YAZARLAR

Gülenay Pınarbaşı: Postmodern insanın hazzı atlama korkusu var

Gülenay Pınarbaşı, insanın anlam arayışının zaman ve mekanla sınırlanamayacak varoluşsal bir eğilimi olduğunu, astroloji ve New Age dinlerin bu dinamikle ortaya çıktığını belirtiyor.

Sosyal medya çağında geleneksel dinselliğin başkalaşmasıyla ortaya çıkan yeni tip dindarlık formları ve New Age akımlar sosyal medya sayesinde kamusal alanda cirit atıyor. New Age akımı, üçüncü dünya ülkelerinde maddi doyuma ulaşan ve belki de bu nedenle anlam arayışının yoğunlaştığı Batı dünyası kadar karşılık bulmasa da dünyanın bu kısmında yeni dindarlık eğilimleri dönüşümünü sürdürüyor ve bireyselleşme yolunda hızla ilerliyor. Astrolojiden New Age akımlarına, dinin tüketim kültürü tarafından araçsallaştırılmasından sosyal medyanın yeni dindarlaşma eğilimleri üzerindeki etkisine kadar bütün bu konuları Gülenay Pınarbaşı’yla ele aldık.

POZİTİVİST DÖNEMİN ARDINDAN İNANÇLAR YENİ BİR FORMA EVRİLDİ

Sizce astroloji, seküler çağda insanın fizik ötesi ihtiyaçlarını karşılayacak bir fenomen haline mi geldi? Bu kendiliğinden gelişen bir süreç şeklinde mi oldu yoksa pozitivizmin yoğun baskısı altında mı gelişti?

Evet, böyle ifade edebiliriz. Aşırı sekülerleşme, aşırı rasyonelleşme ve bilimcilik baskısı altında astroloji, seküler insanın anlam arayışına cevap iddiasına büründü. Geleneksel medyayla büyük çıkış yaşadı ve dünya tarihinde olmayan yoğunlukta kitlelerin ilgisine sunuldu. Yeni medya araçlarının gelişmesiyle bir fenomen halini aldı. Bireyleri çeşitli bakımlardan etkileyen sekülerleşme ve rasyonelleşme aynı zamanda hızlı değişim ve dönüşümü beraberinde getirdi. Yaşamın her alanında görüldüğü gibi inanç sahasında da görülen bu değişim, 19. yy’da “büyü bozumu” olarak ifade edilmiştir. Fakat bugün itibariyle büyü bozulmuş mudur yoksa inançlar yeni bir form mu kazanmıştır sorusunun cevabı net değildir.

TEKNO-ÇİLECİLİK, NEO-PAGAN UYGULAMALARIYLA POST-HUMAN DÖNEMİNİN GÜÇLÜ BİR UNSURU HALİNE GELDİ

New Age dinler ve dinimsi yapıların post modern paganlık olduğuna dair yorumlar var. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Şöyle ki Braidotti, modern insanın sekülerliğe tepki olarak çıktığı yolda insan sonrası tekno-çileciliğe ulaştığına dikkat çekmektedir. Yani sadece ilahiyatçılara göre değil Batılı düşünürlere göre de tekno-çilecilik yeni-pagan inanış ve uygulamalarıyla, insan sonrası devrin siber kültürünün güçlü bir unsuru olmuştur. Bana göre ise bu noktada çeşitli görüşler olsa dahi tartışılamayacak tek konu kapitalizmin ilkeleri.

ASTROLOJİ, İNSANIN ANLAM ARAYIŞINA YANIT VERMEK YERİNE YENİ TÜKETİM ARAYIŞININ BİR ÜRÜNÜ

Bireylerin manevi arayışına cevap olma iddiasını taşıyan astroloji ile tüketimin nesnesi olan astroloji arasında çelişkili bir bağ mevcuttur, diyorsunuz. Biraz açar mısınız?

Şöyle ki, eski çağlara ait olan astrolojinin, modernitenin ortaya koyduğu seküler ve güvensiz bir alana yönelik refleksle insanın anlam arayışına cevap görünümünde olduğu açık ama bu cevabın niteliği son derece tartışmalı. Ve modern insanın kutsala ilişkin bir çıkmazı olduğu çok açık. Diğer yandan astroloji, geleceğe tuttuğu ışıkla kaygı toplumunun ihtiyaçlarını karşılaması ve kaçış noktaları aramasıyla da ilişki içindedir ve bir miktar mistisizm içermektedir. Ancak bugün, mistisizm ögeleri içinde bir tüketim metaı gibi görünmektedir. Bunu araştırmamda ortaya koymaya çalıştım. Gerek incelediğim Facebook iletileri, gerek katıldığım kurslar, dersler, seminerler bir şekilde kültür endüstrisinin üretim-tüketim zincirinde olduğunu gösterdi. İncelediğim 548 iletinin yarısından fazlası açıkça metalaşmış ögeler barındırmaktadır.

SOSYAL MEDYA, İKİNCİ SÖZLÜ KÜLTÜR DÖNEMİNİ BAŞLATTI

Sosyal medyanın icadından sonra astrolojiye yönelik ilgide ne tür eğilimler gelişti? Sosyal medya astroloji üzerinde bir etki icra etti mi? Ettiyse hangi yönde?

Geleneksel medyadan dijital medya çağına gelen kültür (en geniş itibariyle düşünelim ve dini kültürü de düşünelim) endüstrileşse dahi bir üst yapıdır ve istisnadır. Ancak kültür endüstrisinin küresel kültür endüstrisine dönüşmesiyle beraber kültür nesneleri artık her yerdedir, istisna değildir. Dijital medya kimi düşünürlere göre ikinci endüstri devrimi kimine (W. Ong) göre ise ikincil sözlü kültür dönemidir. Burada kastedilen sözlü kültürden yazıya ve sonra da elektronik bilgiye geçişteki sözün, yazıya karşı ağırlıklı kullanımıdır. Bu geçiş toplumsal, ekonomik, politik, dini vb. yapıları kapsamaktadır. Modern insan, atalarının simgesel düşünmesini bilinçaltında taşır son derece basitleştirilmiş dahi olsa yeni medyadaki ikonlar, resimlerle aktarılan simgeler bu bilinçdışı alanda karşılık bulabilir. Diğer yandan yeni medyada üretilen bilginin özellikleri ile sözlü kültürün özellikleri örtüşmektedir.

SOSYAL MEDYA ARAÇLARI SAYESİNDE BİREYSELLEŞMİŞ DİNDARLIK GÖRÜNÜR OLDU

Tıpkı sözlü kültürdeki gibi karşılıklı etkileşimle meydana gelen iletiler yazılı kültürdeki gibi editoryal bir gözden geçmez. Dolayısıyla meydana gelen bilgiler deforme olur ve çeşitlenir. Bu da bilginin sıhhati meselesini gündeme getirmektedir. Ve astroloji bu karmaşada ona ihtiyaç duyanların heyecanı ve bilgisizliğinden bolca istifade ederek dolaşıma sokulmuştur. İrrasyonel yaklaşımlar, her türlü inanç ve bilgi, internetin ortaya çıkışıyla çevrimiçi hale gelmiştir. Şunu unutmayalım, dijital mecraların yerlileri gençlerdir ve insanlar ne kadar gençse kozmopolit ve farklı görüşlere o denli açıktırlar. Üstelik sosyal mecralar, toplumsal bağlara zarar vermiş bireyselleşmeyi derinleştirmiştir. Bu yeni medya ortamının ürettiği bireycilik kültürü ile tanrı kültürü arasında iki kutuplu kültürel eğilim meydana gelmiştir. Diğer yandan çok kabaca değerlendirirsek 1980 sonrası Türkiye’nin dışa açılma politikalarının etkisi, ekonomik sistemin küresel ekonomiye daha fazla entegre olması ve kitle iletişim araçlarının artışıyla yeni tip bir dindarlaşmanın yaygınlaşma eğiliminde olduğu tespitini yapmak mümkündür. Bu yeni tip dindarlaşma sosyal medya araçları ile daha çeşitlenmiş bireyselleşme eğilimleri görünür olmuştur. Yani biz araştırmacılar için etkileşime dayalı bir mecra olan sosyal medya iyi bir gözlem alanı oldu. Kutsala, geleceğe, kaygılara dair talepleri görme imkânı bulduk.

ADORNO’YA GÖRE DİNİN YERİNİ ALAN İKİNCİL MİTOLOJİ, İLKİNDEN DAHA TEHLİKELİDİR

Eliaede’den mülhem, gerçek ve anlamlı bir dünyanın farkındalığı kutsalın keşfiyle yakından ilgilidir diyorsunuz. Bu, kutsalın olmadığı bir dünyanın mümkün olmadığı anlamına mı yoksa böyle bir dünyanın anlamlı olmadığına mı geliyor?

Benim kanaatime göre kutsalın ve kutsalın tezahürünün olmadığı anlamlı bir dünya inşası zordur. Hunharca yıkılan kutsalın yerini Adorno’nun müthiş tespitiyle söylemek gerekirse ikincil batıl inançlar ve mitoloji almıştır. Ve bu ikincil mitoloji Tin’i ortadan kaldırmaz, tinlere bölünür, işte bu durum Adorno’ya göre ilkinden daha tehlikelidir.

MODERN İNSAN ÇILGINCA KİMLİK ARAYIŞI İÇERİSİNDE

Eski dönemde imkânsızlıklar karşısında teslimiyet duygusu hâkimken buna karşın modern insanın tepkisinin “çaresizlik” ve “sorgulama” şeklinde olduğunu ifade ediyorsunuz. Eskiyle modern dönem arasındaki farklılığın nedenini açıklayabiliyor muyuz?

İnsanın anlam arayışı, insanoğlu var olduğundan beri ona eşlik etmektedir kuşkusuz. Varoluşsal anlam arayışı bazı durumlarda kimlik arayışı ile iç içe geçmiş durumdadır. Bauman, modern insanın bu çabasına “çılgınca kimlik arayışı” demektedir. Ve bu arayış eski devirlere hiç benzemeyen küreselleşme ve bireyselleşmenin birlikte yarattıkları baskı ve gerilimin yan etkisindedir. Sorunun son kısmı tabii çok geniş bir alan ama üretim-tüketim zincirinde değişiklik, sanayileşme, kentleşme, göç; bu algısal, duygusal değişimin görünür en önemli nedenlerindendir. Bir de ilahiyat alanına fazla girmeden şunu ifade etmek isterim; Din, batıya nispetle İslam dünyasında önemli bir kimlik tanımının kaynağıdır.

BİREYİN SANAL DÜNYASI KÜRESEL ŞİRKETLER TARAFINDAN ŞEKİLLENDİRİLMEKTE

Sizce Bauman’ın da ifade ettiği şekilde modern dönemde yaşanan aşırı bireyselleşme insanın astroloji merakını ve kimlik arayışını nasıl yönlendiriyor?

Kapitalizmin küresel olarak yaygınlaşmasıyla kişilere kendi kimliklerini seçme fikri empoze edilmeye başlanmıştır. Birey, ona öğretilen ana-babasının dedesinin anlam dünyasını aşmak istemektedir. Kurumsallaşma içinde adeta boğulan eski insanı geçip yitirilen anlamın başlangıcına gitmek istemektedir. Böylece O’na göre sonsuz mutluluğu dünyada yakalamak mümkün olabilir. Birey kültürü ki, Mitchell bunu anlaşılır biçimde “ben kültürü” olarak kavramsallaştırmıştır, birey artık “tanrı kültürüne” karşı bir mücadele içindedir. Yani kolektifin menfaatinden önce bireysel menfaatini düşünen yeni modern bir birey vardır. Bu bireyin kolektiften kurtulma yani tanrı kültürünü bertaraf edimi seçme özgürlüğüdür. Birey, bütün modern seçimleri gibi inançlarını seçebilmektedir. Bu seçme bilinci, Facebook’un yapısı ile uyumludur. Kitle toplumunun iletişim özellikleri ile ağ toplumunun iletişim özellikleri arasındaki önemli farklardan biri seçebilme imkânıdır. Yani birey temas edecekleri kişileri ve bağları telekomünikasyon imkânları ile sağlayabilmektedir. Elindeki iletişim ağlarının zenginliğini kullanan birey, seçerek sosyalleşir. Kendi seçimleriyle kendi kültürel ve inançsal dünyasını inşa eder, onu kişisel çıkarlarıyla değerlerinin evrimine göre değiştirebilir. Örneğin seçtiği ağda, ibadetsiz ve hesap vermeyen bir inanç dünyası inşa edebilir ya da antik tanrılardan biri Gaia’nın izinden giderek bir astroloji miti yaratabilir. Ancak burada gözden kaçan nokta kendini son derece özerk hisseden kullanıcının, küresel medya şirketleri, ağ operatörleri ve reklam sektörü arasında şekillenen sanal dünyasıdır. Yani birey, zannettiği kadar özerk değildir. Yeni medya kullanıcısı, iç içe geçmiş bu odaklar arasında denetlenir, şekillendirilir ve kısıtlanabilir.

İNSANOĞLU TARİHİ SÜREÇTE TANRI KAVRAMINI İÇSELLEŞTİRMİŞ VE BİLİNÇDIŞINA AKTARMIŞTIR

Victor Frankl’ın bilinçdışı dindarlık kavramını nasıl anlıyorsunuz? Bu kavramsallaştırmaya yaklaşımınız nasıl?

Frankl’a göre insanoğlu, tarihi süreçte farkında olmadan Tanrı’yı içselleştirmiş ve O’na bilinçdışı yoluyla bağlanmıştır. Bu yolda gelişen bilinçdışı dindarlık, insan benliği ile tanrısal aşkınlık arasındaki ilişkidir. Bu ilişki, insanı anlam arayışına yönelten önemli bir araçtır, kutsaldır.

AİDİYET İSTEMEYEN ASTROLOJİ, ABD’DE II. DÜNYA SAVAŞI'NDAN SONRA PATLAMA YAPTI

Batılı ülkelerde özellikle de ABD’de yeni dini hareketlere yönelik ilginin, dünyanın geri kalanıyla karşılaştırıldığında yoğun olmasını neye bağlıyorsunuz?

New Age inanış ve uygulamalarının gözle görülür biçimde arttığı 2. Dünya Savaşı sonrası astroloji, ABD’de patlama yapar. 12 Mart 1969 tarihli Time Magazine, Amerika’da 10 bin uzman astrolog 575 bin amatör astrolog olduğunu yazmıştır. Pek tabii astroloji işin popülarize edilmiş ciddi bir pazara sahip bir yönüdür. Aidiyet istemez. Batılı ülkelerde özellikle Anglo-Sakson dünyada hem yeni dini hareketler hem de kurumsal dinlere ait çeşitli yaklaşımlar dünyanın diğer kısmına göre fazladır.

Baumann, savaş sonrası yıllarda ABD, Britanya gibi ülkelerde yaşam standartlarındaki muazzam ilerlemeye rağmen Amerikalıların mutluluklarının azaldığı tespitini yapan bir araştırmanın sonuçlarını paylaşmıştır. Bauman bu değerlendirmeyi Robert E. Lane’nin Yale Üniversite’sinde 2000 yılında yaptığı araştırmadan aktarmıştır. Adorno, bu mutlu olmama halini kitle iletişim araçları ile tanıtılan, arzu uyandırılan metalara ulaşamama ile birlikte değerlendirmiş ve “süreğen mutsuzluk” tanımını yapmıştır. Başta sosyal bilimciler, bu sözü geçen mutsuzluğun ürettiği anlam arayışının bir sonucu olan antik dinlerle ve pagan inancıyla harmanlanmış New Age olgusuna ilgi göstermişlerdir.

BAUDRİLLARD BATI DIŞI KÜLTÜRLERE BAKMALIYIZ DEMİŞTİR

Bu mutsuzluğa dikkat çeken düşünürlerden biri olan Baudrillard, “Simülarklar ve Simülasyon” kitabında, “Batı tarihinin yapı taşı, moral bozukluğudur ve Batı dünyası dışındaki dünyalara bakmalıyız” demiştir. Bu bakış kimi mecralarda diğer kültürlere ilgi ve merak şeklinde gelişmişken kimilerinde ahlak ve moral değerlere, dinî inanışlara yöneliş şeklinde tezahür etmiştir. Diğer kültürlere ve okült uygulamalara duyulan bu büyük ilginin bir sonucu olarak her alandan bilim insanı bu konularda araştırma yapmış, incelemiş kendi perspektiflerinden cevap vermiştir. Ama bana göre çok da dallandırıp budaklandırmaya gerek yok Bir Amerikan sözü, “Bir de İsa’yı deneyin”dir. Hatta Baudrillard, “İsa’yı İsa’yla deneyin” gibi ironik bir çağrı yapar. Bu çağrıda, Batı insanının tüketim insanı olma boyutuna dikkat çeker, hangi türden olursa olsun bir hazzı atlama korkusu vardır modern/sonrası insanda. Long’un yeni dînî hareketler için yaptığı “popüler din” tanımı tüketim bağlamında fikir vericidir. Bahsi geçen bu popüler inanç sistemi, iyileştirici, ezoterik formlara sahip olmakla birlikte; değerlere, mantıksal kanıtlara dayanmayan olaylara ilişkin kehanetlere ve ezoterik bir kaynağa sahip terapik pratiklerle yapılmaktadır. Baudilliard’ın da popüler din dediği bu form, endüstri toplumlarında insan karakterini tanıma, el falı, astroloji, yoga, tarot gibi biçimlerde tezahür eder.

TÜRKİYE’DE YENİ DİNİ HAREKETLERE İLGİ BATIYA ORANLA ZAYIF

Türkiye’de sosyal medya üzerinden yaptığınız araştırmaya göre insanların yeni dini hareketlere ilgisi nasıl? Astrolojiyle karşılaştırırsak tablo ne durumda?

Sosyal medya mecralarında post seküler, post modern dönemde etkisi artan New Age inanış ve uygulamalarından en görünür türlerden biri astrolojidir. Ve astroloji diğer gizemci, antik inanışlarla harmanlanmıştır. Başta büyü olmak üzere birçok animik uygulama pazarda yerini almıştır. Ancak batılı ölçekte bir eğilimden bahsetmek pek mümkün değildir. Çok daha zayıf ilerlemektedir yeni dini hareketler ama astroloji üzerinden dahi zayıf bir damar yakaladığımı söyleyebilirim. Bu noktada medya ilgisi ve desteği ile yayılan New Age uygulama bilgilerinin kimin kontrolünde olduğu ve ne kadarının dolaşıma sokulduğu sorusu anlamlıdır. Ayrıca, Facebook’un karmaşık yapısının bu tip bilgileri meşrulaştırma mekanizması dikkatle incelenmelidir.

Gülenay Pınarbaşı kimdir?

İstanbul Üniversitesi Türk dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olmasının ardından yüksek lisans ve doktora eğitimlerini tamamladı. Sosyal medyada yön değiştiren inançları konu alan araştırması ile doktora tezini tamamladı. Bazı üniversitelerde dersler veren ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının sosyal sorumluluk projelerinde yer alan yazar, kültürlerin inşası üzerine özel çalışmalar ve danışmanlık yapmaktadır. Yayınlamış Eserleri: Anadolu’nun Ermiş Kadınları (2017); Anadolu’ya İsmini Veren Kadınlar (2016), Spiritüel Ağ, (2021). Ayrıca TRT’nin farklı kanallarında yayınlanmış bazı belgesellere danışmanlık yapmış ve senaryosunu yazmıştır.


İslam Özkan Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Gazeteciliğe Selam gazetesinde başladı. Bir dönem kitap yayıncılığı alanında faaliyet gösterdi. Ardından Filistinhaber, Time Türk, Dünya Bülteni, Birleşik Basın gibi internet sitelerinde editörlük, TRT Arapça, Kanal On4, Kudüs TV gibi televizyonlarda haber müdürlüğü ve TV 5'te program moderatörlüğü, bazı Arap televizyon kanallarının Türkiye temsilciliğini yaptı. Halen Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Araştırmaları Enstitüsü Ortadoğu Sosyoloji ve Antropolojisi'nde doktora eğitimini sürdürmektedir.