'Evet' diyen Özgür-Der: Devlet hoyratlığı yeter artık!

Özgür-Der Başkanı Rıdvan Kaya: Gerçekten yeter artık! Devletin bu kadar hoyratça, bu kadar pervasızca hareket etmesi, hukukun bu derece ayaklar altına alınması, insan haklarının hiçe sayılması olacak şey değil.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - 16 Nisan referandumunda “evet” çıkmasının "ümmetin maslahatına daha uygun olduğunu" açıklayan Özgür-Der Başkanı Rıdvan Kaya yaşanan devletteki tasfiyeleri ise "çığrından çıktı" şeklinde değerlendirdi. Kaya, “Gerçekten yeter artık! Devletin bu kadar hoyratça, bu kadar pervasızca hareket etmesi, hukukun bu derece ayaklar altına alınması, insan haklarının hiçe sayılması olacak şey değil! Bu yapılanların akılla, mantıkla bağını kurmak imkânsız” ifadelerini kullandı.

'9 AY SONRA KİTLESEL OPERASYON ANORMAL'

Rıdvan Kaya, cumartesi günü yayınlanan son iki KHK'dan sonra Haksözhaber.com sitesinde yer alan yazısında, “Klasik Kemalist devlet refleksi olan tasfiyecilik yeni dönemin de baskın karakterine dönüşme yolunda. Darbe kalkışmasının üzerinden dokuz buçuk ay geçtikten sonra bile hala kitlesel operasyonların sürmesi anormalliktir. Referandum sonrasında ortalığın yatışacağı ve devletin mağduriyetleri gidermeye yönelik adımlar atacağını bekleyenler maalesef daha çok bekleyecek gibi gözüküyor. Dün gece yine bir kararname depremi yaşandı ve emniyet mensubu 9.103 memur açığa alındı. Bu açığa alma kararının 'emniyetin mahrem imamlarına operasyon' adıyla birkaç gündür sürdürülen ve binden fazla kişinin gözaltına alınmasına paralel olarak gerçekleşmesi iki işlemin birbiriyle bağlantılı olduğunu düşündürüyor. Ama bunun bilerek oluşturulan bir imaj olma ihtimali de yabana atılmamalı” şeklinde yazdı.

Kaya'nın yazısı şöyle devam ediyor:

AKIL KÂRI DEĞİL: Basitçe düşünelim, bu binlerce emniyet mensubu neyle suçlanıyor? Darbeci çete ile iltisaklı ya da irtibatlı olmakla! Peki, darbeci çetenin üstelik belinde silah da taşıyan bu iltisaklı veya irtibatlı mensupları fiili darbe kalkışmasının yaşandığı 15 Temmuz’da ne yapmışlar? Kalkışma içinde bir rol üstlenmiş, bir görev ifa etmişler mi? Yok, hayır! Zaten öyle olsaydı bugün tümü hapiste olurdu. Peki, o zaman kanlı-canlı yaşanan darbe gecesinde fiilen rol üstlenmemiş bu ‘çeteciler’in ne zaman harekete geçmesi bekleniyor? Darbe denilen şey ara ara tecrübe edilebilecek, zaman zaman tekrarlanabilecek bir şey midir ki, tankların, uçakların harekete geçtiği gece hiçbir eylemliliği olmayan insanlar kendileri için daha uygun bir zamanı beklesinler! Gerçekten yeter artık! Devletin bu kadar hoyratça, bu kadar pervasızca hareket etmesi, hukukun bu derece ayaklar altına alınması, insan haklarının hiçe sayılması olacak şey değil. Bu yapılanların akılla, mantıkla bağını kurmak imkânsız. Bizden vicdanımızı karartıp, “devlet ne diyorsa doğrudur” diye düşünmemiz isteniyor anlıyoruz ama bunu yapmamalıyız, yapamayız. Biz, bize düşmanımıza dahi adaletle davranmayı emreden Rabbimize hesap vereceğine inanan Müslümanlarız. Haksızlıklar, hukuksuzluklar karşısında dilsiz şeytanlar olamayız.

YAFTALAMALAR SORGULAMANIN ÖNÜNE GEÇTİ: Artık biliniyor; FETÖ, bylock, kripto, imam, abi, abla vb. kavramlar bir şekilde telaffuz edildiği andan itibaren akan sular duruyor ve her türlü ‘icraat’ meşru hale gelip, karşı çıkılamazlık, tartışılamazlık zırhına bürünüyor! Bu sefer de aynı şey oldu. Medya organları kendilerine devlet katından verilen bilgileri aynen alıp manşetlerine taşıdılar ve bu kapsamlı operasyona sözcülük vazifesini bihakkın yerine getirdiler. Ne mutlu onlara! Gerçekten çok düşündürücü bir vaziyetle karşı karşıyayız! 10 bine yakın memur tek bir kararla açığa alınıyor, akşam uyuduğunda iyi kötü bir işi olduğunu düşünen on bin insan, on bin aile sabaha değil, belirsiz bir geleceğe uyanıyor. Buna karşın bizden istenen şey “ne büyük bir tehlike ile iç içeymişiz” diye düşünüp, rahatlamaktan ibaret oluyor. Devletlû büyüklerimiz “ne kafa konforunuzu bozun, ne de bizi rahatsız edin” diyorlar bize kısaca. Soru sormak yok, eleştirmek, tartışmak zinhar yasak.