FT: Türkiye'de yeni parti kurmaya kalkan damgalanır

Financial Times yazarı Gardner, 'hükümetin kampanya stratejistlerinden birine' eski cumhurbaşkanı Gül ve eski başbakan Davutoğlu için 'Yeni parti kursalar?' ne olur diye sordu. Aldığı yanıt, "Gülenci olarak damgalanır ve hapse atılırlar" oldu.

Google Haberlere Abone ol

 DUVAR - Financial Times gazetesi, Türkiye'de 16 Nisan'da düzenlenecek anayasa referandumunu masaya yatırdı. Gazetenin dış politika editörü David Gardner'ın makalesinde, eski AK Parti üyelerinin niçin yeni bir parti kurmadığını ele aldığı bölüm dikkat çekti.

Gardner, eski cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eski başbakan Ahmet Davutoğlu'nun AK Parti için 'potansiyel muhalifler' olduğunu fakat parti kurmaları halinde 'Gülenci olarak damgalanıp hapse atılacaklarını' yazdı. Gardner, bu iddiayı 'hükümetin kampanya stratejistlerinden birine' dayandırdı.

'GÜL VE DAVUTOĞLU NEDEN PARTİ KURMUYOR?'

Makaledeki tam ifadeler şöyle: "Hükümetin kampanya stratejistlerinden birine, eğer onların veya Erdoğan tarafından kenara itilen diğer eski AKP ağır toplarının rakip bir parti kurması halinde ne olacağını sorduğumuzda, gözünü kırpmadan yanıt veriyor: "Tek bir hamle bile yaparlarsa Gülenci olarak damgalanır ve hapse atılırlar."

İngiliz yazar, üç hafta öncesine dek anketler nedeniyle AK Parti'de panik yaşandığını ancak Cumnurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın sahaya inmesiyle durumun değiştiğini de yazdı. Gardner'ın bir diğer yorumu da, referandumdan 'evet' çıkması halinde Türkiye'nin AB'yle üyelik müzakerelerinin tamamen rafa kalkması gerekeceği yönünde.


Makalenin tercümesi şöyle:

'DENETLENMEDEN YÖNETECEK BİR BAŞKAN'

"Recep Tayyip Erdoğan için ufukta daha fazla yetki görünüyor. Derinden bölünmüş bir Türkiye pazar günü, onu gerçek bir kuvvetler ayrılığı tarafından denetlenmeden yöneten bir başkan yapıp yapmamayı oylayacak.

Osmanlı İmparatorluğu'nun kalıntılarından modern Türkiye'yi yaratan Mustafa Kemal Atatürk'ten bu yana ülkenin en güçlü lideri olan Erdoğan, geçen temmuzdaki başarısız darbe girişiminden bu yana ülkeyi OHAL çerçevesinde kararnamelerle yönetiyor. Pazar günkü referandum, cumhurbaşkanını mahkemeler karşısında dokunulmaz kılarak ve parlamento karşısındaki hesap verme zorunluluğunu kaldırarak bu fiili durumu yasal hale getirmeyi amaçlıyor. Erdoğan'ın destekçileri, Türkiye'yi tökezleyen bir ekonomiden çeşitli terör saldırılarına uzanan sayısız sorundan sadece güçlü bir başkanın kurtaracağını ve büyük bir ülke olma yoluna sokacağını söylüyor.

'TÜRKLERİ TEK TİPLEŞTİRMEK ZOR AMA...'

Erdoğan kazanırsa -ki 2002'den bu yana başbakanlık veya cumhurbaşkanlığı için girdiği her seçimi kazandı- Türkiye'de çoğulculuk son bulmayacak. Türkler son derece çeşitlilik içeren bir toplum ve Erdoğan kadar otoriter bir figür ile yeni-İslamcı partisi AKP bile onları tek tipleştiremez. Fakat koltuklarından kalkma ihtimalini çok aza indirebilirler. Bu zaten, bölünmüş ve baskı altındaki muhalefetin dağınıklığı göz önünde bulundurulduğunda düşük bir ihtimal.

'ÜÇ HAFTA ÖNCEYE KADAR AKP'DE PANİK VARDI'

Bununla birlikte, daha üç hafta öncesine kadar AKP saflarında panik vardı. Zira anketler, Türklerin yarısının veya yarısından fazlasının tek adam yönetimi desteklemeye isteksiz olduğunu gösteriyordu. İktidar partisinin iç anketleri, bu durumun Erdoğan sahaya inip kampanyayı şaha kaldırmasından sonra değiştiğini ortaya koyuyor. Kendisine böylesine hayran olan kitleleri böylesine olağandışı biçimde etkileyebilen bir başka siyasetçiyi tahayyül etmek zor.

'HAYIRCILAR TERÖRİST DEĞİL, TERÖRİSTLER HAYIRCI'

Fakat Erdoğan henüz o noktada değil. Söz gelimi, Türk milliyetçilerinden ve azınlıktaki Kürtlerden oy toplaması gerekiyor: İkisi de ona güvenmeyen, birbirine zıt gruplar. Hükümet kirli bir oyundan da geri durmuyor.

Temalardan biri, 'hayırcı'ları 'terörist'lerle bağlantılandırmak: AKP'nin geçen yılki darbenin beyni olduğunu söylediği eski müttefiki, ABD'de yaşayan imam Fethullah Gülen; AKP'nin parlamento çoğunluğunu 2015'te kısa süreliğine kaybetmesi sonrası Ankara'nın 30 yıllık savaşı yeniden başlattığı PKK; ve bir dizi öldürücü bombalı saldırıya rağmen resmi risk değerlendirmesinde sonuncu ve muhtemelen en önemsiz görülen IŞİD.

Cumhurbaşkanının kampanya şefi Mustafa Şentop, fazla saklamadığı bir gülümsemeyle "Hayır verenlerin terörist olduğunu söylemiyoruz. Bütün terörist grupların da 'hayır' dediğini söylüyoruz" diyor.

'EVET ÇIKARSA, BUNU HAK EDİYORUZ DEMEKTİR...'

Erdoğan kazanırsa, 2029'a kadar görevde kalabilecek. Yargı üzerinde kontrol sahibi olacak, başbakandan kurtulacak ve bütün bakanları atayacak. Aynı zamanda parti lideri olacak, kendisini denetleme yetkisini kaybedecek olan parlamentoyu feshedebilecek. Önde gelen bir liberal, "Eğer Türkler neyin gelmekte olduğunu göremiyorsa, korkarım ki bunu hak ediyoruz" diyor.

Risk altındaki şeyler gerçekten de çok fazla. Bütün dış politika Erdoğan'ın hırslarına boyun eğmiş durumda. Geçen ay, Almanya ve Hollanda liderlerine 'Nazi' diyerek Avrupa'yla geriye kalan kırılgan köprülerin hepsini yaktı. Şimdi cumhurbaşkanı, Türkiye'nin AB üyeliği için uzun zamandır süren arayışının terk edilip edilmemesi konusunda yeni bir halk oylaması öneriyor.

'AB ÜYELİĞİ RAFA KALKACAK'

Erdoğan'ın Türkiye'sinin AB'ye uygun bir üye olduğuna dair kurmaca hikâyeyi sürdürmek zor olacak. Almanya'nın ve sonrasında da Fransa'nın Türkiye'yle katılım görüşmelerinin başladığı 2005'ten kısa süre sonra Hristiyan Avrupa kalelerinin açılıp kapanan köprüsünü kaldırdığı doğru. Fakat Erdoğan da AB'nin siyasi gözetimini bir kenara atıp reform yolunu kendi amacı için kullanmaktan son derece memnun oldu.

Darbe sonrası tasfiyelerde akademisyen ve öğretmenleri, yargıçlar ve gazetecileri, askerleri, memurları ve milletvekillerini hedef alan, 100 binden fazla kişiyi hapse atan ve hükümetle muhalefet arasında herhangi bir uzlaşma şansını yok eden Türkiye, artık AB kriterleri açısından üyeliğe uygun değil. AKP, iç muhalefeti bastırmaya hazır.

'GÜL VE DAVUTOĞLU PARTİ KURAMAZ'

Fakat bir mazereti de var. Eğer Gülen hareketi devlete, özellikle de ordu ve yargıya hükümetin öne sürdüğü boyutlarda sızdıysa, bu ancak hükümet ve iktidar partisinin en tepelerinde işbirliğiyle mümkün olabilir. Bu, eski cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Erdoğan'ın geçen yıl kovduğu eski başbakan Ahmet Davutoğlu gibi tartışmalı ve sesleri bastırılmış potansiyel muhalifleri tehdit etmek için güçlü bir sopa. Hükümetin kampanya stratejistlerinden birine, eğer onların veya Erdoğan tarafından kenara itilen diğer eski AKP ağır toplarının rakip bir parti kurması halinde ne olacağını sorduğumuzda, gözünü kırpmadan yanıt veriyor: "Tek bir hamle bile yaparlarsa Gülenci olarak damgalanır ve hapse atılırlar."

MAKALENİN İNGİLİZCE ORİJİNALİ