Çocuk mahkumlar: Kendimizi unutup moral vermeye çalışıyorduk

Bakanlık verilerine göre 12 ve 17 yaş arasında iki bin 572 çocuk demir parmaklıklar ardında. Çocuk mahkumlardan birisi olan ve Pozantı’da üç yıl kalan çocuk tutuklu Sertkal, "Çoğunun gece ranzalarında annelerini özledikleri için ağladıklarını duyardık" diyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Tutuklu Kürt çocuklarına yönelik taciz ve tecavüz haberleriyle gündeme gelen Pozantı Cezaevi'nden çıkan çocuk mahkumlardan birisi olan Pozantı M Tipi Kapalı İnfaz Kurumu’nda üç yıl kalan Ferdi Sertkal, "Ağır psikolojik sorunlar yaşayan çocukların büyük bölümü çıktıktan kısa süre sonra ya yeniden geri dönüyor ya da yaşama tutunma kavgasını kaybediyor" diyor.

Türkiye’de 12 yaşına giren her “çocuğun” yasal olarak cezai ehliyeti bulunuyor. Bir yetişkin gibi suç sayılan eylemlerinden sorumlu tutulabiliyor ve bu nedenle “cezaevine” girebiliyor. 2006’da yılında Bölge'de yaşanan olaylar sürecinde çocuklar yeniden cezaevlerini doldurmaya başladı.

Birgün'den Hüseyin Şimşek'in haberine göre, Adalet Bakanlığı’nın 2017 yılının başında yayımladığı verilere göre, 12 ve 17 yaş arasında toplam iki bin 572 çocuk ailesinden uzakta ve demir parmaklıklar ardında yaşamak zorunda. “Suç” sayılan eylemlere başvurduğu öne sürülen bin 847 çocuk tutuklu olarak cezaevinde bulunurken, 731 çocuk ise hüküm giydi. Ailelerinden koparılarak cezaevine atılan çocuklar “suç” gruplarına göre koğuşlara ayrıldı. İki bin 572 çocuğun hükümlü ve tutuklu sayısı ayrılmadan yapılan hesaba göre, iki bin 346’sı “adli” suçlardan, 12’si “çıkar amaçlı suç örgütü” ve 220’si ise “terör” grubundan cezaevinde bulunuyor.

2009 yılında girdiği cezaevinden bir daha çıkamayan, koğuş arkadaşları tarafından öldürüldükten sonra gardiyanlar tarafından yatağında bulunan Yasin Akyüz ile aynı cezaevinde, 2012 yılında kapatılan Pozantı M Tipi Kapalı İnfaz Kurumu’nda üç yıl kalan Ferdi Sertkal, cezaevi sürecini, yaşadıklarını, Birgün ile paylaştı.

Ne zaman cezaevine girdin? Gerekçe ne gösterildi?

22 Şubat 2008 tarihinde 16 yaşımda iken “taş atan çocuklar” kapsamında Antep’te gözaltına alındım. Üç gün gözaltında kaldıktan sonra Antep Sulh Ceza Mahkemesi tarafından tutuklandım. Önce Antep H Tipi Kapalı Cezaevi’nde bir ay kaldım ve ardından bölge çocuk cezaevi olan Pozantı M Tipi Cezaevi’ne gönderildim. Adana 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandım. Altı duruşma sonra 17 yaşıma henüz girmişken 10 yıl 8 ay hapis cezası aldım.

Pozantı Cezaevi 2012 yılında, ortaya çıkan cinsel istismar skandalının ardından kapatıldı. 16 yaşında girdiğin çocuk cezaevine ilişkin bize anlatabileceklerin neler? 

Cezaevinde, siyasi mahkûmlar ve adli mahkûmlar birbirleri ile güvenlik gerekçesi nedeniyle görüştürülmezdi. Biz siyasi mahkûmların ayrı, adli mahkûmların ayrı koğuşları vardı. Adli nedenlerle cezaevine konulan çocukların genelde kurum içerisinde temizlik, taşıma, yemek gibi işlerde çalıştırıldığını görüyorduk. Siyasi koğuşlarda olmayan ancak adli koğuşlarda olan “koğuş ağalığı”, “dayak”, “istismar” gibi birçok kötü durum sıkça kulağımıza gelirdi. Adli koğuşlarda çocukların birbirlerini cam bardakları kırarak zarar verdiğini, vücutlarında onarılmaz yaralara neden olduklarını biliyorduk. Haftada sadece bir saatlik spor hakkı ve 15 dakikalık sıcak su hakkıyla yaşamaya mecbur bırakılıyorduk. Siyasi sebeplerden dolayı tutuklanan çocuklara Pozantı’ya nakledildiklerinde şiddet uygulanıyordu. Gardiyanlar bunu koridorlardaki kameralar nedeni ile yatakhane olarak kullanılan C-10 koğuşunda yapıyordu. Bu şiddet, çocuklar arasında “Hoş geldin dayağı” olarak adlandırılıyordu. Cezaevi düzenini bozanlara “sizi yıkıma götürürüz” cümleleri ile psikolojik işkence yapılıyordu.

Sen orada bulunurken yaşadığın en büyük olay neydi?

Koğuşlarımız iki katlıydı. Üst katta yatakhaneler, alt katta ise mutfak ve avlumuz vardı. Üst kattaki yatakhaneler, gardiyanların karşı tarafta bulunan “gözlem” yerleri tarafından takip edilebiliyordu. Yani koğuşun içerisinde olan hiçbir olay görünmez değildi. Bu şartlar altında 2009 senesinde adli mahkûmlar arasında bulunan Yasin isimli bir çocuk, gardiyanların göremeyeceği yer olmamasına rağmen koğuş arkadaşları tarafından dövülerek öldürüldü. Bu olay diğer koğuşlarda bulunan ve haber alan tüm çocuklar tarafından büyük bir öfke ile karşılandı. Yasin’in çığlığının duyulmaması mümkün değildi.

'ANNELERİ İÇİN AĞLIYORLAR'

Sen Pozantı’da iki seneden daha uzun bir süre kaldın. Birçok çocuk mahkûmla tanışma ve birlikte yaşama fırsatı buldun. Neler yaşanıyordu?

Yanımızda yaşları 12 ile 17 arasında değişen çocuklar vardı. Benim için en akılda kalanları Arif, Musa ve Nesim’di. Onlar en küçüklerimizdi. Sadece 12 yaşındaydılar. Arif ve Nesim’in C-9 koğuşunda kaldıkları dönemde, ailelerinden ilk kez ayrı kaldıklarını biliyorum. Çoğunun gece ranzalarında annelerini özledikleri için ağladıklarını duyardık. Hepimiz küçüktük ancak onlar en küçüklerimizdi ve bu nedenle kendi mahkûmiyetimizi ve yaşımızı unutup onlara moral vermeye çalışıyorduk.

HABERİN TAMAMI