Ezgi Başaran: Laik Türkler hiç bu kadar yalnız hissetmemişti

Washington Post, 'Türkiye'nin laik vatandaşları hiç bu kadar yalnız hissetmemişti' başlıklı bir makale yayımladı. Gazeteci Ezgi Başaran'ın kaleme aldığı makalede, "Reina saldırısı, IŞİD'in kafa yapısının Erdoğan'ın önemli sayıda destekçisi tarafından paylaşıldığını ortaya koydu" yorumu yer aldı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Türkiyeli gazeteci Ezgi Başaran, IŞİD'in Reina katliamını Washington Post gazetesinde bir makaleyle değerlendirdi. Başaran, 'Türkiye'nin laik vatandaşları hiç bu kadar yalnız hissetmemişti' başlıklı makalede, "Türkiye'den laik entelektüel bir toplu göç muhtemelen yakın" tespitinde bulundu.

Şu an Oxford Üniversitesi'nde ziyaretçi akademisyen olan Başaran'ın makalesindeki tespitler özetle şöyle:

'YAS TUTARKEN BİLE AYRIŞMA'

"IŞİD Türkiye'yi, 2015'ten bu yana militanlarının Suriye'ye geçmesini zorlaştıran politika değişikliğinden bu yana hedef alıyor. Fakat gece kulübündeki dehşet, bugünün Türkiye'sini anlamak açısından saldırıya yol açan siyasi ve idari başarısızlıklar kadar önemli olan bir başka hikâyeyi de ortaya çıkardı. Türkiye'nin toplumsal dokusu tam kalbinden parçalanmış halde; bu durum, ülkenin -bugünlerde zaten pek görülmeyen- mutluluğu paylaşması bir yana, bir bütün olarak yas tutmasını bile imkânsız kılıyor.

'ESKİDEN KİMSE İÇKİ İÇENLE İLGİLENMEZDİ'

Reina sıradan bir yer değil. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan son beş yıldır laik Türklere 'eski Türkiye'nin üyeleri olarak demediğini bırakmıyor; bu kişiler onun gözünde ülkenin gerçekliğinden kopuk ve adaletsiz biçimde imtiyazlı, 'Boğaz'da viski içen monşerler'. Gerçekten de, Reina'nın müdavimleri karakteristik biçimde laik 'beyaz Türkler'. Çok da uzun olmayan bir süre önce, Türkiye'de kimse bu kulübün müşterilerinin çok içip içmediğiyle, dans edip etmediğiyle, eğlenip eğlenmediğiyle pek de ilgilenmezdi. Şimdi laiklerin sadece yaşam tarzı değil, neşeli anları da tehlikede.

'YILBAŞI SİSTEMATİK OLARAK HEDEF ALINDI'

2016'nın son günlerinde, bir dizi belediye başkanı, hükümet kurumu ve sivil toplum kuruluşundan yeni yılı kutlamak isteyenlere karşı sistematik 'önleyici vuruş'lar yapıldı. Diyanet Müslüman vatandaşların yeni yılı kutlamasını 'gayrımeşru' ilan etti. Sakallı bir adamın Noel Baba'ya yumruk attığı bir ilan İstanbul'un çeşitli yerlerine asıldı; İslamcı bir gazete 31 Aralık'ta 'Bu son uyarımız, kutlamayın' manşetiyle çıktı.

'HOŞGÖRÜ, NEZAKET DEĞİL BARIŞIN KOŞULU'

Türkiye'nin vatandaşlarının çoğunluğu muhafazakâr ve dindar olsa da, alkol tüketimi veya yeni yılı kutlamak hiçbir zaman kamuoyunda büyük bir mesele olmamıştı. Başka tür yaşam biçimlerine saygı göstermenin bir incelik değil, barışçıl birlikte yaşamın şartı olduğu herkes tarafından bilinirdi.

'AZICIK TOLERANSA BİLE SAHİP OLMAYAN YENİ TÜRKİYE'

O günler eski Türkiye'yle birlikte geride kaldı. Türkiye hiçbir zaman gerçek bir demokrasi olmadı. 1980 darbesi sonrasında kurumlarını kapsayıcı hale getirmeyi başaramadı. Fakat bugün yaşadığı durum da daha önce görülmemişti. Şu an yeni bir ülke var: Azıcık toleransa bile sahip olmayan yeni bir Türkiye.

'SOSYAL MEDYA GÖZALTILARINDA AYRIMCILIK'

... Reina katliamı, IŞİD'in Türkiye topraklarında üstlendiği ikinci saldırıydı. Ve bu kez, bazı Türkler teröristlerle ortak bazı şeyler buluyor gibi. Reina saldırısının ardından sosyal medya saldırıyı 'adil' veya 'yeni yılı kutlayıp sarhoş olanlara karşı bir misilleme' olarak gören yorumlarla dolup taşıyordu... Bu, sadece bazı trollerin öfkeyi kaşıması veya yas tutanlara duyarsız davranmasından ibaret bir mesele değildi. Laik Türklerin içini acıtan şey, özellikle de geçen ay düzenlenen bir PKK saldırısına verilen yanıt düşünüldüğünde, hükümetin sessizliğiydi. PKK saldırısının ardından, hükümet Erdoğan'ın Kürt politikasını eleştiren kişileri tespit etmiş ve 200'den fazla kişi tweetleri nedeniyle gözaltına alınmıştı. Bu kez durum farklıydı.

'IŞİD'İN KAFA YAPISI ERDOĞAN DESTEKÇİLERİNDEN ZIMNİ KABUL GÖRÜYOR'

... Reina saldırısı, IŞİD'in kafa yapısının ve söyleminin Erdoğan'ın önemli sayıda destekçisi tarafından paylaşıldığını ve üstü kapalı biçimde uygun görüldüğünü ortaya koydu. Bu durum, ülkenin diğer yarısının -laiklerin, eski Türkiye'nin ve beyaz Türklerin- sadece sürekli iftiraya uğrayan bir azınlık gibi değil, aynı zamanda Kürtler ve Alevilerle birlikte terör örgütünün saldırılarının ilk hedeflerinden biri gibi hissetmesine yol açtı. Onların ölümleri ve ıstırapları, çoğunluk tarafından göz ardı ediliyor veya alkışlanıyor.

'ENTELEKTÜEL LAİK GÖÇ YAKIN'

Atmosfer, muhaliflerin sesini çıkarmasını giderek zorlaştırıyor... Türkiye'nin laik vatandaşları hiç bu kadar yalnız hissetmemişti. Üzücü olanı, bu baskıyla nasıl başa çıkacaklarını bile bilmemeleri. Türkiye'den entelektüel bir laik göç muhtemelen yakın."