'Baroyu devlet kurumu olmaktan çıkaracağız'

Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar Grubu'nun adayı Several Ballıkaya Çelik: "Yönetime geldiğimizde İstanbul Barosu'nu devletin/siyasal iktidarın bir kurumu olmaktan çıkararak, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin bir aracı haline getireceğiz."

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - İstanbul Barosu'nun hafta sonu yapılacak Genel Kurulu'nda başkanlık için yarışan 5 isim içerisindeki tek kadın aday avukat Several Ballıkaya. Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar Grubu'nun adayı olan Several Ballıkaya Çelik, "İstanbul Barosunu da devletin ve siyasal iktidarın bir kurumu olmaktan çıkararak, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin bir aracı haline getireceğiz" diyor. Duvar'ın İstanbul Barosu'nda Seçim dizisinin ikinci gününde söz, Several Ballıkaya Çelik'te...

Şu an İstanbul Barosu Başkanlığı için 5 grubun adayları yarışıyor. Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar olarak sizi diğer gruplardan ayıran temel farklılıklar neler?

Bu yılki Baro Genel Kurulu'nda 5 farklı grup yarışıyor. Ancak aslında iki farklı anlayışın yarışmakta olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bir yanda statükodan yana olanlar gruplar var. Diğer yanda ise baroda değişimden yana olan bizim grubumuz var. Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar olarak mesleğin özünü eşitsiz biçimde dönüştüren uygulamaların karşısında olacağız. Başta işçi avukatlar olmak üzere neoliberal politikaların yarattığı eşitsiz koşullarda yaşam savaşı veren avukatların sosyal haklarını savunacak ve bunun için mücadele edeceğiz.

Biz Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar, İstanbul Barosu'nda temel hak ve özgürlüklerden, demokrasiden, laiklikten, eşitlikten, adaletten yana değişimi temsil ediyoruz. Bizi diğer gruplardan ayıran temel farklılıkların başında bu gelmektedir. İstanbul Barosu'nu bu temelde katılımcı ve demokratik bir anlayışla yeniden yapılandıracağız. Avukata hak ettiği saygınlığı yeniden kazandıracak, savunma kurumunu güçlendireceğiz.

'BARO GÜNÜ İDARE EDEREK YÖNETİLEMEZ'

İstanbul Barosu'nun yönetimiyle ilgili en temel eleştirileriniz neler?

İstanbul Barosu'nu 14 yıldır yönetmekte olan anlayış avukatın sorunları, demokrasi mücadelesi söz konusu olduğunda deyim yerindeyse sumen altı etmekte, günü idare etmeye çalışmaktadır. Siyasal iktidarın OHAL (Olağanüstü Hal) ve KHK’ler (Kanun Hükmünde Kararname) düzenini kurumsallaştırmaya ve sürekli kılmaya çalıştığını görüyoruz. Yaşam hakkı, işkence ve adil yargılanma hakkı ihlalleri, ayyuka çıkmaktadır. İstanbul Barosu yönetimi ise tüm bu yaşananlar karşısında suskundur ve sessiz kalarak onaylamaktadır. İstanbul Barosu günü idare etmeye çalışmakla yönetilemez. Avukatlar görev alanları olan adliyeye çantasını aratmadan giremezken, adliye koridorlarında yerlerde sürüklenirken, cezaevlerinde müvekkileriyle görüşemezken, itilir kakılırken de durum böyledir. İstanbul Barosu yönetimi iktidarda kaldığı 14 yılın ardından bu seçim döneminde de kreş, boğaz manzaralı lokal açmak benzeri esasen bütçeye dayalı ve hangi grup yönetime gelirse gelsin zaten yapılması gereken asgari idari rutin işleri avukatlara vaat etmektedir. İstanbul Barosu'nun, ufku demokrasi ve adalet mücadelesine dönük bir yönetime ihtiyacı bulunmaktadır. İstanbul Barosu yönetiminde eksik olan budur. Biz buna talibiz.

'İŞKENCE YASAĞINI HERKES İÇİN SAVUNURUZ'

Bir diğer aday, Hukukun Üstünlüğü Platformu'nun adayı… Doğrusu, en kibar şekilde ifade etmek gerekirse meslektaşım demeye zorlandığım bir aday. Mealen şöyle bir açıklaması var: “Darbecilerin bir avukatın yardımından yararlanabilmesi için insan olmaları gerekir. Biz onları insan kabul etmediğimizden CMK (Ceza Muhakemesi Kanunu) kapsamında da savunulmamaları gerektiğini düşünüyoruz.”

Bu görüşleri savunan bir kişinin bırakın İstanbul Barosu başkanlığına aday olmasını, baro disiplin kuruluna sevk edilmesi gerekir aslında... Üstelik insan olmamakla itham ettiği kişilerle/anlayışla daha düne kadar en azından politik düzeyde kol kola can ciğer kuzu sarması olduklarını da unutmuş değiliz. Bu da onların ayıbı, utancı olsun. Ama bizler her hal ve koşulda adil yargılanma hakkının, işkence ve kötü muamele yasağının herkes için olduğunu savunmaktan geri durmayacağız. Biz Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar demokrasi mücadelesinin içinde yönetimde değilken de her zaman vardık. Yönetime geldiğimizde İstanbul Barosunu da devletin/siyasal iktidarın bir kurumu olmaktan çıkarak, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin bir aracı haline getireceğiz.

'AVUKATIN BAĞIMSIZLIĞI ORTADAN KALKIYOR'

Size göre savunmanın en önemli sorunları nedir, bu konudaki görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?

Savunmanın sorunları bahsi açıldığında bir dokun bin ah işit! Ama öncelikle hukukun olmadığı bir yerde hukuk, hak mücadelesi vermek zorunda kalmanın trajedisini ve çelişkisini her düzeyde sürekli yaşadığımızı söylemekle başlayabiliriz. Savunma açısından oldukça travmatik bir durum bu.

Ancak bunun yanında ve ötesinde meslekten kaynaklı pek çok sorunumuz var. Neoliberal politikalar kamu hizmetlerini ticarileştirdikçe avukatlık mesleğinin özü de dönüşmektedir. Avukatın bağımsızlığı ortadan kalkmakta, deyim yerindeyse patrona bağımlı hale gelmektedir. Taylorist üretim yapan büyük hukuk büroları ortaya çıkmıştır. Büyük hukuk büroları ile rekabet edemeyen meslektaşlarımızın bir kısmı bürolarını kaparatarak şirketlerin ücretli çalışanı haline gelmektedir. Genç avukatlar işçi statüsünde, neredeyse kölelik düzeni içinde denilebilecek koşullarda, güvencesiz çalışmaktadır. Kadın avukatların kadın olmaktan kaynaklı ayrıca sorunları bulunmaktadır. CMK kapsamında görev alan meslektaşlarımız emeklerinin karşılığını alamamaktadır. CMK sistemi etkin ve etkili savunma hizmeti vermekten giderek uzaklaşmaktadır

'KEŞKE ANKARA'DA DA YARGIÇLAR OLSA'

Şu an Türkiye’de yargının bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz, yargının sorunları sizce nedir?

İronik gibi görünse de şu an Türkiye’de yargının en önemli sorunu aslında bir 'yargı'nın olmamasıdır. “Berlin’de yargıçlar var” sözüne nazire olarak, “Keşke Ankara’da da yargıçlar olsa!” diye şakalaştığımız zamanlar olurdu. Ancak bırakın Ankara’da yargıçların olmamasını Türkiye’de artık bir yargı kalmamıştır.

Yargının her şeyden once tarafsız, ama öncelikle bağımsız olması gerekir. Bağımsızlığının güvencelerinin olması gerekir. Ancak bugün yargının siyasi iktidara biat ettiğini görüyoruz. Biliyorsunuz yargıçların cübbelerinin düğmesi bulunmaz. Hiçbir gücün önünde eğilmeyeceklerini, ona biat etmeyeceklerini sembolize etmek içindir bu. Ama ne yazık ki kimi yüksek yargıçlar bu gerçeği unutarak cübbelerinin olmayan düğmesini Cumhurbaşkanı’nın önünde iliklemeye çalışmaktadır Yalnızca yargı ve yargıçlar için değil tüm Türkiye için utanç verici bir fotoğraftır. Yüksek yargı üyeleri adli yıl açılış töreninde Cumhurbaşkanı’nın ayağına kadar giderek ona biat ettiklerini ilan etmiştir. Yargıtay başkanı Cumhurbaşkanı ile çay toplama partisi düzenlemektedir. Dahası görevden alınan yargıç ve savcıların yerine atanacakların kura çekimlerinin 'Kaçaksaray’da yapılacağı ilan edilmektedir. Yargının halini göstermesi için bu kadar örnek sanırım yeterlidir.

Yargının pek çok başka sorunundan bahsetmek elbette mümkündür. Ancak yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi sağlanmadıkça diğer tüm sorunlar tali kalmaktadır. Türkiye’de yargı demokratik bir temelde yeniden yapılandırılmalıdır. Adalet bugün en temel ihtiyaç haline geldiyse bunun en önemli nedeni yargının bu içler acısı halidir.

'TOPUK SELAMLI FOTOĞRAF HAFIZALARIMIZDA'

Sık sık yargının bağımsızlığından bahsettiniz. Geçtiğimiz aylarda Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gitmesi birçok yerde eleştirildi. Peki Siz Feyzioğlu'nun Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gitmesini nasıl değerlendiriyorsunuz ?

Savunmayı temsil eden bir kurumun başkanının adli yıl açılış töreninde Cumhurbaşkanı’nın ayağına gitmesini kabul edemeyiz. Gerçi avukatlardan gelen büyük tepkiler karşısında Feyzioğlu, Kaçaksaray’da düzenlenen adli yıl açılış törenine katılmaktan son anda vazgeçmişti. Ancak daha öncesindeN gittiğinde verdiği topuk selamlı fotoğraf hala hafızlarımızda.

Savunma devletten, siyasal iktidardan bağımsız bir kurumdur ve özünde muhalif karakter vardır. Savunma kurumunu temsil etmek iddiasında olanların da savunmanın bağımsızlığını korumaya azami özeni göstermesi gerekir. Feyzioğlu ise savunmayı, avukatları temsil etmekten uzaklaşmıştır.

Several Ballıkaya Çelik kimdir?

Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar Grubu'nun adayı Several Ballıkaya Çelik, başkanlık seçiminin tek kadın adayı. Çelik, 26 yıldır İstanbul Bakırköy'de serbest avukat olarak çalışıyor. Çağdaş Hukukçular Derneği kurucu üyesi, Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şube Sekreteri ve Şube Başkanı olarak görev yaptı. İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi çalışmalarında yer alan İnsan Hakları Hukuku ve Ceza Hukuku alanındaki çalışmalarıyla tanınan bir isim.

Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar Grubu'nun Yönetim Kurulu Adayları

Ata Yazıcıoğlu, Mehtap Aksan, Hürrem Sönmez, Züleyha Gülüm, Mehmet Ümit Erdem, Baran Doğan, Hasan Hakan Günarslan, Filiz Aydın, Ebru Timtik, Ş. Özgür Urfa.

Disiplin Kurulu adayları: Alp Selek, Oktay Kök, Arzu Şahin, Necdet Okcan, Sema Özdemir

Denetleme Kurulu adayları: Mahmut Taşçı, Refika Korkmaz, Ayşe Acinikli

Kaplan: Kanun yaptıran baro olacağızKaplan: Kanun yaptıran baro olacağız