Sabancı Üniversitesi İklim Çalışmaları Kordinatörü: Beklenmedik felaketler normalimiz oldu

Sabancı Üniversitesi Mercator-İPM Burs Programı İklim Değişikliği jüri üyesi Ümit Şahin iklim değişikliğinin gelecekte değil, günümüzde bütün şiddetiyle yaşandığını belirtiyor. 'Beklenmedik sel, fırtına gibi felaketlerin normal hale geldiğini' ifade eden Şahin'e göre, "Acilen yapılması gereken şey Paris Anlaşması'na taraf olarak bu önemli eşiği aşmak ve çeyrek yüzyıllık savunma durumundan çıkmak."

Google Haberlere Abone ol

Kenan Akbaba

DUVAR - Yunanistan’da çıkan yangında 83 kişi yaşamını yitirdi. İsveç'te çıkan yangınlarda onlarca hektarlık alan yok oldu. Türkiye'de ise yaz aylarında fazlaca çıkan yangınlarda yeşil alanlar giderek azalıyor. Can kayıplarının yaşandığı, doğa yaşantısını yok eden yangınlar için ne gibi önlemler alınmalı? Bir çok çevre uzmanı, küresel ısınma ve iklim değişikliği uyarısı yaparken alınacak önlemler yeterli olacak mı?  Sabancı Üniversitesi’nde İstanbul Politikalar Merkezi Kıdemli Uzmanı ve Mercator-İPM Burs Programı İklim Değişikliği jüri üyesi Ümit Şahin ile orman yangınlarını ve alınacak önlemleri konuştuk…

'İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BUGÜN BÜTÜN ŞİDDETİYLE YAŞANIYOR'

Yunanistan Kamu Düzeni ve Vatandaşı Koruma Bakanı Nikos Kostas, 83 kişinin yaşamını yitirdiği yangına ilişkin, 'kundaklama ihtimali' olabileceğini söyledi. Aynı günlerde Orman Genel Müdürlüğü ise Türkiye’de günde ortalama 11 orman yangını açıklamıştı. Copernicus’un açıkladığı veriler ise, 10 günlük bir süreçte Türkiye, yangınlar açısından en riskli bölgelerden biri olduğu, bu verilerle birlikte Yunanistan'da yaşanan yangına benzer bir yangının çıkması ihtimalinin de Türkiye’de olabileceği doğrulandı.

Yangınla ilgili tartışmalar sürerken Ümit Şahin, iklim değişikliğinin gelecekte yaşanacak bir durum olmaktan çıktığını ve bugün bütün şiddetiyle yaşanmakta olduğunu belirtti; “Üstelik Yunanistan'da yaşanan felaket orman yangınlarının sadece ağaçları, insansız doğayı ve yaban hayatını yok etmekle kalmayan, toplumu doğrudan etkileyen bir sorun olduğunu bir kez daha acı şekilde hatırlattı. Yunanistan komşumuz olduğu için bu acıyı daha derinden hissettik, ama daha geçen yıl, Portekiz'de ve Kaliforniya'da da kasabaların kül olduğu, onlarca kişinin öldüğü devasa yangınlar yaşanmıştı. Dolayısıyla artık yeni normalimiz bu."

'ÖNLEMLERDE YENİ KOŞULLAR GÖZÖNÜNDE TUTULMALI'

İnsan yerleşiminin yayılması, turizm beldelerinin ve yazlıkların artışıyla birlikte orman alanlarının iç içe geçmesi gibi durumların orman yangınlarını felakete dönüşmesini tetiklediğini belirten Şahin, "Bu nedenle alınması gereken önlemlerin artık bu yeni durum göz önüne alınarak saptanması gerektiği" uyarısı yapıyor.

Bol yağış alan İşveç'te eski yöntemlerle orman yangınlarının söndürülmeye çalışıldığı bilgisi veren Şahin "Yani onlar da iklim bilimcilerin senelerdir söylediği şeyi başlarına gelmedikçe ciddiye almamış gibiler. Durum buysa, AB gibi iklim değişikliğiyle mücadelede öncü konumda olan bir topluluk bile iklim felaketleri konusunda affedilmeyecek bir öngörüsüzlükle malul demektir.” yorumunda bulunuyor.

'Biz hala doğayı nasıl alt ederiz diye düşünüyoruz' diyen Şahin "Uyum politikaları denen şey zaten bu gerçeğe uygun yeni politikalar üretmek demek. Bu da doğaya uyumu öngören ekolojik bir yaklaşımı gerektirir. Biz ise hâlâ inadına doğayı nasıl alt ederiz diye düşünüp duruyor gibiyiz. Hatta bu felaketlerle başa çıkmak için bile doğanın bu yıkıcı gücünü nasıl sınırlarız diye düşünüyoruz, nasıl uyum sağlarız diye düşüneceğimize. Bu zihniyetle işimiz zor.” uyarısında bulunuyor.

'BİZİM YANGIN SÖNDÜRME POLİTİKAMIZ: DAHA FAZLA HELİKOPTER'

Şahin, Türkiye’nin de Yunanistan gibi iklim değişikliğinde göreceği en büyük zararın kuraklık, sıcaklık ve orman yangınları olduğunu ifade ediyor. Bütün ülkelerin bu gerçeğe hazırlık yapması gerektiğini belirten Şahin, "Orman Genel Müdürlüğü'nün yangınlara karşı önlem aldığını ama ağırlığı sadece söndürmeye verdiğini" söylüyor.

Şahin şöyle devam ediyor; "İklim değişikliğinin Türkiye'de orman yangınlarını artırdığına dair bir görüşleri olmadığı gibi artıracağına dair belirgin bir hazırlıkları da yok. Ayrıca bu konu sadece ormancılıkla da ilgili değil. Şehircilik, tarım, ulaşım gibi bütün politikaların bununla uyumlu olması lazım. Oysa İstanbul'da kuzey ormanları büyük bir hızla yerleşimlere açılıyor. Böyle bir bilinç olsaydı ilk yapmaları gereken şey bunu durdurmak olurdu. Bütün önemli ormanlık alanların sıkı koruma altına alınması gerekirdi. Bu sadece bir ağaç kesme kesmeme meselesi değil.”

'KURAKLIK BİR KAÇ SENEDE BİR OLUR’ EZBERİNİ YOK ETMEK GEREKİYOR'

Şahin'e göre, 'daha sıcak, daha kurak, daha çorak bir ülke haline geldik ve bu artık kalıcı bir durum' Şahin sözlerine şöyle devam ediyor, "Daha fazla beklenmedik fırtına, daha yıkıcı seller, daha büyük orman yangınları, kıyıları vuran daha güçlü dalgalar artık yeni normalimiz oldu. Kuraklık zaten birkaç senede bir olur ezberini de artık terk etmek gerekiyor, Türkiye giderek daha su fakiri olacak, kıyıları su basmaya başlayacak, tarımı daha sıcak iklimlerdeki ülkelere benzeyecek, doğal alanlar fakirleşecek, biyoçeşitlilik azalacak”

Şahin son olarak, Başka ülkeler iklim değişikliğini durdurmak için uğraşsın, bana düşen değişikliğe uyum sağlamak diye bir ülke politikası da olmaz. Bakalım bunu anlamak için daha kaç iklim felaketi yaşamamız gerekecek?” sorusunu yöneltiyor.

'TÜRKİYE’DE ORMANCILAR BİLİNÇLİ AMA İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ GÖZARDI EDİLİYOR'

'Bu yangınlar nasıl engellenebilir?  sorusuna ise şu cevabı veriyor; "İklim değişikliği sıcaklıkları artırıyor, yağışları düzensiz hale getiriyor, yeterli yağış olmayan kış aylarından sonra baharda yeterince yeşeremeyen ormanlık alanlar sıcak dalgalarıyla birlikte çıra gibi kuruyor ve kolaylıkla alev alır hale geliyor. Buna bir de beklenmedik fırtınalar, şiddetli rüzgârlar eşlik edince geçen sene Portekiz'de, bu sene Yunanistan'da olan felaket durum ortaya çıkıyor. Türkiye de orman yangınlarının artacağını öngörerek hızlı müdahale, gözlem ve riskli alanlara insan müdahalesinin önlenmesi gibi önlemleri daha fazla alırsa elbette bu felaketlerin sayısını azaltabilir. Türkiye'de ormancılar bilinçli ve özellikle orman yangınlarıyla ilgili olarak araştırıyor ve çalışıyorlar, ama iklim değişikliğini gerektiğince önemli bir risk olarak görüyorlar mı emin değilim. Örneğin İsveç'te ve Kanada'daki orman yangınları artık kuzey kutup dairesinin üzerinde bile aşırı sıcakların ve orman yangınlarının normalleşmeye başladığını gösteriyor. Bizde de Karadeniz'deki ormanlar için daha fazla önlem almak için bir işaret olabilir bu. "

PARİS ANLAŞMASINA TARAF OLMAMIZ GEREKİYOR

Türkiye Paris Anlaşması'nı imzaladığı ama onaylamadığını bunu nedenle anlaşmaya taraf olmadığını söyleyen Şahin, yeni dönemde ilk yapılması gereken işin bu eksiğin tamamlanması olduğunu düşünüyor. Şahin, 'Türkiye'nin geleneksel taleplerinin artık anlamsız hale geldiği çok kısa süre sonra anlaşılacak olmasından dolayı umutlu olduğunu' söylüyor. Türkiye’nin Paris Anlaşmasına taraf olmak için yapılması gerekenler üzerine, bir yandan da İklimi Koruma Taahhütleri'nin (INDC) anlamlı bir şekilde güçlendirilmesi için çalışmaya başlanması gerektiğini belirtiyor. Şahin, “ Yani INDC'yi güncellenmek ve bir an önce Paris'e taraf olmak Türkiye'nin 2018-2019 planı olmalı. Bunun ardından bütün diğer politikaların iklim değişikliği gerçeğiyle uyumlu bir şekilde değiştirilmesinin daha kolay kabul edilebilir ve uygulanabilir olduğunu göreceğiz. Başta da enerji politikalarının değiştirilmesi ve ekonominin karbonsuzlaştırılmaya başlaması geliyor. Dolayısıyla acilen yapılması gereken şey Paris Anlaşması'na taraf olarak bu önemli eşiği aşmak ve çeyrek yüzyıllık savunma durumundan çıkmaktır. “