Kenanoğlu: Evet bir Türkmen Alevi olarak Şeyh Sait’in torunlarıyla siyaset yapıyorum

Evrensel gazetesi yazarı ve HDP MYK Üyesi Ali Kenanoğlu, Madımak Oteli önünde düzenlenen anma töreninde Osman Baydemir tarafından yapılan açıklamayla ilgili tartışmaları köşesine taşıdı: Seyit Rıza ile Şeyh Sait’in görüşmesi yoktur. Şeyh Sait’in kimi Alevi bölgelerine ziyaretleri ve ortak toplantıları, görüşmeleri vardır ve bunların hepsi olumlu sonuçlanmış görüşmelerdir.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Madımak Katliamı anması sırasında HDP Sözcüsü Baydemir'in yaptığı açıklama yeni bir tartışma başlattı. Madımak Katliamı'nın bu yıl düzenlenen anma törenlerine katılan HDP Sözcüsü Osman Baydemir üç karanfil bırakırken basına yaptığı açıklamada; “Bu üç karanfili Şeyh Sait’in torunları, Seyit Rıza’nın torunları, Pir Sultan ve Hacı Bektaş Veli’nin torunları adına bırakıyorum” dedi. Bu açıklama bazı haber siteleri ve Hünkâr Hacı Bektaş Vakfı bir açıklama yayımlayarak "Şeyh Sait’in Pir Sultan ve Hacı Bektaş Veli ile aynı kefeye konmasını" eleştirdi.

Tartışmayı bugün Evrensel gazetesinden yayınlanan 'Şeyh Sait ve Madımak' başlıklı yazısında gündeme getiren HDP'li eski milletvekili Ali Kenanoğlu anmada bulunduğu belirterek şunları yazdı:

"Birincisi konuşma kürsüden olmadığı için ortada bir alkış filan da yoktu. Osman Baydemir’in kürsüden ismi anons edilince kitle tarafından coşkuyla alkışlandığı doğrudur. Osman Baydemir Madımak anmasına Alevi kurumlarının özellikle talep etmeleri üzerine, diğer programlarını iptal ederek katıldı, sebebi de Alevi kurumlarının; 'Osman Baydemir’in anmaya katılımı önemlidir çünkü kendisine cemevi yapmaktan dolayı soruşturma açılmıştır' demişlerdir. Alevi kurumları haklı olarak 'Biz kendisi ile dayanışmak istiyoruz ve Madımak anmasına davet ediyoruz' demişlerdir.

İkincisi Osman Baydemir’in basına verdiği demeçte Şeyh Sait, Pir Sultan, Hacı Bektaş Veli ve Seyit Rıza’yı birbirleriyle kıyaslamak, aynı kefeye koymak, yarıştırmak vb. bir durum yoktur. Sayın Baydemir 'torunları adına' demiştir. Buradaki torunları kavramını az çok siyasetle ilgili olanlar bilir ki biyolojik bir anlam değil, takipçi, yoldaş, müritlik, taliplik ilişkisini ifade etmektedir.

Üçüncüsü de Şeyh Sait ile Seyit Rıza görüşmesi ve Şeyh Sait’in “kızılbaş” diyerek Seyit Rıza’nın sofrasına oturmama meselesidir. Bu hikaye Alevi dünyasında özellikle de Sünni-Kürt-Alevi ittifakı karşıtları tarafından bir slogan olarak ezbere bilinmekte ve her seferinde öne sürülmektedir. Benim yazdığım yazılar ve yaptığım siyaset karşısında cevap bulamayanların da ilk başvurdukları hikaye bundan ibarettir; “Ama sen de Şeyh Sait’in torunlarıyla siyaset yapıyorsun!”

Evet, ben bir Türkmen Alevi olarak Şeyh Sait’in torunlarıyla özgür, adil, eşitlikçi, laik ve demokratik  bir Türkiye Cumhuriyeti için birlikte siyaset yapıyorum ve buradan bu hikayeyi anlatanlara açık çağrıda bulunuyorum; elinde bu görüşmenin yapıldığına ve Şeyh Sait’in böyle söyleyip sofraya oturmadığına dair belgesi, bilgisi, tanık beyanı olanlar lütfen bunu yayımlasınlar ki ben de siyaset yaptığım torunlarına bunu göstereyim.

Bizim elimizdeki bilgi ve belgeler bunu kesinlikle yalanlamaktadır. Seyit Rıza ile Şeyh Sait’in görüşmesi yoktur. Şeyh Sait’in kimi Alevi bölgelerine ziyaretleri ve ortak toplantıları, görüşmeleri vardır ve bunların hepsi olumlu sonuçlanmış görüşmelerdir. Hatta Dersim Araştırmaları Merkezi'nin elinde bunu destekleyen belgeler bulunmaktadır

Bir diğer husus ise biz Aleviler olarak Madımak Katliamı anmalarında hep şunu söyleriz; “Geçmişle hesaplaşmalıyız, geçmişle yüzleşmeliyiz, sorumlular cezalandırılmalı”. Sorumlusu günümüzde hayatta olmayan katliamlar ile ilgili olarak da özellikle “yüzleşme ve özür” talep etmekteyiz ve tabii ki de bunun gereğini istemekteyiz.

Şimdi Dersim Katliamı’nda bizzat bulunan bir askerin, yetkilinin torunu kalkıp Dersim’de bulunan Seyit Rıza anıtına, Dersim Katliamı anmalarında karanfil bıraksa ne diyeceğiz; “Sen defol, git sen bilmem kimin torunusun” mu diyeceğiz. Söylediklerimizle yaptıklarımızın birbiriyle tutarlı bir tarafı olması gerektiği gibi toplumlar arası ilişkilerde son derece belirleyici olan kimi tarihi olaylarla ilgili verilen bilgilerin de “bilimsel belgelere” dayalı olması gerekir.

Diğer bir husus da Şeyh Sait’in “Cumhuriyet düşmanı”, “Cumhuriyeti yıkmak isteyen bir şeriatçı” olduğu yönündeki söylemidir. Bizim savunduğumuz cumhuriyet demokratik bir cumhuriyettir. Demokratik olmayan bir cumhuriyeti kim savunacaksa savunsun ben demokratik olmayan; imhacı, inkarcı, asimilasyoncu siyaset tarzını benimseyen bir cumhuriyeti savunmam, savunucusu olmam.

Şeyh Sait İsyanı Cumhuriyet kurulurken, Kurtuluş Savaşı yapılırken verilen sözlerin yerine getirilmeyip Kürt halkı üzerinde yürütülen asimilasyon politikalarına karşı bir isyandır. Bölgenin inançsal yapısı gereğince de dini bir yönü bulunmaktadır. Kürt halkı üzerindeki inkar, imha ve asimilasyon politikalarını gölgelemek isteyenler bu isyanı “Şeriatçı bir isyan” olarak niteleyip işin kolayına kaçmaktadırlar.  Siyaset algı üzerinden yapılmaktadır ve bu tür dayanaksız suçlamalar toplumlar arasındaki ilişkilerde belirleyici olmaktadır.

Yaşasın halkların eşitliği, inançların özgürlüğü.

ALİ KENANOĞLU'NUN YAZISININ TAMAMI