Gökhan Ahi: Tüm meslektaşları yönetime dahil etmeliyiz

İstanbul Barosu Başkan Adayı Gökhan Ahi, "Avukatların bütün bu sorunlarını çözmek için çalışmalar yapmalıyız. Bunu da ancak tüm meslektaşlarımızı bir şekilde yönetime dahil ederek yapabiliriz" diyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Dünyanın en büyük barosu olan İstanbul Barosu hafta sonu Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenecek Genel Kurul ile yeni başkan ve yönetimini belirleyecek. Dokuz avukat grubundan adaylar baro başkanlığı için yarışacak. 51 bin 352 kişinin oy kullanacağı düşünülen baronun başkan adayları şöyle: 

- Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu adayı Filiz Saraç

- İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi ve Önce Avukat Grubu'nun adayı Avukat Elif Görgülü 

- Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu Yükseliş Hareketi adayı olan Hasan Kılıç

- İstanbul Avukatlar Birliği adına Metin Uracin

- Bağımsız Avukatlar Grubu'nun adayı Gülden Sönmez

- Avukat Hakları Grubu'nun adayı Mustafa Gökhan Ahi

- Avukat Mert Er Karagülle

- Milliyetçi Avukatlar Grubu adına Hakan Çatak

- Genç Hukuk Hareketi'nden Türkan Kara

İstanbul Barosu seçimi öncesinde adaylarla görüştük. Söz sırası Önce Avukat Grubu'nun adayı Gökhan Ahi'de...

'BAROYU 20 YILDIR AYNI ANLAYIŞ YÖNETİYOR'

Baro başkanlığına neden aday oldunuz?

Bir avukat olarak, savunma kurumunun güçsüzleştirilmesinden ve mesleğin gidişatından endişe duyduğum için aday oldum. Hukuk devletinin temeli olan yargı kurumu, gittikçe bağımsızlığını yitirdi ve siyasallaştı. Siyasallaşmadan etkilenmeyen ve hukuk adına mücadelesini sürdüren bir tek avukatlar kaldı. Avukatların yargı içindeki konumu ve itibarı gitgide azaltılırken, bir yandan da hukuki, fiili, psikolojik ve ekonomik sorunlarla baş başa bırakıldık. Mevcut baro yönetimlerinin mesleği geliştirmek ve hukuk devleti için mücadele etmek bir yana, gittikçe etkisiz ve hareketsiz kaldığını, kısır tartışmalar içinde hapsolduklarını gözlemledik. İstanbul Barosu'nu 20 yıldır aynı ekip ve anlayış yönetiyor, kişi hareketi oldular, hiçbir zaman ekip hareketi olamadılar. Bu duruma daha fazla seyirci kalmamak adına, 144 yıllık şanlı bir geçmişi olan meslek örgütümüz İstanbul Barosu'na başkan olmak için değil, başkanlık yapmak ve efsanevi başkanımız Orhan Adli Apaydın’ın (1976-1983 İstanbul Barosu Başkanı) mirasını taşımak için aday oldum.   

.

'BAROCULUK FAALİYETLERİNİ SUNMUYORUM'

Sizi diğer adaylardan ayıran özellik nedir?

Mesleğin gelişimi için ve örgütlü bir mücadele için yeni bir şeyler söylüyorum, yeni çözümler öneriyorum. Diğer bazı adaylar gibi geçmişte baro yönetimlerinde yer almadım, özgeçmiş olarak sadece baroculuk faaliyetlerini sunmuyorum. Baroların bugünkü adaletinin içinde pay sahibi değilim, dolayısıyla en azından “öğrenilmiş çaresizlik” içinde değilim. 21 yıllık meslek hayatı olan birisi olarak, bir avukatın bulunabileceği her yerde mesleğimi yaptım, sahanın her yerinden bilfiil tecrübeler edindim. İşçi avukat da oldum, işçi avukatlarla da çalışıyorum. Stajyer avukatlar yetiştirdim, yetiştirmeye devam ediyorum. Avukatların yaşadığı tüm sorunları en yakından biliyorum, çünkü bizzat yaşıyorum. Uzun yıllar üniversitelerde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak hukukçulara katkı sundum. Meslektaşlarımla her zaman iletişim içindeyim ve mesleki dayanışmanın önemine inanıyorum. Ben grubumuzun içinde hiçbir zaman başkan olmadım çünkü grubumuz kişi hareketi değil, bir ekip hareketi. Ekip ruhu içinde hiyerarşi olmadan çalışıyoruz. Adliyelerde nöbetleri başlattık, nöbetçi avukat var diye hakimler, savcılar, müdürler, kalemler avukatlara davranışlarına çeki düzen verdiler. Hukuka aykırı işlemler yapan, avukatlara zorluk çıkaran ne kadar kurum varsa, inceledik, eleştirdik, yazıştık, ifşa ettik. Avukatlara mücadele edebilmesi için yardımcı olduk, avukat kamuoyunda ve genel kamuoyunda farkındalık yarattık.   

.

'SARI BAROLAR OLSUN İSTİYORLAR'

Avukatların sık sık savunma alanında engellendiklerini duyuyoruz. Sizce savunmanın en önemli sorunları neler? Bu sorunlara ne tür çözümler öneriyorsunuz?

Avukatlar, mesleklerinin doğası gereği sorular sorarlar, şüpheyle yaklaşırlar, itiraz ederler, direnirler, mücadele ederler. Bir bireyin ya da kurumun avukatı olarak, her aşamada hukuk sistemini denetler, her aşamada hukukun üstünlüğünü savunurlar. Avukatların bu doğal faaliyetleri, başta siyasal iktidarlar olmak üzere güçlü tüm yapıları rahatsız eder. İşte bu yüzden avukatların örgütlü gücü ve avukatların hakları zaman içinde eritilmeye çalışılıyor, avukatların itibarları gittikçe azaltılmaya çalışılıyor. Etkisiz ve yetkisiz avukatları hayal ediyorlar, savunmayan, direnmeyen, itiraz etmeyen hukuk teknisyenleri yetişsin istiyorlar. İnsan haklarını ve hukukun üstünlüğünü her koşulda savunan barolar yerine, yandaşlık yapan sarı barolar olsun istiyorlar. Belki basit gelecek ama, bu sorunların çözümü için adım atılacak ilk şey İstanbul Barosu'nu tekrar mücadeleci ve eylemci bir hale getirmek, 56 bin avukatı barosuyla barıştırmak, onları yönetime ve örgütlü mücadeleye dahil etmek olacak.  

.

'YARGIDA SİYASALLAŞMA VE KADROLAŞMA SÖZ KONUSU'

Şu an Türkiye'de yargının bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Yargının sorunları sizce nelerdir?

Yargı, bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirmiştir. Anayasa Mahkemesi'nden, Yargıtay'a, Danıştay'dan İstinaf Mahkemeleri'ne kadar büyük oranda atama, kadrolaşma ve siyasallaşma söz konusudur. Yargının gücü, AKP’nin sopası ve korku unsuru olarak kullanılıyor. Hakimler, yer değiştirileceği veya soruşturma geçirileceği endişesiyle özgür ve bağımsız karar veremiyorlar. Bunların dışında, adliyeler yargı dağıtmaktan uzak, klasik devlet dairelerine dönüştüler. Adalete erişim halen çok uzun ve pahalı bir süreci gerektiriyor. Savunma hakkı çoğu zaman ihlal edildiği gibi, AİHM ve AYM kararlarına uyulmuyor. Birkaç istisna hariç, mahkemelerimizde adil yargılama yapıldığını söylemek artık çok güç.

Türkiye Barolar Birliği’nin eski Başkanı Metin Feyzioğlu Lefkoşa Büyükelçiliği’ne atandı. Yapılan bu atamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Metin Feyzioğlu, teslimiyetinin ve sadakatinin ödülünü aldı diye düşünüyorum. Baroları bölmek için ve avukatları yalnızlaştırmak için yaptığı çalışmaları hepimiz iyi biliyoruz ve tarih bunları not etti.

'STAJ EĞİTİM MODELİ YENİDEN KURGULANACAK'

Stajyer avukatlarla ilgili bir çalışmanız var mı?

Stajyer avukatlarla ilgili birkaç çalışmamız var. En başta ücret sorununu çözeceğiz, zira stajyer avukatlara ücret ödenmeyeceği inancı yerleşmiş, oysa kanunda böyle bir şey yazmıyor. Adliye stajının ve avukatlık bürosu stajının daha verimli geçmesi için çalışmalar yapacağız. Stajyer avukatlar, mesleki hayatı tanımadan sahaya çıkıyorlar. Staj eğitim modeli yeniden kurgulanacak, başta avukatlık hukuku ve avukatlık etiği olmak üzere eğitimler sadece mesleki bilgi ve becerilere yönelecek. Biz sadece Avukat Hakları Grubu olarak bile onlarca eğitim programı yaptık. Stajyer avukatı ucuz iş gücü olarak gören ve mobbing uygulayan meslektaşları denetlemek ve gerekirse disipline sevk etmek yönünde çalışmalarımız olacak.

ÇOKLU BARO ELEŞTİRİSİ...

Çoklu baro sistemine dair tartışmalar devam ediyor. İstanbul ve Ankara’da iki baro var. Bu konudaki görüşleriniz neler?

Biz onlara numaralı barolar diyoruz. Güçlendirmek için ek ödenek, dosya promosyonu dahil her şeyi yapıyorlar ancak yine de meslektaşlardan ilgi görmüyorlar. Her ne kadar, tamamen ekonomik bir birliktelik haline dönüşseler de, numaralı baroların er geç kapatılacağını düşünüyorum. Bugüne kadar mesleğe bir katkıları da görülmedi.

'TEVKİL İŞLERİ ONLİNE PAZAR YERİNE DÖNÜŞTÜ'

Avukat mesleğinde tartışma konusu olan bazı konular var. Bunlardan biri de tevkil (birini kendisine vekil etme) konusu. Çoğu avukat yerine başka bir avukatı göndererek iş yaptırıyor. Bunun karşılığında ise çok düşük ücretler ödeniyor. Binlerce avukat da bunu bir gelir kapısına dönüştürmüş durumda. Tevkil konusuna nasıl bakıyorsunuz, baro başkanı olursanız bu konuyu kurumsallaştırma gibi bir çalışmanız olur mu?

Tevkil konusu avukatlar için fiili bir zorunluluk haline geldi. Zaten yıllardır bir dayanışma halinde birbirimizi tevkil ediyorduk. Gelinen zaman içinde tevkil, bazı meslektaşlarımız için ana geçim konusu haline geldi. Hatta tevkil işleri bazı aracı firmalarla online pazar yerine dönüştü. Tevkil bizler için bir zorunluluk olmakla birlikte, tevkil işini emek sömürüsünden ve aracı firmaların kâr getirici bir faaliyeti olmaktan uzaklaştırmak zorundayız. Bunun için TBB’yi harekete geçirip düzenleyici ve asgari standartları belirleyici bir yönetmelik, yönerge yapılması için çalışmalar yapacağız.

'ESAS MESELE BÜTÜN SORUNLARI KÖKÜNDEN ÇÖZMEK'

İstanbul Barosu'na başkan olursanız avukatların hangi sorunlarını dile getirmekte ısrar edeceksiniz?

Avukatların sorunlarını dile getirmek en kolayı, zaten yıllardır herkes bunu yapıyor. Esas mesele bütün bu sorunları kökünden çözmek için çalışmalar yapmak. Bunu ancak tüm meslektaşlarımızı bir şekilde yönetime dahil ederek yapabiliriz. Dar grupçuluk yapmadan, kapsayıcı bir şekilde hareket edeceğiz. Komisyonları ve kurulları güçlendireceğiz, meslektaşlarımızın önceliklerini ve fikirlerini alacağız ve adım adım ilerleyeceğiz. Tüm kurumlarla öncelikle iletişim halinde olacağız, iletişim kesilirse veya kurulmazsa eylemlilik aşamasına geçeceğiz. Bütün bunları ancak 56 bin avukatın tam ve kesintisiz desteği ile yapacağız.

Elbirliğiyle ve ortak akılla, başta İstanbul Barosu'nun genel hukuk siyaseti içerisindeki ağırlığını ve konumunu perçinleyecek, aynı zamanda avukatların mesleki sorunlarını çözebilmek için çalışmalar yapacağız. Avukatlara yönelen siyasi, fiili, hukuki ve psikolojik her tür engeli yıkmak için mücadele edeceğiz. Bu arada çok önemli bir misyonumuz daha olacak. Oldukça kritik gördüğümüz 2023 genel seçimlerinin adil ve dürüst bir şekilde sonuçlanması ve gerçek iradelerin sandığa yansıtılabilmesi için Türkiye’deki tüm avukatları seçim ve sandık güvenliğini sağlamak için İstanbul Barosu liderliğinde bir araya toplayacağız. Çünkü İstanbul Barosu, hukuk ve demokrasinin kalesidir, tarihi misyonu bunu gerektirir.