Türkiye hem korunuyor hem az çocuk yapıyor

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yıllardır kadınlara yaptığı 'en az 3 çocuk doğurun' çağrılarına istediği yanıtı alamayınca bu kez de doğum kontrolü yöntemlerini hedef aldı. Tartışmaya Sağlık Bakanı'nın da katıldığı konuyu araştırdık, uzmanına sorduk.

Google Haberlere Abone ol

Özlem Akarsu Çelik [email protected]

ANKARA - Cumhurbaşkanı Erdoğan yıllardır, 'kadınların en az 3 çocuk doğurması gerektiği' yönünde açıklamalar yapmasına rağmen Türkiye'deki doğurganlık oranı değişmedi ortalama doğum sayısı yıllardır 2.1...

'DOĞUM KONTROLÜ MÜSLÜMANLIKTA YOKTUR'

Erdoğan doğum sayısında artış olmayınca bu kez de doğum kontrolü yöntemlerini hedef aldı. 30 Mayıs'ta "Nüfus planlamasıymış, doğum kontrolüymüş, hiçbir Müslüman aile böyle bir anlayışın içinde olamaz!" dedi.

Doktor Sağlık Bakanı Recep Akdağ, bu açıklamaya, "Nüfus planlaması ya da doğum kontrolü artık tarihe karışmış laflardır" sözleriyle daha 'bilimsel' yaklaştı. Dünkü açıklamasındaysa bir cümle daha ekledi, 'Bir ailenin ne kadar çocuk yapacağına kendisi karar vermesi gerekir, bunun sağlıklı biçimde gerçekleşmesi için devlet ona yol gösterir'.

TÜRKİYE'DE DOĞUM KONTROLÜ NE DURUMDA

Bu alandaki en kapsamlı ve referans kabul edilen araştırma Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü"nün yaptığı, "2013 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması"... Araştırmadan bazı başlıklar şöyle:

- Türkiye'de gebeliği önleyici yöntemler(GÖY) kullanımı 2003 yılından 2013 yılına kadar artarak. yüzde 74'e çıktı.

- GÖY modern ve geleneksel yöntemler olarak ikiye ayrılıyor.

- Modern yöntemler: Kadının tüplerinin bağlanması, erkeğin kanallarının bağlanması, hap, rahim içi araç(RİA), enjeksiyon, deri altı implantları, kondom, kadın kondomu, diyafram, acil korunma hapı.

- Geleneksel yöntemler: Tehlikesiz günler, geri çekme.

- Kadınların tamamı en az bir yöntemi mutlaka biliyor.

- Yaşayan bir veya iki çocuğu bulunan kadınların dörtte üçünden fazlası yöntem kullanıyor.

- En fazla kullanılan yöntemler sırayla, geri çekme, RİA, kondom, tüplerin bağlanması, hap..

- Geri çekme yöntemi Türkiye'de çok yaygın. Oran yüzde 25... (Geri çekme yönteminin yaygınlığı, uzmanlarca doğurganlığın da erkeklerin kontrolünde olduğu şeklinde yorumlanıyor (ÖAÇ) )

- Aile planlaması eğitimle birlikte artış gösteriyor.

- Son 20 yılda GÖY kullanımındaki artışın en fazla olduğu bölgeler Orta ve Doğu Anadolu.

- Hiçbir önlem kullanmayan evlenmiş kadınların oranı sadece yüzde 10.

- Genç yaşlardaki kadınlar, doğumlarını geciktirmek veya doğumların arasını açmak için, ileri yaşlardaki kadınlarsa doğumlarına son vermek amacıyla aile planlamasını benimsiyor.

- Modern GÖY temininde genellikle kamu sektörü tercih ediliyor.

- Modern yöntem kullanıcılarının yüzde 56'sı kullandıkları yöntemi kamu sektöründen temin ederken yüzde 37'si özel sektörden, kalan yüzde 7'si marketlerden, dükkânlardan alıyor.

- Özellikle tüplerin bağlanması, RİA gibi yöntemlerde kamu sektörü temel kaynak sağlayıcı konumda.

- Kondom temininde sağlık ocakları/sağlık evleri ikinci sırada yer almakta. Market veya dükkânlardan kondom alanların oranı yüzde 20.

DOĞUM KONTROLÜ YÖNTEMİNİ KAMUDAN TEMİN ZORLAŞIYOR

En önemli noktalardan biri, gebeliği önleyici modern yöntemlerde birinci kaynak olan kamu sektörünün Cumhurbaşkanı'nın, Sağlık Bakanı'nın ve siyasetçilerin yaptığı bu açıklamalardan sonra giderek azaldığının teyidi. Araştırmaya göre 2008-2013 yılları arasındaki beş yıllık dönemde modern yöntemlerin temin edildiği kaynağa ilişkin kamu sektörünün payı belirgin ölçüde azaldı. Tıpkı sezaryen-kürtaj tartışmalarının ardından kamu hastanelerinde doktorların kürtaj yapmayı reddetmesi gibi.

Kadın Sığınağı Vakfı Mor Çatı, 2015 yılında 37 kamu hastanesini arayarak "Kürtaj yapıyor musunuz?" diye sormuş, sadece 3 hastaneden "isteğe bağlı kürtaj yapıldığına" dair olumlu yanıt almıştı. Türkiye'de isteğe bağlı kürtajın 10 haftaya kadar yasal olduğunu bilmelerine rağmen siyasi iradenin bu tavrı doktorları ve hastaneleri de etkiliyor.

'ÜREME SAĞLIĞI KAVRAMI, DOĞUM KONTROLÜNÜ DE KAPSAR'

"Bütün bu tartışmalar kişilerin doğum kontrolü yöntemi kullanma kararlılıklarını etkiler mi?" sorusunu, '2013-Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması'nda imzası bulunan Hacettepe Nüfus Etütleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İlknur Yüksel-Kaptanoğlu'na yönelttik.

İşte yanıtlarından bazı başlıklar:

Sağlık Bakanı, 'dünyada artık doğum kontrolü lafı kullanılmıyor' diyor. Şunun altını çizmek lazım, bu laf kullanılmasa da doğum kontrolü hâlâ kullanılıyor. Evet dünyada 'doğum kontrolü'nü de kapsayan 'üreme sağlığı' kavramı kullanılıyor ama bu kavramlar birbirinin yerine geçmedi, üreme sağlığı diğerini de kapsıyor.

KAÇ ÇOCUK DOĞURACAĞI KADINA BIRAKILMALIDIR 

Üreme sağlığı, kadının ve erkeğin doğum kontrolu araçlarına güvenli ve ucuz bir şekilde ulaşabilmesi, cinsel ve üreme sağlığı hakları konusunda bilgilere ulaşabilmesi, doğumla ilgili hizmetleri (kürtaj, doğum kontrolü) alabilmesi ve güvenli cinselliği de içeren bir kavramdır.

Geçmiş yıllarda Türkiye'de doğurganlığın azaltılması, ülkenin ihtiyaçlarının da insanların talebinin de bu yönde olması sebebiyle hedeflenmişti.

Bu açıklamaların, kavramların insanların hayatında etkisi olacağını sanmıyorum. Bu tartışmaların sağlık hizmetine ulaşıma etkisi olursa, ki bu yönde bazı duyumlar alıyoruz, insanların istedikleri zaman kondom bulamaması ya da kürtaja ulaşamaması gibi sorunlar yaşanırsa o zaman olumsuz etkisi var diyebiliriz.

1994 Kahire Nüfus ve Kalkınma Konferansı'nda üreme sağlığı kavramının altı çizildi ve hükümetler bunu uygulama taahhüdünde bulundu. Türkiye de bunun takipçisi ülkelerden biri. Hatta Meclis'te bununla ilgili bir çalışma da yürütüldü. Uluslararası prosedürü devam ettiren bir çizginin dışına sapmamak gerekir. Orada taahhüt edilen konu, insanlara yöntem kullanımı konusunda her türlü bilgiyi vermek ve insanları özgür bırakmaktır. Ne zaman, kaç çocuk doğuracağı bilgisini, doğuracak kişiye yani kadına bırakmak gerekir.