Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ: Atık sularda uyuşturucu izlenecek

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, gündemle ilgili açıklamalarda bulundu: Atık sularda uyuşturucu izlenecek.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, uyuşturucu ile mücadelede yeni adımlar atılacağını belirterek, İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana gibi büyük şehirlerdeki atık sularda, uyuşturucu ya da uyarıcı maddeleri izlemeye başlayacaklarını söyledi. Akdağ, "Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu" kurmak üzere olduklarını, bunun altında "uyuşturucu", "sigara", "alkol" ve "teknoloji" bağımlılığıyla mücadele grupları oluşturacaklarını kaydetti. Başbakan Yardımcısı Akdağ, sigara kullanım oranının alınan tedbirlerle yüzde 32'lerden 27'lere düştüğünü ancak yeniden 30'a çıktığını belirterek, "Alınan tedbirlerle daha da inecek. Kontrol etmek zorundayız" dedi. Akdağ, Malatya'da bazı Alevi vatandaşların evlerinin işaretlendiği olayla ilgili olarak da, "Bunlar, kabul edilemez, bugüne kadar nasıl bu işlerin üzerine hassasiyetle gidildiyse şimdi de hassasiyetle gidilir, gidilmelidir" dedi.

CNN Türk canlı yayınında Hakan Çelik'in sorularını yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, atık sularda uyuşturucu ve uyarıcı maddeleri izleyeceklerini açıkladı. Recep Akdağ, "Bunun ön çalışmasını Adana’da yaptık. Böylece bir şehirde, atık sularda kullanılan uyuşturucu miktarı bütün hepsini ayrı ayrı analiz etme imkanı var. Nihayetinde o uyuşturucuların atık olarak vücuttan atılanlarını takip etmiş oluyoruz. Büyük şehirlerimizde bunları izlemeye başlayacağız" dedi.

Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, şöyle devam etti:

DANIŞMA MERKEZLERİ KURACAĞIZ: Bir takım tedbirler alıyoruz arz yönünde, farkındalığı artırma yönünde, çocuklarımızı koruma yönünde. Acaba miktarı azaltıyor muyuz, kullanılan miktarı? Kullanma hızındaki artışı azaltıyor muyuz? Bunu takip etme imkanımız olacak.

Tedavi ve rehabilitasyonla ilgili yeni bir kavram getiriyoruz. Sağlık Bakanlığı'nın onaylayacağı, onay vereceği Yeşilay ile birlikte altyapısı hazırlanan danışma merkezleri kuracağız. Şu anda telefon hattımız da var, 191. Vatandaşlarımız 24 saat arayıp bilgi alabilirler.

Bu danışma alanlarının yanına AMATEM'lerinde ayakta ya da yatakta yatırılarak tedavi yapılıyor, sayılarını artırıyoruz. 3 ila 9 ay boyunca çok düzenli takiple rehabilitasyona geçiyoruz. Burada değerli basınımıza da iş düşüyor. Şu anda sosyal medyada maalesef 'torbacı' diye tabir edilenlerle alakalı bir dünya video dönüyor. Bütün sosyal medyayla ilgilenen herkesin, her medya kuruluşunun hassas olması gerekiyor. Gençleri teşvik edecek ne varsa mutlaka bunların engellenmesi lazım.

Mutlaka arasınlar. Şimdi uyuşturucu kullanıp da tedaviyi kabul eden kişilere başlangıçta bir ceza verilmiyor. Denetimli serbestlikle başlıyorlar. Bunu son yılda gerçekleştirdik. Bu bir şekilde, emniyetle münasebeti olmuşsa; emniyetin haberi oldu, gözaltına alınma durumu oldu, tedaviyi kabul ederse denetimli serbestlik oluyor. Doğrudan sağlık kuruluşuna başvurmuşsa, bunu emniyete bildirme zorunluluğu yok.

FARKINDALIK ARTINCA İLAÇ KULLANIMI ARTIYOR: Bu geçmişte çok konuşuldu. Bu aslında yok. Farkındalık artınca ilaç kullanımı da artıyor. Geçmişte doktora gitmezlerdi. Ya fark etmezlerdi, ya da doktora gitmezlerdi. Şimdi insanlar psikoloğa gitmekten çekinmiyorlar, fırsatları çok genişlettik. Artışlar bundan kaynaklanıyor. Yüksek şehirleşme, dünyada depresyonla yükün bize artırdığını gösteriyor. Bazıları kullanılan ilaçlarda gidiyor. Elbette bugün diyabet ilacı da geçmişe göre fazla kullanılıyor.

BİZİ BİRBİRİMİZDEN AYIRAMAZLAR: (Malatya'da bazı Alevi vatandaşların evlerine çarpı işareti konulması olayı) Bu hangi ahlaksızlık veya provakatif yaklaşım neticesinde yapılıyor bence bu bilgi yok. Emniyetimiz, savcılarımız bu meselenin üstüne gidecektir. Allah’a binlerce defa şükürler olsun, Kürt ile Türk’ün arasında, Sünni ile Alevi arasında halk olarak hiçbir sorun yok.

Biz Erzurum’da yaşadık senelerce, komşuluklarımız oldu. Ve gerçekten samimi komşuluklardı. Dolayısıyla elbette böyle bir durum asla kabul edilemez. İlgili savcılıklar bu işin peşini mutlaka takip etmeliler, gerekeni yapmalılar. Bu insana zulümdür. Bizi birbirimizden ayıramazlar. İnsanlar şu mezhebe ya da bu mezhebe kendilerini bağımlı hissedebilirler. Bu onların en tabii insanlık hakkıdır.

TÜRKİYE’DE YENİ YATIRIMLAR: İmkanımız olursa birinci sıraya getirmek isteriz. Bunu en azından yarıya indirmemiz lazım. Bunu önümüzdeki bir iki yıl içinde yapabiliriz.

DEPREME HAZIRLIK: Depremle ilgili üç aşama var. Hazırlık ve riskin azaltılması, müdahale ve depremden sonraki iyileştirme. Müdahale ve iyileştirme alanında Türkiye dünyanın en iyileri içinde. Van depremini hatırlayın, yeni bir şehir kuruldu.

Hazırlık ve riskin azaltılması noktasında, binaların sıkıntıların varlığını biliyoruz. Nerede İstanbul’da, nerede İzmir’de… Deprem haritalarımızı yeniledik, bunu yakın zamanda da kamuoyumuza takdim edeceğiz. Eskiden Erzurum ikinci derece deprem bölgesi olarak geçerdi. Şimdi Erzurum’da birinci derece olan, ikinci derece olan var, üçüncü derece var. Burada en önemli iki konu. Depreme dayanıklı olmayan binaların dönüştürülmesi, ikincisi de eğitimlerle vatandaşın farkındalığının artırılması. Buna ilkokullardan başlamak lazım. Ciddi bir eğitim hamlesi içindeyiz. Çevre bakanımızla çok yakın çalışıyoruz. İkimiz de şuna inanıyoruz, en riskli binalarla önümüzdeki 5 yıl içerisinde onlara yoğunlaşarak, ağır hasar gören binaların sayısını inşallah büyük ölçüde hazırlanacağız.

Yarın öbür gün depremle ilgili bir danışma kurulumuz var. bütün Türkiye’de, hangi bina gruplarının daha riskli olduğuna bakacağız. 7,5 milyon binayı dönüştürmekten bahsediliyor. Bunun hangi 5’te 1’i en önemlisi? Onun üstüne gidersek, çözmemiz gereken meseleyi biraz küçültürsek çok daha hızlı çözeceğiz. Mehmet Özhaseki’nin bu meseledeki hassasiyeti beni çok daha fazla umutlandırıyor.

KIBRIS'A SAĞLIK YATIRIMI: Rumların kısa zamanda anlaşmaya gelmeyecekleri belli. Bugün KKTC'de kişi başı gelir 13 bin dolara ulaşmış durumda, biz 25 bin dolara ulaştıracağız. Büyük oranda çözülmüş olacak. Halkın birinci talebi sağlık. aslında Rumların da öyle. Önümüzdeki iki senede sağlığı tamamen ayağa kaldıracağız. Kıbrıs halkının talebi bu. Zaten 300 bin nüfus olduğu için bu anlamda genel bir hastane yetiyor.

O zaman Güney'deki Rumlar da bu hastaneye gelecek. Güney Kıbrıs, AB'nin yaptığı yardımlarla hormonlu bir biçimde, sağlıklı bir büyüme zor. Oraya götürdüğümüz su, KKTC vatandaşlar mükemmel bir su içiyorlar. Elektrik götüreceğiz. Alsalar veririz, almıyorlar. Maalesef aşırı fanatik bir takım kişilerin 'Türklerin suyunu içeceksek, zehir içeriz' dediğini söylüyor.

Biz şimdi KKTC'nin değişmesine katkı vermeye odaklandık. Orası yaşanılan mükemmel bir ülke haline geliyor her geçen gün.