Beyoğlu için bir ihtimal daha var mı?

Günlerdir Beyoğlu konuşuluyor. Kapanan dükkânlar, yalnızlaşan sokaklar, ruhunu kaybeden Beyoğlu “Nasıl oldu da böyle oldu?” bu soruya bir yanıt aranıyor. Oysa bu soruya yanıt bulmak o kadar da zor değil. 

Google Haberlere Abone ol

Av. Eren Can

Beyoğlu Belediyesi’nin uygulamaları, kiracılar aleyhine getirilen hukuki düzenlemeler ve kolluk kuvveti zoruyla birçok dükkân kapanmak zorunda kaldı.

Madde madde sıralarsak;

1) Borçlar Kanunu 347. Madde: Küçük esnafın kâbusu haline gelen, Borçlar Kanunu değişikliğiyle birlikte 10 seneyi dolduran kiracılar gerekçesiz olarak tahliye edilebiliyor. Bu madde kullanılarak Kelebek Korse mağazası tahliye edildi. Eller Sanat Galerisi, Armada Restaurant, Lebon Pastanesi gibi tarihi mekanların davaları ise halen sürüyor.

2) Kısa ismiyle 6306 sayılı Afet Yasası: Kiracıların hiçbir hakkını gözetmeyen bu yasa ile binalar dönüşüme tabi tutulurken kiracılar “sürgün” edildi. Riskli ilan edilen binalarda işyeri olanlar dükkanı boşaltmayıp direnirse zabıta “zoruyla” çıkarıldılar.

3) Kısa ismiyle 5366 sayılı Yenileme Yasası: Beyoğlu’nda dönüşümün ilk kurbanlarını vermemize yani Emek Sineması’nın yıkımına da Tarlabaşı projesinin hukuki altyapısı bu düzenleme ile kuruldu. Tarlabaşı’nda yoksullar evlerinden edildi. Emek Sineması yıkıldı yerine “çakma” Emek yapılıp AVM içine konuldu.

4) Zabıta terörü: Beyoğlu Belediyesi özellikle içkili mekânlara masa sandalye konusunda eşitlik gözetmeden ölçüsüzce yaptırım uyguladı. Zabıta terörü, insanları Beyoğlu’ndan uzaklaştırdı. Sokaklar canlılığını kaybetti.

5) Beyoğlu’nda hastane yok: Taksim İlkyardım Hastanesi 1065 gündür kapalı. Yani bölgede kamusal sağlık hizmeti verebilecek büyük ölçekli bir hastane dahi kalmamış durumda.

Beyoğlu’nda her gün biraz daha azalıyoruz. Beyoğlu gitgide insansızlaştırılıyor ve tektipleştiriliyor. Turistikleştirilen Beyoğlu’nda artan kiralarla, eski dükkânlar, kültür merkezleri, lokaller, tiyatrolar, kitabevleri, sinemalar bir bir kapanıyor. Bu durumun doğal sonucu olarak da Beyoğlu ruhunu kaybediyor. Bugün avlusunda çay içebileceğimiz bir Narmanlı Han artık yok. Zaman tüneli gibi dekoruyla 80 yıldır İstiklal Caddesi’nde var olan Kelebek Korse Mağazası da ne yazık ki artık yok. Mağazanın sahibi İlya Avramoğlu, dükkânını kapatmadan önce çok acı bir şey söylemişti: “6-7 Eylül Olayları’ndan sonra bile Beyoğlu’nu terk etmemiştik ama Borçlar Kanunu’na yenildik.”

Beyoğlu’nun ruhsuzlaşma süreci aslında yeni değil. Son günlerde çok sayıda mekânın kapanması gündemde yer almasını sağlasa da; birkaç yıldır dükkânını kapatan küçük esnaf sayısı bilinenden çok daha fazla. Son dönemde kamuoyunda yer bulabilen işyerleri genelde zincir mağazalar oldu. Zincir mağazalar açısından olay sadece “şube” kapatmaktan ibaret. Oysa Beyoğlu’nu Beyoğlu yapan “eski” ve “küçük” esnaf burada kalabilmek için ısrarla direndi ama belediye uygulamaları ve hukuki düzenlemelerle yerlerinden edildiler ve edilmeye de devam ediliyorlar.

borclar-kanunu-beyoglu-esnafini-vurdu-5441874

Geçtiğimiz sene tıpkı Sıraselviler’de bulunan Nazım Hikmet Kültür Sanat Vakfı gibi, yan binasındaki Laterne Cafe de Afet Yasası kullanılarak tahliye edilip yıkılan mekânlardan biri oldu. Öğrencilerin ona verdiği isimle Şeker Teyze’nin mekânı, üniversite öğrencilerinin ders çalıştığı, ev yapımı yiyeceklerin ucuza satıldığı ve Gezi protestoları sürecinde şiddet görenlere kucak açmış bir yerdi.

borclar-kanunu-beyoglu-esnafini-vurdu-5441882

Bir başka tahliye edilen esnaf da Stil Kundura isimli ayakkabı dükkanının sahibi Murat Nazlıçiçek idi. Murat Nazlıçiçek aynı zamanda yönetmen Mario Rizzi’nin Murat ve İsmail adlı belgesel filminde babasıyla beraber rol almıştı. 16 Mart 2015’te mal sahibinin tahliye davasını kazanması ve icra memurlarıyla gelmesi üzerine alelacele 12 yıllık dükkânından eşyalarıyla çıkarıldı. Daha sonra yüksek kiralar nedeniyle başka bir yer bulamadı, memleketi Adana’ya döndü ve 2016 yılı Mart ayında hayatını kaybetti. İşte rant hırsı küçük esnafı sadece yerinden etmekle bırakmıyor, hayatına da mal olabiliyor. Aslında hayatımızda adım adım büyüttüğümüz hayalleri, anıları ve yaşanmışlıkları da alıp götürüyorlar.

Beyoğlu’nda sürgün süreci yaşanırken bu yılın başında Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan ise, “Emek Sinema Pasajı'nı eğer bir şeye benzetmek gerekirse, büyük bir alışveriş merkezi olan İstiklal Caddesi'nin sinema bölümü gibi görüyorum” açıklamasını yaptı. Bu düşünce tipi ile kenti ranta açma arzusu ne yazık ki ruhunu kaybetmiş Beyoğlu’nun da mimarı oldu. Oysa “büyük bir alışveriş merkezi” diye tanımladığı İstiklal Caddesi’nde açılan o büyük ve kaçak katlı(!) AVM içindeki dükkanlar bile bugün kapanıyor!

Bir ihtimal daha var diyebilmek için, tüm kültürel çeşitliliğiyle Beyoğlu’nu yeniden kurabilmek için ortak değerlerimize, anılarımıza, tarihe sahip çıkanlar olarak bu sürgünden etkilenen herkesin, küçük esnafın, Beyoğlu’nun çeşitli mahallerinde oturan sakinlerin, alternatif tiyatro gruplarının, sokak sanatçılarının, sahafların, sinemacıların ortak mücadele zeminlerini yaratmalıyız. Hâlâ ve inatla; Beyoğlu’nu savunmak ve 'Beyoğlu bizim' diyebilmek için…

Etiketler beyoğlu İstiklal