Sidîq Hasan Şükrü: Federe Kürdistan'daki sorun KDP içindeki gizli çatışma

Erbil'de gazetecilik yapan Sidîq Hasan Şükrü: Aslında bu bölge her anlamda çok zengin. Ancak bölgesel güçlerin müdahaleleri ve içteki iktidar savaşı nedeniyle var olan imkanlar yok ediliyor. Temel sorun KDP içindeki gizli çatışma. Bu çatışma Federe Kürdistan Bölgesi'ni bu noktaya getiriyor.

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - Irak'ta Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile halk arasında bağımsızlık referandumu sonrası başlayan gerginlik devam ediyor. Bölgesel yönetim bağımsızlık kararının uluslararası arenada karşılık bulmaması ve Haşdi Şabi’nin Kerkük’e girmesinin siyasal ve toplumsal sonuçlarının olumsuzluklarını hissediyor. Türkiye’nin Afrin’den sonra Kandil ile Şengal’e yönelik bir operasyonu yüksek perdeden dillendirmesi de bölgede yeni bir gerginliğin habercisi olarak görülüyor. Erbil’de serbest gazetecilik yapan Sidîq Hasan Şükrü ile IKBY’deki gelişmeleri konuştuk.

Bağımsızlık Referandumu, Kerkük ve sonrasındaki gelişmelerden sonra Federe Kürdistan Bölgesi 'normale döndü' diyebilir miyiz?

Normale döndüğünü söylemek çok zor. Çünkü bana göre referandum, aslında Kürtleri geri itelemek için bir senaryo idi. Bu senaryoda yer alan güçler kendi planlarını hayata geçirmek için hâlâ harıl harıl çalışıyorlar. Bölgesel devletler bizzat bu senaryoda oynayan aktörlerdir. Bazı Kürt güçleri de bu oyunun içerisinde yer alıyor. Ekonomik sorunlar had safhada, Bölgesel Yönetim halkın ekonomik sorunlarını çözme imkanlarına sahip değil. Tamamen Bağdat’a dönmüş durumda ama merkezi hükümet de herhangi bir ittifak ya da anlaşmaya yanaşmıyor. Çünkü milyarlarca dolarlık yolsuzluklar yaşandı ve aynı zamanda federe hükümetin büyük iç ve dış borcu var. Merkezi hükümet asla bu yükün altına girmek istemiyor. Aksine bunu fırsat bilerek Federe Kürdistan Bölgesi’nde tamamıyla kendi egemenliğini kurmaya çalışıyor. Kürdistan Bölgesel Hükümeti 2014’ten beri memurların maaşını ödeyemiyor. Sosyal ve ekonomik projeler durma noktasında. Toplum patlamak üzere, yer yer patlıyor da ama baskı ve şiddetle itirazlar bastırılıyor. Bu durum giderek daha da derinleşiyor ve kontrolden çıkma olasılığı çok yüksek. Bölgenin ekonomik imkanları için 'yok' demek doğru değil, aslında bu bölge her anlamda çok zengin. Toprak, su, petrol ve güçlü bir insan kaynağı var. Ancak bölgesel güçlerin müdahaleleri ve içteki iktidar savaşı nedeniyle var olan imkanlar yok ediliyor. Aslında temel sorun KDP içindeki gizli çatışma. Bu çatışma Federe Kürdistan Bölgesi'ni bu noktaya getiriyor. Örneğin Neçirvan Barzani açıkça ‘Bağımsızlık Referandumu’ndan yana değildi, bunda ısrar eden Mesut Barzani, onun yakın çevresi ve oğulları idi. Bunun sonucu da ortada.

Gazeteci Sidîq Hasan Şükrü

Türkiye’nin Afrin operasyonu biterken Erbil’e uçak seferleri başladı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bence, THY uçak seferlerinin Erbil’e başlaması ve Süleymaniye’ye ise ambargonun devam etmesi, Afrin operasyonu ile bağlantılı. Referandum süreciyle de bağlantılı... Afrin operasyonu ve Kerkük’ün durumu arasında çok güçlü bir bağlantı var. Bu operasyon, Kürt halkının kazanımlarını yok etmek ve gelişmekte olan Kürt statüsünü çökertme hamlesi olarak değerlendirilebilir. Bunun arkası da gelebilir, farklı hamle ve operasyonlar da olabilir. Örneğin Şengal’in durumu... Türkiye’nin Şengal’e yönelik operasyon yapmak için ciddi hazırlıkları var, bu hazırlıkların içerisinde KDP’nin de yer alma ihtimali çok yüksek. Türkiye bu sahada KDP ile beraber hareket etmek istiyor, KDP de DAİŞ ve Haşdi Şabi savaşında kaybettiği alanları bu vesileyle tekrar elde etmeyi umuyor. Türkiye Federe Kürdistan Bölgesi’nde KDP’ye farklı yaklaşıyor, hatta bu birlikteliği Afrin’de de görmek istediler. ENKS’e yakın kişiler, Türkiye ile aynı karede görüntü verdiler. Süleymaniye için ise, “Afrin’de Kürt direnişine destek veriyor, ondan dolayı ambargo devam edecek” dediler. Gerçek payı olsa bile, sorun bundan kaynaklanmıyor. Süleymaniye bölgesel güçlere teslim olmadı, kendi pozisyonuna göre bu güçlere karşı tutum belirliyor ve direniyor. Bundan dolayı Süleymaniye, bölge güçleri tarafından hedef alınabilir. Çok açık söylenebilir; Türkiye, Erbil ve Dohuk’ta istediği gibi hareket edebilir. Bu yeni bir durum da değil, ta YNK ve KDP arasında başlayan iç savaştan beri, 1994’te bu yana Türkiye bu alanlarda giderek varlığını güçlendiriyor. Gelen bilgilere göre şu an Erbil ve Dohuk’ta TSK’ye ait en az 19 askeri üs var. Yani denebilir ki Türkiye silahlı güçleri KDP bölgesinde denetimini tamamen sağlamış durumda. Bugün KDP istese bile buna karşı çıkamaz.

Türkiye Irak Merkezi hükümetiyle Kandil’e yönelik bir operasyonun gündemde olduğunu açıkladı. Uçak seferlerinin başlaması, olası bir operasyon için Türkiye’nin Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile de anlaştığı anlamına geliyor mu?

Pratik olarak Irak Hükümeti Kandil’e güç gönderme olanağına sahip değil, bu Kürtler ve Araplar arasında bir savaşın çıkmasına da neden olabilir ve DAİŞ’e yeniden ortaya çıkma zemini sunabilir. Türkiye bunu KDP ya da İran’la beraber yapabilir. Ancak bu süreçte İran’ın Türkiye’nin istediği gibi Kürtlerle savaşa girme olasılığı çok az görünüyor. Çünkü bölgede birçok güç İran’a karşı pusuda bekliyor, bu İran’a yönelik askeri müdahale zemini yaratabilir. Türkiye açısından da karadan Kandil’e yönelik operasyon gerçekleştirmesi o kadar kolay olmayabilir. Bu operasyon için arazi koşulları çok elverişli değildir. Bu arazi üzerinde ne KDP ne de Irak yönetimi denetim sağlayamamıştır. Şu an görünen, Türkiye, KDP denetimindeki sahayı askeri ve istihbarat açısından kontrol etmeye çalışıyor. Çoman, Haci Umara ve Qesrok kasabalarının etrafında yeni üsler yapmaya çalışıyor. Buna Kandil’e yönelik bir operasyon hazırlığı denebilir, ancak bu karadan yapılacak bir operasyondan değil de, hava saldırıları ve SİHA yönlendirme üsleri kurma hazırlığı da olabilir. Elbette bu bölgedeki yerel asayiş ve askeri güç ile işbirliği olmadan Türkiye bunu yapamaz. Daha önce Irak parlamento Başkanı Selim Ceburi’nin, “Teröre karşı Türkiye ile birlikte hareket etmeye hazır oldukları” yönündeki açıklaması basına yansıdı. Bu açıklamanın ardından KDP Irak Parlamento Grup Başkanı Arafat Kerem, “Biz Irak hükümetinin alabileceği her kararı uyacağız” dedi. Demek ki bu hususta siyasi ve askeri işbirliği için zemin hazırlığı var.

Afrin operasyonu Federe Kürdistan Bölgesi’nde nasıl karşılandı? Hem halk açısından hem de yönetim açısından...

Güney Kürdistan toplumunda büyük bir tepki gelişti. Hatta bu tepki KDP tabanında da rahatlıkla görülebilir. Federe Kürdistan Bölgesel yönetiminin tutumu da tepki gördü, bir eleştiri bile yapmadığı için. Aslında yönetim arabuluculuk yapabilirdi ve Türkiye ile ilişkilerini bir nevi baskı unsuru olarak kullanabilirdi. Ama yap(a)madı. Bu ne kadar etkili olabilirdi ayrı bir mesele. Hatta yönetim resmi yas ilan edilmesi önerisini bile kabul etmedi. Halk arasında ise her yerde yürüyüş, toplantı, protestolar ve yardım toplama kampanyaları düzenledi.

Şengal (Sincar) konusu da son günlerde gündeme gelmeye başladı. Türkiye, Şengal’e yönelik operasyon gerçekleştireceğini açıkladıktan bir süre sonra PKK, buradaki güçlerini çekerek savunmayı YBŞ’ye bırakacağını açıkladı. Irak ordusu da Şengal’e doğru harekete geçtiğini bildirdi. Bu gelişmeleri nasıl okuyorsunuz?

Şengal hâlâ soykırım tehdidi altında. Özellikle dini ve etnik kimlik açısından. Ayrıca coğrafi olarak stratejik bir konuma sahip. Ortadoğu’da Irak ve Suriye üzerinden denize doğru inmek isteyen tüm güçler Şengal’siz herhangi bir hamle düşünmezler. Bu nedenle Şengal farklı risklerle karşı karşıya. KCK, Ağustos 2014’teki DAİŞ saldırılarının ardından güçlerini buraya göndermişti, şimdi de çekti. Esasen KCK bu kararı Afrin operasyonundan sonra aldı, Şengal’e saldırı için herhangi bir bahane vermemek için çekildi ve Ezidi Kürt güçleri Irak hükümeti ile anlaştı, Irak ordusu Şengal’e yerleşti. Bundan sonra Şengal’e herhangi bir yerden saldırı olursa, muhatabı direkt Irak merkezi hükümeti ve ABD güçleri olacak. Eğer böyle bir operasyon olursa, çok açık ki ABD onayı ile gerçekleşecektir ve bu farklı bir anlam ve önem taşıyacaktır.