Öcalan’la tüm görüşmeler kritik

Hükümet, 15 Temmuz darbe girişiminden hemen bir gün sonra, Öcalan’ın güvende ve durumunun iyi olduğunu açıkladı. Şimdi açlık grevleri başlamışken, bayramda görüş haberi geldi. Aralık 2012 de dahil kritik anların özetini sunuyoruz.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - İmralı’da Abdullah Öcalan’la en son 5 Nisan 2015’te görüşüldü. Avukatları ise 2011’den beri görüşemiyor. Hatırlanacağı gibi, “çözüm süreci” başlamadan önce de çok uzun bir görüşmeme dönemi yaşanmış, eylemler ve açlık grevleri birbirini izlemişti.

Şimdi de durum Ocak 2013’ten önceki karamsar günleri andırıyor. Aralık 2012’de bizzat dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’dan gelen açıklama “silahların susacağı” günlere ilişkin umutları tazelemiş, 21 Mart 2013 Amed Newroz’unda ise “barış umutları” yerini coşkuya bırakmıştı. Peşinden, çözüme karşı olanların kampanyalarına rağmen, daha önceki süreçlerde olmayan bir enerjiyle kamuoyu ikna çalışmaları yürütülmüş, zaman zaman baş gösteren pürüzlere rağmen bir sonuca ulaşılacağı umudu güçlenmişti. En önemlisi de kamuoyundaki destek hayli güçlü düzeylere yükseltilmişti.

Şimdi yine 2013 öncesi günlerde gibiyiz. Öcalan’a bayramda görüş izni verildiğine dair haber, yeni bir çatışmasızlık dönemi gelmesine yol açabilir mi? İnsan umutlu olmak istiyor. Ama 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra olan bitenler ve 15 Temmuz darbesinden sonra yükselen çatışmalar, uzlaşmazlık beyanlarıyla körüklenen gerginlikler umutlu olmayı çok güçleştiriyor.

Öcalan’la görüşme haberinin ve gerçekleşirse görüşmenin kendisinin bir gelişmeye yol açıp açmayacağını hep beraber göreceğiz. Beklerken, bu son haber nedeniyle Aralık 2012 günleri dahil, kritik anların bir özetini sunuyoruz.

15 TEMMUZ DARBE SONRASI

Bu yıl, 15 Temmuz darbe girişiminden bir gün sonra HDP İmralı heyeti, bir açıklama yaptı. Buna göre heyet, Kamu Güvenliği Müsteşarlığı ve Adalet Bakanlığı nezdinde en üst düzey yetkililerle görüşmüş ve “Öcalan’ın yaşamı ve içinde bulunduğu koşullar ile ilgili herhangi bir olumsuzluğun yaşanmadığı” kendilerine iletilmişti. Ayrıca 16 Temmuz’da Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Öcalan’ın durumunun iyi olduğunu Meclis’te dile getirmişti.

Bu açıklamalar önemliydi çünkü darbecilerin bildirisi, Öcalan’ın açık hedef olabileceği imaları içeriyordu. Darbecilere göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “teröre karşı hatalı tutumlar” içindeydi, bu hatalar arasında “barış süreci”nin de olduğu bildirinin bir başka suçlamasıydı.

22 Temmuz’da, Öcalan ve birlikte İmralı’da tutulan diğer mahpuslar da dahil her tür ziyaret, yazılı haberleşme ve telefon görüşmeleri yasaklandı. Kararı, Bursa Başsavcılığı’nın talebi üzerine infaz hakimliği aldı. Bu kararın açıklanması, bir yıldan fazla bir zamandır görüşme yapılmayan ve HDP dahil birçok siyasi çevrenin dile getirdiği “tecrit” eleştirilerini canlandırmaktan başka işe yaramadı.

2 Eylül’de HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, “Darbe girişimin ardından Biz Abdullah Öcalan’dan 50 gün geçmesine rağmen bilgi alamıyoruz. Sağ mı ölü mü bilmiyoruz? İmralı Adası’na helikopter inmeye çalıştığı ve çatışma yaşandığı bilgisi geldi. Çatışmanın sonucunu bilmiyoruz. Yunanistan’a sığınan darbeciler İmralı’da operasyon yapan askerlerdir” dedi.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ 4 Eylül’de bir televizyonda, Öcalan’ın sağlık durumunun iyi olduğunu söyledi.

Öyle anlaşılıyor ki hükümet, darbeden sonra Öcalan’ın durumu konusundaki endişeleri gidermek için ilk günden itibaren gerekli gördüğünde açıklama yapıyor, ancak bu açıklamaları HDP’yi muhatap almadan yapmaya özen gösteriyor. Şu anda açlık grevleri başlamışken gelen “bayramda görüş” haberi, aynı çerçevede görünüyor: Doğrudan HDP’ye cevap değil, ama HDP’nin seçmeninin beklentilerine ya da kaygılarına seslenen bir karar.

DARBEDEN ÖNCEKİ DÖNEM

Darbeden önceki günlerde de tecride karşı açıklamalar sürerken, 28-29 Nisan günlerinde Avrupa Konseyi İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi’nden (CPT) üç kişilik bir heyetin İmralı Adası’nda Abdullah Öcalan ile görüştüğü öğrenildi. Ancak bu görüşmenin içeriğine dair açıklama olmadı.

Öcalan’dan en son haber, 2 Aralık 2015’te iktidardan gelmişti. BBC Türkçe’ye konuşan AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, devletin Öcalan’la görüştüğünü söylemişti. Ensarioğlu’nun sözleri şöyle:

“Bu görüşmeler sadece devletin bilgisi dahilinde yürüyor. Faydalı olacağına kanaat getirildiği zaman farklı kesimlerle de devam eder. Öcalan’ı sürekli basın karşısında tutarak anlamsızlaştırırsınız, etkisizleştirirsiniz, itibarsızlaştırırsınız. Süreç boyunca birçok kez gerilimler yaşandı. Ama o dönemde görüşmeler vardı ve o görüşmeler üzerinden Öcalan açıkça görüşlerini bildiriyordu. Biz Öcalan’ın etkin pozisyonunu korumaya çalışıyoruz.”

7 Ağustos 2015’te de bir görüşme daha olduğu basına yansımıştı. CNNTürk’ün haberine göre, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu başkanlığındaki heyet İmralı’da Öcalan ile görüşmüştü. HDP’nin İmralı heyetinde yer alan Sırrı Süreyya Önder ve İdris Baluken’le görüşüldü. Devlet heyeti ile HDP’nin yaptığı görüşmede çözüm sürecine ilişkin anketler ele alındı. Sürece verilen desteğin Türkiye genelinde yüzde 70 bölgede ise yüzde 90 olduğu söylendi.

Ancak bu görüşme süren çatışmaları durdurmaya yönelik umutların gerçekleşmesine yetmedi. Birkaç gün önce, 4 Ağustos’ta ise Kamu Güvenliği Müsteşarlığı yetkilileriyle HDP’liler buluşmuş, sızan bilgilere göre bu buluşmada Müsteşarlık, “Öcalan’ın HDP’ye ve sürecin bu noktaya gelmesinde rolü bulunan tüm kesimlere ‘sert eleştirileri’ olduğu” mesajını iletmişti. Bu “sızıntı” da Öcalan ile devlet heyeti arasında görüşmelerin sürdüğüne dair bir işaret olarak yorumlandı.

ÇÖZÜM SÜRECİNDEN HEMEN ÖNCEKİ GÜNLER

Çözüm sürecinden hemen önce, 16 Aralık 2012’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan İmralı adasına giderek Öcalan'la görüştü. Bunu, 29 Aralık 2012’de o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan TRT canlı yayınında İmralı'yla görüştüklerini açıkladı. 3 Ocak 2013’te Ayla Akat, Altan Tan ve Ahmet Türk'ten oluşan ilk heyet İmralı'ya gitti.

Diyarbakır’da, 21 Mart 2013’te Öcalan'ın mektubu Newroz için toplanmış milyonu aşkın kişiye okundu: “Artık silahlar sussun fikirler konuşsun noktasına geldik. Yine diyorum ki artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir... Bu mücadeleyi bırakmak değil daha farklı bir mücadeleyi başlatmadır..."

Peşinden sayısız ziyaret yapıldı. Her açıklama uzun uzun tartışıldı, tıpkı hükümetin attığı her adım gibi. 2015’te seçim yaklaşırken, bir yandan gerilim bir yandan da umut artıyordu.

Önemli sürprizlerden biri de “Dolmabahçe” görüşmesiydi.

28 Şubat 2015:

Öcalan'ın PKK'ya silahsızlanma kongresi için yapacağı çağrının üzerinde Kandil ve İmralı’nın anlaştığı haberleri çıktı. Geniş bir demokratikleşme programını içeren 10 madde üzerinde anlaşıldı. Bu maddelerin “silah bırakmak için ön şart yapılmadığı” konuşuldu. Ve söz konusu maddelerin güvencesi olarak da hükümetin olduğu bir toplantıda okunmasına karar verildi. Dolmabahçe Sarayı'nda Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala, AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, Öcalan'la görüşmeleri yürüten eski MİT başkan yardımcısı, Kamu Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu ve İmralı Heyeti'nden Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve İdris Baluken'in olduğu toplantıda Öcalan'ın PKK'ya silahsızlanma kongresi toplama çağrısı Sırrı Süreyya Önder tarafından okundu.

Fotoğrafta yer alanlardan hükümet kanadındaki isimlerin bugün “görevde olmadığı”nı hatırlatmak gerek.

22 Mart 2015:

Ukrayna dönüşü uçakta konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan Dolmabahçe açıklamasını doğru bulmadığını söyledi: "Bir metin okunmadı, iki metin okundu. Onların okuduğu metinle Yalçın Bey'in okuduğu metin birbirinden tamamen ayrı. Aynı metin değildi dikkat ederseniz. Ben oradaki toplantıyı da doğru bulmuyorum. Çünkü bu toplantıda hükümetin Başbakan Yardımcısı'yla şu an parlamento içinde olan bir grubun yan yana o resmi vermesini ben şahsen doğru bulmuyorum. Daha önceleri gerektiğinde bir arkadaşımız onlarla görüşmeler yapar ve açıklama yapılırdı. Ama o toplantıda olduğu gibi medyanın karşısına çıkmak suretiyle, iki ayrı metin deklare edilmiyordu. Böyle bir şey hiç yaşanmamıştır. Bunu doğru bulmuyorum. Açıklanan 10 maddelik metne gelince; o metinde bir demokrasi çağrısı yok. Bu metnin demokrasi adına neresini kabul edeceğim? Metni incelersek oradaki konuların çoğunun demokrasiyle falan yakından uzaktan alakası yok. Hala yeni yeni talepler ortaya çıkıyor. Daha sonra Başbakan Yardımcımızın yaptığı bir açıklama var. Onların tamamen aksine. Yani birbiriyle tamamen örtüşen bir şey yok. O zaman neyi görüştüler? Buna ortak bir deklarasyon diyebilir misiniz? Böyle bir şey var mı?"

*

Son bir not: Mehmet Öcalan ziyaretleri, genellikle kritik dönemlerde, iktidarla HDP arasındaki iletişimin koptuğu ya da çok zayıfladığı dönemlerde gündeme geldi hep. Tüm görüşmeler de hep çok "kritik" oldu, bir şey açıklanmayanlar dahil.

*

Bu çalışmadaki bilgiler, şu kronolojik çalışmalardan elde edildi:

Hafıza ve Adalet’in internet sitesi:

http://hakikatadalethafiza.org/baris-sureci-kronolojisi/

Yıldıray Oğur’un 11 Ağustos 2015 tarihli yazısı:

http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/yildiray-ogur/587467.aspx

İrfan Aktan’ın Bianet’te yayınladığı çalışma:

http://bianet.org/kurdi/siyaset/160243-cozum-surecinin-kronolojisi

Her kronoloji, yazarın bakışına göre bir süzgeç içeriyor. En geniş kapsamlı olanı Hafıza Merkezi’nin, ancak diğerlerinde de her zaman çok işe yarayacak bilgiler yer alıyor. Biz burada sadece şu anı değerlendirmek için en gerekli gördüğümüz bölümleri aldık. (HABER MERKEZİ)

Etiketler Abdullah Öcalan