Genç ve çocuk psikiyatristi Doç. Dr. Veysi Çeri: Okullar saat 9’dan önce açılmamalı

Doç. Dr. Veysi Çeri’yle Timaş Yayınları'ndan çıkan ‘Yeterince İyi Ebeveyn Olmak’ kitabını konuştuk. Çeri, "Günümüz çocukları resmen bir uyaran bombardımanı altında" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Genç ve çocuk psikiyatristi Doç. Dr. Veysi Çeri’nin ‘Yeterince İyi Ebeveyn Olmak’ kitabı Timaş Yayınları tarafından yayımlandı. Çeri, kitabında anne ve babaların çocuklarla olan ilişkisine yönelik dikkat çeken önerilerde bulunuyor.

TV, tablet, telefon eliyle çokça sanal dünyaya maruz kalmanın çocukların zihinsel, sosyal ve nöromotor gelişimini olumsuz etkilediğini belirten Çeri ile kitabını, internetin çocuklar için tehlikelerini ve çok dilliliğin çocuklarda karşılığını konuştuk. 

Doç. Dr. Veysi Çeri

“On yıllık mesleki pratiğim sürecinde çalışma fırsatı bulduğum ebeveynlerin neredeyse tamamının çocukları için en iyisini istediğini ancak çoğu zaman ya bunu nasıl yapacaklarını bilememekten ya da yanlış bilmekten kaynaklanan hatalar yaptıklarına çokça şahit oldum” diyorsunuz. Nedir bunlar?

Mesela çocuğu için her şeyin en iyisini isterken biraz aşırıya kaçarak çocuğun bütün sorumluluklarını üstlenmek çok sık rastladığım bir durum. Birçok ebeveyn kıyamadığı için 7-8 yaşına kadar çocuğun yiyip giyinmesini bile kendi eliyle karşılıyor. Oysa çocuğun öz bakımıyla ilgili sorumluluklarını çocuk yapabilmeye başladığı anda ona devretmek gerekiyor ki çocukta sorumluluk duygusu ve kendine yeterlik ile bununla yakından ilişkili olan özgüven kapasitesi gelişsin. Böylesi bir tutum, çocuğun sosyalleşirken de sorun yaşamaması için çok gerekli.

‘İNTERNET, ÇOCUKLARDA DEPRESYON VE ANKSİYETENİN ARTMASINA NEDEN OLUYOR’

Birçok ebeveyn çocuklarının eline tablet ve telefon vererek oyalanmasını sağlıyor. Bu, çocukların internet dünyasında kontrolsüz bir şekilde dolaşmalarına neden oluyor. Çocuklar erken yaşta güvenli olmayan sitelere girebiliyor veya uygunsuz reklamlarla karşılaşabiliyor. İnternet, çocuklar için hangi tehlikeleri doğuruyor?

Uçsuz bucaksız içerikleriyle sanal dünya, çocuklar için de birçok çekici ve eğlenceli içeriği barındırıyor. Ancak bir şeyin çekici ve eğlence verici olması maalesef iyi olduğu anlamına gelmiyor. Tabii çocuklarda bilişsel yetiler tam olgunlaşmadığından hazzı erteleme gibi kapasiteleri pek gelişkin değil. Bundan dolayı bir şeyin kendileri için zararlı olduğunu bilseler dahi çekici ve eğlenceli olması halinde kendilerini ondan sakınmaları pek mümkün olmamaktadır. İşte burada, bu tür içeriklerin uzun dönemdeki etkilerini bilen yetişkinlere çok iş düşüyor. Bu konuda da artık elimizde sağlam veriler var. Ve bu veriler erken dönemde TV, tablet, telefon eliyle çokça sanal dünyaya maruz kalmanın çocukların zihinsel, sosyal ve nöromotor gelişimini olumsuz etkilediğini ve 2-3 yaşlarda günde 2 saatten fazla ekranlara bakan çocuklarda beynin konuşma ve sosyal etkileşimle ilgili alanlarında gelişim yavaşlaması olduğuna işaret ediyor. Üstelik uzun dönemdeki olumsuz etkileri küçük çocuklarla da sınırlı değil.

Daha büyük çocuklarla gençlerde de günde 2 saatten fazla ekranlara bakmanın hangi programlara baktıklarından bağımsız olarak depresyon ve anksiyeteyi artırdığı görülmüş. Bunun yanında şiddete başvurma ile alkol ve madde kullanımı gibi olumsuz davranışların gözlenmesini de artırdığı görülüyor.

Yeterince İyi Ebeveyn Olmak - 0-6 Yaş Dönemi Anne Baba Çocuk İlişkisi, Veysi Çeri, 176 syf., Timaş Yayınları, 2021.

2 yaşına kadar çocukları asla ekranlara maruz bırakmamak gerekirken, sonraki yaşlar için belli sınırlar içerisinde kalındığında zararı olmayabileceğini de söylemek lazım. Mesela 2-6 yaş dönemi için günlük 1 saat ve daha büyükler için günlük 2 saate kadar olan ekran maruziyetinin psikolojik durumlarını olumlu yönde etkilediğine işaret eden araştırmalar bulunmakta.

‘ÇOCUKLAR DOĞADA YARATICI OLMAYI ÖĞRENİYOR’

Çocukların çok enerji dolu olduğunu biliyoruz. Kırsal kesimlerde, köylerde yaşayan çocuklar hızlıca arkadaşlık kurup, oyunlar oynayarak bu enerjiyi atabiliyor. Bu, sosyalleşmelerini ve iletişim becerilerini de güçlendiriyor. Ancak kentlerde yaşayan çocuklar için bunu diyemiyoruz. Çocukların gelişimi nasıl etkileniyor, bu noktada sizce ne yapılması gerekiyor? Büyük kentlerde doğup büyüyen ve kırsal kesimlerde büyüyen çocuklar arasındaki en büyük farklar nelerdir?

Hareketlilik, çocukların hem kas iskelet hem de beyin ve duysal gelişimi için çok önemli. Bundan dolayı Amerikan Pediatri Akademisi 2-6 yaş dönemindeki çocukların tüm gün hareket halinde olması gerektiğini savunuyor. Günümüz şehirlerinde büyüyen çocuklar maalesef sosyal olarak pek akranlarıyla etkileşime giremiyor. Bu da sosyal gelişimleri ile özgüven kapasitelerini olumsuz etkileyebiliyor. Bunun yanında, çocuklar doğada yaratıcı olmayı, tüm duyularını uyaran etkinliklerde bulunmayı ve problem çözmeyi de öğrendiğinden dört duvar arasında ya da betonla büyüyen çocuklarda gelişimin bu yönlerinde aksamlar olabiliyor.

‘AVRUPA’NIN EN OBEZ ÜLKESİYİZ’

Bir diğer önemli konu ise çocuk beslenmeleri. Özellikle hafta sonu, AVM’lerdeki fast food mekanlarındaki doluluğun neredeyse yüzde 80’ni çocuklar oluşturuyor. Fast food, çocukların sağlıklı beslenmeleri için ne tür tehditler barındırıyor? Ebeveynlere hangi uyarılarda bulunulmalı?

Toplumumuzda çocuğun beslenmesi konusunda hala yoğun bir kaygı var. Toplum olarak artık açlığın değil fazla yemenin çocukların hayatını daha fazla tehdit eden bir durum olduğunu kavrayamadık bir türlü. Avrupa’nın en obez ülkesi olmamıza rağmen hala ebeveynlerin çocukları olabildiğince yedirmeye çalıştığına ve bunu sağlamak için her türlü yola başvurduklarını görmekteyiz. Bu da, çocuğum yesin de ne yerse yesin gibi çok yanlış bir sonucu doğurmakta. Böylesi bir tutum da çocukların sağlıklı bir yeme alışkanlığı geliştirmesini engellemektedir.

Ailelerin çocukları aşırı karbonhidrat içeren gıdalardan ve şekerli içeceklerden sakınması gerektiği, tat ile lezzet duyularını geliştirecek bir yeme tutumu takınmaları gerektiğini düşünüyorum. Bunun için yemeğin çeşidi ile zamanına, ebeveynlerin yiyip yemeyeceğine ya da ne kadar yiyeceğine çocuğun kendisinin karar vereceği ve öğünler arasında herhangi bir besinin verilmediği bir yeme tutumu yardımcı olacaktır. Bu arada çocukların acıkmasının ve bir süre aç kalmasının da bir zararı olmadığını hatta zihinsel ve fiziksel gelişim için olumlu etkileri olduğunu da belirteyim.

‘OKULLAR SABAH 9’DAN ÖNCE AÇILMAMALI’

Türkiye hala yaz saati uygulamasını geçerli. Bu yüzden çocuklar karanlıkta okula gidiyor. Bu hem uykusuz kalmalarına hem yorgun hissetmelerine neden oluyor. Bu uygulama, çocukların gelişimlerine ve eğitimlerine nasıl yansıyor?

Uyku, çocuklarla gençlerin çok yönlü sağlıklı gelişimleri için çok önemli bir ihtiyaç. Bu nedenle çocukların uykularını yeterli alması için gerekli her adımı göz kırpmadan atmak gerekiyor. Maalesef ülkemizde birçok ailede net uyku zamanları ve rutini yok. Bu durum çocukların yeterli uykuyu alamamalarına neden olan en önemli faktör. Bunun yanında son yıllardaki kalıcı yaz saati uygulaması ile okul saatlerine dair bir düzenleme olmamasının da çocukların çok erken saatlerde yataktan çıkmaya ve uykularını alamamalarına neden olduğu görülüyor. Burada Amerikan Pediatri Birliği ile Amerikan Uyku Tıbbı Akademisi'nin, okulların saat 9’dan önce açılmaması gerektiğini tavsiye ettiğini ve ülkemizde de böylesi bir kural getirmenin faydalı olacağını düşünüyorum.

‘ÇOCUKLAR BİR UYARAN BOMBARDIMANI ALTINDA’

Ebeveynler çocukların neredeyse her alanına müdahale ediyor. Bu, çocukları nasıl etkiliyor?

Günümüz çocukları resmen bir uyaran bombardımanı altında. Bu da onların tüm gün teyakkuzda ve nörolojik sistemlerinin de sürekli uyarılmış olması anlamına geliyor. Oysa çocukların bazen öylece durup sıkılmaya ve sakince vakit geçirmeye de ihtiyacı vardır. Bunun için çocukları bazen kendi haline de bırakmak gerektiğini düşünüyorum.

Çocukların tercihleri, kararları da ebeveynler tarafından belirleniyor. Bu durum çocukların kararlarını nasıl etkiliyor?

Çocuğun kararlarının sürekli ebeveynleri tarafından alınması ve kendisine seçim hakkı tanınmaması yaratıcılığını ketleyebildiği gibi hayata karşı da pasif bir tutum takınmasına yol açabiliyor. Her alan ve tutumda olduğu gibi bu konuda da dengeli bir yaklaşım sergilemek ve çocuğun kimi alanlarda seçimleri ile inisiyatif almasını sağlamak özellikle de küçük çocuklara şunu yapma demektense bunun yerine neyi nasıl yapabileceği şeklinde seçimli direktifler vermek daha uygun olacaktır

‘DİLİN BİRDEN YASAKLANMASI GÜVEN KAYBI VE GERGİNLİĞE YOL AÇIYOR’

Türkiye’de anadili Kürtçe olan milyonlarca çocuk var ancak bu çocuklar okula gidince Türkçe eğitim görmeye başlıyor. 10 yıldır çocuk ve gençlere yönelik psikolojik ve sosyal çalışmalar yapıyorsunuz. Bu durumun çocuklarda ne tür olumsuz etkileri oluyor? Çok dilliliğin çocuklarda karşılığı nasıl?

Yaşamın ilk günlerinden itibaren çok dilli bir ortamda büyümenin çocukların beyin ve duygusal gelişimini olumlu etkilediği uzun zamandır iyi bilinen bir husus. Hatta kabaca 6 yaş öncesi ortamdaki her fazladan dil için çocuk IQ’sunun 10 puan arttığı bile ifade edilmektedir. Ancak bunun da bir sistematiği olmalı. Ve çocuk ebeveynlerden her biri ile yalnızca bir dilde konuşmalı. Ebeveynler isterlerse kendi aralarında da üçüncü bir dille konuşabilir. Bu durumda çocuk, yaşamın ilk döneminden itibaren çok dilli bir ortamda büyümüş ve beyni çok fazla sayıda kelime ve kavramla tanışmış olacak.

Anadili Türkçe olmayan çocuklara gelince... Her ülkede olduğu gibi Türkiye’de de ortak bir dil olması gerekliliğini biliyorum. Ancak bu durumun anadili Türkçe olmayan çocukların okula başlaması konusunda mutlaka dikkate alınması gerektiğini ve bu çocukların okula başlamadan önce pedagojik olarak yaşlarına uygun ve çok dilli konuşulan anaokullarında yeni dili öğrenip alışmaları gerektiğini düşünüyorum. Bunun yanında ilkokulda da anadillerini dışlamayan hatta anadillerini de akademik olarak öğrenecekleri derslerin olması onların okula aidiyet hissi ile özgüvenlerini pekiştirme açısından faydası olacaktır. Aksi takdirde evde konuştukları dilin birden ve net şekilde yasaklanması ve konuşanların cezalandırılması çocuklarda güven kaybı ile gerginlik ve tedirginliklere yol açabilecek, hatta çocukların kendilerini rahat ifade etme ve zihinsel üretkenliklerini de olumsuz etkileyebilecektir diye düşünüyorum.