Tutuklu modacı Şansal: Adaletsizlik daha da kötü

CHP İzmir Milletvekili Sertel, Silivri'ye giderek Cumhuriyet gazetesi çalışanlarını, modacı Barbaros Şansal ve müzisyen Atilla Taş’ı ziyaret etti. Barbaros, Sertel'e "Cürüm kötüdür; adaletsizlik daha da kötüdür" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - CHP İzmir Milletvekili Atilla Sertel, tutuklu Cumhuriyet gazetesi çalışanlarını, modacı Barbaros Şansal ve müzisyen Atilla Taş’ı ziyaret etti. CHP'li vekil ziyaretini şu sözlerle anlattı: Her ay, bazen ayda iki kez buluştuğumuz Silivri zindanlarının yolundayız. Cezaevine girince tüm tutuklularla ayrı ayrı görüşeceğimiz gibi, Tuncay ile ikimizi de ayırıyorlar.

Cumhuriyet’in haberine göre, Sertel modacı Şansal’ın Silivri Cezaevi’ne ilk geldiğinde sözlü olarak saldırılara maruz kaldığını belirtti. Ahmet Şık ise "Yarın RETÖ davası olursa ben yine tutuklanır buraya getirilirim" dedi.

Sertel, Şansal’ın görüşmede söylediklerini de aktardı: “Cürüm kötüdür; adaletsizlik daha da kötüdür. Rahmetli Özdemir Sabancı’nın katil zanlısıyla yan yana hücrelerdeyiz. Ben Sevda Sabancı’nın terzisiyim ve Sabancı’nın katiliyle yan yana hücredeyim. Buraya ilk geldiğimde sözlü olarak saldırılara uğradım. Pek çok kötü sözü yan yana koyup söylediler. Ancak şunu bilsinler ki beni yıldıramazlar, sindiremezler.”

Sertel'in görüştüğü diğer isimler de şu mesajları verdiler.

KADRİ GÜRSEL

Kadri Gürsel’in tek isteği var, iddianamenin bir an önce hazırlanması ve yargı önüne çıkmak: “Hukuk ve demokrasi mücadelesi beni burada hep aynı şeyi söylemeye mecbur ediyor. Sayın savcı, hakkımızdaki iddianameyi bir an önce yazın ve maruz bırakıldığımız yargısız infaza son verin. Varsa delillerinizle mahkemede hesaplaşalım.”

MUSA KART

“Dönemin Ankara Valisi Nevzat Tandoğan demişti ya, ‘Bu ülkeye komünizm gelecekse onu da biz getiririz.’ Bugün de benzeri söyleniyor. Karikatürcüleri atın içeriye, mizah yapılacaksa biz yaparız. Yapıyorlar da. Baksanıza referandumda ‘Hayır’ diyecek herkesi terör ile irtibatlandırdılar. Bu kadarı mizahçıların da, karikatüristlerin de hayal gücünü aşar diyorum.”

TURHAN GÜNAY

Sertel, Turhan Günay'la görüşmesini şöyle anlatıyor: Silivri’de bulunan kitap sayısını artırmanın telaşı içinde. Yazarlara, kitabevlerine çok teşekkür ediyor, bir de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na. Her grup toplantısında ayrımsız ve ötekileştirmeden basın ve ifade özgürlüğüne sahip çıkmasını ve tutuklu gazeteciler sorununu gündeme getirdiği için teşekkür ediyor. Silivri’de 1745 kitap bulunuyormuş, bunun 1700’ü din kitabı... Şu anda kitap sayısı 3 bin 600’e ulaşmış. Kitabevlerinden kitap akıyor Silivri’ye.

BÜLENT UTKU

Bülent Utku cezaevinde yasakların ağırlaştırılmasından söz ediyor. Kendileri mektup yazamadığı gibi, gelen mektupların da kendilerine verilmediğini anlatıyor. Avukatlığı süresince böyle bir durumun ilk kez yaşandığını, hukukçuların tutukluları haftada bir kez ve yalnızca bir saat ziyaret edebildiğini vurguluyor. “12 Eylül koşullarında bile mektup yasağı uygulanmamıştı” diyor. Utku’nun diğer dile getirdiği durum iddianamenin hazırlanması sırasında geçen sürenin yargısız infaz olarak değerlendirildiğini söylüyor.

AHMET ŞIK

Ahmet Şık, kendi durumunu çarpıcı bir cümle ile özetleyiverdi: “Önce Fethullah Gülen örgütünce basılmayan bir kitap nedeniyle derdest edildim ve bir yıl burada hücrede tutuldum. Şimdi de bunlar beni FETÖ, PKK ve DHKP-C üyesi olduğum gerekçesiyle tutukladılar. Yarın RETÖ davası olursa ben yine tutuklanır buraya getirilirim.” Ahmet Şık, Türkiye’den umutlu ancak bir tehlikeye işaret ediyor, “Evet çıkması için Türkiye’de her türlü oyun oynanabilir, insanlara her türlü tuzak kurulabilir. Aman azami dikkat” diyor.

AKIN ATALAY

“Bizim üzerimize yıkılan suçun bedelini yatarak ödedik. Beraat edeceğiz ancak ceza verilecek olsa bile fazlasını peşinen yatırdılar. İddianamenin yazılarak önümüze konulmasını istiyoruz. Daha neyi araştırıyorlar, çocukluk yıllarımızı mı araştırıyorlar?”

MURAT SABUNCU

“Yüreğimiz ülkemiz için yanıyor. Kendimizi bir yana bıraktık, ülkemizin haline üzülüyoruz. El Bab’dan gelen her şehit yüreğimizi dağlıyor.”

M. KEMAL GÜNGÖR

“Yaşamımda ilk kez sakal bıraktım, o da zorunluluktan” diyor. Mustafa Kemal, rehin alınmış, FETÖ üyesi olmaktan yargılanan bir savcının kendileri için açacağı “FETÖ’ye yardım ve yataklık” suçundan açacağı davanın iddianamesini beklediklerini söylüyor.

HAKAN KARA

“3 bine yakın yazı yazmışım Cumhuriyet’te. FETÖ ya da başka bir terör örgütünü öven tek yazımı dahi bulamamışlar, dosyaya koyamamışlar. Biz neden buradayız, suçumuz nedir, iddianame ile ortaya koysunlar. Yoksa bizi serbest bıraksınlar. 12 Eylül referandumunda hayır oyu mavi, zarflar şeffaftı. Maviyi zarfa koyanlar tespit ediliyordu, buna rağmen hayır oyu kullandım. Şimdi bu referandumda bizi hayır oyu kullanmaktan mahrum etmesinler. Hayırlısıyla oyumu kullanmak istiyorum.” Kara, bilgisayar dergileri Chip ve PC Net’i takip edemediği için üzgün. “Hadi bilgisayar girmiyor cezaevine, dergileri niye yasak anlayamıyorum” diyor: “Mektup bile alamıyoruz cezaevinde. Bugün 103’üncü günü doldurduk. İddianame hâlâ yok. Bir an önce bu iddianamenin hazırlanmasını ve mahkemeye çıkmayı bekliyoruz. Mahkemeden de ‘Hayırlı’ bir karar çıkmasını bekliyoruz.”

ÖNDER ÇELİK

“Bizim hakkımızda iddianameyi hazırlayacak olan savcı FETÖ üyesi olmaktan müebbet hapis istemi ile yargılanıyor, biz de aynı örgüte yardım ve yataklıktan” diyor Önder Çelik sonra gülerek ekliyor: “Dolayısıyla biz hakkımızda iddianame hazırlayan savcının yardımcılarıyız. Bizi tutuklayan hâkime bu durumu anlattık. Dedi ki, ‘Ama savcı için masumiyet karinesi var, o nedenle savcı tutuksuz yargılanıyor’. Güldük. Savcı, FETÖ’ye üyelikten müebbet hapisle yargılanıyor, tutuksuz, güya biz onun örgütüne yardım ve yataklık yapmışız, tutukluyuz. Aklı olan çıksın işin içinden.”

GÜRAY TEKİN ÖZ

O daha çok televizyon ve gazetelerin vermedikleri haberlerin peşinde: “İddianamede ne olacak ki? Yazılan yazılarımızı koyacaklar, olamayan bir durum kanıtlanabilir mi? Belge yok, bilgi yok. Yargısız bir infaz hüküm sürüyor.”

ATİLLA TAŞ

İlk gelen Atilla Taş oluyor. 27 Mart günü, 25’inci Ağır Ceza’da Çağlayan’da duruşması var. İddianamede, terör örgütüne yardım ve yataklık ettiğine ilişkin kanaat getirildiğine dair bir yorum var. Herhangi bir suçlama yok, delil yok, ancak savcının kanaati var. Atilla Taş, “Onları rahatsız eden attığım tweetlerdi” diyor: “İftiranamelerle dolu iddianamelerle uğraşıyoruz. Kimi ‘kandırıldık’ dedi kurtuldu, kimi kaçtı, kimi suçunu itiraf etti kurtuldu. Bense tweet’lerden suçluyum. Bu da geçer”.

MURAT AKSOY

Murat Aksoy, savunma yazabilme için bilgisayar kullanma izni istemiş dilekçe ile, beklemede. 186 sayfalık iddianamenin, 110 sayfasının FETÖ’nün kuruluş hikâyesi olduğunu, geri kalan kısmının da gazete yazıları ve tweet’lerden oluştuğunu söylüyor. Tam 5.5 ay sonra yazılan iddianamenin bir iki günde kaleme alınabileceği görüşünde Murat Aksoy: “Cumhuriyet gazetesinin tutukluları için de iddianame hazır. Ahmet Şık için de. Ancak talimat bekleniyor. Bizim iddianamemizde polis sorgusunda ne varsa o yazılı. O zaman 5.5 ay niye bekletildi. Bu ülkede yargısız infaz sürüyor.”

Aksoy mesaj göndermeyi de ihmal etmedi:“Türkiye’nin iyi ve yürekli insanları, hepinize merhaba. 162 günü geride bıraktık ve iyiyim. Daha iyi olacağım. Siz de Türkiye’ye ve aileme iyi bakın. Türkiye’de, ailem de iyi ve yürekli insanlara emanet. Bu karanlık günler geçecek, çok az kaldı. Burada olmak istemezdim ama hayat işte. Türkiye’yi güzelleştirmek hepimizin elinde. Tüm iyi yürekli insanları Silivri’den kucaklıyorum. Yakın zamanda birbirimize sarılmak dileğiyle.”