Cumhuriyet davasında Kadri Gürsel için tahliye kararı verildi

Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının yargılandığı davanın duruşması bitmeden Star ve Akşam gazetelerinin internet sitelerinde tutukluluğun devamına karar verildiği yönünde haberler çıktığı belirtildi. Haberleri görmek isteyen mahkeme başkanı Abdurrahman Orkun Dağ, "Suç duyurusunda bulunulacak. Eğer kaynağını açıklamazlarsa adam değiller" dedi. Kadri Gürsel'in tahliye edilmesinin karar verildi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Beşi tutuklu yargılanan Cumhuriyet yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki davanın üçüncü duruşması bugün Çağlayan Adliyesi'nde görüldü. Tanık olarak dinlenen Alev Coşkun, "Turhan Günay'ın ne işi var bu davada? Bu arkadaşlardan terörist olmaz, FETÖ'cü olmaz" dedi. Turhan Günay da "Sayenizde efendim" şeklinde karşılık verdi. Bir diğer tanık Cumhuriyet'in eski yazarı Rıza Zelyut, "Gazeteye, vakıf üzerinden birileri el koydu. Nuray Mert'i, Can Dündar'ı, Aydın Engin'i kim bu gazeteye getirdiyse operasyonu da o yapmıştır" şeklinde konuştu.

Mütalaasını açıklayan savcı, 5 kişinin tutukluluğunun devamını istedi. Mahkeme heyeti, Cumhuriyet'in Yayın Danışmanı ve yazarı Kadri Kadir Gürsel'in tahliyesine; muhabir Ahmet Şık, İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve muhasebe çalışanı Emre İper'in tutukluk halinin devamına karar verdi. Mahkeme başkanı, henüz duruşma bitmeden, Star ve Akşam gazetelerinin internet sitelerinde tutukluluğun devamına karar verildiği yönünde haberlerle ilgili suç duyurusunda bulunduklarını açıkladı.

DAVAYA BAŞLAMADAN ARA VERİLDİ!

Kimlik tespitleri yapıldıktan sonra mahkeme hakimi Abdurrahman Orkun Dağ duruşma salonunda kimseyi ayakta görmek istemediğini söyledi. Bunun üzerine salonda ayakta kalan bir avukat, "Ben avukatım duruşmayı izleyeceğim" dedi. Hakim de buna karşılık olarak "Sanıkların 3 avukat hakkı var. O zaman bende duruşmaya ara veriyorum" dedi. Mahkeme 10 dakikalık aranın ardından yeniden başladı.

Duruşmaya ilk olarak "@jeansBiri" isimli Twitter hesabının sahibi olduğu iddia edilen Kemal Aydoğdu'nun tanığı Fatih Aytuğ dinlendi. Aytuğ, "Evde bulunan para bana aitti. Bu para 20 yıllık birikim. Ahmet Bey de bizde kalıyordu. (Kemal Aydoğdu kastediliyor)" dedi.

Kemal Aydoğdu'nun avukatı SEGBİS'le ifadesi alınan Aytuğ'a arama sırasında evde bulunan materyallerin müvekkiline ait olup olmadığını sordu. Bu soruya karşılık olarak Aytuğ, ''Bilmiyorum'' dedi.

'2013'TEKİ SEÇİM KIRILMA NOKTASI'

Aytuğ'un ifadesinin ardından eski Cumhuriyet Vakfı Başkanvekili Alev Coşkun tanık olarak dinlendi. Tanıklığının önemli olduğunu savunan Coşkun, şunları söyledi:

"Benim tanıklığımın bu davada önemli olduğunu düşünüyorum. Cumhuriyet gazetesi 95 yıllık bir kurum. Tarihi gazeteye 1992 yılının Nisan ayında yine gazetenin çok kritik bir zaman diliminde hakkında iflas hareketlerinin olduğu noktada İlhan Selçuk tarafından davet edildim. Bu görevim kesintisiz 16 yıl sürdü. Eş zamanlı olarak 1992'den 1 yıl sonra Cumhuriyet Vakfı kuruldu. Vakfın ilk yönetim kuruluna seçildim. İlhan Selçuk vefat edince bir hareket başladı. 2 Nisan 2013 tarihinde vakfın ilk üyesinin vefat etmesi üzerine bir üyelik seçimi yapıldı. Bu seçimde hukuka aykırılık olduğuna inandık. Cumhuriyet Vakfı ve Cumhuriyet gazetesi bir kırılma noktasıdır."

'BU DAVAYLA BİZİM AÇTIĞIMIZ DAVANIN İLGİSİ YOK'

Coşkun, Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişlerinin seçim yapılmasına dair kararlarının uygulanmadığını belirtti. Bu davanın kendi açtıkları davayla ilgili olmadığını dile getiren Çoşkun, "Şu anda görülen dava bir ceza davası. Cumhuriyet Vakfı'nın sorumluluklarıyla ilgili bir ceza davasıdır. Bu davayla bizim açtığımız dava arasında en ufak bir ilişki yoktur. Bizim açtığımız iptal davasıdır. Biz bu tutukluluğun yanlış olduğunu söyledik" dedi.

Kendisi üzerinden "algı operasyonu" yapıldığını savunan Alev Coşkun, "Mesela diyorlar 'Aydınlık gazetesinin yazarı...' Ben Aydınlık gazetesinin yazarı olmadım. Vakıf hukuka uygun olmak zorunda. Ben vakfa 22 yılımı vermişim. Bugün tutuklu olan arkadaşlarımla beraber çalıştım. Onlar yaptıkları işleri hiçbir zaman inkar etmiyorum" diye konuştu.

TURHAN GÜNAY'DAN COŞKUN'A: SAYENİZDE EFENDİM

Cumhuriyet Vakfı seçimlerinin iptal edilmesiyle ilgili davayı İlhan Selçuk'a karşı olan bağlılığı nedeniyle açtığını ifade eden Çoşkun, "Can Dündar'la oturup kahve içmişliğim yok ama bugün ne yaptığını bilirim. Murat Sabuncu'yu tanımıyorum. Ahmet Şık'ı tanımıyorum ama yazılarından biliyorum. Kadri Gürsel'i çok iyi tanıyorum. Kadri Gürsel'in yazıların iyi izlemiş biriyim. Orhan Erinç, 50 yıllık arkadaşım. Akın Atalay'la 22 yıl beraber çalıştım. Turhan Günay'ın ne işi var bu davada? Bülent Utku, M. Kemal Güngör... Bu arkadaşlarımın geçmişini biliyorum. Bu arkadaşlardan terörist olmaz, FETÖ'cü olmaz" ifadelerini kullandı.

Coşkun'un sözleri üzerine Turhan Günay "Sayenizde efendim" dedi.

'FETÖ BİR KÖPEĞİ Mİ ISIRDI?'

Avukat Tora Pekin, Coşkun'a "23 Mayıs ve 24 Mayıs 2015'te gazete baskılarının önemli olduğunu, Cumhuriyet gazetesi logosunun yanında FETÖ'nün fotoğrafı olduğunu söylemişsiniz" diye sordu. Coşkun, "23 Mayıs'ta gazeteyi açtım, gözlerim yaşardı ondan dava açtım dedim. İlhan Selçuk görse ne derdi? Hani bir köpek insanı ısırırsa haber değeri taşır mı? Ben de FETÖ'yü gazetenin logosu üstünde gördüğümde FETÖ bir köpeği mi ısırdı dedim" diye cevap verdi.

RIZA ZELYUT: GAZETEYE VAKIF ÜZERİNDEN EL KONULDU

Alev Coşkun'un ardından Cumhuriyet gazetesinin eski yazarlarından Rıza Zelyut'un tanık olarak dinlendi. Mahkeme Başkanı Zelyut'un, Ulusal Kanal'ın sitesinde yayımlanan "Cumhuriyet'e yapılan operasyonun içi yüzü" ve Aydınlık.com.tr'de yazdığı yazıyı sordu.

Zelyut, "İş başındaki AKP'ye karşı en sert yazılarını yazan biriyim. Bunun bilinmesini istiyorum. Kimseyi FETÖ'cülükle suçlamadım. Yazdığım yazılar da son yazılardır. Ne için Cumhuriyet'le ilgileniyorum? Çünkü Cumhuriyet'le, Cumhuriyetin kuruluş değerleri üst üste oturuyoruz" dedi.

Cumhuriyet gazetesine el konulduğunu savunan Zelyut, "21 Mart 2008 operasyonuyla İlhan Selçuk içeri alındı. Bu gazeteye, vakıf üzerinden birileri el koydu. Ben bunu yazdım. Nuray Mert'i, Can Dündar'ı Aydın Engin'i kim bu gazeteye getirdiyse operasyonu da o yapmıştır. Bir gazetenin internet sayfasında Selahattin Demirtaş ve HDP'nin 8 haberi olmaz" şeklinde konuştu.

Cumhuriyet çalışanlarının tutuklanmasını istemediğini dile getiren Zelyut, "Ben meşhur MİT TIR'ları davasından bile tutuklanmasını istemiyorum" ifadelerini kullandı.

'CUMHURİYET GAZETESİ CUMHURİYETÇİLERE TESLİM EDİLSİN'

Cumhuriyet gazetesinin okunmaz hale geldiğini söyleyen Rıza Zelyut, şöyle devam etti:

"Vakfın ele geçirilmesinin hileyle olduğu yerel mahkeme tarafından kanıtlanmıştı. Yurtsever insanlar gazeteden uzaklaştırıldı ve gazetenin DNA'sıyla oynandı. FETÖ ve PKK'yı destekleyen yazılar beni rahatsız etmiştir. Gazete okunmaz hale gelmiştir. Dava, bu dava değil vakıf davasıdır. Benim şu FETÖ'cü bu FETÖ'cü demem doğru değil. Gönlümde yatan Cumhuriyet gazetesi bunları atlatsın Cumhuriyet gazetesi cumhuriyetçilere teslim edilsin."

'İKTİDARIN DEĞİL MUSTAFA KEMAL'İN YAZARIYIM'

Cumhuriyet gazetesinin eski başyazarı İlhan Selçuk'la arkadaş olduklarını aktaran Zelyut, "İlhan Selçuk darbelere direnen ve laik cumhuriyetten yana bir insan. 2008 Aralık'ta Can Dündar hakkında 10 gün yayın yapıldı, İlhan Selçuk da onlardan biriydi. Can Dündar hayatında hiçbir gazetede yayın yönetmeni olarak çalışmadı. Yayın yönetmenliği ile habercilik başka bir şeydir. Ben Türkiye'nin en iyi köşe yazarıyım. Hepinize cevabım vardır. Benim kadar ayrıntılı yazan, cepheden iktidar partisini ve yönetimi hedef alan varsa saygı duyarım. Ama ben iktidarın değil Mustafa Kemal'in yazarıyım. Gök Tanrı beni o şekilde toprağa alsın" dedi.

AKIN ATALAY: İLHAN SELÇUK'TAN ÖĞRENDİĞİN EN İYİ ŞEY ÖLMÜŞ BİRİNİ REFERANS GÖSTERİP, KONUŞMAMAK 

Cumhuriyet gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay tanık beyanlarının ardından söz aldı. Atalay, "Ben de 1992'den ölünceye kadar İlhan Selçuk ile çalıştım. Her gün gördüm. Ondan öğrendiğim en iyi şey şu, ölmüş birinin arkasından onu referans göstererek 'kemikleri sızlardı' gibi sözleri asla kullanmadım. Kullanmayacağım" diye konuştu.

Rıza Zelyut'la tanışmamasına karşın kendisi hakkında beyanları olduğunu hatırlatan Atalay, şunları söyledi:

"Medeni Kanunu'nun 13'üncü maddesi: Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir. 14'üncü madde: Ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur. 15'inci madde Kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz. Rıza Zelyut'a dair söyleyeceklerim bunlardır."

SAVCI TUTUKLULUĞUN DEVAMINI İSTEDİ

Mütalaasını açıklayan savcı, adli kontrolün yeterli olmadığını belirterek, tutukluluk halinin devamını, ara karardaki eksikliklerin giderilmesini ve bilirkişi raporlarının beklenmesini istedi.

Mütalaaya itiraz eden Aydın Engin, "Biz üç kere aynı gazeteyi yapsak kapının önüne konuluruz. Savcı üç defadır tıpatıp aynı mütalaayı veriyor" dedi.

28 Temmuz'da açıklanan ara kararda tanıklar üzerinde baskı yapma ihtimalinin olmadığının belirtildiğini söyleyen Kadri Gürsel, "Dinlenmiş olan tanıkların benimle ilgili herhangi bir hüküm vermeleri mümkün değildi. Çünkü onlardan yıllar sonra görev aldım. 10 buçuk aydır tutukluğumun devamı haksız bir gerekçe.  Mahkemenizden önce beraatimi sonra tahliyemi istiyorum" diye konuştu.

Ahmet Şık ise hiçbir talebi olmadığını belirtti.

DURUŞMA BİTMEDEN KARARIN HABERİ ÇIKTI

Avukatlar mütalaaya karşı beyanlarda bulunmaya devam ederken Star ve Akşam gazetelerinin internet sitelerinde, kararın açıklandığı ve tutukluluk hallerinin devamına karar verildiği yönünde haberler olduğu söylendi. Bunun üzerine mahkeme başkanı Abdurrahman Orkun Dağ, haberi görmek istedi.

Daha sonra söz alan Ahmet Şık, "Ya sizin heyetinizden birisi, ya kalemden birisi bazı medya organlarına belge sunuyor. Ben gazeteciyim. Bana belge getirirlerse yazarım. Ben bu suç duyurusunu gazetelere yönelik değil, bu belge sızdıranlara yapılması gerektiğini söylüyor dikkate almanızı istiyorum. Sabah gazetesine hiç soruşturma açıldı mı? Ben bunu merak ediyorum. Başka bir talebim yok." dedi.

Mahkeme başkanı Dağ, "Suç duyurusunda bulunulacak. Eğer kaynağını söylemezlerse adam değildirler" dedi. Duruşmaya 1 saat ara verildi.

MAHKEME BAŞKANI: STAR VE AKŞAM HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULDU

Aranın sonrasında konuşan mahkeme başkanı Dağ, "Duruşmada olan tatsız hadise Star ve Akşam gazetelerinin kendi kendine işgüzarlık yaparak kendince bir yorum yapması konusunda basın bürosuna suç duyurusunda bulunuldu" diye açıklama yaptı.

Mahkeme heyeti, Emre İper'le ilgili SMS ve görüşme kayıtlarının istenmesine, Kadri Gürsel'le ilgili dijitallerin materyallerin imajlarının alınmasına ve Mehmet Faraç'ın gelecek duruşmada tanık olarak dinlenmesine karar verildi.

Ayrıca tutuklulardan Kadri Gürsel hakkında tahliye kararı verildiği açıklandı. Ahmet Şık, Akın Atalay, Murat Sabuncu ve Emre İper'in tutukluk hali ise devam edecek.

Bir sonraki duruşma 31 Ekim, saat 09.30'da görülecek.

'GAZETECİLERE ÖZGÜRLÜK'

Dava öncesi Çağlayanda bulunan İstanbul Adalet Sarayı önünde CHP ve HDP milletvekilleri, Avukatlar, basın meslek örgütleri ve çok sayıda yurttaş katıldı. Adliye önünde toplanan kitle "Herkes için adalet", "Gazetecilere Özgürlük", "Savunmaya özgürlük", pankartları ile "Gazetecilik suç değildir", "Özgür basın susturulamaz", "İfade özgürlüğü engellenemez" dövizleri ve Cumhuriyet gazetesini taşıdılar.

Cumhuriyet davası koordinasyonu adına Faruk Eren bir konuşma yaptı. Eren, "Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Ahmet Şık ve Emre İper bir kez daha hakim önüne çıkacak. Daha ilk duruşmada iddianamenin çökmesine rağmen arkadaşlarımızın cezaevinde tutulmasındaki ısrar devam ediyor. Arkadaşlarımız, aylardır mesleklerinden, sevdiklerinden ve özgürlüklerinden mahrum. Bugün buradan arkadaşlarımızı da alıp gitmek istiyoruz" dedi.

"160'tan fazla gazeteciyi tutuklayan Türkiye, dünyadaki en büyük gazeteci hapishanesi durumuna geldi" diyen Eren, Bu tabloyla gurur duymayın, aksine utanın ve gazetecilerin özgürlüklerini geri verin. İktidar ise ısrarla hapishanelerde hiçbir gazetecinin bulunmadığın iddia edebiliyor. Bizler arkadaşlarımızın gazeteciliğinin tanığıyız. Onların yaptıkları haberler, yazdıkları yazılar nedeniyle tutuklandıklarını biliyoruz. Hatta sadece biz değil, görmek isteyen herkes bu gerçeğin farkında" diye konuştu.

Onlarca gazete, dergi, televizyon, yayınevi ve haber ajansı kapatıldığını belirten Eren, "Binlerce gazeteci işsiz kaldı. Hakikatin peşindeki gazeteler ve gazeteciler, iktidarın uygulamalarını eleştiren her haber nedeniyle soruşturma ve davalara maruz kalıyor. Sahada haber takibi yapan gazeteciler silahla tehdit edilmeye varan baskılarla engelleniyor. Yüzlerce internet sitesi Anayasa'ya aykırı erişim engeli kararlarıyla kapatılırken, sansür ve otosansür olağanlaşıyor. Gazetecilerin tutuklanma gerekçeleri arasında “yayın politikasının değiştirilmesi, gazetenin zarara uğratılması” dahi yer alabiliyor. Arkadaşlarımızı hapishanelerde tutmak için her duruşmada yeni bahaneler uyduruluyor" dedi.

Dışarıda kalabilen gazetecilerin, her şeye rağmen halkın haber alma hakkı için, basın özgürlüğü, demokrasi için hakikati dillendirmeye devam edeceklerini söyleyen Eren sözlerini şöyle devam etti: "Türkiye'yi bu karanlıktan aydınlığa çıkaracak olan hakikatin ışığıdır. Bu ışık da özgür gazetecilerin ve haber alma hakkına sahip çıkanların ellerindedir. Haber vermek, haber almak ve haber olmak haktır. Basın özgürlüğü önündeki engellere son verilsin. Gazetecilere özgürlük."

'BASKIYLA HİZAYLA GELECEK İNSANLAR DEĞİLİZ'

Avukat örgütleri adına açıklamayı okuyan Yaprak Türkmen, birçok kesimin saldırılarla karşı karşıya kaldığını kaydetti. Nuriye- Semih'in açlık grevinin 201. günü olduğunu anımsatan Türkmen, "Geçen hafta da 14 avukat arkadaşımız tutuklanmıştır. Tutuklandıklarının 2. günü avukat arkadaşlarımız farklı hapishanelere sürgün edildi. Arkadaşlarımız sadece mesleklerine inandıkları şekilde icra etmeleri ve Nuriye ve Semih'in avukatlığını yapmaları  sebebi ile tutuklandılar" dedi.

Tutuklanan avukatlar şahsında savunmaya gözdağı verilmeye çalışıldığını dikkat çeken Türkmen, "Bizler baskıyla hizaya gelecek insanlar değiliz. Gücümüzü tarihsel haklılığımızdan alıyoruz. Bundan sonra da direnenleri, Nuriye ve Semih'i savunmaya devam edeceğiz" şeklinde konuştu.

'BİZLER BU KARANLIK GİDİŞATI DAYANIŞMA İLE AŞACAĞIZ'

Eski Kültür bakanı Ercan Karakaş, Ülkemizdeki had safyada olan hukuksuzluklar icin mücadele ediyoruz. Bugün önemli bir gün. Cumhuriyet gazetesi yazar,  avukat, muhabirlerinin duruşması var. Bu haksız tutuklanmaları son bulmasını ve tutuklu gazetecilerle bugün buradan ayrılmayı  düşünüyoruz. Dünyanın hiç bir yerinde gazetecilik yapanlar tutuklanamaz. Darbe girisiminden sonra iktidar muhalefeti sindirmek icin böyle bir yol izledi. Adalet isteyenler, özgürlük isteyenler bu haksız tutuklamalara evet demedik demeyeceğiz. Biz bu karanlık gidişi ancak dayanışma ile aşabiliriz"

KİMLER TUTUKLU, KİMLER TAHLİYE EDİLDİ?

Cumhuriyet gazetesinin ilk duruşması 5 gün sürdü. İfade veren Cumhuriyet çalışanları ‘FETÖ’den yargılanan savcı Murat İnam’ın hazırladığı iddianameye tepki göstererek tahliyelerini talep etti. İlk duruşması 5 gün süren mahkemede karikatürist Musa Kart, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyeleri Bülent Utku ve Önder Çelik, vakfın Danışma Kurulu Üyesi Avukat Mustafa Kemal Güngör, Okur Temsilcisi Güray Öz, köşe yazarı Hakan Kara ve Kitap Eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay tahliye edildi.

İstanbul’da bulunan Çağlayan Adliyesi’nde görülen ilk duruşmada Ahmet Şık, Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel için tutukluluğun devamına karar verildi.

Silivri Cezaevi kampüsünde bulunan duruşma salonlarında 11 Eylül'de görülen 2'nci duruşmada ise Cumhuriyet gazetesinin muhasebe çalışanı Emre İper ilk kez hakim karşısına çıktı. 11 Eylül'de Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, bugün görülecek duruşmada tanık dinlemelerinin ardından tutuklulukla ilgili daha sağlıklı karar vereceklerini açıklamıştı.

Kadri Gürsel'in eşiyle kavuşma anıKadri Gürsel'in eşiyle kavuşma anı