Ahmet Şık: Cezaevinde hak kısıtlamasıyla karşı karşıyayız

Cumhuriyet'in yazar, yönetici, muhabir ve avukatlarının yargılandığı davada ikinci gün tamamlandı. İkinci duruşma Murat Sabuncu'nun savunmasıyla başladı. Sabuncu savunmasında "Biz İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, Musa Anter, Hrant Dink, Metin Göktepe'nin yolundan dönmeyiz" dedi. Davanın ikinci oturumunda konuşan Bülent Utku ise Semih Özakça ve Nuriye Gülmen'in tutuklanmasına tepki gösterdi. Bu hafta aileleriyle görüşeceklerini söyleyen Ahmet Şık, "Bizlere, 'Eğer mahkemeye gitmeyip burada kalırsanız görüş hakkınızı kullanabilirseniz' dediler. Yani ya benimsin ya 27'nci Ağır'ın demek istiyorlar" diye konuştu. Duruşma yarın, saat 13.00'e ertelendi.

Google Haberlere Abone ol

İSTANBUL - Cumhuriyet gazetesinin tutuklu yöneticilerinin duruşmasının ikinci tamamlandı. Bugünkü duruşmayı ulusal ve uluslararası birçok basın kuruluşunun yanında birçok siyasetçi de izledi. Dün görülen ilk duruşmada, Akın Atalay, Kadri Gürsel ve Musa Kart savunma yapmıştı.

Duruşmanın ikinci gününe, dün notları cezaevinde elinden alındığı için ifade vermeyen Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu'nun savunmasıyla başlandı. Avukatlar jandarmanın Murat Sabuncu'nun yanında ayakta durmasına itiraz etti. Mahkeme Başkanı itirazı kabul etti.

'BİZE FETÖ İFTİRASI ATILIYOR'

Davanın başladığı günün 'gazetecilerin bayramı' olduğunu belirten Murat Sabuncu, "Bizler bayram günü yargılanmaya başlanan gazetecileriz. Dün basın bayramıydı biz gazeteciliği, haberleri savunmak durumunda kaldık. Biz bugünü otosansürün yıkılması olarak kutlayacağız. Bu davanın savcısı, bizi tutuklatan kişi FETÖ'den ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyor ama tutuksuz. FETÖ şüphelisi savcı Murat İnam bize FETÖ iftirası atıyor. Müebbetle yargılanırken tutuksuz, biz dokuz aydır tutukluyuz" dedi.

Bilirkişinin bazı ifadeleri cımbızla çektiğini belirten Sabuncu, "4 yılda bin 400 manşet atılır. Bilirkişi içinden cımbızla çekip rapor yapıyor. İddianameyi hazırlayan savcılar adetaları çok seviyor. Adetalarla dolu adeta bir iddianame sayın başkan. Siz gazetenin yüzde 10'u dışında tüm gazeteyi, ailelerimizi dokuz aydır mağdur ediyorsunuz. Arkadaşımızın 5 yaşındaki çocuğunun mal varlığı bile sorgulanmış" diye konuştu.

'ZENGİN GÖSTERSİN DİYE MASAK RAPORU EKLENMİŞ'

'Türkiye'de bağımsız gazeteciliğin bedelinin tutuklanmak' olduğunu belirten Sabuncu "Biz bunların hepsini yaşadık. Benim hiç MASAK raporum yok. Ama savcı 'zengin göstersin diye' iddianameye MASAK raporu da var diye eklemiş. 28 yıllık gazeteciyim. En son Cumhuriyet'te çalıştım. TGC ve IPI üyesiyim. Üyesi olduğum örgütler gazeteci örgütleridir. Ben gazetede 2014 yılında çalışmaya başladım. Ama siz 2013 yılında vakıfta olanları bana soruyorsunuz. O tarihte vakıf çalışanlarını tanmıyordum. Çay içmişliğim yoktur. Tanımadığım insanlarla çalışmadığım gazetenin vakfını ele geçirmişim" dedi.

Sabuncu, sosyal medya paylaşımlarına ilişkin suçlamalara ise şöyle cevap verdi: Bu paylaşımlar kişilerden ve kurumlardan bağımsız olarak sadece gazeteciliği ve gazetecileri anlamlandırmak için atılmıştır. Benim bu kişilerle ve kurumlarla bağlantım olmamıştır.

'Davada demokrasi test ediliyor''Davada demokrasi test ediliyor'

'DARBECİLER GAZETELERİ BASARKEN BEKLEDİK'

Savunmasında iddianamede geçen 'Yurtta savaş dünyada savaş' manşetine değinen Sabuncu "İddianameye göre  darbeciler darbeyi 9 Kasım'dan sonra planlamışlar ama bizim savcıya ve bilirkişiye göre biz darbeyi daha önce biliyoruz. 15 Temmuz gecesi Cumhuriyet'te neler yaşandı sizlerle paylaşacağım. Gazeteye geldiğimde gece yarısını geçmişti. Darbe gecesi tüm çalışanlar bir aradaydı. O gece 12.00'de uçaklar uçarken bizim başlığımız hazırdı. "Darbeye Karşıyız Çözüm Demokrasi". Darbeciler gazeteleri basarken bekledik. Gelirlerse iki laf etmek için. Darbe sabahı basılan manşetimizi savcı dosyaya eklemedi" dedi.

Sabuncu, mahkeme başkanına "6 milyon oy alan bir partinin olmadığı mitinge 'Eksik Demokrasi' demek suç mu? Yenikapı'ya HDP çağrılmadı diye 'Eksik Demokrasi' dememizi nasıl eleştirebilirsiniz?" sorularını yöneltti.

Savunmasında 17-25 Aralık'a da değinen Sabuncu "17-25 Aralık'ta paralar, ayakkabı kutuları ortaya yayıldı. Abdullah Gül, ABD'ye aracı gönderdi.  'Cumhuriyet 17 Aralık yayın yasağına uymayacak' tweet'inden darbeye desteklemekle suçlanıyorum. Bunları yazmayana gazeteci denir mi?' diye sordu.

Mahkeme başkanın Sabuncu'ya yönelttiği 'Terör örgütleriyle araya mesafe koyma kriteriniz nedir? Ara dönemde kim sorumluydu?' sorusuna cevap veren Sabuncu "Ben üstlenebilirim. Hiç sorun değil. Ben cevap verebilirim...Hangi bedel ödetilir ise ödetilsin biz İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, Musa Anter, Hrant Dink, Metin Göktepe'nin yolundan dönmeyiz" dedi. 

Sabuncu 'Külter'in kayıp olduğu dönemde Cumhuriyet'te çıkan haberler nedeniyle iddianamedeki suçlamalara ilişkin ise "Gelelim Hurşit Külter haberlerine. Öncelikle şunu söyleyeyim sayın başkan, devletin kimi görevlileri tarafından katledilenlerin aileleri olan Cumartesi Anneleri bu hafta yine Beyoğlu'nda 644.ncü kez buluşacak. Şimdi bir kişinin kaybolduğuna ilişkin haberlerde muhataplarının açıklamalarına yer verilir. Bakın ilk başlangıç haberimizde Şırnak Valiliği'nden Hurşit Külter açıklaması var. O dönem İdris Baluken ve Efkan Ala bir görüşme yaptı. Bu görüşmede haberlerimizde yer aldı. Cumhuriyet gazetesi ne yapıyor? Külter kaybolduktan sonra onunla ilgili haberlerin bütün unsurlarını ortaya atıyor, bunu tartışmaya açıyor" cevabını verdi.

'GÜLEN'İ ÖVEN TEK YAZIM YOK, BİZLER NAMUSLU VE ŞEREFLİ GAZETECİLERİZ'

Sabuncu iddianamede yer alan 'FETÖ'ye iddialara ise "Ben Pensilvanya'ya hiç gitmedim. Gülen bana koku hediye etti, kalem hediye etti diyen gazeteci olmadım. Gülen'i öven tek yazım yok. Bizler namus ve şerefle gazetecilik yapmış; geçmişi belli geleceği de belli olan kişileriz" şeklinde cevap verdi.

Davanın öğleden sonraki bölümü avukat Bülent Utku'nun savunmasıyla başladı. İddianameyi değerlendiren Utku, "33 yıllık meslek yaşantımda, düzenlediğiniz tensip zaptı gibi bir metinle, sıkıyönetim mahkemeleri dışında pek az rastladım. Zamanın koşullarını, ruhunu sadece 15 Temmuz darbe girişimi ve bu darbe girişimine karşı alınan önlemlerle açıklamak yetersiz kalır. Kısaca iddianameye inanmayın, beraatimi istiyorum diyebilirdim. Öyle yapmayacağım. Ancak düzenlediğiniz tensip zaptı, heyetinizin iddianameye inandığını gösteriyor. Erdoğan, "Hapisteki gazetecilere ilişkin "144'ü terör, 4'ü adi suçlardan içerde” dedi. Dosyamıza göz atılması her şeyi anlatıyor" dedi.

GÜLMEN VE ÖZAKÇA, UTKU'NUN SAVUNMASINDA

Savunmasında açlık grevindeki eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın tutuklanmasına da değinen Utku,"Açlık grevi günlerce sürerken tutuklanmayı haklı-makul görecek hiçbir mazeret yoktur. İnsanların “cesaret hakkı" vardır. Ben bu hakkımı sonuna kadar kullanacağım. Ama bazı kişiler için bu “hak” bir “görev”dir. Bu görevleri yerine getireceklerin başında da hukukçular ve gazeteciler gelir. Davetim onlaradır. 'Cesaret hakkını' kullanmaktan çekinmesinler" diye konuştu

Utku'nun savunması sürerken savcı araya girerek esasa yönelik beyanda bulunmadığını söyledi. Bunun üzerine Utku'nun avukatları itiraz ederek 'savunmanın engellendiğini' belirtti.

İDDİANAMEYE YANIT: SANA NE?

Utku savunmasının devamında, "Heyetinizin kabul ettiği iddianame, daha sanıkların görevlerinin ne olduğunu dahi doğru yazamamış bir iddianamedir. İddianamede yayın politikası değişikliği ile bağlantılı vereceğim tek cevabım: Sana ne... Yayın politikalarının değişip değişmeyeceği savcıları değil okuyucaları ilgilendiren bir konudur. Cinayetleri işleyenlerin çoğu cinayet mahalline geri döner. Bunun 2 sebebi vardır: Birincisi cinayet mahallinde delil bırakıp bırakmadığı. İkincisi cinayetin işlendiği yerde ne düşünülüp buna göre önlem alınması. Mustafa Balbay'ın attığı tweet de suç sayılmış. Size şunu söylüyüm: Mustafa Balbay cezaevinde beni görmeye geldi. Cezaevinde ziyarete gelen vekilin kim olduğu bize genelde söylenmez ve bilinmez. Görüşme odasında Mustafa Balbay olduğunu görünce, 'Seninle görüşmeyeceğim' diyerek geri gittim. Mustafa Balbay beni, FETÖ, PKK ile ilişkilendirdiği kişiyi ziyarete geldi" dedi.

'KIYAS CEZA YARGILAMASINDA YOKTUR'

Bazı telefon görüşmeleri nedeniyle suçlandığı belirten Utku, "Çiğ köfte için aradığım esnafı, manavı, sık aradım diye FETÖ şüphelisi olma korkusu yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur. İyi ki gazetenin arabasıyla trafik kazası yapmamışım. Bu mantıkla trafik suçu da mahkemenize getirilecekti" ifadelerini kullandı.

Türk Ceza Kanunu'nda (TCK), "örgüt adına faaliyet göstermek" suçunun yer almadığını savunan Utku, "Terör örgütüne üye olmamakla beraber örgüt adına faaliyet bulunmakla suçlanıyorum. Ceza kanununda örgüt adına faaliyet göstermek diye bir suç yoktur. Çünkü TCK 2/3'üncü maddesine göre kıyas, ceza yargılamasında yoktur" şeklinde konuştu.

'GÜLEN'İN KİTAPLARINI OKUSAYDIM DA BENİ KANDIRAMAZDI'

Savcının hangi ülkelere gittiğini sorduğunu aktaran Bülent Utku, şöyle devam etti:

"Amerika’ya gidip gitmediğimi merak ediyordu sanırım. Savcı bana Fetullah Gülen’in kitaplarını okuyup okumadığımı, haberlerini takip edip etmediğimi sordu. Kitaplarını okumadım. Okusaydım da beni kandıramazdı kimileri gibi. Çünkü genelde kanmak isteyen, kanmaya açık olanlar kandırılır. Fethullah Gülen’in kitaplarını okumadım ama Cumhuriyet'e, Cumhuriyet yazarlarına açtığı çok sayıda davasının, şikayetinin dilekçelerini okudum. Savcı, Gülen’i takip edip etmediğimi sordu. Sosyal medyada, TV'de, ne dediği anlaşılamayan, salya sümük ağlayan hallerini gördüm."

TCK’nın 77'nci Maddesi 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma' fiilinin siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak yapılmasını insanlığa karşı suç sayıyor. Bu suçu işleyenlerin kurtuluş umudu yok. Çünkü TCK 77/4'ncü maddeye göre bu suçta zaman aşımı işlemez. Tabii bunlar benim tespit ettiklerim. Buna rağmen suçlanacaksam, lütfen bana ilk taşı günahsız olan atsın. Tercih sizin, takdir sizin, karar sizin."

'SANKİ SAVCILAR YARGILANIYOR'

Utku, savunmasını tamamladıktan sonra savcı, "Siz esasa ilişkin beyanda bulunmadınız. Burada yargılanan sanki savcılarmış gibi. Cumhuriyet savcısının mevzuat ve kanunlar çerçevesinde görevimizi yaptığımızı düşünüyorum. Bunu arz ederim" dedi.

Buna karşılık olarak Utku, "Savcı beyin 'Siz esasa ilişkin  beyanlarda bulunmadınız' sözlerine katılmam mümkün değil" diye cevap verdi. Bülent Utku'nun savunmasının ardından duruşmaya 30 dakika ara verildi.

'FETÖ BAĞLANTISI DENİLEN KİŞİ PİDECİ'

Aranın sonrasında Okur Temsilcisi Güray Öz'ün savunmasına geçildi. Hakkındaki suçlamaları reddeden Öz, "Soruşturmayı yürüten savcının FETÖ'den yargılanmasını da iddianamenin mesnetsizliğinin işareti sayıyorum. Hakkımdaki suçlamalarla ilgili kovuşturulacak bir suç göremedim. Hakkımdaki suçlamaları şiddetle reddediyorum. Savcının suçlamaları hukuki temelden yoksundur" diye konuştu.

Okur temsilcisi olarak, okurların isteklerini editörlere ilettiğini belirten Öz, "Hiçbir zaman kurallarımı ihlal etmedim. Peki savcı, okurların eleştirilerini iletmediğimi neye göre dayandırarak yapıyor?" dedi.

ByLock kullanan kişilere telefon etmekle suçlandığını hatırlatan Güray Öz, "Sözü edilen telefon eski sahibine ait bir iletişim numarasıdır. Hakkımda FETÖ ile bağlantı kurduğum iddia edilen bir kişi daha var. O kişi arada bir pide ısmarladığım pidecidir. Şunu da söylemek istiyorum: Gazetecilik yargılanamaz bugün başarılsa bile bile yarına kalmaz" ifadelerini kullandı.

'OKUR, CUMHURİYET FETÖ'CÜ OLDU DİYOR MU?'

Mahkeme Başkanı, savunması bitiren Öz'e, "Okurlardan biri, 'Kardeşim bizim bildiğimiz Cumhuriyet FETÖ'cü oldu mu? Buradaki önemli göstergelerden bir tanesi sizsiniz. Okur ne diyor?" diye sordu.

Öz ise, "Okurlar Cumhuriyet gazetesine mektuplarla ve daha birçok iletişim kanalından bana ulaşıyor. Gazetelerle okurlar aynı fikirde olmayabilirler, yazarlarla aynı şeyi düşünmeyebilirler. Zaten Cumhuriyet gazetesinin okuyucuları da farklı düşüncedeki insanlardır" yanıtını verdi.

HASTALIK SORUSU TARTIŞMA YARATTI

Savcı, Öz'e herhangi bir hastalığının olup olmadığını sordu. Öz de bu soruya karşılık olarak "Neden?" sordunuz deyince savcı, "Sağ eliniz titriyor da..." karşılığını verdi.

Öz de, hastalığının olduğunu ve bunu dosyada bulunduğunu belirtti.

Bunun üzerine avukat Fikret İlkiz söz alarak soruyu soran mahkeme üyesine "O ifadeleri okuduğunuz zaman Güray beye hastalığını sorduğu kelimede tam anlamıyla tersledi. Müvekkillerimiz tahliye için hastalıklarını dile getirmeyi istemiyorlar" dedi.

ÖNDER ÇELİK: GÖREVİMİN SUÇ SAYILMASINI KABUL ETMİYORUM

Güray Öz'ün savunmasını tamamlamasının ardından Önder Çelik, savunma yapmaya başladı. Çelik şunları söyledi:

"Hakkımdaki tüm suçlamaları reddediyorum. Cumhuriyet gazetesinde 34 yıldır çalışıyorum. Cumhuriyet Vakfı'nın kuruluşundan beri Danışma Kurulu üyesiyim, İlhan Selçuk'un 2002'deki önerisiyle vakıf yönetim kurulu üyeliği yaptım. Cumhuriyet Vakfı kimsenin tapulu malı değildir. Asıl sorumluluk, Cumhuriyet gazetesinin vakıf senedi ve yayın ilkeleri ışığında Cumhuriyet için görev almaktır. Görev ve sorumluluklarım hiç kimse tarafından suçmuş gibi ileri sürülemez. Görevim süresince matbaalar ve buna bağlı tüm teknik alt yapıları kurdum ve yönettim. Cumhuriyet gazetesini daha kaliteli baskıya ulaşmasını ve az maliyetle katkıda bulundum. Gazeteye kazandırdıklarım görevimin sonucudur, suçlanmamın değil."

Suçlamaların soyut olduğu savunan Çelik, "Muhalif bir gazetede çalışmak ya da yönetici olmak suç değildir. Suç ve cezanın şahsiliği ilkesi gereğince bana yöneltilebilecek bir tek suçlama yoktur. Zaten, gazetecilik suç değildir ve çalışma arkadaşlarım için yayından kaynaklanan iddia soyuttur ve savcılık yorumundan ibarettir" diye konuştu.

'ARABAMI TAMİR İÇİN PARA GÖNDERDİM'

İddianamede yer alan Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) raporlarına değinen Önder Çelik, "Bank Asya hesabıyla ilgili herhangi bir harekete rastlanmamıştı. Savcı beye göre hesabıma yatırılan para şüpheli görülmüş. 2011 yılında arabamın oto tamiri için Yasemin Mutlu adındaki bir kişiye 345 TL gönderdim. Bu kişinin işyeri de 2 yıl önce bir soruşturma geçirmiş ve o işyeri şüpheli olarak görülüyor" ifadelerini kullandı.

'MAHKEMEYE GİTMEZSENİZ AİLELERİNİZLE GÖRÜŞEBİLİRSİNİZ DEDİLER'

Çelik'in savunması bittikten sonra Ahmet Şık söz istedi. Şık, "Cezaevinde bir hak kısıtlamasıyla karşı karşıyayız. Bu hafta ailelerimizle birlikte görüşeceğiz. Bizlere, 'Eğer mahkemeye gitmeyip burada kalırsanız görüş hakkınızı kullanabilirseniz' dediler. Yani ya benimsin ya 27'nci Ağır'ın demek istiyorlar. Dolayısıyla bu sorunu siz çözersiniz" dedi.

'YAYIN POLİTİKASININ DEĞİŞMESİ SAVCILIĞIN KONUSU DEĞİL'

Daha sonra Mustafa Kemal Güngör'ün savunmasına geçildi. İddianameye hazırlayan savcının FETÖ davasında sanık olduğu hatırlatan Güngör, bu durumun yargılama hakkının ihlali olduğu savundu.

İddianamede yönetim kurulu seçimlerinin usulsüz olduğunun öne sürüldüğünü belirten Güngör, "Böyle bir suç kanunda yoktur. Bu olsa olsa bir hukuk mahkemesinde iptal edilir. Özetle savcılık görevi olmayan hukuki bir işin içerisine girmiş. Bu asla kabul edilemez. Gazetenin yayın politikasının değiştirilmesi savcılığın konusu değildir. Savcılık ancak yayınlanan haberlerde bir suç varsa soruşturmasını açar. Savcılık asla yayın politikasına karışmaz. Böyle bir tartışmanın yeri mahkemeler olamaz. Cumhuriyet, Atatürk ilke ve inkılaplarının içerisinde çaba gösterecektir. Cumhuriyet gazetesi bu ilkeler çerçevesinde yayınına devam edecektir. Gazetenin yayın politikasının değiştirildiğini söylemek abestir" şeklinde konuştu.

'BÖYLE BİR ANLAYIŞ TOTALİTER REJİMLERDE KABUL EDİLİR'

Haber ve yazılarda suç unsuru olmadığını dile getiren Güngör, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Anlaşılan o ki gazetedeki yazılar, eleştiriler iktidarın hedefi olmuş. Böyle bir anlayış ancak totaliter rejimlerde kabul edilebilir. Hakkımızdaki tutukluluk kararında savcılık iddianamesi yasal ve anayasal dayanaktan yoksundur.

Benimle ilgili 4 ByLock kullanıcı ile iletişim kaydının bulunduğu aleyhime sunuluyor. Benim avukatlık bürom var. Bir avukatlık bürosunu herkes arayabilir. Ben teknolojiye biraz uzağım. Bu ByLock denilen şeyi de içeriye girdiğimde öğrendim. Bunların delil olarak gösterilmesi gerçekten bana çok garip geldi.

Babaannemin yıllar önce anlattığı bir masal vardır: Kurt, dere kenarına iniyor, kuzu dolaşıyor. Kurt, kuzuya orada niye suyu bulandıyorsun diyor. Kuzu, dere yukarıdan akıyor ben bulandıramam diyor. Kurt bu sefer, hadi itiraz et diyor sen geçen sene bana sövmüştün duydum diyor. Kuzu, ama ben geçen sene doğdum diyor nasıl olur diyor. Kurt, bana laf yetiştirme zaten karnımda aç diyor. Ben de bu iddianameyi okurken bu hikaye geldi aklıma."

Duruşma yarın saat 13.00'da sanık savunmalarıyla devam edecek.

DAVADA KİMLER TUTUKLU YARGILANIYOR?

Cumhuriyet gazetesi davasında, gazetenin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Yayın Danışmanı Kadri Gürsel, Okur Temsilcisi Güray Öz, Köşe Yazarı Hakan Kara, Kitap Eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay, Karikatüristi Musa Kart, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri Önder Çelik ve Bülent Utku, Cumhuriyet Vakfı Danışma Kurulu Üyesi Avukat Mustafa Kemal Güngör  ile Muhabiri Ahmet Şık tutuklu yargılanıyor.

DAVADA KİMLER TUTUKSUZ YARGILANIYOR?

Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç, Cumhuriyet yazarları Aydın Engin ve Hikmet Çetinkaya, gazetenin muhasebe çalışanı Gülseli Özaltay, gazetenin eski çalışanı Bülent Yener. Gazetenin eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ise dosyada ‘firari sanık’ olarak bulunuyor. Ayrıca gazetenin Muhasebe Çalışanı Yusuf Emre İper ise 107 gündür tutuklu bulunuyor ve bu davaya dahil edilmedi.