Suikast sanığı: Polis ateş etmese şehit ve yaralı olmayacaktı

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast iddiasıyla yargılanan sanıklardan Astsubay Erkan Çıtak savunma yaptı. "Terör operasyonu" gerekçesiyle göreve çağrıldıklarını öne süren Çıtak, "General seviyesinde bir komutanla göreve çıkacağım için gurur duydum. Elimi sıksa elimi yıkamam. Öyle bir emir komuta içerisinde görev yapıyorum" ifadelerini kullandı. Bir diğer sanık Astsubay Ömer Faruk Göçmen ise, kendilerine ateş eden polisleri suçladı. Göçmen, "Orada ses çıkartılmasa karşıdan ateş gelmese, oradaki tim hiç çatışmadan çıkacaktı. Şehit ve yaralı olmayacaktı. Asker, polis karşı karşıya gelmeyecekti" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - 15 Temmuz darbe girişimi sırasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele düzenlenen saldırıyla ilgili dava devam ediyor. Erdoğan'a suikast düzenleme iddiasıyla 43'ü tutuklu 47 kişinin yargıladığı davada, Muharebe Arama Kurtarma (MAK) timinde yer alan askerler Erkan Çıtak, Yakup Özcan ve Ömer Faruk Göçmen savunma yaptı.

Üstlerinin emirlerini sorgulamadan yerine getirdiğini söyleyen Astsubay Erkan Çıtak, bayramdan sonra 11 Temmuz günü birliğine katıldığını aktardı.

15 Temmuz günü telefonlarını kapatmalarının istediğini belirten Çıtak, "Ben de eve gittim. Yaklaşık bir saat sonra telefonumdan arandım komutanın mesaiye çağırdığı söylendi. Özel görev olduğu söylendi. Mesaiye çağırılmam çok doğaldı" dedi.

Hazırlıkların ne için yapıldığını sorduğu arkadaşlarının da bilgisi olmadığını öne süren Çıtak, şunları söyledi:

Sonra Taner binbaşı bizi topladı. Telefonlarımız toplandıktan sonra görevin ne olduğu açıklandı. Görevin bir terörist elebaşını almak olduğunu, buna bizim de dahil olacağımızı söyledi. Özel kuvvet ekibinin de geleceğini onlarla birlikte görevi icra edeceğimizi ifade etti. Bizim de 'emniyetçi' olarak görev yapacağımızı söyledi. Neden terörist elebaşını almaya gidiyoruz önyargısı vardı. Bizim görevlerimiz arasında bunu yapmak yoktu. Ama bizde buna itiraz etmedik. Bunu yadırgamadık. Ülkenin gündeminde de terörle mücadele vardı."

'BİR GENERALLE GÖREVE ÇIKACAĞIM İÇİN GURUR DUYDUM'

15 Temmuz akşamı hazırlık yaptıkları sırada, Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş'le aynı ortamda bulunmasının kendisini heyecanlandırdığını da ifade eden Erkan Çıtak, savumasını şöyle sürdürdü:

"General seviyesinde bir komutanla göreve çıkacağım için gurur duydum. Generalle aynı ortama gelmem çok nadir. Ben 5 yıllık görev süremde nadir bir araya geldim. Elimi sıksa elimi yıkamam. Ben öyle bir emir komuta içerisinde görev yapıyorum. Gökhan generali görünce yadırgamadım. Denizci birisi olsa yadırgardım ama burada bu generale saygı gösterdim. Benimle birlikte bir general olduğu için gurur duydum."

Cephanelikten iddianamedekinin aksine 15 bin mühimmat aldığını iddia Çıtak, "Bunu 25 bin 40 binlere çıkarmanın anlamı yok. Tim içerisindeki görevimi öğrendim. Marmaris'e gideceğimizi duydum diye hatırlıyorum. Buraya gitmek yadırganacak bir durumu değil. Pist başına gitmemiz söylendi. Buraya gittiğimiz sırada sıkıyönetim ilan edildiğini, emrin Genelkurmay'dan geldiğini duydum. Gökhan generalden duymadım ama böyle bir şeyler duydum. Bana verilen emri değerlendirmedim. Ülke çapındaki tüm özel birliklere böyle görev verildiğini düşündüm" diye konuştu.

'BİRKAÇ TANE MEMURA PLASTİK KELEPÇE TAKTIM'

Helikoptere bindikten sonra olayların kontrolden çıktığını öne süren Erkan Çıtak, çatışmanın yaşandığı anları şöyle anlattı:

"Helikoptere bindik. Bindikten sonra her şey kontrolümüzden çıktı. Marmaris'e geldikten sonra aşağıya indik. Yol üzerinde olaylara dahil olduk. Önde olan tim Turban Otel tarafından girdikten sonra bizde emniyet personeli olarak görev aldık. İçerideki ekipten haber alamayınca ilerledik. Bir kaç tane sivil memur getirdiklerini gördüm. Bunlara verilen emir doğrultusunda plastik kelepçeyi taktım. Ama zorlamada bulunmadım. Şükrü Seymen, 'Polislerle işimiz yok' deyince görevin farklı olduğunu anladım. Burada ateş altında kaldık. Polisle karşı karşıya gelmemek için sahile geçtik. Sahil boyunca da devam edip araziye çıktık. Bu arada kimsenin zor kullandığını da görmedim. Sonuç olarak göreve dahilden ağırlaştırılmış müebbet isteniyor. Bu nedenle olayları ince ayrıntısına kadar kendi ayrıntılarımla anlattım. Kimseyi suçlamak istemiyorum."

Sıkıyönetim ilanı edildiğini duyduğu için görevden geri çekilmesinin mümkün olamayacağını savunan Çıtak, "Göreve bilinçli olarak gittiğimiz söyleniyor. Bir arada durduğumuz alan yok. Toplu olarak durduğumuz sırada verilen emir de yok. Bana emir veren Taner binbaşı da terör örgütünün başındaki adam alacağımızı söylüyor zaten. Tüm tanıklar, gizli tanıklar da dahil Cumhurbaşkanı'nın canına kast edileceği beyanında bulunmamışlardır" dedi.

'KAÇMADIK, TESLİM OLDUK'

Neden araziye çıktıkları ya da teslim olmadıklarına dair önyargılar da bulunduğunu belirten Erkan Çıtak, "Sahildeki durumumuz kötüydü. Karşıya ateş etmedik, boş kovanları görünce, özel harekat timleri gelince bu psikolojiyle araziye çıktık. Taner binbaşı da rahatsızlanınca bunun sonunun olmadığını söyledik artık ne olursa olsun yola çıktı. Biz kaçarken yakalanmadık ben teslim oldum. Ancak adil yargılandığımızı düşünmüyorum. Tanık beyanları bizim gitmemizden önce başka grupların Marmaris'e geldiğine yönelik beyanlar var" ifadelerini kullandı.

Tanık ifadelerini okuyan Erkan Çıtak, kendisinden önceki suikast timi sanıklarının yaptığı gibi başka bir grubun çatışmaya girdiğini, balistik inceleme ve adli tıp raporlarında çelişkiler bulunduğunu iddia etti.

'HAKARET ETMEYE HAKKIN YOK'

Fetullah Gülen cemaatine üye olmadığını savunan Çıtak, "Dosyada bulunan Bank Asya hesabı, babama ait ve 2014 yılından önce açılmıştır. Bir diğer durum da Konya'da görevli Mustafa Dönmez'in beni örgüt üyesi olarak suçlaması. Örgütte hücre yapılanması varsa bu kişi bu kadar ismi nereden biliyor. Ben kendisini ne gördüm ne de tanırım. Bir araya gelmişliğimizde yoktur" şeklinde konuştu.

Bu sırada Erkan Çıtak'ın sarf ettiği bazı hakaret içerikli sözler üzerine sözünü kesen mahkeme başkanı Emirşah Baştoğ, "Yalan olduğunu söyleyebilirsin ama hakaret etmeye hakkın yok. Yarın beraat edersen tazminat davası açarsın. Yasal yollara başvurursun. Hakaret etmeye hakkın yok" dedi.

'KENDİMİZİ KORUMAK İÇİN ATEŞ AÇTIK'

MAK timinde yer alan Yakup Özcan savunmasını yaptı. Özcan, siyasi içerikli savunma yaptığı gerekçesiyle mahkeme başkanı Emirşah Baştoğ tarafından uyarıldı.

"Terör örgütü liderini" almaya gittiklerinin söylendiğini öne süren Özcan, "Marmaris'te kimseyi tehdit etmedim. Polislerin kullandığı 500'ün üzerinde boş kovan bulundu. Bölgede araçlarda ve çevrede yaşanan zararların büyük çoğunluğu bize ait değil. Bizden önce yaşananlarla ilgilidir. Verilen zarar iddialarını kabul etmiyorum. Ateşe karşılık vermemizde kötü niyet yoktu. Ateşlerimizde tamamen kendimizi koruma vardı. Tanık ifadeleri de, kargaşa yaratanların bizler olmadığını gösterdi" ifadelerini kullandı.

Yakup Özcan, kendisine yöneltilen suçlamaları, bu nedenle kabul etmediğini söyledi.

'HÜKÜM ÇOK ÖNCEDEN VERİLDİ'

Özcan'dan sonra duruşmada yine MAK timi üyelerinden Astsubay Ömer Faruk Göçmen'in savunmasına geçildi. Cezaevinde kötü muamele gördüklerini iddia eden Göçmen, bu konuda şikayette bulunup açıklamalar yaptı. Bunun üzerine mahkeme başkanı Emirşah Baştoğ, araya girdi. Göçmen'in iddialarıyla ilgili olarak infaz hakimliğine başvurması gerektiğini belirten Baştoğ, "İnfaz hakimliğine başvuru yeri burası değil. Sen esas hakkındaki savunmanı yap" dedi.

Dosyada 40 bin evrakı incelemek için yeterli süre olmadığını belirten Ömer Faruk Göçmen, şunları söyledi:

"Dosyaları incelemem için mahkeme 9 gün verdi. Ben bu nedenle savunmamı yeteri kadar hazırlayamadım. Ben şartlar bu şekilde olduğundan hükmün çok önceden verildiğini, yargılamanın şartlar yerine otursun diye yapıldığını düşünüyorum. İstediğimiz araştırmalar, davayı uzatmaya sebep vereceği için kabul edilmedi. Siz her ne kadar üzerinizde baskı olmadığını söyleseniz de ben buna inanmıyorum. Marmaris'e varmamızdan önce başka bir timin ve helikopterlerin geldiği, ifadelere göre sabit olmasına rağmen görüntüler silinip delil karartılmaya çalışıldı."

Tekrar araya giren Baştoğ, "Mahkemeyi itham ediyorsun. Ben bunu kabul etmiyorum. Senin hakkında verilen hükmümüz yoktur. Kimse hakkında verilen hükmümüz de yoktur. İtham etmeden savunmamı yap" karşılığını verdi.

'GİDİLECEK YERİ SONRADAN ÖĞRENDİK'

Savunmasında astsubaylık okuluna zor şartlardan sonra girdiğini ifade eden Ömer Faruk Göçmen, "FETÖ'nün en has elemanı olsam, bu kadar zorla okula girmezdim. Olmayan bir şeyi söylemekte zor" diye konuştu.

15 Temmuz gecesine ilişkinde bilgi veren Ömer Faruk Göçmen, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Öyle örgütün has elemanı falan değiliz ilk kez bir araya gelen birbirini tanımayan insanlarız. Gidilen görev yerini Marmaris sahile indiğimiz zaman anladım. Saat 03.20 sıralarında helikopterler Case De Maris oteli önünde denizin üzerinde durdular sonrasında bizim helikopterimiz boş araziye indi. Helikopterin tekerlekleri yere değdiği ondan sonra indik. İple iniş yapan kişilerin farklı olduğunu anlatmaya çalıyoruz. O ana kadar helikopterden ateş yapma imkanı zaten yok. Biz sivil halk zarar görmesin diye havaya ateş ettik. Ben de üç dört kez ateş ettiğimi hatırlıyorum. O zaman biz devletin görevini icra ediyoruz sandık. Gidilecek yeri daha sonra öğrendik. Cumhurbaşkanı'nın kaldığından zaten haberimiz yok. Kameralarda da var tek sıra halinde kılavuz vatandaşın gösterdiği yerden Turban Otel'e girdik. Otele girdiğimiz zaman sanki oraya bizden önce faaliyet yapılmış, sisler atılmış. Bizi adeta oraya çektiler zaten. Bize çatışacaksınız, öldüreceksiniz emri verilmedi. Bunlar tamamen meşru müdafaa hakkı olan hareketler. Suikast, insanları öldürmek gibi görevimizde yok zaten. Bir şekilde otele girdik. Bir sürü ev var. Karşıdan bir müdahale olmasa orada dolanıp giderdik. Hedef belli değil zaten."

ATEŞ EDEN POLİSLERİ SUÇLADI

Polisin kendilerine ateş etmemesi durumunda bunların yaşanmayacağını ileri süren Göçmen, sözlerini şöyle tamamladı:

"Orada ses çıkartılmasa karşıdan ateş gelmese, oradaki tim hiç çatışmadan çıkacaktı. Şehit ve yaralı olmayacaktı. Asker, polis karşı karşıya gelmeyecekti. Böyle infial olmayacaktı. Bize öyle bir emir verilmediğini açıkça gösteriyor zaten. Silah sesi gelince hemen emniyete aldık. Çok kısa sürdü zaten. Bir iki dakika sürdü, sürmedi karşılıklı çatışma oldu. Neticesinde el bombası sesi duydum. Sonrasında içeriden polis çıkacağını bilmiyordum. Çıktıktan sonra 'ne oluyor' dedim. O anda sorgulamaya başladım. Terörle alakalı olduğunu düşünüyordum. Turistik yer olması orada terör olmadığı anlamına gelmiyor. O anda 'biz polisiz' demeleri bir şey ifade etmiyor. Bizi öldürmek için ateş ettiler. Onlar da bizim için artık şüphelidir. Cumhurbaşkanlığı koruması olduğunu nereden bilebilirdim. Gece şartları turistik yerdi. Madem polissiniz bırakalım diyemeyiz. İşin doğasına aykırı zaten. Biz bu ülkenin şerefli evlatları olarak verilen emri yerine getirmeye gittik. Biz harami miyiz? Hırsız mıyız? Cumhurbaşkanı'nın evine niye girelim? Çatışmada zarar vermemek için orada gördüğümüze ateş etmedik. Gönül isterdi ki, keşke o şehitler olmasıydı." (MUĞLA/DHA)