Kozağaçlı sözlerini açıkladı: İşkence göz yumanı bulur

ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, 15 Temmuz'dan sonra tutuklananların işkence gördüklerini, işkence görenlerin bir zamanlar kendilerine de işkence yaptıklarını ama her şeye rağmen işkence gören kimse onların da haklarını savunacaklarını söylüyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR – Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Başkanı Selçuk Kozağaçlı, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından cezaevlerinde elektrik, askı ve falaka gibi işkence yöntemlerinin arttığını söyledi.

Kozağaçlı, Ankara Barosu'nun Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, cezaevindeki işkence ve tecavüz iddialarında 15 Temmuz'dan sonra 'FETÖ' suçlamasıyla tutuklananlar arasında emniyet ve cezaevlerinde tecavüze uğradığı için kalın bağırsak ameliyatı olanların bulunduğunu ileri sürmüştü. Kozağaçlı, Duvar'a yaptığı açıklamada bu mağdurların isimlerini kendileri istemediği için açıklayamayacağını söyledi. Kozağaçlı, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi (TTB), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) ile birlikte kapsamlı bir tespit yapacaklarını ve konuyla ilgili olarak yasal süreçleri başlatacaklarını söyledi.

ÇHD Başkanı Kozağaçlı ve üç avukat serbest bırakıldıÇHD Başkanı Kozağaçlı ve üç avukat serbest bırakıldı

'HEKİM GÖZALTI BİRİMLERİNE GÖTÜRÜLÜYOR'

ÇHD Başkanı Kozaağaçlı, 15 Temmuz öncesinde de cezaevlerinde temel hak ve özgürlüklerin kısıtlandığını, 15 Temmuz'dan sonra ise Cumhuriyet tarihinde görülmemiş boyutta hak ihlalleri yaşandığı altını çiziyor: “15 Temmuz'dan önce sürgün sevkler, kitaplara el konma cezaevlerinde kalan mahpusların havalandırma sürelerinin kısıtlanması gibi birçok şikayetler bize ulaşıyordu. Fakat 15 Temmuz'dan sonra inanılmaz derecede bir yük ile karşı karşıya kaldık. Yaklaşık 40 bine yakın tutuklama yaşandı. Bu sayıda yatak yoktu cezaevlerinde. Bir anda bu yığılma hapishanelerin dengesini bozdu ve çok kontrolsüz bir hale getirdi. Gözaltına alınanların ilk bir hafta işkencelere maruz kaldığının görüntülerini sosyal medyada fotoğraflar ve videolar aracılığıyla görüyorduk. Bizzat şahit olduğumuz olaylar gördük. Bu duruma müdahale edebileceğimiz kadar ettik. Fakat bunun devamında da hapishanelere sevk, hapishanelerdeki özel uygulamalar aracılığıyla sistematik ve yaygın bir biçimde işkence yapıldığını tespit ettik."

'İDDİALAR ARAŞTIRILMALI'

Kozağaçlı bu iddialarla ilgili kapsamlı raporlar hazırlamaya çalıştıklarını belirterek böyle bir mücadele vermenin zorluklarına dikkat çekiyor: "1'nci zorluk olarak İstanbul Protokolü'nün uygulanmadığını gördük. İstanbul Protokolü'nde, işkence ve kötü muamele gördüğünü ileri süren kişilerin değerlendirilmesi, işkence iddialarının olduğu olayların araştırılması ve bu bulguların yargıya veya soruşturma yürüten diğer birimlere bildirilmesi amacıyla hazırlandı. Ama Türkiye'nin buna uymadığını görüyoruz. Örneğin hekimlerin kapatma birimlerine götürülmesi işkencenin gizlenmesi için son derece tehlike arz ediyor. Yani kişi sağlık birimine götürülmüyor, hekim gözaltı birimine götürülüyor. Bundan dolayı da gözaltı hekim kontrolü tamamıyla ortadan kaldırılmış oluyor.”

'İŞKENCEYİ YAZACAK MEDYA ORGANLARI YOK'

Avukatlarla görüşlerin sınırlanması ve avukatların fiziksel olarak yapacağı işkence tespitlerinin engellendiğini söyleyen Kozaağaçlı, şöyle devam ediyor:“Gözaltılarda ilk beş günün avukatlarla görüş engelinin olması işkenceye hizmet ettiğinin göstergesidir. Bu kitlesel tutuklamalara dışarıda sahip çıkacak kimse yok. Aileler bu durumda sindirildi ve korkutuldu. İnsan hakları savunucuları da çekinerek uzak duruyorlar. Böylece çok rahatça bir cadı avı yürütülüyor. Devletin kime paralel yaftası yapıştıracağı belli olmadığı için medya organları da bu duruma sessiz kalıyor. Bu yüzden kamuoyu baskısı işkenceyle mücadele yöntemini de kaybediyor. Şu an 40 bin tutuklunun içerisinde bulundukları durumu yazacak bir medya organı da maalesef bulunmuyor. Biz Çağdaş Hukukçular olarak Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi ve Özgürlükçü Hukukçular ile birlikte işkencenin önlenmesi tespiti için kapsamlı bir program yürüteceğiz. Bütün bu mağduriyetlere erişebildiğimiz her noktalara ulaşıp bunları tespit edeceğiz. Bu konuda kendimiz kapsamlı bir soruşturma yapacağız. Uzun yıllar sonra ilk defa cezaevlerinde tekrar cinsel saldırıları duyuyoruz.”

'SADECE DARBEDEN ALINANLAR DEĞİL...'

Uzun bir süre sonra tekrar askı, falaka ve elektrik gibi işkence yöntemlerinin ortaya çıktığını belirten Kozağaçlı, yoğun bir işkence istihbaratıyla karşılaştıklarını ifade etti. Özellikle siyasi tutuklu kadın ve hükümlülerin tecavüz edildiğini aktaran Kozağaçlı son olarak şunları söyledi: “Özellikle siyasi kadın tutuklu ve hükümlülere yönelik sistematik olarak 15 Temmuz'dan sonra çok büyük bir yükselme var. Bu durumu fırsat bilen hapishaneler, statik dengeyi bozarak, çok ağır bir biçimde saldırı yoluyla tekrar gündeme geldi. Sadece paralel devlet iddiasıyla alınanların temel hak ve özgürlükleri sınırlanmadı. Aynı zamanda tüm hapishanelerde kalan siyasi tutuklu ve hükümlülerin hakları da ayaklar altına alınıyor."

'İŞKENCE DÖNER GÖZ YUMANI BULUR'

Kozağaçlı 2013 yılında ÇHD'ye yönelik gözaltı ve tutuklamalar sırasında yaşadıklarını da hatırlatarak darbe girişiminde bulundukları iddiasıyla yargılanan kişilerin o zaman da kamu görevinde bulunduklarını hatırlattı. "Bu kişiler derneğimize ve bürolarımıza çok ağır saldırılar gerçekleştirdi. Bunların yargıçları, savcıları işkence görmemize neden oldular. Haksız yere özgürlüğümüzün kısıtlanmasına sebep oldular" diyen Kozağaçlı sözlerini şöyle tamamladı, "Ama eğer biz açıkça ve gönül rahatlığıyla şimdi bu aynı kişilere işkence yapılmaması için mücadele edebiliyorsak herkes de bu mücadeleye destek vermeli. Yaşadığımız ülkede işkence kime yapılıyorsa ve bu duruma sessiz kalınıyorsa o işkence geri döner kendisini de bulur. Bunlara izin verilmemesi gerekir. İnsanların artık seslerini yükseltmeleri gerekiyor.”