Atina’dan Erdoğan'a Mısak-ı Milli cevabı: Uluslararası hukuka saygı duyun

Yunanistan Dışişleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı uluslararası hukuka saygı duymaya çağırdı. Atina Ankara'nın 'revizyonist tavırlar içerisine girmemesi' gerektiğini belirtti.

Google Haberlere Abone ol

Nikolaos Stelya  [email protected]

ATİNA - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Türkiye sadece Türkiye değildir” açıklaması Yunanistan'da tepkiye neden oldu. Erdoğan'ın "Fiziki sınırlarımız başka, gönül sınırlarımız bambaşkadır. Mısak-ı Milli diye bir derdimiz varsa Burada üzerimize düşen görevler var" sözlerini ‘kabul edilemez’ olarak niteleyen Yunanistan medyası ve analistlere göre Kardak krizinden sonra ilk defa, Türkiye açık bir şekilde Yunanistan’ın toprak bütünlüğüne saygı göstermediğini gözler önüne seriyor.

Yunanistan Dışişleri Bakanlığı da yaptığı yazılı açıklamayla Erdoğan'ı 'uluslararası hukuka ve uluslararası anlaşmalara saygı duymaya' çağırıyor. Açıklamada Türk-Yunan sınırlarının Lozan Anlaşması ile karara bağlanmış olduğu vurgusunda bulunuyor. Beri yandan Atina, Trakya’nın Yunanistan’ın bir parçası olduğu hatırlatmasında bulunup, bu bölgenin 'Avrupa karakterine haiz ve demokratik olduğunun' altını çiziyor.

LEFKOŞA’DA MORALLER BOZULDU

Cumhurbaşkanı'nın son açıklaması Lefkoşa’nın güneyinde de gündem oldu. Erdoğan’ın çıkışı iki toplumun çözüm yönündeki uğraşlarını yoğunlaştırdığı bir süreçte, Kıbrıs Rum tarafında çözüm yanlılarının moralini bozdu. Duvar’a görüşlerini yansıtan Rum Hükümet kaynakları, bu açıklamaların Kıbrıs’ta çözüm çabalarını baltalayabileceğini, çözüm karşıtı çevrelerin amaçlarına hizmet ettiğini ve Ege’de tehlikeli bir gerginliğin önünü açabileceğini dile getiriyor.

ERDOĞAN NE DEMİŞTİ?

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Türkiye sadece Türkiye değildir” dediği konuşmasında şunları söylemişti:

“Türkiye bölgede yaşanan tüm bu çatışma ve çekişmelerde mazlumlara mağdurlara kucak açmış, kardeşlerinin yanında olmuş bir ülke. Bizim fiziki sınırlarımız başkadır, gönül sınırlarımız bambaşkadır. Bunu birbirinden ayırmamız lazım. Fiziki sınırlara elbette saygı gösteririz ama gönlümüze sınır çizemeyiz. Çizilmesine de müsaade etmeyiz. Birileri bize ‘Irak, Suriye, Gürcistan, Kırım, Karabağ, Azerbaycan, Balkanlarla, Kuzey Afrika ile niye ilgileniyorsunuz?’ diye soruyor. Kimse binlerce kilometre uzaktan gelip burnumuzun dibinde faaliyet gösteren ülkelere aynı cesaret ve yüksek sesle, ‘Siz burada ne arıyorsunuz?’ demiyor. Bize ne aradığımız sorulan yerlerin hiçbiri bize yabancı değil. Rize’yi Batum’dan ayırmak mümkün mü? Edirne’yi Selanik’ten nasıl ayrı düşünebiliriz? Gaziantep’le Halep’i, Mardin’le Haseki’yi, Siirt’le Musul’u nasıl birbirleri ile ilgili olmayan yerler olarak kabul edebiliriz? Hatay’dan çıkın, Fas’a kadar uğradığınız her Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkesinde bizden bir şeyler mutlaka görebilirsiniz.

Trakya’dan Doğu Avrupa’ya kadar olan coğrafyada attığınız her adımda ecdadın izlerinden birine mutlaka rastlarsınız. Tarih kitaplarında Mısak-ı Milli'yi okuyoruz değil mi? Mısak-ı Milli'de ne var? Eğer Mısak-ı Milli diye bir derdimiz varsa, kusura bakmayın, o zaman bu soruyu kendi içimizde birbirimize soramayız. Tam aksine, ‘Burada üzerimize düşen görevler var’ demek durumundayız. İşin gerçeği bu. Aynı dili konuştuğumuz, aynı kültürü paylaştığımız Gazze’yi Sibirya’ya kadar kendimizden ayrı düşünebilmemiz için aslımızı inkar etmemiz lazım. Bizim kültürümüzde aslını inkar eden haramzadedir."