'Çözüm istihbaratta değil nitelikli demokratikleşmede'

Türkiye'deki terör saldırıları son dönemde giderek artıyor ve pek çok insanın yaşamına mal oluyor. Artan saldırıları değerlendiren eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş "Bugünkü şartlarda dahi tek çözümün Türkiye’nin nitelikli demokratikleştirilmesi çerçevesinde ciddi bir proje " diyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR- Türkiye 2016 yılında çok sayıda terör saldırısının hedefi oldu. Düzenlenen saldırılarda çok sayıda kişi hayatını kaybetti veya yaralandı. 2016’nın ardından yeni yıla da Reina katliamıyla başladık, ilerleyen günlerde İzmir Adliyesi’ne yapılan saldırıya tanıklık etti. Hürriyet Gazetesi'nden Cansu Çamlıbel'e konuşan eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş 'içinde bulunduğumuz noktadan çıkışın anahtarı daha iyi istihbaratta değil nitelikli demokratikleşme adımlarında' olduğunu söylüyor. Reina’daki katliamla ilgili ise IŞİD içindeki grupları yabancı istihbarat servislerinin kullanma ihtimaline dikkat çekiyor.

- Herkes şu soruyu soruyor; bu kadar yoğun güvenlik tedbirlerinin alındığı bir ortamda nasıl oluyor da bir kişi taksiyle Reina’ya geliyor, 6 dakikada 39 kişiyi öldürüp kayıplara karışıyor. Bir güvenlikçi gözüyle bu olayı yorumlar mısınız?

Eylemi yapan şahsın Kırgızistan’dan İstanbul’a gelişi, Konya’ya gidişi, Konya’da bazı ailelerle irtibatı sonra İstanbul’daki irtibatları... Bunlara bakınca bu şahıs yalnız kurt değil. Uyuyan hücre değil ancak diğer irtibatta olduğu şahıslar ve ailelerin uyuyan hücre olduğunu söyleyebiliriz. Hâlâ yakalanamadığına göre demek ki planlı bir işbirliğinin, yardımlaşmanın sonucu ortaya çıkan bir eylem. İstanbul’da bu kadar yoğun güvenlik tedbirleri ve istihbarat çalışmalarına rağmen geniş bir yardımlaşma ağı var ve yardımlaşma ağı içinde kendisinin planlı seçtiği hedefe başarılı bir eylemi var. Profesyonel bir yapıyla karşı karşıyayız. Şimdilik bu şahsın IŞİD militanı olduğuna dair kuvvetli şüpheler var. Zaten IŞİD üstlendi ve verdikleri mesajlar var. Fakat IŞİD dışında bir yabancı servis eylemcisi midir şeklinde siyasi şahısların da beyanları ve şüpheleri var.

'ABD YAPTI' PROPAGANDASI TÜRKİYE’Yİ ZORA SOKAR

- ABD’nin Ortadoğu politikasına karşı bir tepki örgütüyse Amerikan istihbaratı yine de IŞİD’i kullanır mı mesela? Hükümete yakın medyaya bakarsak Reina saldırısının arkasında CIA var, hatta İslamcı bir gazete Reina saldırganının fotoğrafını montajlayarak  Obama’ymış gibi bastı.

Tabii burada ABD’nin önderliğindeki koalisyon güçlerinin Türkiye’nin Fırat Kalkanı harekâtını desteklememesi meselesi var. Bu konuda Amerikan sözcülerinin açık beyanları da var. Yine Suriye’de ABD’nin PYD/YPG ile ilişkileri var. PYD/YPG’nin bizim tarafımızdan PKK’nın kendisi olduğunun ifade edilmesi ve bunu bir ulusal tehdit olarak görmemiz var. Hal böyleyken bizim medyamızda ve siyaset platformumuzda Ortadoğu’daki bu bölünme ön plana çıkartılarak ‘Türkiye’yi de bölmek istiyorlar’ şeklindeki bir algı var. Bu, iç politikada ciddi şekilde kullanılıyor. Böyle bir bakış iç politikada prim yapabilir ancak somut verilere sahip olmadan herhangi bir ülkenin ‘doğrudan parmağı vardır’ şeklindeki bir yaklaşım Türkiye’yi uluslararası ilişkilerde köşeye sıkıştırıp zora sokan bir durumdur. Oysa mesenin çözümü siyasidir. Bu tür bir iç politika propagandası çözüm siyasetinin elini kolunu bağlar.

'HDP'NİN DESTEĞİ ALINMALIDIR'

- Siz uzun yıllardır demokratik çözümden yanasınız. Bugün sizin tanımınızla PKK Suriye’deki statü arayışlarında açılım sağlamışken, Kürtlerin tarihsel birleşik Kürdistan hayali açısından durum nedir? Bunu Türkiye 20 sene önce sadece bir 'olasılık' olarak konuşuyordu. 2017’de artık Kürdistan reel bir tehdit midir Türkiye için?

2003’te Irak’ın işgali ve daha önce açıklanan Büyük Ortadoğu Projesi bize bugüne gelineceğini gösteriyordu. Zaten buna paralel süreçte PKK Türkiye’de güçlenmeye başladı, Irak ve Suriye’de de örgütsel yapısını güçlendirdi. Bu ihtimal değil, bunun görülmesi gerekiyordu. Ben eski bir teşkilat mensubu olarak konuşmayı sevmeyen bir insanım aslında. Ancak bu gelişmeler nedeniyle ben 2005 yılında emekli olduktan sonra PKK’nın silahsızlandırılması meselesinde görüşlerimi açıklamaya başladım. Çözüm süreci konusunda yazılar yazmaya başladım. Çözüm süreci Türkiye için hayati bir meseledir. ‘Türkiye’nin demokratikleşmesine paralel PKK’nın silahsızlandırılması için ihtiyaç duyulan şartları hazırlayıcı siyasi hazırlığa ve proje üretimine ihtiyaç var’ dedim. Onun için çözüm süreci önemliydi, Oslo süreci dahi – eksikliklerine, hatalarına rağmen- çok önemliydi çünkü PKK’nın silahsızlandırılmasını hedef almıştı. Barış kelimesinin içinde olduğu her şey çok önemlidir. Bugün gelişmeler bize şunu gösteriyor; siyasi iradenin Ortadoğu’daki gelişmeleri de dikkate alarak ifade ettiğim kapsamlı demokratik çözüm projesi konusunda yeterli hazırlığı yokmuş. Gelişebilecek riskler karşısında yeterli spotları ortaya çıkartamamış. Meseleyi iktidarın tekelinde ve kapalı kapılar ardında çözmeye çalışırken parlamentoya, topluma yansıtmakta başarılı olunmamış. Ortak demokratik çözüm şartları ortaya çıkartılamamış. Yine de bugünkü şartlarda dahi tek çözümün Türkiye’nin nitelikli demokratikleştirilmesi çerçevesinde ciddi bir proje üreterek demokratik muhalefetle birlikte meseleyi parlamentoya taşıyarak ve HDP’nin tüm eksikliklerine rağmen desteğini alarak çözüm adımlarının vakit geçirilmeden atılması olduğunu düşünüyorum.

RÖPORTAJIN TAMAMI