AYM 20 işçinin ölümünü yaşam hakkı ihlali saymadı

AYM, OSTİM ve İvedik'te gerçekleşen patlamalarda, 20 işçinin hayatını kaybetmesini 'yaşam hakkı ihlali' saymadı. Mağdur yakınları kamı görevlilerinin yargılanmasını istiyor.

Google Haberlere Abone ol

Nurettin Öztatar

DUVAR - Anayasa Mahkemesi, 2011 yılında Ostim ve İvedik Organize Sanayi bölgelerinde meydana gelen iki  patlamada 20 işçinin ölümüyle ilgili kararını açıkladı. AYM, işyerindeki patlamalar sonucu meydana gelen ölüm olayında kamu görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesinin yaşam hakkının ihlaline sebep olduğu yönündeki başvuruyu 'kabul edilemez' buldu.

Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü “Abdulkadir Şimşek ve diğerleri” başvurusunda yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verdi.

3 Şubat 2011 tarihinde OSTİM Organize Sanayi Bölgesi’nde, Ö. Hidrolik’te ve İvedik Organize Sanayi Bölgesi’nde M. Otomotiv’de aynı gün yaşanan patlamalarda, 20 kişi yaşamını yitirmişti. Yaşamını yitirenlerin yakınları olarak toplam 36 kişinin AYM’ye yaptığı başvuruyla ilgili karar bugünkü Resmi Gazete’de yayınlandı.

Başvurucular, sanayi bölgesinde faaliyet gösteren iki ayrı işyerinde aynı gün meydana gelen patlamada ihmalleri bulunduğu ileri sürülen kamu görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğini iddiasıyla AYM’ye başvurmuştu.

'YAŞAM HAKKININ KASTEN İHLALİNE SEBEBİYET VERİLMEDİĞİ DURUMDA...'

Anayasa Mahkemesi kararında, 'kasten veya kötü muamele sonucu meydana gelen ölüm olaylarında Anayasa'nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların tespitini ve cezalandırılmalarını sağlayabilecek nitelikte bir cezai soruşturma yürütme yükümlülüğü bulunduğunu' hatırlattı. Ancak AYM, yaşam hakkının veya vücut bütünlüğünün ihlaline kasten sebebiyet verilmediği durumlarda pozitif yükümlülüğün her olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmediğini savundu. Mahkeme “Mağdurlara hukuki, idari ve hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir” dedi.

'İDDİALAR DAYANAKTAN YOKSUN'

Kamu görevlilerinin görevlerini devlet adına ifa etmeleri ve görevlerinin ifası ile ortaya çıkan birtakım durumlarla bağlantılı olarak sık sık şikâyet edilme ve soruşturma tehdidi altında olma riski ile karşı karşıya olmaları nedeniyle haklarında adli soruşturma yürütülmesinin belirli bir makamın iznine bağlanmasının, hukuk devletinde makul görülebileceğini savunan Anayasa Mahkemesi kararında, şu ifadeler yer aldı:

“Somut olayda başvurucular, yaşam hakkının kasten ihlal edildiğini ileri sürmemiş olup başvurucuların yakınlarının ölümüne kasten sebebiyet verildiği izlenimi de edinilmemiştir.

Ancak eylem kasıtlı olmasa dahi ölüm olayı kamu makamlarının muhakeme hatası, dikkatsizliği aşan bir kusuru sonucu meydana gelmiş ise mutlaka etkili bir ceza soruşturması yürütülmesi gerekecektir.

Yapılan incelemelerde firmanın, doğal gaz faaliyetinde bulunmak için lisansı bulunmamasına rağmen oksijen dolumu için üretilmiş tüplere doğal gaz dolumu yaptırdığı, daha sonra bu tüpleri boşaltarak içlerine oksijen gazı doldurduğu ve tüplerin içinde kalan doğal gaz nedeniyle patlamaların gerçekleştiği tespit edilmiştir.

Faaliyet alanına ve kurallara aykırı olarak tüplere doğal gaz dolumu yaptıran firma yetkilileri hakkında taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma suçundan yürütülen ve devam etmekte olan ceza davası ile başvurucuların idari yargıda açmış oldukları ve devam eden tam yargı davasının etkili olmadığı yönünde bir iddia ve veri bulunmamaktadır.

Patlama, tüplerdeki bir kusurdan meydana gelmemiş, iş sağlığı ve güvenliği yönünden anılan işyerlerinin denetimlerinin zamanında yapılmamış olması ile patlama arasında teknik olarak bağlantı kurulmamıştır.

Patlama sebebi de dikkate alınarak dosya bir bütün olarak incelendiğinde tehlikenin kamu görevlilerince öngörülebilir olduğu ve buna karşın alınabilecek önlemlerin alınmadığı sonucuna ulaşılamamaktadır.”

Anayasa Mahkemesi bu iddialarla, yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verdi.

Cumhuriyet Başsavcılığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından konuyla ilgili EPDK yetkilileri hakkında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından denetim görevlileri hakkında, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından Sanayi ve Ticaret İl Müdürü ile müdürlük görevlileri hakkında, Çevre ve Orman Bakanlığından denetim görevlileri hakkında soruşturma izni istemiş ancak Bakanlıklar soruşturma izni vermemişti.

Başsavcılık ayrıca Organize Sanayi Bölgesi yöneticileri hakkında da kovuşturmaya yer olmadığına hükmetmiş, başvurucuların itirazı Sulh Ceza Hâkimliğince reddedilmişti.