Maalesef baro sadece derin bir sessizliğe gömüldü. Oysa İzmir, Yassıada duruşmalarında savunma hakkından yana tavır koyan, DGM ve Özel yetkili mahkemeleri tarihin derinliklerine gönderen, işkencesiz bir İzmir hayalini gerçeğe çeviren, idam cezasının kaldırılmasında belirleyici olmuştur. Avukatlık Kanunu’nun değiştirilmesi ve TBB'nin kurulmasında rol oynamış, çevre mücadelesinde öncü olmuş, Gezi direnişinde halkının yanında yer almış ve hiçbir baskı karşısında teslim olmamış, tüm ülkenin, İzmir Barosu bu konuda ne düşünüyor diye kulak kabarttığı, söyleyecek sözü olan bir baronun, Çağdaş bir baronun kentiydi.

İşte biz Çağdaş grup yönetiminde yeniden halkın umudu olabilecek, her türlü hak ihlali karşısında sesi kısılmayacak, kişisel riski ne olursa olsun hakikatin peşinden koşacak bir İzmir Barosu vaat ediyoruz. Barosu güçlü bir İzmir’in avukatlarının da çok daha güçlü olacağına ve bu gücün bir kelebek etkisi yaratacağına inanıyoruz. Bunu geçmişte başardık; bugün de başaracağımıza inanıyoruz.

'ÇAĞDAŞ BİR BARONUN GEREKLERİNİ YERİNE GETİRMEYE KARARLIYIZ'

Otoriterleşmenin bu kadar yoğun olduğu bir dönemde baro başkanlığı görevine talip oldunuz. Sizce yargının ve hukukun bu kadar politikleştirildiği bir ortamda barolar neler yapabilir?

Evet, ülkede otoriterleşme had safhada ve hukuk, çay bahçelerinden veya topuk selamlarından geçiyor. Gerçek hukukçular sudan gerekçelerle, savundukları müvekkiller ileri sürülerek gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Tahliye kararı veren hâkimler daha verdikleri kararın mürekkebi kurumadan kararlarından dönüyor. Ama bu teslimiyet de onları siyasi iktidarın uzantısı olan HSK'nın hışmından kurtaramıyor. Ağır ceza mahkemelerinden bir çırpıda asliye ceza mahkemelerine veya tüketici mahkemelerine gönderiliyorlar. Onurlu ve teslim olmayanlar ise sürülüyor, yerleri değiştiriliyor ve her türlü yöntemle baskı altına alınıyorlar. Bu durum aslında siyasi iktidarın halka gösterdiği sopayı tutan ellere de bir ihtar niteliğinde. Her kararlarıyla “bizim istediğimizi yapmazsanız başınıza gelecekleri görün” demeye çalışıyorlar.

Tüm bunların elbette ki farkındayız. Ancak bize öğretilmeye çalışılan çaresizliğe asla teslim olmayacak, hiçbir gücün karşısında el pençe divan durmayacağız. Bizler köle istemiyoruz. Ancak hiçbir efendiye de eyvallahımız yok. Bundan evvel nasıl Diyarbakır Barosu’nun, İstanbul Barosu’nun, gözaltına alınan avukatların, kimliğine bakmaksızın ve ayrım göstermeksizin mağdurların, ezilenlerin yanında olduysak; bundan sonra da çağdaş bir baronun gereklerini yerine getirmeye kararlıyız. Bu inanç ve azimle doğruları söylemeye, İzmir’i hukuk devletinin yeniden inşasında bir başkent yapmaya ve totalitarizmin karanlığını yırtmaya geliyoruz. İzmir’den doğacak bu ışığın tüm Türkiye’ye ulaşacağına, sıradan insanların kötülüğe karşı başkaldırısına ilham vereceğine yürekten inanıyoruz.

'AVUKATLAR YERLERDE SÜRÜKLENİRKEN BAKMAK DEĞİL DİRENMEK GEREKİR'

Avukatların duruşmalardan atıldığı, yerlerde sürüklendiği bu dönemde yargının bir ayağını korumak ve bu anlamda yargıyı belli bir noktaya taşımak anlamında sizce neler yapılabilir?

Örgütlü ve ortak mücadele kaçınılmaz bir ihtiyaç. En son yaşanan ve adına hukuk dedikleri rezaletin benzerlerinin yaşanmaması için tüm gücümüzle çalışacağız. Böyle kriz anlarında, savunmanın toplu saldırıya uğradığı zamanlarda basın açıklamaları yapmakla yetinilmez. Avukat arkadaşlarımız mahkeme salonlarından birer un çuvalı gibi atılırken, bir iki kelam etmek ve “İstanbul Barosu’ndan bilgi almak” yetmez. Bu makamlar oturup olan biteni seyredesiniz diye değil Avukatlık Kanunu’nun 76. ve 95. maddelerinde belirtildiği gibi, hem avukatların hem de tüm yurttaşların haklarını koruyasınız diye var. Avukatlar yerlerde sürünürken durmak ve bakmak değil; o polis memurlarının karşısına çıkmak ve sonuna kadar direnmek gerekir. Yalnız İzmir’deki meslektaşlarımız değil; tüm ülkedeki meslektaşlarımız şunu bilmeli; avukatlara, savunmaya yönelik bir sindirme operasyonu var gücüyle sürdürülüyor. Avukatları duruşma salonlarından atmaya çalışıyorlar, son yasal düzenlemeler bunu açıkça ortaya koydu. Siyasi iktidar avukatsız/savunmasız bir yargının hayalini kuruyor. Ancak biz buradayız ve hiçbir yere gitmiyoruz. Savunmasız bir yargı hayali, hayal olarak kalmaya mahkûmdur.

Biz örgütleneceğiz, öğreneceğiz, kenetleneceğiz ve onlara da öğreteceğiz. Hadi son günlerin moda deyimiyle söyleyelim: Aynı geminin içindeyiz; diyeceğiz. Bizim içinde olduğumuz gemi hukuk ve onu bir kez yok ettiğinizde kimsenin ama hiç kimsenin tutunacak bir dalı kalmayacak. Sizden önce de sizin yerinizde hâkimler ve savcılar vardı. Güçlerini sonsuz, iktidarlarını daim sanıyorlardı. Şimdi neredeler? Bunu hiç ama hiç unutmayın diyeceğiz.

'İZMİR’İ YENİDEN ÇAĞDAŞ BİR BAROYA KAVUŞTURACAĞIMIZA İNANIYORUZ'

Son olarak, sizce barolar geçmişte işlevlerini yerine getirebildi mi bundan sonrasında getirebilecek mi?

Bu suskunluk öyle korkunç bir suskunluk ki; OHAL kaldırıldı denilerek 3 yıl süreli bir kanun getirildiğinde, idareye sıkıyönetim yetkileri tanındığında, gözaltı süresi anayasada 4 günle sınırlanmış olmasına rağmen 12 güne kadar artırılmasına olanak tanındığında, hele hele diğer meslek kuruluşları ile baroların yönetim kurullarını görevden almak konusunda düzenlemeler yapıldığında susan barolar kendi varlık sebeplerini inkâr etmiş oldular.

Şunu söylemek yanlış olmayacaktır. Tüm bu hukuka aykırılıklara sessiz kalan baroların ortak bir yanı vardı. Tümü kendisine Cumhuriyetçi diyen gruplar tarafından yönetiliyorlardı. Bu gruplar baro seçimlerini kazanabilmek için hamasetten beslendiler, Cumhuriyet değerlerini ve Mustafa Kemal Atatürk’ü bir seçim malzemesi haline getirdiler. Ancak, Mustafa Kemal Atatürk’ün çağdaş Türkiye idealinde ortaya koyduğu tüm değerler bir bir yok edilirken sessiz kalmayı tercih ettiler. O yüzden diyoruz ki, baskının bu kadar yoğun, hukuka aykırılıkların günlük hayatın bir parçası olduğu bu dönemde Cumhuriyet değerlerine sahip çıkmak, insan haklarını savunmak, bağımsız bir ülke, demokrasi istemek; korkuyla başarılabilecek bir şey değildir. Nazım’ın Karayılan Destanı’nı okuyanlar bilirler. Demir sandıkta saklansan gelir bulur seni ak taş ardında karayılanı bulan ölüm.

Çağdaş İzmir’in yeniden Çağdaş bir baronun hayalini kurduğunun farkındayız. İşte bu yüzden, bu korku duvarını aşmak, bu suskunluğu dağıtmak, hukuk devletinin yeniden inşasını İzmir 'den başlatmak için aday oluyoruz. Yalnız çağdaş gruba gönül vermiş olanlardan değil, daha önce hangi gruba oy vermiş olurlarsa olsunlar, İzmir Barosu’nun sessizliğinden, sözsüzlüğünden, etkisizliğinden bıkmış tüm meslektaşlarımızdan oy alacağımıza ve İzmir’i yeniden çağdaş bir baroya kavuşturacağımıza inanıyoruz.

AVUKAT ÖZKAN YÜCEL KİMDİR?

1965 doğumlu olan Yücel, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. 2010-2012 / 2012-2014 dönemlerinde İzmir Barosu Yönetim Kurulu'na seçildi. Aynı dönemde Avukat Hakları Merkezi, İnsan Hakları Merkezi, Staj Eğitim Merkezi, CMK Komisyonu ve Uzlaştırma Komisyonu, Yayın Komisyonu, Sağlık Hukuku Komisyonu, Arabuluculuk Komisyonu ve Adli Yardım Kurulundan sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. İzmir Barosu İşkenceyi Önleme Grubu'nda çalışan Yücel, Çağdaş Hukukçular Derneği ve Türkiye Ceza Hukuku Derneği üyesi.