Yaşamını yitiren hasta hükümlü Özdal'a hep 'ret' yanıtı verilmiş!

Kanser hastası hükümlü Koçer Özdal, Ankara Numune Hastanesinde yaşamını yitirdi. Cezaevinde kansere yakalanan Özdal "Cezaevi koşullarında yaşımdan ve yaşadığım ağır hastalıklardan dolayı kendime bakacak durumda değilim" demesine rağmen bir çok başvurusu kabul edilmedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Kanser hastası, ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü, 70 yaşındaki Koçer Özdal geçtiğimiz hafta sonu Ankara Numune Hastanesi'nde hayatını kaybetti. Özdal şimdilik hapishaneden cenazesiyle çıkan son mahpus. Cezaevlerinde ağır hasta raporuna rağmen tahliye edilmeyen onlarca mahpus, Özdal'a aynı kaderi paylaşmaktan endişeli. Özdal'ın yaşamını yitirmeden önceki mücadelesi ise, cezaevlerindeki hasta mahpusların yaşadıkları zorluklara ayna tutuyor.

2014 yılından bu yana cezaevinde tutulan Koçer Özdal, cezaevinde kansere yakalandı. 19 Temmuz günü Bafra Cezaevinden Ankara Numune Hastanesine sevk edildi. 24 Ağustos günü Özdal’ın bilinci kapanmasına rağmen yatağında eli ve iki ayağındaki kelepçeler çıkartılmadı. Özdal yaşamını yitirdiğinde ise başında askerler nöbet tutuyordu.

HER BAŞVURUSU REDDEDİLDİ

Özdal yaşamını yitirmeden önce, Bafra Kaymakamlığı'dan, Adalet Bakanlığı'na, Başbakanlık İletişim Merkezi'nden (BİMER), Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER), bir çok kez başvuru yaptı. Ancak Özdal'ın birçok başvurusunu karşılıksız bırakıldı. Özdal'ın sevkinin yapıldığı iki hastane ise, "mahkum koğuşu olmadığı için" onu başka hastanelere gönderdi. Ayrıca Özdal'ın kendisi gibi ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü oğlu Savcı Özdal ile aynı koğuşta olma talebi de yerine getirilmedi.

MAHKUM KOĞUŞU TADİLATTAYMIŞ!

Samsun Bafra'da cezaevinde tutulan Özdal'a 6 ay önce kanser teşhisi konuldu. Hastalığı ilerledikçe bir an önce tedavi olmak istedi. Bu talebi doğrultusunda birçok kuruma başvuran Özdal, hastalığı nedeniyle cezaevi koşullarının giderek ağırlaştığını bu yüzden kendisi gibi ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü oğlu Savcı Özdal'ın kaldığı cezaevine sevkini istedi. Özdal'ın hastalığının ilerlemesinin ardından,  hastaneye sevki gerçekleştirildi. Ancak Samsun Araştırma Hastanesi ameliyatı gerçekleştiremeyecekleri için Özdal'ı, Samsun Tıp Fakültesi'ne gönderdi. Tıp Fakültesi ise "Mahkum koğuşu tadilatta olduğu için Ankara Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne sevkine uygundur" yazını yazdı. Ankara Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi de aynı gerekçelerle ameliyatı yapamadı.

Samsun Tıp Fakültesi'nin sevk raporu...

KOĞUŞ ARKADAŞINA MEKTUP YAZDIRDI...

Özdal, yazdığı bir mektupta yaşadığı yaşadıklarını şöyle anlatmıştı: "Ortada hiçbir delil yokken 58 yaşımda ağırlaştırılmış müebbet cezası aldım. İlk zamanlar tek başıma bir hücrede tutuldum. 6 ay önce kanser teşhisi konuldu. Cezaevi koşullarında yaşımdan ve yaşadığım ağır hastalıklardan dolayı kendime bakacak durumda değilim. Tetkiklerimin yapıldığı Samsun Araştırma Hastanesi ameliyat olmam gerektiğini belirtti. Ancak bu ameliyatı yapamayacakları için beni Samsun Tıp Fakültesi Hastanesi'ne sevk ettiler. Ancak Samsun Tıp Fakültesi Hastanesi'de sırf hasta tutsak odası olmadığı gerekçesiyle tedavimi yapmayarak Ankara Gazi Araştırma Hastanesi'ne sevk ettiler. Ancak Ankara Gazi Araştırma Hastanesi'de aynı gerekçeyle beni kabul etmeyeceklerini cezaevi yönetimine bildirdiler."

Özdal, okuma yazma bilmediği için koğuş arkadaşlarına mektuplar yazdırarak kamuoyunda sesinin duyulmasını istedi. Cezaevinde birlikte kaldıkları mahpus arkadaşı Serhat Özbey, koğuş arkadaşının taleplerini bir mektupta şöyle yazdı:

"Defalarca birlikte sevk yazdık ama çıkmıyor. En son yazdığımız sevk de reddedildi. Oğlu Kayseri 2'nolu T Tipi Cezaevi'nde kalıyor. Kendisi de oğlunun yanına gitmek istiyor. Yaşlı olduğu için sıkıntı çekiyor. Bu nedenle oğlunun olduğu cezaevine giderse biraz rahatlayacak."

'BİR OĞUL OLARAK BABAMIN YANINDA BULUNMAK İSTİYORUM'

Özdal'ın oğlu Savcı Özdal da babası gibi ağırlaştırılmış müebbet cezasından hükümlü. Baba ve oğlun cezaları ilk onaylandığı zaman ikisi de Muş Cezaevi'nde tutuluyordu. Fakat bir buçuk yıl önce baba Özdal Bafra'ya, oğluysa Kayseri Cezaevi'ne gönderildi. Babasının hastalığını öğrenen Özdal, babasıyla aynı cezaevinde kalmak için defalarca başvuruda bulundu fakat bütün başvuruları reddedildi.

"Bir oğul olarak babamın yanında bulunmak istiyorum" diye mektup yazan Savcı Özdal şöyle devam etti: "Ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsüyüm. Babamla aynı koğuşta kalma isteğim burada da kabul edilmedi. Babamın da aynı cezaevine getirilmesini istiyorum. Bu hem benim hem babamın hem de ailemiz için çok iyi olacak. Ailem üzerinden babamın koşulları ve sağlığı hakkında bilgi almaya çalışıyorum. Babamın yanına gitmek için çaba sarf ediyorum. Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü'ne de başvuruda bulundum. Babamın yanına gitmek istiyorum. Bir oğul olarak babamın ihtiyaçlarını gidermesinde yardımcı olmak istiyorum."

'DURUMU GAYET İYİ' YANITI

Seslerini bir şekilde duyuran baba ve oğul için Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği, birçok ilgili kuruma başvuruda bulundu. Yapılan bir başvuru sonucunda yanıt olarak, "Ölümünden şüphe edilen Koçer Özdal'ın kendisi ile yüz yüze görüşülmüş, revirden alınan bilgiye göre durumu gayet iyi olduğu, mesanesinde kitle görüntüsü olduğu için Bafra Devlet Hastanesi'ne götürüldüğü..." yanıtı verildi.

Seslerini bir şekilde duyuran baba ve oğul için Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği birçok ilgili kuruma başvuruda bulundu.

Adalet Bakanlığı ise geçtiğimiz Mayıs ayında nakille ilgili bir başvuruya  ise "Bafra T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda barındırılmakta olan hükümlü Koçer Özdal'ın başvurusu incelenmektedir" yanıtını verdi.

'NAKİL GİDERLERİNİ PEŞİN OLARAK ÖDEMELERİ...'

İnceleme sonunda Adalet Bakanlığı'ndan 'ret' yanıtına ilişkin gerekçeyi şöyle açıkladı: "5275 sayılı Ceza Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu'un 54'ncü maddesi ile 05.06.2015 tarihli ve 167 No'lu Genelgemizin 15. maddesinin ilgili fıkraları gereğince gitmek istedikleri kurumlardan durumlarına uygun en az üç yeri ve nakil giderlerini peşin olarak ödemelerini peşin olarak kabul ettiklerini belirtir şekilde yazmış oldukları dilekçelerini müdürlüğüme göndermeleri gerekir. Bu nedenle adı geçen hakkında nakil talebinin değerlendirmeye alınmadığı..."

Adalet Bakanlığı ise geçtiğimiz Mayıs ayında nakille ilgili bir başvuruya 'ret' yanıtı verdi...

BAŞVURULAR DEVAM ETTİ: BU SEFER BİMER

CİİST'ten bir başka isim Mustafa Eren de geçtiğimiz Mart ayında baba ve oğlun aynı cezaevine sevk edilmesi için defalarca Adalet Bakanlığı'na başvuruda bulundu. Eren, son olarak Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER)'ne yaptığı başvuruda durumu şöyle özetledi;

"Koçer Özdal'ın 70'li yaşlarda olması, sağlık sorunlarının olması ve okur yazar olmaması sebebiyle oğluyla mektuplaşmanın aksıyor olması Savcı Özdal'ı kaygılandırmakta. Her ikisi de ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü olan bu mahpusların görüşebileceği kişiler kanunla kısıtlanmış olduğundan ayrı hapishanelerde olmaları hayatlarını daha da zorlaştırmakta ve ziyaretçileri için de aynı sorunları doğurmaktadır."

Eren, Türkiye'nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8. maddesini hatırlatarak, "İki mahpusun durumunun incelenmesi, Koçer Özdal'ın oğlu Savcı Özdal'ın kaldığı Kayseri 2'Nolu T Tipi Cezaevine sevk edilmesini, yapılmayan sevkleri nedeniyle aile hayatına saygı gösterilmesi haklarının araştırılmasını talep ediyoruz" ifadelerini kullandı. Ancak ne sivil toplum örgütlerinin ne de bireysel yapılan başvurularan sonuç alınmadı.

'BU YASA KABUL EDİLEMEZ'

CİSST Ağırlaştırılmış Müebbet Tematik Ağı çalışanı Ezgi Yusufoğlu, bu süreçte konuyla en çok ilgilenenlerden biri oldu. Yusufoğlu, baba ve oğlun bir araya gelmesi için birçok başvuru yaptıklarını anlatırken 'neden sonuç alınmadı?' sorusuna şu yanıtı verdi:

"Hem kendilerinin hem de ailelerinin yaşadıkları mağduriyetin aynı hapishaneye sevk edilmeleriyle giderilmesini talep ettik. Ancak başvurularımızdan bazıları kendileri başvuru yapmadığı için reddedildi. Bunun sebebi Koçer Özdal ve Savcı Özdal’ın okur yazar olmaması, ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü olduklarından hücrede tutulmaları dolayısıyla da sevk dilekçelerini yazabilecek bir yöntemden yoksun olmalarıydı. Bu durumu her başvurumuzda yinelememize rağmen baba oğlun aynı hapishanede bir araya gelmesi talepli başvurularımız kabul edilmedi. Ağırlaştırılmış müebbet cezası verilen kişilerin infaz koşullarını belirleyen CGTİK madde 25’e göre bu kişilerin 'infazına hiçbir surette ara verilemez.' Bu madde yüzünden de ne dışarıda tedavi olmaları ne de yakınlarının cenazelerine katılabilmeleri mümkün olmuyor. Birçok mahpus bu durumu insanlık dışı olarak tanımlıyor. Bu yasaya uygun olsa da kabul edilemez."

'ÇOK CİDDİ BİR HAK İHLALİ DOĞURUYOR'

CİSST Hasta Mahpuslar Ağı Temsilcisi Berivan Korkut, "Baba ve oğlun okuma yazma bilmemesi temel sorun oldu. Örneğin ağırlaştırılmış müebbetler kantine yazı yazarak bir şeyler isteyebiliyorlar. Ama bu konuda hiçbir çözüm yok. Daha önce Adalet Bakanlığı'na cezaevlerinde okuma yazma bilmeyen ağırlaştırılmış mahpusları sorduğumuzda bize sadece sayıları vermişlerdi. Bu konuda alınmış herhangi bir önlemden bahsetmediler" dedi.

Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu'un 16'ncı maddesini eleştiren Korkut, şöyle devam etti; "Bir insana ağırlaştırılmış müebbet cezası veriyorlar, bu mahpuslar arasında okuma yazma bilmeyenler var. Ama bu mahpuslardan her şeyi yazılı istiyorlar. Koçer ve oğlu Savcı Özdal da bu konuda çok zorluk çekti. Eğer okuma yazma bilmiyorlarsa o zaman neden danışman verilmiyor? Bu insanlara haklarını bildirmek devletin görevi. Ama ne yazık ki bu konuda alınmış hiçbir önlem yok. Yasal olarak eğer iki akraba cezaevindeyse görüş yapabilme hakları teknik olarak görüş haklarının engellenmemesi için aynı hapishaneye konulmaları gerekir. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu 16. Madde kapsamına alınmayarak ölüme mahkum ediliyor. Bu çok ciddi bir hak ihlali doğuruyor."