KCK davası: 'İyi şeyler olacak'tan FETÖ'ye

Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “İyi şeyler olacak" diyerek yeni bir dönemin işaretini vermişti. Habur, Oslo, Öcalan'ın ateşkes çağrısı beklentileri yükseltirken, Kürt siyasetçiler elleri kelepçeli adliyenin önüne dizildi. Sonra tutuklamalar ve 8 yıl devam eden yargılama süreci... KCK Ana Davası'nda bugün karar bekleniyor...

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - KCK Ana Davası'ında bugün karar çıkması bekleniyor. 8 yıl önce başlatılan soruşturma sonunda açılan davada bugünü kadar neler yaşandı? Operasyonun başladığı tarihte siyasi süreç nasıl ilerliyordu? Duruşmalarda neler oldu? Bu ve benzer sorular, Kürt sorununun çözümü konusunda alınan mesafeyi, geri atılan adımları görmek açısından da önemli.

SİYASİ ORTAM

Davanın sanıklarından insan hakları savunucusu avukat Muharrem Erbey, KCK Ana Davası’nın Kürtlerin toplu olarak yargılandığı 3'üncü dava olarak nitelendirmişti. Erbey, diğer iki davanın Seyh Said Davası ile 12 Eylül davası olduğunu belirtmişti.

KCK Ana Davası’ndan 156 Kürt siyasetçi, hukukçu, gazeteci, insan hakları savunucusu ve sivil toplum örgütü temsilcisi yargılanıyor. Ancak operasyonlar sırasında yüzlerce insan gözaltına alınmış, daha sonra serbest bırakılmıştı.

Operasyonlar başlamadan önce ise Türkiye’de, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün değimiyle, “İyi şeyler olacak" beklentisi hakimdi. Denilebilir ki Türkiye, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümünün konuşulup tartışılabileceği bir ortama hazırlanıyordu.

YEREL SEÇİMLER VE ÖCALAN'IN ÇAĞRISI

Operasyonlardan önce Demokratik Toplum Partisi (DTP), 27 Mart 2009 yerel seçimlerinde büyük başarı kazanmıştı. İmralı Adası’nda tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan, bu süreçte tek taraflı bir ateşkes çağrısında bulundu. KCK, 13 Nisan 2009’dan geçerli olmak üzere 1 Haziran’a kadar tek taraflı ateşkes kararı aldığını açıkladı.

Kışanak 'FETÖ'yü anlattı: KCK operasyonlarından başlanmalıKışanak 'FETÖ'yü anlattı: KCK operasyonlarından başlanmalı

Bu sırada AK Parti hükümetinden de olumlu hamleler gelmeye başladı. Hükümetin “Kürt açılımı” diye adlandırılan bir proje başlattığını duyurması, Kürt sorununun daha sesli bir şekilde tartışılmaya başlanmasına olanak sağladı. Televizyon ve gazeteler Kürt sorunu nasıl çözülür konulu haberlere yer vermeye başladı.

Aynı dönemde devlet ile KCK heyeti arasında Oslo’da görüşmelere başlandı. Daha sonra kimi ayrıntıları ortaya çıkan Oslo görüşmelerinden anlaşılan o ki, iki taraf da sorunun çözümü için önemli adımlar atma hazırlığı içindeydi.

DİYARBAKIR'DA BAŞLADI

Bir tarafta bu gelişmeler yaşanırken diğer bir taraftan ise 14 Nisan 2009’da Diyarbakır’da KCK Operasyonu gerçekleşti. Diyarbakır’da başlayan operasyonlar sırasında 72 siyasetçi gözaltına alındı, mahkemeye sevk edilen siyasetçilerden 52’si tutuklandı.

17 Haziran, 11 Eylül ile 25 Aralık 2009 tarihlerinde “KCK” adı altında yapılan 4 ayrı operasyonda aralarında Kürt siyasetçiler, insan hakları savunucuları, STK temsilcileri, gazeteciler ve avukatların bulunduğu 151 kişi gözaltına alındı, 103’ü tutuklandı.

Operasyonun, 2007 yılında yapılan bir ihbarla başlayan soruşturmanın sonucunda gerçekleştiği duyuruldu. Savunma yapan avukatlar, her fırsatta, söz konusu ihbarın bir düzmece olduğunu ve operasyonun Kürt sorununun barışçıl yoldan çözümü önünde engel olduğunu dile getirdiler.

'ATEŞKESİ ÖNLEMEK İÇİN' İDDİASI

Ateşkesini ilanından bir gün sonra Kürt siyasetçilere yönelik başlatılan operasyon, ateşkesin bitirilmesini hedeflediği ve bu amaçla gerçekleştirildiği dile getirildi. Çünkü DTP’nin binaları, yerel yönetim büroları, siyasi faaliyetler, toplantılar, telefon görüşmeleri dinlenerek kayıt altına alınmış; DTP ve Barıi ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) tüm siyasal faaliyetleri ceza soruşturmalarının hedefi haline getirilmişti. Yoğun operasyonlar, siyaset yapmaya çalışan Kürtlerin önünü tıkamaya başlamıştı.

GÖRÜŞMELER DEVAM ETTİ

Devletin içinde Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesinden yana olmayaN bir gücün varlığını dile getiren kesimler çok da haksız sayılmazdı. Çünkü tek taraflı ilan edilen ateşkesin süresinin, 1 Haziran’dan 15 Temmuz’a kadar uzatıldığı duyurulmuşken KCK operasyonları da devam ediyordu. Diyarbakır merkezli 11 ve 17 Haziran’da başlatılan operasyonlarda DTP’li yöneticiler ile seçilmişlerin de aralarında bulunduğu 18 kişi tutuklandı.

ÖCALAN'IN YOL HARİTASI

Buna rağmen 15 Temmuz’da süresi dolan ateşkes, 1 Eylül’e kadar ertelendi. Hükümet adına sürecin koordinatörlüğünü yürüten dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay, “açılım sürecinin” olumlu gittiği yönünde açıklamalar yaptı. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, KCK operasyonlarıyla üye ve yöneticileri tutuklanan DTP’nin Eş Genel Başkanı Ahmet Türk ile 5 Ağustos 2009’da görüştü. Ardından PKK Lideri Abdullah Öcalan, Kürt sorununun çözümünü 10 temel ilke başlığında topladığı 156 sayfalık 'Yol Haritası'nı 15 Ağustos’ta devlete sundu. KCK'nin ateşkesi 1 Eylül’e kadar uzatma kararı alması ardından 11 Eylül’de KCK operasyonunun 3’üncü dalgası başlatıldı. Operasyonda belediye başkanları ve il genel meclisi üyelerinin de aralarında bulunduğu 19 kişi gözaltına alınırken, 10’u tutuklandı.

Bir tarafta görüşmeler yapılırken diğer tarafta KCK adı altında Kürt siyasetçilere yönelik gözaltı ve tutuklama operasyonları, sürece olan güvensizliği, hükümetin çözüm konusundaki samimiyetini sorgulanmasını da beraberinde getirdi.

ÇÖZÜM SÜRECİNE FOTOĞRAFLA CEVAP

Bir yandan görüşmeler devam ediyordu, öte yandan Kürt siyasetçilere yönelik gözaltı ve tutuklamalar. Öcalan, bu noktada bir kez daha devreye girdi ve demokratik siyasette ciddi bir tıkanma yaşandığını belirtti ve sürecin önünün açılması için Barış Grupları’nın Türkiye’ye gelmesi çağrısında bulundu. Öcalan’ın çağrısı karşılık buldu ve 19 Ekim 2009’da, Kandil ve Maxmur Mülteci Kampı’ndan 4’ü çocuk 34 kişiden oluşan Barış ve Demokratik Çözüm Grubu, Silopi’deki Habur Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye giriş yaptı. “Habur süreci” olarak adlandırılan gelişmeyi önce olumlu karşılayan hükümet, daha sonra bu tavrını değiştirdi. Bunun üzerine Avrupa’dan gelmesi beklenen Barış Grubu, hazırlıklar tamamlanmış olmasına rağmen, Türkiye’ye gelmekten vazgeçti. Habur’dan Türkiye’ye girenler ise tutuklanarak, ağır cezalara çarptırıldı.

9 İLDE EŞZAMANLI OPERASYON

Aralık ayında ise süreci tamamen bitirmeye yönelik geniş kapsamlı bir operasyon daha gerçekleşti.

Diyarbakır başta olmak üzere İstanbul, Ankara, Siirt, Van, Şırnak, Batman, Şanlıurfa ve Mardin olmak üzere 9 ilde 25 Aralık’ta eş zamanlı operasyonlar düzenlendi. Operasyonda 10 DTP’li belediye başkanı olmak üzere toplam 76 siyasetçi gözaltına alındı. Aralarında DTK Eş Başkanı Hatip Dicle, 7 belediye başkanının da bulunduğu 23 kişi tutuklandı.

Bu operasyonda gözaltına alınan siyasetçilerin Diyarbakır Adliyesi’ne getirilip tek sıra halinde dizilerek, elleri kelepçeli bir şekilde fotoğraflarının çekilmesi tartışmalara neden oldu. Bu fotoğraf karesi davanın sembolü haline geldi. Gelen tepkiler üzerine İçişleri Bakanlığı, bu fotoğrafı çekenler hakkında soruşturma başlattığını açıkladı. Ancak bu soruşturmanın açılıp açılmadığı konusunda avukatlar herhangi bir bilgi veya belgeye ulaşamadı.

7 BİN 500 SAYFALIK İDDİANAME

Davanın iddianamesi, dönemin özel yetkili Cumhuriyet Savcısı İsmail Aksoy tarafından 7 ayda hazırlandı. Savcı, 7 bin 578 sayfalık iddianamede, 12 BDP’li belediye başkanı, 2 İl Genel Meclisi Başkanı ve 2 belediye meclis üyesi için 36,5 yıla kadar hapis istedi. 11 kişi hakkında ise “Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak” suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet; diğer 124 sanık için de 5 ile 15 yıl arasında değişen hapis cezaları istendi. Yaklaşık 500 klasör ve 7 bin 500 sayfalık iddianameden oluşan dava dosyasının tamamına yakını ortam dinlemeleri, tape kayıtları, telefon dinlenmeleri ve gizli tanık ifadelerden oluşuyordu. Davanın iddianamesi Özel Yetkili Diyarbakır 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi.

TAPELER VE KÜRTÇE YASAĞI

Türkiye tarihinin en önemli davalarından biri olan KCK Ana Davası’nın yargılama süreci de tartışmalı oldu.

Diyarbakır 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde 18 Ekim 2010 tarihinde başlayan dava için, sanık sayısının çokluğu nedeniyle, yeni bir mahkeme salonu inşa edildi.

Delillerin neredeyse tamamı ortam dinlemesi, gizli tanık ve telefon tapelerinden oluşuyordu. Bunları okumak zaman alıyordu, ayrıca davayla hiçbir ilgisinin olmaması, mahkeme heyeti ile avukatlar arasında zaman zaman tartışmalara neden olduğu gibi, gülüşmelere de neden oluyordu.

Mahkemendeki en önemli meselelerden biri ise, Kürt siyasetçilerin Kürtçe savunma yapmak istemesi oldu. Mahkeme heyeti Kürtçe savunma yapılmasını kabul etmeyince, sanıklar ve avukatlar mahkeme salonunu terk etti. mahkeme avukatlar hakkında suç duyurusunda bulundu ve 103 avukat hakkında soruşturma açıldı.

FETHULLAH GÜLEN'DEN 'KÜRTÇE' TALEBİNE TEPKİ

Bu sırada Kürtçe yasağına ilişkin Fetullah Gülen de yorumda bulunmuştu. Gülen’in konuyla ilgili söyledikleri, “FETÖ Çatı Davası’nda da yer aldı. Gülen, kısaca, şöyle demişti: “Bunlara Kürtçe savunma hakkı verilse daha arkasını isterler.”

Mahkemenin Kürtçe karşısında aldığı tutum tepkilere neden oldu. Mahkemenin Kürtçe savunmalar için “bilinmeyen bir dil” ifadesini kullanması uzun süre tartışma konusu oldu. Sanıklar, Kürtçe savunmanın önündeki engeli protesto etmek amacıyla ifade vermedi.

Kürtçe savunmanın kabul edildiği 2013 yılına kadar sanıklar ifade vermedi.

5 YIL TUTUKLU YARGILANDILAR

Kürt siyasetçilerin tutukluluk halleri devam ederken genel seçimler yapıldı. BDP’den Şırnak milletvekili seçilen Selma Irmak, 2013 yılında serbest bırakıldı. Anayasa Mahkemesi’nin tutukluluk süresini 5 yılla sınırlandıran kararının ardından, yaklaşık 5 yıldır tutuklu yargılanan sanıklar, 2014 yılında serbest bırakıldı. Serbest bırakılanlar arasında, 5 yılda ifade verme şansı bulamayan sanıklar da vardı.

Bu sırada özel yetkili mahkemeler kapatıldı. Dava, Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devredildi.

MÜTALAA 6 YILDA HAZIRLANDI

Savcının mütalaayı açıklaması, 6 yıl sürdü. Esas hakkında hazırlanan 675 sayfalık mütalaayı 30 Nisan 2016’da açıklayan savcı, 145 kişi hakkında “Örgüt yöneticiliği”, “Örgüte üye olmak”, örgüte yardım etmek” ve “Örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla 5’er yıldan 22,5’er yıla kadar hapis cezası istedi. Savcı, 11 kişi hakkında ise beraat istedi.

Mütalaada, DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek hakkında “Örgüt yöneticiliği” iddiasıyla 22,5 yıla kadar hapsi istendi. DTK Eş Başkanları Hatip Dicle ve Leyla Güven, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı ile Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş başkanı Ahmet Türk’e “Örgüte üye olmak” ve “Örgüt propagandası yapmak” suçlarından 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Savcı, mütalaada Kürt siyasetçiler hakkında toplam 2 bin 400 yıla kadar hapis cezası istedi.

Savcı, mütalaada davada firari olan ve haklarında yakalama kararı çıkarılan Nurettin Demirtaş, Hüseyin Zorlu, Fikriye Aktaş, Müzeyyen Güneş, Nadire Nergiz, Mesude Şahin, Kenan Ayas, Gülabi Dere, Özlem Tanrıkulu, Hamit Aslan, Nesrin Deniz, Remzi Kartal, Sabri Ok, Mustafa Sarıkaya, Şükran Aydın, Mehmet Ermiş, Mehmet Duman, Gülistan Aksoy, Gülay Calap, Fatma Kaşan, Ünal Ahmet Çelen ve Erkan Pişkin hakkındaki dava dosyasının ayrılmasını istedi.

Savcı ayrıca mütalaada, yargılama sırasında milletvekili olan, dokunulmazlıkların kaldırılması için haklarında fezleke düzenlenerek Meclise gönderilen HDP milletvekilleri Nadir Yıldırım, Alican Önlü, Dirayet Taşdemir, Besime Konca, Selma Irmak, Ahmet Yıldırım, Osman Baydemir ve Çağlar Demirel hakkında açılan davanın ayrılmasını talep etti. Bunun üzerine yargılamayı yapan mahkeme, davanın sürüncemede kalmaması için, 8 milletvekili ve 22 firari sanığın dosyasının ayrılarak başka bir esas numarasına kaydedilmesine karar verdi. Ayırma kararı ile birlikte davada yargılanan Kürt siyasetçi sayısı 156’ya düştü.

Milletvekili ve firari sanıkların yargılaması Diyarbakır 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor.

15 TEMMUZ SONRASI HAKİM VE SAVCILARA İHRAÇ

15 Temmuz darbe girişiminden sonra KCK Ana Davası’na bakan hakim ve savcıların tamamı, FETÖ davası nedeniyle meslekten ihraç edildi. Soruşturmayı yürüten ve 15 Temmuz’dan sonra ihraç edilen, tutuklanan polislerin sayısı ise bilinmiyor.

Meslekten ihraç edilen 9’u savcı 12’si hâkim olmak üzere 21 kişi hakkında “FETÖ/PDY” üyesi oldukları iddiasıyla başlatılan soruşturmada bazı hakim ve savcılar gözaltına alınıp tutuklandı.

KCK hakimi fındık bahçesinde yakalandıKCK hakimi fındık bahçesinde yakalandı

Davanın soruşturmasında yer alan ve HSYK tarafından “FETÖ/PDY” üyesi oldukları gerekçesiyle ihraç edilen savcılar: Ahmet Karaca, Ergün Tokgöz, Yakup Yar, Adem Özcan, Levent Kaya, İbrahim Baytekin, Mehmet Şahin, (iddianamenin altında imzası olan) İsmail Aksoy ve (davanın esası hakkında mütalaayı hazırlayan) Zeynal Abidin Ulu.

HSYK tarafından “FETÖ/PDY” üyesi oldukları gerekçesiyle ihraç edilen hakimler: KCK Dava’sında soruşturma aşamasında yakalama ve el koyma kararı veren, davanın yargılamasının yapıldığı mahkemenin başkanlığını ve üyeliğini yapan Menderes Yılmaz, Bekir Soytürk, Ömer Yıldırım, Ömer Sevgiliocak, İsmail Gözükara, Suna Yeşil Küçük, Mustafa Akgül, Mehmet Erdoğan, Ömer Adil Küçük, Hakan Dede, Ahmet Yıldızeli ve İbrahim Özbek.

Savcı ve hakimler açığa alındı: KCK davası ne olacak?Savcı ve hakimler açığa alındı: KCK davası ne olacak?

'KÜRT SORUNUN ÇÖZÜMÜNÜ ENGELLEMEYE YÖNELİK KUMPAS'

KCK ana Davası’ndan yargılanan sanıklar, 26 Mart’ta son defa hakim karşısında çıktılar ve savunmaları istendi. Mahkeme salonunda hazır bulunan sanıkların tümü, davanın siyasi olduğunu, kumpas olduğunu, Kürt sorununun barışçıl yöntemlerle çözülmesinin engellenmek istendiğini dile getirdiler. Sanıklar, önceki ifadelerinin geçerli olduğunu da ifade ettiler.

Sanık avukatları adına 90 sayfalık savunma yapan avukat Cihan aydın ise müvekkillerinin beraatını ve haklarında soruşturma yapan polis, savcı ve hakimlerin soruşturulması gerektiğini savundu.

Duruşmada söz alan Diyarbakır Barosu eski başkanı Mehmet Emin Aktar ise, mahkeme heyetine, “Bu davada hangi yönden karar verirseniz verin tarihe geçeceksiniz” dedi. Davayı yürüten hakim ve savcıların FETÖ davası nedeniyle ihraç edildiğini anlatan Aktar, Ergenekon ve Balyoz davalarına da değinerek, “Kumpas olduğu için düşürülen Askeri Casusluk, Ergenekon, Balyoz ve Şike davaları ayrı bir karar, KCK Ana Davası için ayrı bir karar verilemez. İzmir ve İstanbul’daki bir dava için ayrı buradaki dava için ayrı bir karar verilemez. Bu olursa o zaman Kürde ayrı hukuk, Türk’e ayrı hukuk olur. Mahkemeniz bununla karşı karşıya. Eğer bunu yaparsanız bu çifte standart olur. Diğer davalarda ne karar verilmişse bu dava da aynı karar verilmeli. Hukuka aykırı bir şekilde elde edilen deliller üzerinden hukuku inşa edemeyiz” dedi.

KCK davasında cezalar açıklandıKCK davasında cezalar açıklandı

Etiketler dava karar KCK ana