'Hukuku geçtik, Cizre bodrumlarına vicdani baksalardı...'

Cizre'de sokağa çıkma yasaklarında hayatını kaybedenlerle ilgili yapılan suç duyurularının tamamına takipsizlik kararı verildi. Karara tepki gösteren HDP Şırnak Milletvekili Leyla Birlik, "Hukuki bakmamışlar tamam kabul ama biraz vicdani baksaydılar...” eleştirisinde bulundu.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Şırnak'ın Cizre ilçesindeki sokağa çıkma yasaklarında hayatını kaybedenlerle ilgili yapılan suç duyurularının tamamı hakkında 'takipsizlik' kararı verildi. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı öldürülen kişilerle ilgili kolluk güçlerinin “meşru müdafaada bulunduğuna” hükmederek, şikayetlerle ilgili 'kovuşturmaya yer olmadığına' karar verdi. Geçen şubat ayında da savcılık, bodrum katlarında hayatını kaybeden 18 yaşındaki Muharrem Erbek ve 17 yaşındaki Yasemin Çıkmaz ile 22 yaşındaki Ramazan Biriman’ın ölümüyle ilgili 'kovuşturmaya yer' olmadığına karar verdi. Savcılık, gerekçe olarak, gizli tanık ifadelerine göre bu üç ismin örgüt üyesi olduğunu öne sürdü ve 'kamu düzeninin ve güvenliğin korunması' için operasyonlar yapıldığını belirtti.

HDP Şırnak milletvekili Leyla Birlik, savcılığın verdiği karara tepki göstererek, “Kararın Türkiye'de hukukun geldiği durumun nasıl olduğunu değerlendirmek gerekiyor. Artık hukukçunun bile hukuku tarif edemediği bir zaman dilimini taşıyoruz” dedi.

'5 AYLIK MİRAY BEBEK VE DEDESİ...'

“Bir hukukçuya 'bu duruşmanın hukuki boyutunu açıklar mısınız?' dediğimiz zaman bir açıklama getiremez” diyen Birlik, şu değerlendirmelerde bulundu: “Tıpkı İdris Baluken ve Besime Konca'nın duruşması gibi. Buna benzer yüzlerce olay var. Maalesef hukukun geldiği durum bu. Cizre'deki bodrum davası da direkt kolluğu aklayarak devlet terörünü meşrulaştırmaktır. Sokağa çıkma yasaklarında hayatını kaybeden ailelerin hepsi sivil. O dönemde ailelerle bizzat görüştük. Örneğin, Manisa'dan çıkmış biri, Cizre'ye gelmiş öldürülmüş. Ya da öldürülen 5 aylık bebek Miray bebek ve dedesi. Dolayısıyla hukuk açısından, ahlak açısından bu kararın hiçbir tarafından tutarlılığı yoktur ve karar kabul edilemez. Halkın vicdanını bu kararla nasıl rahatlatacaklar?”

'DÜNYA GÖRDÜ...'

Birlik, Cizre'deki sokağa çıkma yasağı döneminde bodrumlardaki kişilerin televizyonlara bağlandığını hatırlatarak, “Bütün olanlar dünyanın gözü önünde oldu” dedi ve ekledi: “Bu sıkıntı sadece bugün başlayan bir sıkıntı değil. Uzun zamandır kolluğun şiddetini normalleştiren bir iktidar var. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun valiliklere gönderdiği genelgeler de buna denk geliyor. Bu karara, kolluk kuvvetini aklayan, bu şiddeti meşru gören, devlet terörünü meşrulaştıran bir karar olarak bakmak gerekiyor. Aileler de bireysel olarak başvurularına devam ediyor. Bunun Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuru sürecini de takip edeceğiz. O dönem olanları sadece bizler değil görmedik. Türkiye'de ve bütün dünyada sivillerin televizyonlara nasıl bağlandığını herkes gördü.”

'HACI LOKMAN BİRLİK, ŞEYHMUS UĞUR GİBİ YÜZLERCE DOSYA...'

Takipsizlik kararının gerekçesinde, 'Devletin meşru müdafaada bulunduğu' ifadesini de eleştiren Birlik, Silopi'de sokağa çıkma yasağı döneminde hayatını kaybeden 3 siyasetçi kadın ile daha önce Şırnak kent merkezinde öldürülen Şeyhmus Uğur ve Hacı Lokman Birlik dosyalarının henüz açılmadığını belirterek, şöyle devam etti: “O bodrumların etrafını yüzlerce polis sarmıştı. Oradaki insanların birçoğunun yaralı olduğunu da biliyorduk. Bu da 1990'larda faili meçhul cinayetler Türkiye'nin tarihine nasıl ki utanç olarak geçtiyse, Cizre bodrumları ve buralarda yaşananlar hakkında verilen karar da aynı şekilde geçecek. Zaten bodrumlar hepimizin, bu ülkede yaşayan herkesin utancı. İnsanlar orada yanarak katledildi. Savcının o süreçte bodrumlarda hemen araştırma yapması gerekirken yapmadığını çok iyi biliyoruz. Kolluk kuvvetlerinin tuttuğu tutanaklarla hukuk işleyemez. Biz o bodrum katlarında kemik parçalarını, insan uzuvlarını gördük. Bodrumlara girilip bakılmadı bile. Bu nasıl bir soruşturmadır, buradan bakılması gerekiyor. Sadece bu değil şimdiye kadar olan birçok olay var ve hâlâ soruşturma başlatılmadı. Örneğin, Şırnak kent merkezinde infaz edilen Şeyhmus Uğur, Silopi'de infaz edilen 3 siyasetçi kadın Seve, Pakize, Fatma, daha önce Şırnak'ta katledilen Hacı Lokman Birlik gibi yüzlerce olayda dosya hâlâ açılmamış.”

'SİLOPİ HALKI BURADAN BİR ŞEY ÇIKACAĞINA İNANIYOR MU?'

Silopi'de bir polis panzerinin geçen günlerde bir evin içine girerek 6 ve 7 yaşlarındaki iki kardeşin ölümüne sebebiyet verdiği olaya ilişkin soruşturmadan da halkın umudu olmadığını anlatan Birlik, “Hiç kimse buradan bir şey çıkacağına inanmıyor. Sadece bir kolluk kuvveti tutuklanmış. Yahya Menekşelerden, Nihat Kazanhan'lara kadar hiçbir sonuç alınmadı. Sonuç alınmadığı için hukuka güven bir bütün olarak kayboldu. Türkiye halkının en son başvurduğu yol Anayasa Mahkemesi'dir. Ama artık Anayasa Mahkemesi'ne bile güven kalmadı” diyor.

TEK ÇÖZÜM: 'MÜZAKERE MASASI'

“Bu ülkede bu sorunlar bu şekilde çözülmez” diyen Birlik, son olarak tek çarenin çözüm masası olduğunu söylüyor: “Kürt meselesi, güvenlik anlayışıyla, sonuna kadar savaşla asla bitecek bir mesele değil. Eğer böyle olsaydı şu ana kadar çözülmüş olurdu. 40 yıldır faili meçhulleri, polis ölümlerini, asker ölümlerini, gerilla ölümlerini gördük. Bu savaş 40 yıl daha sürerse dönüp dolaşacağımız yer bir masa olacak. Dünya tarihindeki bütün halklar bu meseleyi bu şekilde çözmüştür. Bu anlamda hâlâ geç değil. Bu ülkede daha derin acıların yaşanmaması için o müzakere masasına dönülmesi gerekiyor. Tek çözüm müzakere masasıdır.”