Penguen neden öldü?

Penguen dergisinin dört sayı sonra kapanacağını duyurması üzerine, Habertürk yazarı Kaymakçı köşesini mizah dergilerine ilginin azalmasına ayırdı. Kaymakçı, konuyu Türkiye'de toplumun artık kendini güldüren şeylerin peşini bırakmasına ve gülmekten korkmasına bağladı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Penguen dergisinin birkaç gün önce Twitter adresinden dört sayı sonra kapanacaklarını duyurması derginin takipçilerini üzdü. Haber Türk gazetesinden Kadir Kaymakçı, Penguen'in kapanmasını 'Penguen'in ölümü!' başlığıyla köşesine taşıdı. Kaymakçı yazısında, mizah okurluğuna 80'lerde Gırgır dergisiyle ilk adımı attığını, sonra Limon'un 'sıkı takipçisi' olduğunu belirtirken, Behiç Ak, Latif Demirci, Oğuz Aral, Mehmet Çağçağ, Ahmet Yılmaz, Gani Müjde ve Metin Üstündağ gibi karikatüristleri ve karakterlerini de andı.

"Mizah dergilerinin satışlarının düşüşünde sadece komik olmayan karikatürler ile çizerlerin kapağa önem verip içeriyi boşlamasından ziyade, başka dinamiklerin de rol oynadığını belirten" Kaymakçı, aynı anda 'edebiyatımsı' dergilerin satış rekoru kırmasına da dikkat çekti. Kaymakçı'ya göre bu eğilim "Türkiye'de toplumun kendini güldüren şeylerin peşini bırakması ve gülmekten korkar olmasından" kaynaklanıyor. Kaymakçı'nın yazısı şöyle:

"Danimarkalı filozof Soren Kierkegaard’ın ‘Kahkaha Benden Yana’ kitabında anlattığı öyküde rüyasında göğün yedi kat üstüne çıkan ve tanrılar tarafından ‘gençlik, güzellik, güç, uzun ömür, en güzel kadın ya da başka nimetlerden’ birini seçmesi istenen adam, “Tek dileğim kahkaha hep benden yana olsun” demiş.

‘Kahkahanın’ benden yana olması için bilinçli olarak attığım ilk adım 80’lerin ortasında ortaokuldayken ders kitaplarını bir yana atıp saatlerce Süleyman Abi’nin ‘Gırgır’ dergilerini okumaktı sanırım.

Behiç Ak-Latif Demirci’nin ‘Muhlis Bey’i, Bülent Arabacıoğlu’nun ‘En Kahraman Rıdvan’ı, Oğuz Aral’ın ‘Avanak Avni’si, ‘Utanmaz Adam’ı, İlban Ertem’in, Hasan Kaçan’ın, Sarkis Paçacı’nın, Ergün Gündüz’ün, Engin Ergönültaş’ın karikatürleriyle ‘kahkahayı’ yanı başımda buldum o yıllarda.

TİMSAH, HULK’U YER BENCE

Lise ve üniversitede iyi bir mizah dergisi okuruydum. Gırgır’dan ayrılan Mehmet Çağçağ, Tuncay Akgün ekibinin kurduğu Limon’un sıkı bir takipçisiydim. Çağçağ’ın Daral’la Timsah’ı, Akgün’ün Bezgin Bekir’i, Ahmet Yılmaz’ın Kıllanan Adam’ı Avengers’ın Hulk’undan da Thor’undan da daha güçlüydü benim için o zamanlar.

Ahmet Yılmaz’ın uzun diyaloglu karikatürlerini fıkra gibi anlatarak kızları güldürmeye çalışıyorduk okul bahçesinde, ergen çapkınlar olarak...

Geçen hafta evde bir kolinin içinde Limon (Leman) ekibinden ayrılan Gani Müjde, Can Barslan, Kemal Kenan, Alp Tamer, Metin Üstündağ ve arkadaşlarının çıkardığı, nev-i şahsına münhasır mizah dergisi Deli’nin 25 yıl önceki cildini bulduğumda yeniden Balat Hikâyeleri’nin içinde kayboldum birkaç gün... Kemal Kenan’dan ‘Hayat Bilgisi’ dersi aldım, Ercüment Menemen’in siyasi analizleriyle gündemi takip ettim yeniden.

EKRANDA KOMEDİ KALMADI

Birkaç gün önce Penguen Dergisi’nin Twitter’da “Dergimiz son 4 sayısına girdi...” tweet’ini görünce uzun zamandır doğru dürüst bir mizah dergisi okumadığımı fark ettim. Sosyal medyadan Yiğit Özgür karikatürlerine aşinayım, çok da gülüyorum. Umut Sarıkaya’nın ‘tek kişilik dev dergisi’ Naber’i takdir ediyorum. Ama artık bir mizah dergisi müdavimi değilim. Hangi gün çıktıklarını bile bilmiyorum mesela.

“Bu yaşla ilgili bir şey mi acaba?” diye düşündüm önce...

Ama mizah dergilerinin satış rakamları konunun yaşla ilgisi olmadığını ortaya koyuyor.

Korkarım sadece ben değil birçoğumuz artık ‘kahkahanın bizden yana’ olması için bir çaba göstermiyoruz! Dergilerdeki karikatürlerin ‘komik’ olmaması, karikatüristlerin sadece kapağa yüklenip içeriyi boşlaması falan bir yana, sanırım bizi güldüren şeylerin peşinden koşmayı bıraktık...

Ekranlarda doğru dürüst bir komedi dizisi yok uzun süredir. Oysa mafya dizileri, sonu gelmeyen ağlak melodramlar cirit atıyor.

Mizah dergileri kapanırken, ‘mazi kalbimde yaradır’ kabilinde ‘mezar taşını’ andıran kapaklarıyla her ay bizi hüzünlere gark eden ‘edebiyatımsı’ dergiler satış rekorları kırıyor.

‘GÜLMEK KORKUYU ÖLDÜRÜR’

Tanpınar haklıymış; saadeti, neşeyi, mutluluğu ilk fırsatta sırtımızdan atılacak bir yük gibi görürken, hüznü ve acıyı bağrımıza basıyor, yüzümüze gözümüze sürüyoruz resmen.

Hayat denen bu kumarda paramızı gülmeye değil ağlamaya basıyoruz bile isteye; sonra da “Niye hiç gülemiyorum?” diye ağlıyoruz...

Bilinçli olarak gülmenin büyük bir nimet olduğunu anlamamla -Umberto Eco’nun ‘Gülün Adı’ filmi sayesinde (romanı sonra okudum :)- gülmenin nasıl korkulan bir şey olduğunu fark etmem aynı yıllara denk geliyor. “Gülmek korkuyu öldürür...” diyordu Eco... Sanırım biz gülmekten korkar olduk...

Penguen’i de bu korku öldürüyor bence!

Sinemalarda milyonların izlediği ‘gülmece’ filmlerini ya da sosyal medyadaki caps’leri hatırlatıp “Hadi canım sen de!” diyenler çıkabilir...

Üzgünüm ama onlara sadece gülerim..."