Korkut Özal: Yeni rejimin kilit taşıydı

Korkut Özal bu dünyadan göçtü gitti... Ardında ilginç bir politik hayat bıraktı: Neoliberal ekonomi ve büyük sermayeyle barış içindeki İslamcı!

Google Haberlere Abone ol

Milli Görüş hareketinin son siyasi mecrası olan Saadet Partisi’nin 11 Temmuz 2010’daki Olağanüstü Kongresi büyük tartışmalarla sona erdi. Numan Kurtulmuş, tek aday olarak girdiği genel başkanlık seçimini kazanmış, ancak parti yönetimi için Necmettin Erbakan’ın desteklediği listeye karşı kendi listesini çıkararak, Erbakan’ın yakınlarının da yer aldığı bazı isimleri parti yönetiminden uzaklaştırmıştı. Kriz, ekim ayında Numan Kurtulmuş’un, çok sayıda belediye başkanı ve partiliyle birlikte istifa etmesinin ardından ‘yatıştı’. Saadet Partisi bir kez daha parçalanmıştı.

Daha sonra AK Parti’ye katılarak başbakan yardımcılığı görevine kadar yükselecek olan Kurtulmuş’un SP’den istifa etmesinden 9 gün sonra, 10 Ekim 2010’da partinin Düzce Sorumlusu Faruk Erdem şöyle söyleyecekti:

“Muhterem Erbakan Hocamız, 1977'de Korkut Özal, 2000'de Tayyip Erdoğan, şimdi ise Numan Kurtulmuş tarafından Türk siyasetinden tamamen silinmek istenmiş ama Erbakan Hocamızın tabiriyle biz bu rahatsızlıklara aşılı olduğumuz için bu girişimler hep başarısız olmuş ve Milli Görüş yine yoluna devam etmiş ve etmektedir."

MİLLİ GÖRÜŞ'ÜN İLK 'İÇ HAİNİ'

Milli Görüş’ün bu ‘mitolojik’ anlatısında ‘ilk iç hain’ olarak işaretlenen Korkut Özal 1973’te MSP’den Erzurum milletvekili seçilmişti. 1977’deki seçimde, kardeşi ve Türkiye’nin yakın geleceğinin kilit ismi olan Turgut Özal da MSP’den milletvekili adayı oldu. Ama seçilemedi. Turgut Özal’ı siyasete atılması için telkin eden, onu seçimde MSP’nin İzmir listelerine yerleştiren de kardeşi Korkut Özal’dı.

Korkut Özal, ağabeyi Turgut gibi, İTÜ’den mezun olmuş bir mühendisti ve yine onun gibi “ABD’de eğitim” almıştı. 1974-77 arasında Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yapmıştı. Ama bu hızlı yükselişin en olgun meyvesini, 1977'deki II. Milliyetçi Cephe Hükümeti'nde İçişleri Bakanı olarak aldı. Devlet bürokrasisin, güvenlik hiyerarşisinin oluşumunda önemli rol oynadı.

Özal ailesi, Nakşibendi bağlantısını hiçbir zaman gizlemedi. Öyle ki, anneleri Hafize Özal 1988’de vefat ettiğinde, Nakşibendi tarikatı şeyhi Mehmed Zahid Kotku’nun mezarının da bulunduğu Süleymaniye Camii mezarlığına gömülmüştü. 2001’de Yusuf Bozkurt Özal da buraya defnedildi.

Bir ‘Nakşi’ ağının özellikle güvenlik bürokrasisinde yerleşik hale gelmesi Korkut Özal ile başladı. 25 Eylül 1980'de büyük bir trafik kazası geçirerek ağır yaralanan Korkut Özal, çok uzun süren iyileşme döneminin ardından bir daha siyasete dönmedi; ama kısa süre sonra iktidara yerleşecek olan Turgut Özal onun eksikliğini hissettirmeyecekti… Turgut Özal, adeta bir adanmışlıkla, neoliberal politikaları ve batıyla kültürel ve ekonomik olarak tam entegrasyonu sürdürürken, bir yandan da Nakşi dergahı başta olmak üzere, geleneksel tarikat ve cemaatlerin, başta güvenlik bürokrasisi olmak üzere, devletin kılcal damarlarına kadar yerleşmesine ön ayak oldu. Ama bu işi DP iktidarından sonra ilk kez bu denli sistematik olarak başlatan, Milliyetçi Cephe hükümetinin İçişleri Bakanı Korkut Özal’dı.

KİLİT TAŞI

12 Eylül’den sonra kurulan yeni rejimin, “muhafazakar kapitalist” karakteri ve o rejimin günümüzdeki iktidarına kadar uzanan yolculuğunda Korkut Özal hem fiziki, hem siyasi olarak bir kilit taşıydı. Neoliberal ekonomi ve büyük sermayeyle barış içindeki İslamcı, onun şahsında ilk büyük zuhurunu gerçekleştirdi ve günümüze kadar hızla yükseldi. Sadakatini yitirmemiş Milli Görüşçülerin 40 yıl sonra bile hatırlayıp hatırlattıkları üzere, "milli görüş gömleğini çıkaran" ilk mühim figür Korkut Özal'dır. Dahası, kişisel ikbal ve siyasi beka için, hiç durmadan, bir gömlekten diğerine soyunmanın yolu da onunla açılmış, 12 Eylül ve ANAP uğraklarından geçerek tam olarak bugüne gelmiştir.

Türkiye’nin bugün karşı karşıya olduğu rejim, Erbakan'ınki gibi ağır sanayici ve 'adil düzen'ci bir devlet kapitalizmini değil, İslamcı muhafazakar dayanışma ve kadro kayırmasıyla dahil oldukları küresel kapitalizmin çıkarlarını temsil ediyorsa, bu Korkut-Turgut Özalların yolunu tutmalarındandır.