Avukatın işkence iddiası Orhan Miroğlu’nu harekete geçirdi

Avukat Tugay Bek, İskenderun T tipi Cezaevi'ndeki işkence iddialarıyla ilgili AK Parti Milletvekili Orhan Miroğlu'na açık mektup yazdı. Miroğlu olayla ilgili gerekli incelemelerin başlatıldığını söyledi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Adana Barosu Cezaevi İzleme Komisyonu Başkanı Avukat Tugay Bek, İskenderun T Tipi Cezaevi'ndeki işkence iddialarını, AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu'na yazdığı açık mektupta anlattı. "Cezaevlerinde işkence, mazide kalmış bir yara değil" sözleriyle Miroğlu'na çağrıda bulunan Bek, TBMM bünyesinde oluşturulacak komisyonla cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine karşı girişimde bulunulmasını talep etti.

Diyarbakır 5 No'lu Cezaevi'ni incelemek için kurulan Meclis Alt Komisyonunun son toplantısında 6.5 yıl kaldığı Diyarbakır Cezaevinde yaşadıklarını anlatırken gözyaşlarını tutamayan Miroğlu, basın aracılığıyla kendisine ulaşan mektubu okuduktan sonra avukat Tugay Bek’i aradı ve konuyla ilgili girişimde bulunduğunu söyledi.

MİROĞLU: İDDİALARI DUYDUĞUMDA DERİN ÜZÜNTÜ HİSSETTİM

Avukat Tugay Bek ile yaptığı görüşmenin ardından ulaştığımız AK Parti Milletvekili Orhan Miroğlu,"İşkence iddialarını duyduğumda derin üzüntü hissettim. Olayla ilgili Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'le iletişime geçeceğim ve inceleme başlatılacak. Kalıcı komisyon çalışmalarıysa Meclis'teki bütçe görüşmelerinin ardından gerçekleşecek toplantı sonrası yapılacak" dedi.

İnsan Hakları İnceleme Komisyonu'nda oluşturulacak alt komisyonda, cezaevlerinde yaşanan bu tür iddiaların yerinde araştırılacağını ve iddiaların o toplantılarda gündeme getirileceğini belirten Miroğlu,"2018'de çalışacak olan bu komisyonun henüz kuruluş aşamasındayız. Kurulacak bu alt komisyon için toplantı yapılması gerekiyor. Bütçe görüşmelerinin bitiminde ocak ayının ortalarına doğru ilk toplantı yapılacak. Tugay Bek'in gündeme taşıdığı bu tür iddiaların araştırılmasına dönük teklifler o komisyonun toplantılarında konuşulacak" dedi.

'SİSTEMLİ İŞKENCE VAR DENEMEZ. YER YER ZAAFLAR GÖRÜYORUZ'

Miroğlu, Bek'in gündeme getirdiği iddialara ilişkin ise, "Adalet Bakanı Gül, Cezaevleri Genel Müdürü ve sorumlu Müsteşar Yardımcısıyla görüşerek gerekli incelemelerin yapılmasını rica edeceğim" diye konuştu. "Bu tür iddiaların gerçekliği kanıtlandığı durumlarda tolere edilecek hiçbir yanı yoktur" diyen Miroğlu sözlerine şöyle devam etti:

"Türkiye'de sistemli olarak işkence var denemez ama yer yer o birimlerde çalışan bir takım görevlilerin zaaf gösterdiklerini görüyoruz. Bu tür olaylarda müdahil olacağız ve bir daha yaşanmasını engelleyeceğiz. Türkiye, darbe süreçlerinde yaşanan işkence olaylarıyla anılan bir ülke olmamalı. Anlayışımız işkenceye sıfır toleranslı yaklaşımdır. Geçmişte işkence mağduru olarak şunu açıklıkla söylüyorum. Bu tarz olaylar gerçekse muhataplarıyla görüşmek ve sonuç almak da bizim görevlerimiz içindedir."

'BİZE YANSIYAN HAK İHLALİ BAŞVURULARINDA ARTIŞ VAR'

Avukat Tugay Bek'in Orhan Miroğlu'na hitaben yazdığı mektubun tamamı şu şekilde:

Sayın Orhan Miroğlu,

Yaklaşık yirmi gün önce Meclis Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’ni İnceleme Komisyonu, toplantısında komisyon başkanı olarak yapmış olduğunuz anlatımları basına yansıdığı kadarı ile biliyorum. Bizler okurken, dinlerken ürperdiğimiz belki dünyada bir benzeri bulunmayan işkenceleri yaşayan biri olarak anlatırken sizin de duygulandığınızı ve gözyaşlarınızı tutamadığınızı tüm kamuoyu ile birlikte şahit olduk.

Sayın Miroğlu, Adana Barosu Cezaevi Komisyonu olarak son dönemde cezaevlerinde işkence, dayak hak ihlallerinde belirgin bir artış olduğunu bize yansıyan şikayet başvurularından da görebiliyoruz. Son olarak 20 Aralık 2017 günü İskenderun T Tipi Kapalı Cezaevi’ne komisyon başkanı olarak ziyarette bulunarak üç mahpusla görüşme gerçekleştirdim. Bir “Damdan düşen” olarak, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini en iyi anlayabilecek ve çözüm üretebilecek kişilerden biri olduğunuz düşüncesi ile mahpusların anlatımlarını sizinle paylaşmayı uygun buldum.

'DAYAKTAN SONRA İŞİTME KAYBI YAŞAMAYA BAŞLADIM'

Sayın Miroğlu, İskenderun T Tipi Kapalı Cezaevi’nde görüşme yaptığım, ailesi sizin gibi Mardin Midyat’lı olan 20 yaşındaki Fikret Tekir’in anlatımlarını aynen size aktarıyorum:

“Bir ay önce aralarında sadece bir km mesafe olan İskenderun M Tipi Cezaevi'nden İskenderun T Tipi Kapalı Cezaevi’ne getirildik. Cezaevi girişinde bizi tek tek kamerasız bir odaya alıp tamamen soyunmamızı istediler. Bunun onur kırıcı ve hukuksuz bir uygulama olduğunu söylememiz üzerine 6-7 kadar infaz koruma memuru tarafından darp edilerek soyuldum. Çırılçıplak yapılarak, zorla defalarca ellerim ensede olacak bir vaziyette çömelip kalkmaya zorlandım. Bu sırada Kurum müdürü de memurlarla birlikte bizi darp ediyordu. Bize işkence yaparken “Burası İskenderun T Tipi Kapalı Cezaevi başka yere benzemez” diyorlardı. Bu “Hoş geldin” dayağından sonra koğuşa geçtiğimizde de işkence son bulmadı. İnfaz koruma memurları kalabalık bir şekilde koğuşa gelerek bizi tek sıra halinde dizilmemizi ve askeri nizamla kendimizi saymamızı istediler. Bizde “Geldiğimiz M Tipi Cezaevinde ve Türkiye’de diğer cezaevlerinde böyle bir uygulama olmadığını ve kanunda yeri olmadığı” yönünde itirazda bulunduk. Bunun üzerine tek tek koridora çıkartılarak onlarca infaz koruma memuru tarafından, tekme ve yumruklarla darp edildik. Bu dayak esnasında sol kulağımın zarındaki hasara bağlı olarak işitme kaybı oluştu. Memurlar bizi döverken, ölümle tehdit edildik ve ağza alınmayacak küfürlere maruz kaldık. Bu işkence devam ederken kurum doktoru da oradaydı ve yaşanan işkence seansını izliyordu. Daha sonra revire çıktığımızda da aynı doktor darp izlerini raporuna yazamayacağını söyledi. Şu an işitme kaybım devam etmesine rağmen hastanede raporunda bunun kayda geçirilmesine izin verilmedi. Benimle birlikte tüm arkadaşlarım yoğun bir şekilde dayak yediler. Ufuk Kurtulmaz isimli bir arkadaşımda yediği dayak etkisi ile tıpkı benim gibi kulak zarı yırtıldı. Kurum müdürü “Ben sizin milletvekillerinizi tek sıra sayım almışım. Siz kim oluyorsunuz” diye bizi tehdit ediyor. İnfaz koruma memurlarının bize yönelik her gün süre gelen küfür ve hakaretlerine son vermesi gerektiğini kurum müdürüne ilettiğimizde “Ben olsam, ben de küfür ederim” diye yanıt alıyoruz.

Burada işkence için yapılmış süngerli bir oda var. Keyfi ve hukuksuz uygulamalara itiraz eden arkadaşlarımız buraya götürülüp işkence ediliyor. Yaşadığımız vahşeti anlatan ve Cumhuriyet Savcılığı ve Bakanlığa yönelik şikayet dilekçelerimiz ve mektuplarımız ilgilisine iletilmiyor. Kurum müdürü koğuşa gelip “Bizim burada uygun görmediğimiz hiçbir dilekçe dışarıya çıkamaz” diyor.

Temizlik yapacak, banyo yapacak, temel insani ihtiyacımızı karşılayacak kadar su verilmiyor. İşkenceden olmazsa bu gidişte hepimiz hastalıktan öleceğiz. Koğuş dışında çıktığımızda infaz koruma memurları, önünü neden düğmelemedin diye bahane yaratıp darp edebiliyor. Açık görüşlerde yakınlarımızla tokalaşmak ve sarılmak yasak deniyor. İşkence ve diğer hak ihlalleri dışarıya yansımasın diye keyfi bir şekilde iletişim cezası verip bize tebliğ etmeden uygulanıyor. Hiçbir sosyal etkinlikten faydalanmamıza izin verilmiyor. Şiir yazdığı için arkadaşlarımıza disiplin cezası verilebiliyor. Bizler bu cezaevinde her an öldürüleceğimiz duygusu ile yaşıyoruz. Burada her türlü işkenceye maruz kalıyoruz ancak sesimiz dışarıya yansımıyor. Yirmi yaşındayım. Bir gün buradan dışarı çıksam da şuna eminim ki burada gördüklerim hep benimle birlikte yaşayacak."

'İŞKENCE MAĞDURU OLARAK SESSİZ KALMAYACAĞINIZI UMUYORUM'

Sayın Miroğlu, hemşeriniz olan ve sizin Diyarbakır Zindanında olduğunuz yaşlardaki Fikret Tekir’in anlatımları size bir yeri ve bir şeyleri anımsattı mı?

Sayın Miroğlu, ne yazık ki cezaevlerinde işkence mazide kalmış bir yara olduğunu söylemek mümkün değildir. Dinlediklerim ve mahkumların anlatımları sizin TBMM Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’ni İnceleme Komisyonu’nda anlattıklarınız gibi beni dehşete düşürdü, uykularımdan etti.

Sayın Miroğlu, devlete her yanı ile hakim, tam anlamı ile “iktidar” olmuş hükümet partisinin milletvekilisiniz. Size rağmen cezaevlerinde işkencenin ve kötü muamelenin devam ediyor olması düşünülemez. Bugün cezaevlerinde yaşanan işkencelere eski bir işkence mağduru olarak sessiz ve duyarsız kalmayacağınızı ummak istiyorum.

Sayın Miroğlu, Diyarbakır Zindanlarında yaşanan vahşetin aydınlatılması yönünde göstermiş olduğunuz gayreti, siz bu satırları okurken İskenderun T Tipi ve ülkemizin diğer cezaevlerinde yaşanmakta olan işkence dayak ve diğer hak ihlallerinin son bulması için de göstermenizi bekliyoruz. Zira toplum yaşamında derin izler bırakmış geçmişin acı tecrübeleri ile yüzleşmek ve hesaplaşmak istemekte beklenen en önemli ve somut fayda, aynı acıların bugün ve gelecekte tekrar etmemesi, bir başkasının aynı mağduriyeti yaşamasına engel olmak olduğunuz zannediyorum.

Sayın Miroğlu, kamuoyuna açık bu mektubu okuduktan sonra günümüzün “Esat Oktay Yıldıran’larının” size vermesi muhtemel “İşkence yoktur, bunlar örgüt propagandasıdır” bilgisini mutlak doğru olarak görüp koşulsuz bir şekilde itibar etmek yerine, bir komisyon eşliğinde bizzat gelip mahpusları dinlemenizi ve şikayetleri yerinde görmenizi talep ediyorum.

Çağrımıza olumlu yanıt vermeniz ve TBMM bünyesinde oluşturulacak bir komisyonla, İskenderun T Tipi ve bölgemizde bulunan diğer cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini yerinde görmek ve incelemek üzere girişimde bulunmanız halinde size eşlik etmekten memnuniyet duyarız.