Selahattin Demirtaş: Tutuklama kararı vermeseydi, hakim tutuklanacaktı

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in yargılandığı davanın duruşması sona erdi. Tutuklama kararını veren hakimin yerinde olmak istemediğini söyleyen Demirtaş, "Çünkü aksi bir karar verseydi şu an o tutuklu olacaktı" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR-  HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın ve Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in yargılandığı dava İstanbul Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başladı. İlk başta 10.50'de başlaması planlanan duruşma, 13.30'da başladı. Duruşmayı birçok HDP'li milletvekili ve TBMM Başkanvekili Pervin Buldan takip etti. Önder ve Demirtaş'ın savunmalarının ardından dava 7 Nisan'a ertelendi.

Yoğun güvenlik önlemlerin alındığı duruşmaya Selahattin Demirtaş tutuklu olarak bulunduğu Edirne Cezaevi'nden SEGBİS ile bağlandı. Demirtaş'ın avukatlarından Baran Doğan ifadeden önce usule ilişkin beyanlarını sundu. SEGBİS'le ilgili olarak konuşma yapan ve müvekkilinin SEGBİS'e mecbur bırakan bir koşula bağlı kalındığını anlatan Doğan 'Bu durum hukuka aykırıdır' dedi. Doğan ayrıca Demirtaş'ın 'suç işlemek adına örgüt kurmak' suçlamasıyla yargılanmasının kabul edilebilir olmadığını söyleyerek, "Örgüt kurulduğunda müvekkilim 5 yaşındaydı. Dolayısıyla bu iddianameyi yargılama yapmaya elverişli bulmuyorum. Sorgu yapılmadan derhal beraat talep ediyorum" dedi.

DEMİRTAŞ GÜLÜMSETTİ!

Avukatı Baran Doğan'ın görüş beyan etmesinin ardından, Demirtaş konuştu. Demirtaş "Yargılamanın esasına geçersiniz yaptığımız konuşmalarımızın tümünün ifade özgürlüğü açısından uygun olduğunu düşünüyoruz. Anayasanın 83. maddesi özel bir sorumsuzluk halidir ve genel olarak düşünce özgürlüğü kapsamından farklıdır, milletvekili dokunulmazlığı ise başka bir durumdur. 83. maddede yer alan sorumsuzluk başka bir şeydir. Bu madde ile parlamenterlerin söz söylemesi güvence altına alınmıştır. Mecliste bu konuşma yapıldıysa aynı konuşmayı yapmaktan dokunulmazlık kalksa bile anayasanın 83. Maddesindeki sorumsuzluk devam edecektir." diye konuştu.

Demirtaş bu konuşmalarının ardından yanında bulunan avukata gülümseyerek fısıldadığı görüldü. Bu durum salonda gülüşmelere neden oldu.

'BİR VEKİL OLARAK BANA SAYGISIZLIK YAPILDIĞINI DÜŞÜNÜYORUM'

Avukat Baran Doğan'ın görüş beyan etmesinin ardından, Sırrı Süreyya Önder'in ifadesi alındı. Önder savunmasına 'Bu savunma kavramını reddediyorum. Avukatların ve Demirtaş'ın söylediklerine katılıyorum' diyerek başladı.  Önder şöyle devam etti: Teknik olarak belki bir savunma olarak algılanacak ama değerlendirme demek daha doğru olacak. Şu an yasama görevi ile halk tarafından yetkilendirilmiş bir vekil olarak bana saygısızlık yapıldığını düşünüyorum. Fezlekeler, dokunulmazlıklar geçici bir maddeyle kaldırıldı. Şu an karşınızda dokunulmazlığı olan bir vekil olarak bulunuyorum. Yine söylüyorum savunma bağlamında değil. Bu rejim aslında mahkemelerde kurulmuştur, ta İstiklal mahkemelerinden başlayarak sıkı yönetim mahkemeleri olağanüstü yetkilerle doldurulmuştur. Çünkü sistem böyle kurulmuştur. Hep yargının siyasallaştığı söylenilir, siyaset yargılaşmıştır. Müşteki Cafer Özsoy kimdir diye baktım internetten karşıma bir çok şey çıktı.

MÜŞTEKİLER SALONU TERK ETTİ

Önder'in bu ifadelerinin ardından, Müşteki Cafer Özsoy, söz almayarak konuşmaya başladı, Özsoy, 'yargılanan ben miyim o mu?'  diyerek araya girdi. Özsoy duruşma salonundan ayrılmak istediğini söyleyince mahkeme heyeti tutanaklara 'Özsoy'un savunmaya müdahale ettiğini ve ikinci kez söz almadan konuştuğunu için dışarı çıkmak istediğini' tutanaklara yazdırdı. Bunun ardından diğer müşteki de 'Savunma bana ters geldi' diyerek duruşma salonundan ayrıldı. Bunun üzerine ifadesi alınan Önder 'hukuk tekniğine ne kadar uygundur bilmiyorum ama müştekiler gittiğine göre davaya gerek yok diyorum ama yine devam etmek istiyorum" dedi.

'BEYANLARIMIZ SAVUNMA DEĞİL DEĞERLENDİRME OLARAK KABUL EDİLMELİ'

Duruşmada ilk olarak HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, savunma yaptı.

Anayasa'ya eklenen geçici bir madde ile sadece fezlekesi olan vekillerin dokunulmazlığının kaldırıldığını hatırlatan Önder, "Bundan sonraki muhtemel eylemler ve fezlekesi olmayan eylemler için herhangi bir dokunulmazlığın kaldırılması işlemi yapılmadı. Yani ben şu an dokunulmazlığı olan bir milletvekiliyim. Bu sebeple biz ancak bir zaman makinesi yapılması halinde ve dokunulmazlığımızın olmadığı bir döneme girilmesi halinde yargılanabileceğinizi düşünüyoruz. Bu nedenle maksadımız mahkemeye saygısızlık olmamakla birlikte savunma yapmak şeklindeki durumun, bu gayri hukuki durumu kabul anlamına geleceğini düşündüğümüzden beyanlarımızın bir değerlendirme olarak kabulünü talep ediyoruz" şeklinde konuştu.

Müşteki Cafer Özsoy'un Ulusal Parti üyesi olduğunu belirten Önder, "Türk Solu isimli bir dergi ve bu derginin fikirdaşları olan müşteki gibi kişiler benim hakkımda sürekli bu tarzda şikayette bulunmaktadır. Türk Solu dergisi de sürekli Kürtler aleyhine kampanya yürütmektedir. Müştekilerin şikayetlerinin bu nazardan ele alınması gerektiğini düşünüyorum" ifadelerini kullandı.

'POLİS İNCELEMESİNDE SUÇ UNSURU BULUNAMADI'

Polislerin, Newroz eylemlerini incelediğini ve suç unsuru bulunmadığını söyleyen Önder, Sebahat Tuncel hakkında beraat kararı verildiğini hatırlattı.

Sözleri nedeniyle hakkında 20 fezleke hazırlandığını dile getiren Önder, Anayasanın 83. maddesinin muhalefet milletvekilleri için var olduğu savundu. 83. maddenin uygulanması halinde muhalefet milletvekillerinin görev yapamayacağını belirten Önder, savunmasında şunları söyledi:

"Ben Türkmenim, ve sosyalistim. Ben İmralı Heyeti olarak bilinen heyetin temsilcisi olarak devletin resmi veya gayri resmi görevlileriyle 117 kez toplantı yaptım. Önce Abdullah Öcalan ile İmralı'da görüşüyorduk, 4 bakanla görüşüp toplantı yapıyorduk sonra Kandil'le görüşüyorduk. Kandil'in öneri ve itirazlarını devlete iletiyorduk. Üç yıl boyunca neredeyse hiç ölüm olmadı ve ben karayolu ile 187 bin km kat ettim. Bu süreçte Sayın Demirtaş'ın da önemli katkısı oldu. Daha sonra bu süreç sabote edildi."

'POLİSLERİN KATLEDİLMESİYLE İLGİLİ DAVADA SANIK KALMADI'

"2013 yılı Newrozu çok önemli bir konudur. O gün Diyarbakır'da ve Kazlıçeşme'de bildiri okundu. Çözüm süreci Viranşehir'de iki polisin katledilmesi gerekçe gösterilerek sona erdirildi, ancak sonradan bu polisleri katleden kişiler olarak yargılanan kişiler tahliye edildi. Ortada sanık ve dava kalmadı."

'ÇÖZÜM SÜRECİ BİTTİ DAVALAR AÇILDI'

"Newroz Kürtlerin bayramıdır. 1992 yılında Cizre'de Newroz kutlamalarında 92 kişi öldürüldü. Önce devlet Newroz'u reddetti, sonra 'Türklerindir' dedi. Daha sonra Kürtlerin de vardır ama W ile yazılması hali terör örgütünün delilidir gibi uygulamalar yaptı. Çözüm süreci bitti, hakkımızda bu şekilde davalar açıldı. Ayrıca ben iyi bir hatip sayılırım. CD dökümündeki ve iddianamedeki sözler cümle düşüklüğü içeren ifadelerdir. Ben böyle söylememişimdir. Cümlelerin düşüklüğünden bu husus bellidir. Muhtemelen telsiz mikrofonla konuştuğumuz için kağıda geçirilirken bir kısım sözlerim yanlış yazılmış, savunma olarak söylememekle birlikte hakkımdaki iddialara ilişkin değerlendirmelerim bunlardır."

'TARİH BİLE ATILMAYAN VASIFSIZ BİR EVRAK DÜZENLEDİ'

Duruşmaya SEGBİS'le bağlanan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, duruşmaya gelmek istediğini fakat, farklı yerlerde devam eden soruşturmalar nedeniyle katılamadığını söyledi. Demirtaş, Sırrı Süreyya Önder'in savunmasına ve isminin geçtiği kısımlara katıldığı belirtti.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın düzenlediği fezlekeyi "talihsiz bir fezleke" olarak değerlendiren Demirtaş, "Adalet Bakanlığını yazısının 06.06 2014 tarihli olduğunu anlayabiliyorum. Yani Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı fezlekeye tarih bile atmayacak kadar vasıfsız bir evrak düzenleyerek bakanlığa göndermiş. Adalet Bakanlığı şüphelilerin ne şekilde propaganda yaptıkları hususu belirsizdir, diyerek bu fezlekeyi iade etmiş. Bunun üzerine ikinci kez kez fezleke hazırlanmış. İkinci fezlekede de o tarihte milletvekili olmayan Sabahat Tuncel hakkında işlem yapıldığından bakanlık bu hatayı fark ederek ayırma kararı verilip işleme devam etmesi gerektiğinden bahisle fezlekeyi iade etmiş. Bilahare üçüncü bir fezleke hazırlanmış ve bu fezleke işleme alınmış. Esasen yargılandığımız hususta çözüm sürecini bitirmek isteyen kişilerin şikayeti dışında herhangi bir delil yoktur" dedi.

'KONUŞMAM ÇERÇEVESİNDEN KOPARILDI'

İlk fezlekenin davaya konu olan konuşmadan 15 ay sonra açıldığına dikkat çeken Demirtaş, davanın "siyasi saikle" açıldığını savundu.

Konuşmasının ana çerçevesinden koparılarak iddianamede yer aldığını belirten Demirtaş, "Mahkemenizin yargılama yetkisine sahip olduğu muhakkaktır ancak usule uygun şekilde soruşturma ve kovuşturmanın yapılması gerekirdi" diye konuştu.

'HAKİMİN YERİNDE OLMAK İSTEMEZDİM'

Dokunulmazlıkların cumhuriyet savcısının talebiyle değil cumhurbaşkanının baskısıyla kaldırıldığını ifaden eden Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dokunulmazlığımız normal bir usul ile kalksaydı belki Meclis'te kendimizi savunabilecektik. Biz bu usulsüzlük sebebiyle savcılıklara gitmeyi reddettik. Biz 15 milletvekilinin tutuklanacağı yönünde bir haber almıştık. Ancak yurt dışına çıkış yasağımız bulunmadığı halde ülkemizi terk etmedik. 75 gündür tutukluyum bu yargılamanın tarihi geçeceğini düşünüyorum. Keşke yargının bağımsız olduğunu görebilsek. Ancak bizim hakkımızda beraat kararı vermenin zor olduğunu biliyorum. Hakkımızda tutuklama veren hakimin yerinde olmak istemezdim. Çünkü aksi bir karar verseydi şu an o tutuklu olacaktı."

Mahkeme heyeti, savunmaların uzaması nedeniyle, duruşmayı 7 Nisan 2017 tarihine erteledi.