Büyükada tutuklamalarına tepki: Kurgulanmış operasyon şüphesi var

İnsan Hakları Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Büyükada'da gözaltına alınıp tutuklanan insan hakları savunucularının 14 günlük gözaltı süreciyle ilgili bir dizi soru sordu. Örgütler, kurgulanmış bir operasyon şüphesini dile getirdi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı  Öztürk Türkdoğan ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı ( TİHV) Genel Sekreteri  Metin Bakkalcı, Büyükada'da gözaltına alınan ve 6'sı tutuklanan insan hakları savunucuları için açıklama yaptı.

İHD Genel Merkezi'nde yapılan açıklamada konuşan Dernek Başkanı Öztürk Türkdoğan bu süreçte yaşananların nedeni üzerinde düşünmek gerektiğini belirterek, "OHAL döneminde ortaya çıkan ihlalleri raporlaştırdıkları için başlarına bunlar gelmiş olabilir " dedi.

İki insan hakları örgütünün 10 kişinin gözaltına alınıp 6 kişinin tutuklanmasına giden sürece dair tespit ve değerlendirmeleri ile soruları şöyle oldu:

ÜYELİK VAR ÖRGÜT ADI YOK: Eğer ortada bir silahlı örgütün adı, somut bir  örgütün adı yoksa bu bizim lehimize zaten bir kanıttır. Çok zorluyorsunuz ama halen bir örgüt bulamıyorsunuz. Kesinlikle bulamayacaklardır.

BYLOCK KULLANICISI İLE GÖRÜŞME İDDİASI: Doğrudan kişilere dönük suçlamaların yöneltilmesi lazım. Şu kişi ile  telefonda görüşmüşsün o kişinin telefonunda ByLock çıkmış. Sen bu kişi ile neden görüştün? Bunlar meslekleri icabı çeşitli görüşmeler yapıyorlar. Biz soruşturmayı yapan Cumhuriyet savcılarına ve oradaki personele eminim sizin de görüştüğünüz insanlarda ByLock çıkabilir dedik. Bu suç değil ki nereden bilebilirsiniz? Bizler kahin miyiz? Böyle bir suçlama olabilir mi?

BAŞKANIN SEKRETERLE GÖRÜŞMESİ SUÇ MU?: Uluslararası Af Örgütü  Türkiye Direktörü İdil Eser'e halen hakkında soruşturması devam eden ve bir aydır tutuklu olan  arkadaşımız Taner Kılıç ile görüşmesi soruluyor. Birisi Koordinatör birisi şube başkanı elbetteki görüşeceklerdir.

İMZA KAMPANYASINA DESTEK SORUSU': Şu imza kampanyasına neden destek verdin? Gerçekten yıllardır avukatlık yapıyorum oldukça zorlama bir durumla karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

TOPLANTI HAVUZ BAŞINDA: Toplantı için orada olan arkadaşlarımızın gözaltına alınma biçimi hukuka tamamen aykırı. Bir baskın yapılıyor onlarca polis ile. Tutanaklara baktığımızda bir otelde herkesin gelip geçtiği bir havuzun kenarında bir yerlerde toplantı yapıldığı görünüyor.

GÖZALTINI TESADÜFEN ÖĞRENDİK: Gözaltına alınırken ailelere ve avukatlara haber verilmiyor. Olması gereken polisin bilgi vermesidir. Biz arkadaşlarımızın gözaltına alındığını akşam saatlerinde tesadüfen öğreniyoruz.

SORULARIN BELGESİ AÇIKLANMADI: Soruşturma dosyasında kısıtlılık kararı alınmış. Avukatlara dosyaya erişimine engelleme var. Fakat emniyette ifade alınırken savcı ifadenize başvururken sorduğu sorulara dayanak olan dosyadaki belgeleri size inceletmesi gerekiyor. Bunu söyledik reddettiler.Soru sordukları belgeyi insanlara göstermeden soru sordular.Ben bunu sıkıyönetim zamanında dahi görmedim.

KURGULANMIŞ OPERASYON ŞÜPHESİ: Açık ve gizli tanık olarak ifade verenlerin ifadelerinden anlaşıldığı kadarıyla önceden kurgulanmış bir operasyonun parçası olma ihtimalleri var. Açık tanık da  aynı şeyi söylüyor, gizli tanık da aynı şeyi söylüyor. Toplantıda şunlar şunlar konuşulmuş deniyor. Bu bizi şüphelendiriyor.

2 GÜN OPERASYONU HANGİ YETKİ İLE YAPTINIZ: Soruşturmanın başlangıcında  yetkili ve görevli savcılık ve polis birimlerine haber verilmiyor. Eğer emniyete bir ihbar yapılıyorsa ve  bu ihbar doğrudan Anayasal düzene karşı suçlar bürosunu ilgilendiriyorsa bu ihbarın hemen oraya iletilmesi gerekiyor. O bürodaki savcıların  haberdar edilip polislerin görevlendirilmesi gerekiyor. Bu yapılmamış. Büyükada savcılığı ve polisi kendi başlarına operasyon yapmışlar. İki gün sonra arkadaşlarımızı İstanbul Terörle Mücadele Şubesi'ne teslim etmişler.O iki gün operasyonu hangi yetkiyle yaptınız? İki gün boyunca arkadaşlarımız karalandı.

HUKUK ÜZERİNDE BASKI YARATILDI: Operasyonun iktidar yanlısı basın kuruluşları tarafından yönlendirilerek hukuk üzerinde baskı yaratılmıştır. Bu baskıyı yalnızca basın kuruluşları değil aynı zamanda bazı AK Partili  milletvekilleri bunu kendine görev bilmiştir. Elbette bunların hepsi dava konusu olacaktır. İftira atanlar bunun hesabını yargı önünde verecektir.