'Türkiye kendi korkusuyla kendini esir ediyor'

Kobani protestoları nedeniyle tutuklanan HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, Duvar'a yaptığı son açıklamada Türkiye'nin Suriye politikasını değerlendirdi. Bilgen'e göre Türkiye, Kürtleri tehdit sayarak "Suriye'de kendi elini kolunu bağlıyor."

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 6-8 Ekim Kobani Olayları’na ilişkin yürüttüğü soruşturma kapsamında tutuklandı.

2014 yılında IŞİD'in Kobani'yi kuşatmasına tepki olarak HDP MYK tarafından yapılan sokağa çıkma çağrısında imzası olan Bilgen, aynı zamanda o dönem sosyal medya hesabından paylaştığı mesajlar nedeniyle de suçlanıyor. Çok sayıda kişinin ölümüyle sonuçlanan olayların aydınlatılması için Meclis'te Komisyon kurulması başta olmak üzere birçok çağrısı yanıtsız kalan HDP MYK üyelerinin yargılanması da devam ediyor.

Bu yargılama kapsamında tutuklanan Bilgen, aradan geçen 2 yılda Suriye'deki son durumu Duvar'a değerlendirdi. İlk bölümünü geçen cumartesi yayınladığımız açıklamalarında Bilgen, Türkiye'nin Suriye'de değişen politikalarını ve barış süreci için başlayan Astana görüşmeleriyle ilgili şunları söyledi

ASTANA GÖRÜŞMELERİ: Bir yanlıştan dönülmüş olmasını önemli görüyoruz ama yine yanlış yolda devam ediliyor. Şimdi sünni selefi savaşçıların yanında durmak yerine rejim üzerinde etkili olan Rusya'nın, İran'ın safında yeni dönemi dizayn çabası var. Bunun iki riski var. Birincisi eski ittifakların enkazı önümüze çıkacak. İkincisi de “şimdi düşman kim” sorusu. Suriye'de eğer düşmanınız Esad değil, rejim değilse, tek düşmanınız kalıyor, Kürtler. Bu da başka bir handikap başka bir çıkmaz.

SURİYE'DE BAŞARIYA NASIL ULAŞILIR: Suriye için geçiş dönemi politikasının başarı şansı toplumsal katılımdır. IŞİD ile mücadelede Kürtler en çok bedeli ödeyen, en zor mücadeleyi yürüten aktörler oldu. Onların masada olmasını yadırgamak, onlarsız bir formülü hayata geçirmeye çalışmak akıntıya karşı kürek çekmektir. Suriye'de asıl tehdit neyse o tehdide karşı mücadele eden herkes yeni dönemin kuralları, kurumları belirlenirken söz sahibi olmalıdır, bundan doğalı olamaz. Kimse hakkettiğinden fazlasını istemiyor. Ama Türkiye bunu tehdit gibi algılayarak kendi korkuları ile kendisini esir ediyor. Böylece Suriye'de kendi elini kolunu bağlıyor. Oysa Kürtler ile barış diyalog içinde siyaset yapsa belki iki basamak el yükseltecek, Suriye'de hareket alanı en geniş ülke pozisyonunda yer alacak.

KÜRTLERİN MASADAKİ AVANTAJLARI: Kürtlerin süreci yönetiş biçimleriyle ilgili ciddi avantajları var. Son derece esnek, etnik ayrıcalık istemeyen bir yapı. Bölgesel yönetim modelini de kendi tahakkümleri altında kurgulamıyorlar. Silahlı yapIlar, siyasi mücadele yürütenler içinde de Kürt çoğunluk yok. Bu hatta bazı Kürt çevrelerinde tepkiyle karşılanıyor. Tam da projesiyle tutarlı, tüm Suriye'ye dair bir iddiayı, Suriye'nin toprak bütünlüğünü yeniden ve demokratik biçimde sağlayacak şekilde bir formülü hayata geçiriyor, bu talepte bulunuyorlar. Bölecek bir tutum değil Suriye'yi demokratik bir yapıda devam ettirecek bir tutum öneriyorlar. Bunun karşısında Türkiye ne öneriyor, sadece istemezük...

PKK İLE İŞBİRLİĞİ İDDİALARI: Siz Nusra'yı masaya oturtmaya çalışıp, PYD ilişkilerinden bahsettiğiniz bir politikanın gerçekçi tarafı yok. Tamamen kendi korkularının esiri olmuşlar, tüm dünyayı da o korkuyla esir alacağını sanıyorlar. Herkes çok somut şekilde bölgesel tehdide, bu tehdit karşısında Kürtlerin sergilediği performansa bakıyor. Kadının özgürlüğünü Ortadoğu'da bu kadar etkili şekilde hayata geçiren bir paradigma gelmiş, diğer tarafta bunun karşısında kadını pazarda satan bir anlayışın egemen olma tehlikesi var. Bu bir hak etme meselesidir. Mücadeleyle kazanılanlar dayatmayla masa başında kaybedilen şeyler olamaz. Farklı etnik köken ve inançlardan Suriye halkı eski Suriye'ye geri dönmenin imkansızlığını öğrendi. Bu kadar değerli bir öğrenme sürecini kendi kaprisleriniz korkularınızla teslim alamaz yönetemezsiniz.