Tık savaşlarına yenik düşmeden var olmak mümkün mü?

Yazılı medya tüm dünyada küçülüyor ve yerini dijital medyaya bırakıyor. Peki, erişim kolaylığıyla öne çıkan dijital yayıncılık beraberinde hangi zorlukları ve fırsatları getiriyor? Dijitalde ekonomik olarak sürdürülebilir çok sesli platformlar kurmak mümkün mü? Uzmanlara sorduk.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Kâğıtla olan ilişkisini gözden geçiren medya kurumları, ya bir bir dijital platformlara geçiyor ya da yazılı içeriklerini dijitalde de sunuyor. Medya kurumları, tık savaşları ve takipçi sayısına endekslenen reklam gelirleriyle ayakta kalmaya çalışıyor; fakat yapılan araştırmalar başka bir şey söylüyor: Dijital reklam gelirlerinin, dijital öncesi dönemi yakalaması yakın bir gelecekte mümkün görünmüyor. Peki, medya kuruluşlarının var olması için tek seçenek reklam gelirleri mi?

cigdem-bozdag Yrd. Doç. Dr. Çiğdem Bozdağ

Kadir Has Üniversitesi Yeni Medya Bölümü'nden Yrd. Doç. Dr. Çiğdem Bozdağ’a göre dijitale yerleşmiş olan ücret ödemeden içeriklere ulaşabilme, okuyabilme alışkanlığı ile beraber gazeteler ve dergiler ekonomik olarak kendi kendilerini döndüremez hale geliyorlar: İnternetteki reklam olanakları bugün çok çeşitlenmiş ve dijital reklam gelirleri giderek artıyor olsa da yazılı basın henüz internet öncesi gelirlerini yakalayabilmiş durumda değil. Bu da bu yayınları farklı çözüm arayışlarına itiyor. Kimisi bugün ana akım gazetelerin hepsinde gözlemlediğimiz gibi çalışan sayısını düşürme ve küçülme yoluna gidiyor, kimisi de tamamen dijitalde var olmayı deneyerek çözüm arıyor.

Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Doç. Dr. Tolga Çevikel ise kağıt ortamında yayın yapan gazete ve dergilerin sadece satış ve abonelik gelirlerinde değil, reklam gelirlerinde de ciddi bir azalma olduğuna dikkat çekiyor. Çevikel, gazetelerin internet üzerinden elde ettikleri gelirleri arttırdığını; fakat bu artışın geneldeki azalmayı telafi edecek düzeyde olmadığını da belirtiyor.

‘GAZETECİ SAYISI DÜZENLİ OLARAK AZALIYOR’

Dijitalleşmeyle beraber küçülmeye giden medya kurumları, çalışanlarını işten çıkarıyor ve daha az kişiyle sürece devam ediyor. Çevikel’e göre bu durumun en önemli sonuçlarından biri şu: Tüm dünyada çalışan, istihdam edilen gazeteci sayısı düzenli olarak azalıyor. Bu azalmanın sadece internetle ilgili olmadığını ifade eden Çevikel, şöyle diyor: “Kabaca 1980’lerin ortalarından itibaren başlayan bir eğilim bu. İnternet de bu eğilimi elbette hızlandırıyor, kâğıda veda eden ya da tamamen kapanan çok sayıda gazete, dergi var. Ama gazeteci sayısının azalması sadece kapanan medya kuruluşlarıyla alakalı değil, yayın hayatını sürdüren kuruluşların da haber merkezlerini giderek küçülttüklerini görüyoruz.”

İŞVEREN, KÂR ORANI YERİNE ÇALIŞAN SAYISINI DÜŞÜRÜYOR

Peki, istihdam edilen gazeteci sayısının azalması tek başına dijitale geçişle açıklanabilir mi? Bozdağ, bu soruyu şöyle yanıtlıyor: “Dünya genelinde yazılı basına baktığımızda özellikle dijitalle beraber satışlar düşüyor ve bir ekonomik kriz yaşanıyor. Türkiye’de bu ekonomik kriz siyasi baskıların getirdiği işten çıkarmalarla birleşince basın sektöründe ciddi oranda bir işsizlik artışını beraberinde getiriyor. Sadece işten çıkarmalar değil, işte kalıp çalışmaya devam edenlerin de çalışma ve ücret şartlarının kötüleşmesi söz konusu. Ancak bütün bu süreç için sadece dijitale geçiş sürecini suçlamak yanıltıcı olur. Gazete ve dergi sahipleri kâr oranlarını düşürmemek adına, maliyetleri ve çalışan sayısını düşürme yoluna gitmeyi tercih ediyorlar. Bu da daha az çalışanla daha çok iş yapmaya çalışmak anlamına geliyor ve üretilen içeriklerin kalitesine de olumsuz bir şekilde yansıyor.”

‘HIZLI, DERİNLİKSİZ, BİRBİRİNİN AYNISI HABERLER’

Dünya genelinde haber üretime ya da başka bir deyişle gazeteciliğe ayrılan kaynak azalıyor. Çevikel bu azalma sonucu oluşan tabloyu şöyle anlatıyor: “Erişebildiğimiz, tükettiğimiz haberlerin çeşitliliğinde ve kalitesinde ciddi bir sorun yaşıyoruz. Bir taraftan gazeteci sayısı azalıyor, bir taraftan da azalan bu işgücü kaynağının bir kısmı yazılı basından dijitale kayıyor. Ancak dijitale kayan bu kaynaklar, özgün haber üretimi için kullanılmıyor; ağırlıklı olarak haber ajanslarından gelen haberlerin web'e, sosyal medyaya aktarılması ve uyarlanması için kullanılıyor. Neticede, hızlı ama birbirinin aynısı ve derinliksiz ajans haberlerine daha fazla maruz kalıyoruz, özgün ve kaliteli haberler ise giderek daha az üretilir oluyor.”

NE KADAR TIK, O KADAR REKLAM SARMALI

İnternet ve sosyal medya, günlük ve süreli yayınların satış gelirlerini düşürüyor. Öte yandan bu yayınlar tarafından üretilen içeriklerin çok daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlıyor. Kurumlar sosyal medyada takipçileri ve tık sayıları üzerinden reklam alıyor.

Çevikel, bu tablodaki temel problemi şöyle anlatıyor: “Daha fazla insana ulaşmanın, yani sosyal medyada çok takipçiye sahip olmanın, çok etkileşim almanın size doğrudan bir maddi getirisi olmuyor. Bu durum, reklama dayalı gelir modelinin doğal bir sonucu. Ürettiğiniz içerikten para kazanmak için, takipçilerinizi mutlaka yüksek tıklanma sayılarına çevirmek ve onları reklam verenlere pazarlamak durumundasınız. Bu ise çok kolay ve verimli bir yol değil; her halükârda Facebook ya da Google bunu sizden daha iyi yapıyor.”

'OKURLA GÜÇLÜ BAĞLAR KURULMALI'

Jpeg Doç. Dr. Tolga Çevikel

Dijital dünyada reklam almadan var olmak nasıl mümkün olabilir? Uzmanlar, dijital sürdürülebilirlik için okurla sıkı bağlar kurmak ve okuru mobilize etmek gerektiğini belirtiyor. Reklamların, tek ve vazgeçilmez gelir modeli olmadığını belirten Çevikel, “Yayıncılar, ücretli içerik, kitle fonlama vs gibi doğrudan okurlarından para kazanmanın yollarını bulmak zorundalar; bulabilirler gibi de görünüyor. Yayıncıların okurları/kullanıcılarıyla güçlü bağlar kurarak, finansmanlarını doğrudan onlardan sağlaması mümkün olabilir gibi görünüyor. Son dönemde kapanmak ya da küçülmek zorunda kalan medya kuruluşları -elbette kaliteli ve okurları/takipçileri için özel değeri olan bir içerik üretiyor olmaları şartıyla- işin içinden ancak bu şekilde çıkabilirler gibi geliyor bana.”

Abonelik veya içeriklere tek tek para ödenen dijital yayıncılık modellerinin dünya çapında denendiğine dikkat çeken Bozdağ ise şöyle diyor: “Bunların büyük bir kısmı başarılı olamadı. Televizyonda olduğu gibi internette de insanlar içeriklere ücretsiz ulaşmaya alıştılar ve internetteki gelir modeli de yine televizyona benzer bir şekilde kullanıcıya ücretsiz sağlanan hizmetlere karşılık, kullanıcıların bilgileri ve onlara erişim sağlanması üzerinden kazanılan reklam gelirleri üzerine kurulu. Müzik sektörü Spotify, Deezer gibi örneklerle, film ve televizyon sektörü Netflix, Hulu ve yerelde Blu TV gibi örneklerle bu alanda kullanıcının da ücret ödediği başarılı modeller geliştirdiler. Ancak gazete ve dergilerin dijitalde var olmasını kolaylaştıracak benzeri başarılı bir ekonomik model henüz yok. Yapılması gereken dijital mecraların kendine has dinamiklerini iyi okuyarak kaliteyi ve özgünlüğünü kaybetmeden bu mecralara uygun içerik üretmek.”