'Bu memleket ne olacak?' sorusunu masada bırakmayanlar

Okullara kütüphane kuruyorlar, cezaevlerine kitap yolluyorlar, ihtiyaç sahipleri ile ihtiyacı karşılamak isteyenleri buluşturuyorlar. Onlar çok fazla öne çıkmak yerine umudun peşini bırakmıyorlar. Yıldırım, Öz, Fırat ve Sanay Gazete Duvar'a projelerini anlattı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Kolektif yardımlaşma ağlarını yürüten, emek veren insanlardan bazıları onlar... “Bu memleketin hali ne olacak?” sorusunu masada bırakmıyorlar. Ordu Üniversitesi’nden Siyaset Bilimci Deniz Yıldırım, Dışarıda Deli Dalgalar İnisiyatifi’nden Sibel Öz, ihtiyacharitası.org’dan oyuncu Mert Fırat ve Umut Çocukta projesini yürüten gazeteci, ekranlardan bildiğimiz yüzüyle haber sunucusu Büşra Sanay’la konuştuk. Neler yapıyorlar? Niye yapıyorlar? Kimler, nasıl ulaşır onlara? Sorduk, anlattılar.

'HAYIRSEVERLİK KAVRAMI NEOLİBERAL BİR SÖYLEM'

Ordu Üniversitesi’nde Siyaset Bilimci, akademisyen yazar, aynı zamanda Atatürkçü Düşünce Kulübü'nün de akademik danışmanı olan Deniz Yıldırım’ın öğrencileriyle yürüttüğü her okula bir kütüphane kampanyası, ilk olarak Ordu’da kütüphanesi olmayan okullardan gelen talep üzerine 2017’nin Mart ayında başladı. İlk dört aylık süreçte, beş ilçede kütüphane kurdular. Kampanya, kamuoyunda çok daha görünür hale gelince 2018 eğitim-öğretim yılının başında vites büyütmeye karar verdiler. Çünkü sadece Ordu’dan değil bütün Türkiye’den talepler gelmeye başladı.

Her okula bir kütüphane kampanyası

“Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı 62 bin okul var. Bunların sadece yüzde 30’unda kütüphane var. Aslında bu yüzde 30'dakilerin bile durumu çok iç açıcı değil” diyor Deniz Yıldırım. Doğal olarak Türkiye’deki bütün okullara ulaşmanın mümkün olmayacağını, bu kampanyanın biraz da devletin görevlerine, kaynakların doğru kullanılmasına, kamusal anlamda eğitim için seferber olunmasına dikkat çekmeyi amaçladığını söylüyor.

Ordu, Bayburt, Zonguldak, Çorum, Adıyaman, Mardin gibi farklı şehirler olmak üzere toplamda 22 okula kütüphane kurulmuş. Haziran ayına kadar 50 okulda kütüphane kurmayı hedefliyorlar.

Yıldırım, bu kampanyanın bir diğer getirisinin, toplumsal olarak içinde bulunduğumuz umutsuzluk ortamında, kimsenin hiçbir şey yapamayacağını düşündüğü, çok büyük kurtuluşları beklediği bir dönemde, aslında bazen küçük adımlar atarak bir şeyler yapılabileceğini düşündürtmesi olduğunu söylüyor.

Yıldırım, kampanyayı bir sosyal hayırseverlik projesi olarak adlandırmıyor. Daha çok kamusal görevleri hatırlatma projesi olarak görüyor ve “hayırseverlik” kavramının neoliberal bir söylem olduğunun notunu düşüyor. Kampanyanın, toplumda temel ihtiyaçların giderilmesine dair olumlu, umut yaratan, birleştirici bir etki yarattığını, normal şartlarda karşı karşıya gelip, bir çay içemez hale gelmiş, farklı siyasal düşüncelerde insanları bir araya getirdiğini söylüyor Yıldırım.

Yıldırım öğrencileriyle 22 okula kütüphane kurdu. Haziran ayına kadar 50 okulda kütüphane kurmayı hedefliyorlar.

Yıldırım, kampanyanın “bugün nasıl bir şeyler yapabilirim” diyen toplumun duyarlı kesimlerini birleştiren bir mikro model oluşturduğunu ve bu mikro modele iyi bakıldığı takdirde buradan daha büyük makro sonuçlar çıkabileceğinin altını çiziyor.

“Köy enstitüsü mezunu, vefat etmiş bir öğretmenin torunu dedesinden kendisine yadigar, anılarla yüklü bir kütüphaneyi sırf bizim bu kampanyamız için bozup, bize üç koli kitap yolladı” diyerek anlatıyor Yıldırım.

Kütüphane isimleri seçilirken kayıpları unutturmayan bir tür vefa duygusuna dikkat ediliyor. Misal, Soma’da hayatını kaybeden 301 maden işçisinden dördü Ordu Korgan’dan göç eden işçiler. İkisi baba oğul. Vefat eden işçilerin annesi ve eşi Soma’da yaşıyor. Kendilerine ulaşmışlar. Aile unutulduklarını, hayal kırıklıklarını anlatmış. “Ve biz göç ettikleri beldeye Hüseyin Ferhat Avkaş kütüphanesini kuracağız diye söz verdik” diyor Yıldırım. Bunun dışında mart ayında, şair Gülten Akın’ın kaymakam eşiyle birlikte uzun yıllar yaşadığı Ordu’nun Kumru ilçesinde “Gülten Akın Kütüphanesi” kuracaklarının bilgisini veriyor.

'İNSANLAR BİZE NEDEN MİNNET DUYSUNLAR?'

Deli Dalgalar ismi Sabahattin Ali’nin şiirinden esinlenerek verilmiş. 40 kişilik çekirdek kadro hemen hemen hiç değişmediği için mahpuslar tarafından bir sürü isim takılmış onlara. "Deliler", "kırklar meclisi", "kırklar divanı", "kırklara karışmak…"

Dışarıda Deli Dalgalar İnisiyatifi, 2008 yılının Şubat ayında kurulmuş. Sibel Öz, bilhassa altını çizerek söylüyor: “Dışarıda Deli Dalgalar, kimsenin adının öne çıkmayacağı bir inisiyatif. Zapatistalar gibi. Yüzümüz yok” ve ekliyor: “İsim versek insanlar bize minnet duyacak, niye duysunlar?”

İnisiyatif, cezaevlerine kitap yolluyor. Yaptıkları başka çalışmalar da var. Bir arkadaşlarının akraba taziyesinde bu fikir ortaya atılmış. Bugün kimin bu fikri ortaya attığı bile hatırlanmıyor. “Çünkü kolektif ve hayatın kılcal damarlarından gelen ihtiyaçlar öyle doğallığında kendini dayatır ve bir anda ortaya çıkıverir,” diye anlatıyor Öz. 2004 yılında -içinde Sibel Öz’ün de olduğu- cezaevinden çıkan bir grup arkadaş, geride kalan arkadaşlarını dönem itibariyle koğuşlarda değil F tipi hücrelerde bırakmış. Öz, arkadaşlarını ıssız ve karanlık bir yerde bırakmanın güçlüğünden bahsediyor.

“Muhaliflerin hayatında kötü sürprizler olur bu ülkede. Biz içerideyken hep şöyle derdik, keşke birileri bize sürpriz yapsa, hatta hiç tanımadığımız insanlar sürprizlerle çıkagelse” diyor Öz. Fikir, biraz da bu tecrübeden çıkıyor.

Sibel Öz

Öz, “Falanca derneğin komisyonu, falanca tutuklu ailesi derneği” gibi olmadıklarını, kaldı ki bu tip bir avuç insanın yürüttüğü çalışmaların da hakkını teslim etmek gerektiğini ama hiçbir zaman kurum olmak istemediklerini söylüyor. Öz, “Bizim düşündüğümüz şey, herkese eşit mesafede, yeri ve adresi olmayan, kurumlaşmayan, kimseden para almayan, bağımsız, sivil bir inisiyatif olmaktı,” diyor. Öz, bir taraftan da bir mekan tutmanın masraflı bir iş olduğunu düşündüğünü söylüyor.

Deli Dalgalar ismi Sabahattin Ali’nin şiirinden esinlenerek verilmiş. 40 kişilik çekirdek kadro hemen hemen hiç değişmemiş. Mahpuslar tarafından bir sürü isim takılmış onlara. "Deliler", "kırklar meclisi", "kırklar divanı", "kırklara karışmak…"

“Biraz da şehir efsanesi gibi olsun dedik. Mazgal açılsın ve içinden sonbahar yaprakları mı çıkar, kitaplar mı çıkar, mektuplar mı çıkar,” diye anlatıyor Öz.

Bu 10 yıllık süreçte resim sergileri, yılbaşı kartpostal şenlikleri, buluşmalar gibi etkinliklerin yanında, kitaplar da çıkarmışlar. İyi yazdıklarını bildikleri mahpuslara fotoğraflar göndermişler. O fotoğraflara öyküler yazılmış. Kıyıya Vuran Dalgalar kitabı çıkmış ortaya. Murathan Mungan ve Sırrı Süreyya Önder imza günü yapmış bu kitap için. Yine içeride karikatür çizen mahpusların karikatürleri için çeşitli dergilerin kapıları çalınmış. Sonuç alamamışlar. Sonra bu karikatürlerin albümleri basılmış. “Pabucu Yarım” çıkmış ortaya. Ağır müebbet hükümlü olarak hücrede kalan mahpuslara ulaşılmış. Hücrelerini anlatmışlar. “Korkma Kimse Yok” kitabı çıkmış. "Mart ayında 10'uncu yıldönümü için 10 bin kitap toplayacağız" diyor Öz. O vakit gelince duyuracaklar.

'SİYASETLER ÜSTÜ BİR DURUŞUMUZ, HALK YARARINA BİR AMACIMIZ VAR'

Elif Kalan-Mert Fırat

i̇htiyacharitasi.org Mert Fırat, Elif Kalan, Ali Ercan Özgür ve Güler Altınsoy olmak üzere dört kurucu üyeden oluşuyor. Fırat, çok küçük yaşlarda sosyal sorumluk çalışmalarına Halk Evleri’yle başlamış. Okul hayatı boyunca devamı gelmiş. İstanbul’a taşındıktan sonra birçok dernek, sivil toplum kuruluşu ve sahada çalışmalar yürütmüş. Bir başka sosyal sorumluluk projesinde Elif Kalan’la tanışmış. Fırat’ın hayali, bütün ihtiyaçların görülebildiği, sivil toplum örgütlerinin nerede ne yaptığını gösteren, hızlıca irtibatı sağlayacak bir sistem kurmakken, Siyaset Bilimci Ali Ercan Özgür’le tanışılmış. Özgür’ün uzun yıllar üzerinde çalıştığı ihtiyaç haritası çalışması bu dört insanı bir araya getirmiş.

“Biz tam olarak sivil toplum örgütü değiliz, sivil toplum örgütlerine kaynak yaratan bir buluşma noktasıyız” diyor Fırat. 54 üniversitede örgütlüler, 350 sivil toplum örgütüyle birlikte hareket ediyorlar, 70 bin üyeleri var. Fırat, ihtiyacharitası.org.’u kısaca, katılımcıların çabasıyla büyüyen bir buluşma noktası, “online imece”olarak anlatıyor. Ofisleri var ama depoları yok. “Hiyerarşik ve iktidar yaratacak bir düzeni bu mecrada yapılandırmamanın yolunu arıyoruz” diyor Fırat. Kişilerin birbiri üzerinde tahakküm kurmadığı, işin kendisini üretmenin peşinde olan, gerek devlet kurumlarıyla ve yerel yönetimlerle gerekse sivil toplum örgütleriyle entegre olan bir mecra olduklarını ifade ediyor. Son olarak, “dolayısıyla siyasetler üstü bir duruşumuz ve halk yararına bir amacımız var. Biz para toplamıyoruz mesela. Üzerimizden para geçmiyor” diyor.

İhtiyaç Haritası farklı konulardaki ihtiyaçların, ihtiyaç sahipleri ile ihtiyacı karşılamak isteyen kişiler ve kurumların buluşturulduğu online bir platform. Platformun kullanımı üç içerikte sağlanıyor. İlk olarak ihtiyaç ne ise adres temelli bilgilerin girildiği bölüm yer alıyor. İhtiyaç sahibinden iletişim bilgileri, ihtiyacın konusu, tanımı isteniyor. İkinci bölüm ise destek olacak kişilerin ya da kurumların destek konusunu ve iletişim bilgilerini yine adres temelli girdikleri bölüm. Bu süreçte, bilgiler istenilmediği sürece üçüncü kişi veya taraflar ile paylaşılmıyor. Üçüncü bölüm ise gönüllülere ait. İhtiyaç Haritası’nda yer alan projelerde ve ihtiyaçların karşılanması sürecinde gönüllü olmak isteyen kişiler, “Gönüllü ol” kısmına bilgilerini girerek çalışmalarda aktif olarak yer alabiliyor. Yine buraya girilen bilgiler de istenilmediği sürece paylaşılmıyor. ihtiyacharitası.org’da sitenin işlevi kısaca şöyle anlatılıyor: Örneğin; mahallenizdeki ilkokulun müzik aletlerine ihtiyacı var. Online haritaya bakıp, okulun bulunduğu yer haritada belirlendikten sonra ilgili forma ihtiyacınızı ve iletişim bilgilerinizi giriyorsunuz. İhtiyacı karşılamak isteyen kişiler veya kurumlar

'AYAKKABISI ESKİMESİN DİYE FUTBOL OYNAMAYAN ÇOCUKLAR VAR'

Sanay iki yıl önce Twitter ve Instagram hesaplarından paylaşımlar yaparak bu projeye başladı.

“Umut Çocukta” projesini organize eden Büşra Sanay’ın aklına bu fikir iki yıl önce düşmüş. “Çok soğuk bir kış günüydü. Vitrinlere bakan, ayakkabısına kazağına alternatif beğenen insanlar ve o insanlara bakan çocukları görünce aklıma geldi” diyor Sanay. Sonra sosyal medyadan ihtiyaçları duyurmaya başlamış ve bu sese yanıtlar gelmiş. İlk yıl yurtdışından bile bavul bavul eşya geldiğini anlatıyor Sanay. Ekibi yok. İnsanlara Twitter ve Instagram hesabından duyurular yapıyor.

İlk amacının çocukların, karınları ağrımadan derslerini dinleyebilmeleri olduğunu söylüyor Sanay. Ülkenin kış şartlarının çokta hafif olmadığını ve çocukların kar, boran içinde okullarına gitmeye çalıştığını, kiminin ayağında sandalet, kiminde lastik bot ve paramparça spor ayakkabılar olduğunu ifade ediyor. “O yüzden ayaklarını sırtlarını sıcak tutarsam -ki aslında daha çok eksik var- onlara sadece dersi dinlemek kısmı kalacak” diye düşündüğünü söylüyor Sanay.

Türkiye’de ağırlıklı olarak Doğu, Güneydoğu ve İç Anadolu olmak üzere her bölgedeki okullara ulaşabilmiş gelen yardımlar. Şimdiye kadar 3 bin 500 çocuğa bot, mont giydirilmiş. Ayrıca bunların yanında kırtasiye malzemeleri de gönderenler oluyormuş.

Sanay’ın aklında kalan, kalacak onlarca hikayesi var. “ ‘Öğretmenim, ne kadar çok ayakkabı ve mont gelmiş. Bizi tanıyorlar mı? Ablalar, abiler bizi unutmamış. Onlar bizi görmeden çok mu seviyor?’ diyen kocaman gülüşlü çocuklarım var benim” diyor Sanay ve ekliyor: “Nasıl unutayım bunları? Ayakkabısı eskimesin diye beden eğitimi dersinde futbol oynamak istemeyen çocuklar var.”

Para kabul etmiyor. İşin içine para girince farklı şeyler de girebilir diyor Sanay. Para göndermenin kolay olduğunu, herkesin kendisinin beğenip almasının daha anlamlı olacağını söylüyor. Şöyle anlatıyor: “İhtiyaçları karşılamak isteyenlere söylediğim şeylerden biri de ‘kendiniz bakın beğenin seçin.’ Paranızı sıcaklığa kendiniz dönüştürün.” Yoğun olan insanlardan online alışveriş yapmalarını istiyor. Projenin adından yola çıkarak, çocukların kalbine perde inmediğini, temiz kalpli olduklarını ve en önemlisi her birimizin onların sağlıklı ve mutlu bir geçmişleri olması için çabalamamız gerektiğini belirtiyor Sanay ve ekliyor: “Çünkü gelecek onların. O yüzden umut onlarda.”