Gazeteci Ömer Çelik tahliye edildi

Enerji Bakanı Berat Albayrak'ın maillerini haber yaptıkları için haklarında dava açılan gazetecilerin duruşması başladı. Gazeteciler, 304 gündür tutuklu olan arkadaşlarının kamu yararına olacak bilgileri haberleştirmesinin gazetecinin görevi olduğuna dikkat çekerek, meslektaşlarının serbest bırakılmasını istedi. Ara kararının açıklayan mahkeme Ömer Çelik'in tahliye edilmesine karar verdi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Kamuoyunda ‘Sosyal Medya Davası’ olarak bilinen 6 gazetecinin yargılandığı dava bugün Çağlayan Adliyesi’nde başladı. Gazeteciler ve yurttaşlar tutuklu yargılanan Mahir Kanaat, Tunca Öğreten ve Ömer Çelik'in serbest bırakılması için davayı takip ediyor. 304 gündür tutuklu olan gazeteciler Enerji Bakanı Berat Albayrak'ın maillerini haber yaptıkları için yargılanıyor. Mahkeme heyeti, Ömer Çelik'in tahliyesine; Mahir Kanaat ve Tunca Öğreten'in tutukluluk halinin devamına karar verdi.

Çağlayan Adliyesi önünde "Haber yapmak suç sayılamaz, Gazetecilere özgürlük" pankartı açan gazeteciler ve yurttaşlar burada bir açıklama yaptıktan sonra duruşmaya katılmak üzere adliyeye girdiler.

RedHack’in yayımladığı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’a ait mailleri haberleştirdikleri için tutuklu yargılanan eski Diken Haber Editörü Tunca Öğreten, BirGün Gazetesi çalışanı Mahir Kanaat, KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı (DİHA) Haber Müdürü Ömer Çelik 304 gün sonra hâkim karşısına çıkıyor.

'BUNUN BEDELİNİ KİM ÖDEYECEK?'

Mahkeme öncesinde bir araya gelen gazeteciler, "BirGün gazetesi çalışanı Mahir Kanaat bu akıl ve mantık dışı dava yüzünden bebeğinin doğumuna tanık olamadı. Tunca Öğreten cezaevinde evlendi. Ömer Çelik ailesinden, çocuklarından mahrum bırakıldı. Bunun bedelini kim ya da kimler ödeyecek?" diye sordu.

'BU HUKUKSUZLUK HANGİ TALİMATLA YAPILIYOR?'

Açıklamada ayrıca şu ifadeler de yer aldı; "Savcılık makamı arkadaşlarımızı içeride tutacak delil bulamadıkça ne suçlama yönelteceğini şaşırıyor. Milyonlarca kişinin okuduğu 17-25 Aralık fezlekelerini bilgisayara indirmek suç gibi gösteriliyor. Üstelik oluşturulma tarihi ile indirilme tarihi bilinçli bir şekilde birbirine karıştırılıyor. Bilirkişi görevlendirilmiyor, uzmanlar dinlenmiyor. Davayla hiç ilgisi olmayan kişisel tweetler dosyaya konuyor. Bu hukuksuzluk hangi talimatla yapılıyor? Bizler bir an önce bu hukuksuzluktan vazgeçilmesini talep ediyoruz"

DAVA EN KÜÇÜK SALONDA BAŞLADI

6 gazetecinin yargılandığı dava, adliyenin en küçük salonlarından birinde başladı. Salonda gazeteci, yakınlar ve tüm izleyenler için 4 sıra ayrılırken, bir sıra ise tamamen çevik kuvvete ayrılmış durumda.

Mahir Kanat'ın Avukatı Ali Deniz Ceylan "Polisin çok önemli bir bilgi bulmuş gibi gösterdiği 17/25 Aralık dosyalarına internette rahatlıkla ulaşılabiliyor. Dosyanın internetten indirilebileceğini projeksiyonla mahkeme salonunda göstermek istiyoruz. Örneğin http://www.adaletbiz.com  sitesinden bu dosyayı indireceğiz" dedi.

Avukat, böylece Kanaat’in ‘örgüt üyesi’ olmadığını göstermek istediğini söyledi. Savcı video projektör kullanılması talebine itiraz etti. Hakim itirazı kabul etti.

'BİNLERCE HABER YAPTIK'

Tutuksuz yargılanan gazeteci Derya Okatan ise savunmasında şunları söyledi; “Avukatlarım Sezin Uçar ve Özlem Gümüştaş davadan önce gözaltına alındı. Savunma hakkım engellendi. 2009’dan bu yana ETHA’da çalışıyorum. Yüzbinlerce haber yaptık. Bir hükümet yöneticisi makamını kendi çıkarları için mi yoksa halkın çıkarları için mi kullanmalı? Tüm bu iddiaların sadece 1 ihbar mailine dayanması nasıl mümkün olabilir? Bu durum ciddiyetsizlikle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. İhbar mailini savcının dikkate almasını anlarım ama bu ihbarda belirtilenlerin araştırılmadan dosyaya koymasını anlamam beklenemez”

'BU SIR DEĞİLDİR'

Okatan, "Twitter'da mesaj grubuna eklenmek kişinin inisiyatifinde değildir. Biz Berat Albayrak'ın maillerinde haber değeri taşıyan unsurları haberleştirdik. Savcı bizleri algı oluşturmuşuz gibi gösteriyor. Yaptığımız sadece ve sadece gazeteciliktir. Sormak isterim, iddianamede neden sadece yaptığımız haberler var? Biz Redhack'le mail üzerinden bir röportaj yaptık. Bu sır değildir. Bu halkın haber alma hakkı kapsamında yapılmıştır" dedi. Okatan son olarak,  adli kontrolünün kalkmasını ve bilgisayarının iadesini talep etti.

'GAZETECİLİKLERİNE KEFİLİM'

Eray Sargın, Gazete Yolculuk'un sosyal medya hesabını kullanmadığını ve suçlamaları kabul etmediğini söyledi. Birleşik Haziran Hareketi'nin yazışma grubunda olduğunu ve bu hareketin yasal bir hareket olduğunu aktaran Sargın, "Bana haber paylaştı diye suçlama yöneltiliyor. Ben gazeteciyim ne var bunda? Diğer arkadaşların da gazeteciliklerine kefilim" dedi.

DİHA Muhabiri Metin Yoksu ise savunmasında şunları söyledi; "Biz gözaltına alındıktan sonra bize yöneltilen suçlamalar değiştirildi. Atılan tweetlere bakıldığında, dil açısından habercilik diline uygundur. Savcı gerilla kelimesine takılmış. Burada bir güzelleme yok. Örgüt mensubu olan kişiler gerilladır. Kişiler kendilerine nasıl isim veriyorsa haberde öyle geçer. Mesela Che Guevara da bir gerilladır ve haberlerde böyle geçer. Ben bugün Twitter'dan herkesi takip edebilirim. Bu bir suçlama olarak yöneltilemez."

DİHA Haber Müdürü Ömer Çelik savunmasını Kürtçe yaptı.  Çelik gözaltına alındığı sırada işkenceye uğradığını söyledi. Çelik’in Kürtçe yaptığı savunmasında şu ifadeler yer aldı;

ÖDÜL ALMALI İKEN... Başta siz heyet üyeleri olmak üzere hepimizin çok iyi bildiği gibi ‘masumiyet karinesi’ hukuki yaklaşımın temelini oluşturur. Fakat bu temel ilke, ne yazık ki bizler açısından ortadan kaldırılmıştır. Başka bir ülkede, bugün bizi karşınıza çıkaran mesleki çalışmalarımızdan dolayı belki de ödüle layık görüle bilinecek iken, maruz kaldığımız yaklaşım fiziki işkence ve tutuklama oldu.

Bu olumsuz koşullara rağmen ağır bedeller ödemek pahasına da olsa Özgür Basın geleneğini sürdürmeye çalışanlarda var. Bunlardan biri de içtenlikle söyleyebilirim ki 9 yıldır bünyesinde yer aldığım Dicle Haber Ajansı’dır. Bu ajans 2002 yılında yayın hayatına başladığında ilke olarak ‘Gerçeklerden Asla Taviz Verilmez’ sloganını belirlerdi. DİHA bu anlayışla 14 yıl boyunca bölgede, Türkiye’de, Ortadoğu’da ve dünyadaki gelişmeleri kamuoyuna ulaştırma çabası içerisinde oldu. Servis ettiği haberlerle gündem oluşturdu.

BUZDAĞININ GÖRÜNEN KISMI: Bunlar ve bunlara benzer yüzlerce haber nedeniyle görülmemiş baskı ve saldırılara maruz kaldık. Buna rağmen vicdanlarımızın sesini dinlemekten geri durmadık, hakikatlere ısrarla sahip çıktık. Bugün toplumun tüm ötekileri nazarında sağladığımız güven ve gazetecilik başarımızın altında öyle sanıldığı gibi devasa bir çalışan kadrosu, astronomik kaynaklar ya da profesyonel araç-gereçler hiç olmadı. Herkesin 3 maymunu oynamayı tercih ettiği bir ortamda biz sadece gözlerimizi açık tutma, kulaklarımızı tıkamama, anlatmaktan çekinmeme cesareti gösterdik.

MESLEĞİMİN YOK SAYILMASINA SESSİZ KALAMAM: Sayın heyet, muhalif medya üzerindeki baskıları anlamak için OHAL sonrası bir yıldaki verilere bakmak yeterli. Bu süre zarfında 5 haber ajansı, 24 radyo, 16 TV, 63 gazete ve 20 dergi ile 178 medya kuruluşu kapatıldı. Bu sayı her geçen gün artıyor. Yine bugün Türkiye cezaevlerinde 176 gazeteci halen tutuklu. Hiçbir zaman gazeteciliğimin kanıtı olarak görmedim fakat daha düne kadar Sarı Basın Kartı sahibiydim. Bu yüzden mesleğimizin yok sayılmak istenmesine sessiz kalmamız bizden beklenmemelidir.

BAĞLAMINDAN KOPARILARAK ELE ALINDI: İddianamede bana yönelik suç delili olarak gösterilen bir diğer şey sosyal medya paylaşımları. Bu paylaşımlardan ilki Rus Haber Ajansı Sputnik’in sosyal medya adresinden yaptığı bir haberdir. Benim yaptığım Kürtçe başlıkla servis edilen haberin başlığını Türkçe’ye çevirip paylaşmaktan ibarettir. İkincisi servis ettiğimiz bir habere ilişkindir. Bu paylaşımlara dair rahatsızlık duyular şey ise kullanılan ‘gerilla’ tanımlaması. Bu yabancı medya kuruluşlarınca da kullanılan ve kabul gören bir tanımlamadır. Üçüncü paylaşım da yine HDP’nin söz konusu tarihte yaptığı basın açıklamasının maddelerinden biri. O açıklama öz yönetim taleplerine dairdi. Partiye yönelik medya ambargosu uygulandığı bir dönemde açıklamalarının kamuoyuna ulaşmasına katkı sunmak için paylaştım. Fakat bu ve diğer paylaşımlar bağlamından koparılarak ele alınmıştı.

'OĞLUMUN DOĞUMUNU GÖREMEDİM'

Tutuklu yargılanan BirGün gazetesi çalışanı Mahir Kanaat’in savunmasına geçildi. Mahir Kanaat, hakkında yapılan suçlamaları reddetti ve beraatini istedi: “Ben 10 aydır tutukluyum. Oğlumun doğumunu göremedim. Oğlum beni tanımıyor. Kızım yedi yaşında ve beni bekliyor”

BirGün çalışanı Mahir Kanaat savunmasında şunları söyledi;

GAZETECİ SADECE GAZETECİLİK YAPAR: Sabaha karşı gazetecilerin ve yedi yaşındaki bir çocuğun olduğu bir evden işkenceyle gözaltına alındım. Vatan’a (emniyet) götürüldüm. ‘Henüz delil toplama aşamasındayız, delilleri toplayıp ifadeni alacağız’dediler. 24 gün boyunca ne tek bir soru soruldu, ne tek bir söz edildi. 24 gün boyunca dosya bilgilerini Sabah gazetesinden öğrendik. Bize uygulanan gizlilik kararı Sabah gazetesine yoktu. ‘Örgüt propagandası’ diyorsunuz bu haksızlıktır, biz araştırır ve haber yaparız. Haber bilgileri marketlerde yoktur. Gazeteci takip ettiği haber hakkında ilgili herkesle gorüşmeye çalışır. Gazeteci sadece gazetecilik yapar.

BENDEN CEMAAT ÜYESİ OLUR MU?: Ben solcu bir ailenin solcu çocuğuyum. FETÖ’cülere selam vermem, bunu hakaret olarak kabul ediyorum. Ben 1999’dan bugüne kadar ÖDP üyesiyim. Kurulduğundan bugüne BirGün’de çalışıyorum. Cemaatle ilgim alakam yok. Bu asılsız bir iddiadır. Beni tanıyan hiç kimse bu saçmalığa inanmaz. Ne ByLock kullandım, ne cemaat okullarına girdim. Ne de Bank Asya’da hesabım var. Kurban bile kesmedim ben. Benden cemaat üyesi olur mu?

DENİZ YÜCEL GAZETECİDİR: İlker Deniz Yücel’le görüştüğüm söyleniyor. Yücel gazetecidir. Bu görüşmenin yapıldığını ben söyledim zaten. Gazetecinin gazeteciyle görüşmesi kadar doğal ne olabilir? ilişim sistemini bozduğum yönündeki iddiayı da reddediyorum. Sistemi engellemedim, mailleri hacklemedim. Bizi suçlamanıza sebep olan ihbarı yapan kişi hacker. Bunu da belirtmek isterim.”

Diken editörü Tunca Öğreten ise 'FETÖ' ve 'DHKP-C'ye üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemekle suçlanıyor. 

Öğrenten ise savunmasında şunları söyledi;

ÖMRÜM BOYUNCA GÖRMEDİM: 4 Aralık (2016) gecesi saat 04.30’da özel harekat evimizi bastı. Önce gözaltı kararı okundu. Evimdeki tüm dijital materyale el kondu. 24 gün ne için olduğunu bilmeden gözaltında kaldım. Emniyet ifadesinin ardından savcılığa çıkarıldım ve tutuklandım. DHKP-C örgütü üyeliğiyle tutuklandım. Ömrüm boyunca DHKP-C üyesi görmüşlüğüm yok. Bu örgüt hakkında ne bir haberim ne de sosyal medya paylaşımım yok.

ANLADIM Kİ DHKP - C ÜYESİ DEĞİLİM: Yedi aylık süreçte iddianame yoktu, yedi ay sonunda anladım ki DHKP-C üyesi değilim. Siber korsan sıfatıyla emniyete mail atmış birininin ihbarıyla tutuklandım. İddianame teması: ‘Hükümeti yıpratmak IŞİD’le irtibatlı göstermek.’ Kaleme aldığım haberde bu tema var mı? Hayır yok. Yaptığım haberlerde buna dair tek satır yok. Yani IŞİD ve hükümet arasındaki irtibatlandırmayı ben değil, savcı yapıyor. Yaptığım haber Tolga Tanış’ın kitabında yer alan bilgilerden oluşuyor. Ortada Berat Albayrak’ın maiillerinin çalınması var. Bunu haber yaptığım için ben suçlanıyorum. İddianame bizim yerimize cevap veriyor. Beni bir örgüte üyelikle suçlayıp sonra da bununla ilgili hüküm veriyor.

HER HESABI TAKİP EDERİM: Söz konusu mailler günlerce kamuoyunda dolaştı. Ve söz konusu gruba da onayım olmadan eklendim. İçinde bulunduğum durum: RedHack bakanın cüzdanını çalmış, sonra da itiraf etmiş. Bir gazeteci olarak bu hırsızlığı hikayeleştirdim diye savcı hırsızı değil gazeteciyi tutuklamış. İddianame kendi kendini baştan sonra çürüten bir iddianame. Aynı şekilde siz de benzer gruplara eklenebilirsiniz. Ben gazeteciyim hakikate ulaşmak için her hesabı takip ederim.

SELEFİ MARKSİST Mİ OLUYORUM: Suç olarak ben Twitter’da bazı hesaplarla takipleşiyormuşum. Ben gazeteciyim. El Kaide hesaplarını da takip ediyorum. Bu mantığa göre Selefi Marksist mi oluyorum? Çalınan hesaplar bakanın özel hesabıdır. Devlet sırları neden o maillerde yer alıyor? Irak’ta faaliyet gösteren özel bir şirket halkında haber yapmanın bakanın özel hayatıyla ne ilgisi olabilir? FETÖ ve DHKP-C adına suç işlemekten suçlanıyorum. Taban tabana zıt iki örgüt adına suç işeleyecek çılgınlıkta biri değilim.

SAVCI MÜTALAASINI VERDİ

Mütalaasını veren savcı Çelik’in tahliyesini; Tunca Öğreten ve Mahir Kanaat’ın tutukluluk hallerinin devamını istedi.

Savunmaların ardından mütaalasını veren savcı Çelik’in tahliyesini; Tunca Öğreten ve Mahir Kanaat’ın tutukluluk hallerinin devamını istedi. Mütaala sonrası avukatlar; “Çalakalem iddianameyle insanlar yargılanıyor. Böyle bir soruşturma var ortada. Dosyada RedHack’ten hiç kimse yok ancak bu altı gazeteci RedHack’ten yargılanıyor. Hepimiz söz konusu mailleri okuduk. Neden bu altı kişi yargılanıyor? Bu soruşturmaya dair hiçbir RedHack’çi yargılanmıyor" dedi.

MAHKEME MÜTALAAYI KABUL ETTİ

Mahkeme heyeti, bir saatlik aranın sonrasında ara kararının açıkladı. Cumhuriyet gazetesi muhabiri Canan Coşkun, karar açıklanırken gazetecilerin salona girmesine izin verilmediğini belirtti. Daha sonra gazetecilere izin verildi.

Mahkeme heyeti, Tunca Öğreten ve Mahir Kanat'ın tutukluluk hallerinin devamına, Ömer Çelik'in ise tahliyesine karar verildi. Heyet, Berat Albayrak'ın avukatlarının davaya müdahil olma talebini kabul etti.

NE OLMUŞTU?

Berat Albayrak’a ait mailleri haber yapan gazetecilere yönelik suçlamalar ise “Örgüt propagandası yapmak”, “Bilişim sistemini engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme”, “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına faaliyette bulunma.” Bu davada, DİHA Muhabiri Metin Yoksu, Etkin Haber Ajansı (ETHA) Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Derya Okatan ile Yolculuk Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Eray Sargın ise tutuksuz yargılanıyor. 25 Aralık 2016’daki baskınlarla gözaltına alınan gazeteciler, 24 gün gözaltında kaldıktan sonra ancak adliyeye çıkarılmışlardı.