YAZARLAR

Genç

Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Alevi.” başlıklı videosundan sonra belki de artık toplumun sesini yıllardır duyurmak isteyen tüm kesimlerine yer vermenin zamanı gelmiştir, ne dersiniz?

Ben bir gencim.

Seçim dönemleri ve özel günler haricinde pek konuşulmaz ama Türkiye nüfusunun yüzde 15’ini oluşturuyorum. Yaklaşan seçimlerde de 13 milyon kişi, 18-29 yaş aralığında olacak ve içlerinden yaklaşık 5 milyonumuz ilk kez oy kullanacak.

Sandığa yüzde 80 oranında gidersek seçimin ilk turda biteceği düşünülüyor. Yani oyumuz, seçimin gidişatında önemli ağırlığa sahip. Bizim sandığa gitme ve oy kullanmamızın ardındaki motivasyonları ve beklentilerimizi anlatmama var mısınız?

Ben bir gencim.

Bilir misiniz ki “idrak” kelimesi, Arapça drk kökünden gelir ve dereke de merdivenin en alt basamağını, bir şeyin en dip noktasını ifade eder. Birçok açıdan, bir şeyi anlamada son aşamaya, idrak noktasına varmaya karşılık gelir.

Aynı söylemlerin, aynı hataların, aynı kayıtsızlığın ve aynı pragmatik tavırların dipsiz cehenneminden çıkıp beni idrak etmeye var mısınız?

Hani Mahatma Gandhi demiş ya, “Önce seni görmezden gelirler, sonra sana gülerler, sonra seninle kavga ederler ve sonra sen kazanırsın”. Bizi çoğunlukla görmezden geldiler, bizim yaşamsal taleplerimize güldüler, bizimle kavga ettiler. Bizi açık açık görmeye ve birlikte kazanmaya var mısınız?

Ben bir gencim.  

Gençlerin bu ülkede iyi olma haline dair yıllar içerisinde tüm kötü gidişata karşı, bizimle kavga etmeksizin, bize gülmeksizin, bizi “idrak” etmeye çağırıyorum.

Son yıllarda giderek derinleşen ve yıkıcı boyutlara ulaşan siyasi kutuplaşma ortamı karşısında gençlerin sorunlarına ve demokratik taleplerine etkin, tarafsız, partiler-üstü, şeffaf ve yapıcı bir diyalogla çözüm aranmaması, bizlerin yaşam memnuniyetimizden mutluluğumuza, gelecekten beklentilerimize dek birçok duygu durumumuzu derinden etkiliyor.

Habitat Türkiye ile Infakto Research Workshop işbirliğinde hazırlanan ve Çarşamba günü kamuoyuyla paylaşılan Türkiye’de Gençlerin İyi Olma Hali’ne dair araştırma raporunun beşincisi bu tabloyu net bir şekilde ortaya koydu. Aşağıda da, bizim durumumuzu idrak etmeniz için arada sırada bu rapora göndermede bulunacağım.

Ben bir gencim.

Ve gençlerin iyi olma hali, erozyona uğruyor. Gerek yurtdışındaki gençlerle, gerekse ülke içindeki yaşıtlarımızla aramızdaki mesafe, sürekli artıyor, yankı odalarının duvarları kalınlaşıyor, “geride bırakılma” hissimiz derinleşiyor. Bunun sonunda siyasete ve kurumlara güvenimiz de azalıyor. Bu, kimimizi, sığ söylemlerle, parlak kampanyalarla ön plana çıkan popülist akımlara göz kırpmaya itiyor. Bizi yargılamadan önce, bunun sebeplerini idrak etmeye çalışın.

Türkiye’de Gençlerin İyi Olma Hali raporu hepimize neler söylüyor, bir bakın.

Düşünün ki, bundan 5 yıl önce 10 gençten 7’si yaşamından memnun olduğunu söylerken, bu yıl sadece 10 gençten 4’ü bu memnuniyeti ifade ediyor. İş arayan 100 gençten ise sadece 28’i yaşamından memnun. Yaşamdan tat alamıyoruz, farkında mısınız?

Mutluluk düzeylerimiz de benzer. Beş yıl önce 10 gençten 6’sı, bu sene ise 10 gençten 4’ü mutlu. Mutluluk sizce neden eksilir, hiç düşündünüz mü? Üç gençten birinin aylık geliri 3 bin TL’nin altındaysa, üniversite öğrencileri geçim derdinden ve yemekhanelere yapılan zamdan dolayı eğitimlerine yoğunlaşamazken, azalan porsiyonlar sonucu karınlar doymaz ve zihinler çalışamazken mutluluk düzeyinin çok yüksek olmasını bekleyebilir miyiz?

Çalışma durumuna bakalım. 10 gençten 4’ü tam zamanlı çalışıyor. Genç erkeklerin yüzde 60’ı, genç kadınların ise yüzde 37’si istihdamda. Genç nüfusun yarısı çalışmıyor. Yüz gençten 16’sı ise ev genci; yani ne istihdamda ne eğitimde ne de iş arıyor.

Ben bir gencim.

İş bulma konusunda ben ve akranlarım, karamsar ve kaygılıyız. Yeterli iş olanağı yok; asgari ücret açlık sınırının altında; iş beğenmiyor değiliz ama emeğimizin karşılığını alamıyoruz; bizi “hayalimizdeki işe” yerleştirecek tanıdığımız yok; tecrübemiz olmadığında da bize verilecek iş yok. Girişimciliği de buna çare olarak görmüyoruz.

Girişimcilik konusunda da çekingeniz; daha fazla risk alacak gücümüz ve sermayemiz yok. Yüzde doksanımız, yüz yüze eğitimden yana; zira pandemi dönemi ve sonrasındaki online eğitim sonucunda iş dünyasının gerektirdiği birçok beceriden mahrum kaldığımızın / bırakıldığımızın farkında mısınız?

Çoğumuzun bankalara kredi kartı borcu var, çoğumuz taksitle alışveriş yapabiliyoruz, çoğumuz bankadan ihtiyaç kredisi çekiyoruz.

On gençten dördü de yurtdışına gitmek istiyor – en çok da Almanya’ya. Neden, hiç düşündünüz mü? Almanya bizi ve duble yollarımızı kıskanıyor mu bilemeyiz ama biz oradaki duble fırsatları çok kıskanıyoruz, farkında mısınız?

Hangi dizinin veya hangi websitenin yasaklanacağını uzun uzadıya konuşmak, bu çağda halen inatla kimlik siyaseti yapmak yerine enerjisini daha yapıcı işlere ayıran Almanya’nın bu sene 18 yaşına basan gençlere yaş günü hediyesi olarak 200 Euro’luk “Kulturpass” vererek, onların istedikleri kültürel faaliyetlerde bulunmalarına devlet desteği verdiğini biliyor musunuz?

Ben bir gencim.

Yaşıtlarım kültürel etkinliklere, yapay zekaya, kodlamaya vakit ayırırken kendi gündemimin ilk sırasında ifade özgürlüğümün olduğu kadar siyasi eylem ve örgütlenmemin sınırlarının “Silivri” ile simgeleştirilmesine karşı çıkıyorum.

Ben bir gencim.

İşsizlik, barınma sorunu, akademik özgürlüklerin cılızlığı, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, benim gündemimin ilk sıralarında. Gıda enflasyonunun resmi rakamlara göre OECD ortalamasının bile beş kat üzerinde olduğu bu ülkede, hayat pahalılığı karşısındaki endişelerimin soğana, cücüğüne, saçma sapan popülist danslara veya “çıkar telefonunu göster” tehdidine indirgenmesine karşı çıkıyorum.

Hayatın her alanında “iyi yönetim” talep ediyorum. Liyakatsiz atamalara, kamuda işe alımlarda mülakatta elenen, kimisi bu yüzden intihar eden veya göç etmek zorunda kalan yaşıtlarımın çaresizliğine, bir yandan “gençler geleceğimiz” deyip bir yandan gençlerin mecliste temsilinin yüzde 1 düzeyinde kalmasının ardındaki çelişkiye, kimin kimle evleneceğine veya evlenmeyeceğine siyasilerin karar vermesine, bizi aktif vatandaş olarak görmeyen önermelere ve dayatmalara isyan ediyorum.

Biz gençler, sizin geleceğiniz değil, bugününüzüz. Ve bizim iyi olma halimizi bugünden düzeltmeniz gerekiyor. Bunu idrak etmenizi istiyorum.

Ben bir gencim.

Beni Z neslinin indirgeyici şablonlarına ve “TikTok gençliği” şeklindeki küçümseyici kalıplara sıkıştırmanıza, “sen bilmezsin” ile başlayan cümleler sonucunda düşüncelerime önem verilmemesine, “giderseniz gidin”le devam eden tehditlerle bizden bir çırpıda vazgeçilmesine, üst perdeden bakılarak hayatımızı nasıl yaşamamız gerektiğine dair yapılan erdem sinyallemesine karşı çıkıyorum.

Geleneksel siyaset yapma biçimlerinde gençler dışlandıkça, siyasetçiler biz gençlere hesap vermedikçe, bizlerde doğan siyasi soğuma halini anlamanızı ve buna göre kendinizi gözden geçirmenizi istiyorum.

Gençlerin siyasette ve kamusal tartışmalarda yer almalarının “örtülü” koşulunun kendilerini “yaşlılara” kabul ettirmesi olarak algılanmasına karşı çıkıyorum.

Gençlerin İyi Olma Hali Raporu’nda da görüldü: Biz gençlerin sadece yüzde 5’i bir partiye üye, sadece yüzde 7’si kampanyalarda aktif rol üstleniyor, sadece dörtte biri mitinglere katılıyor. Geleneksel siyasi katılım yollarına artık mesafeliyiz. Bizi ilgilendiren bir boykota veya toplu yürüyüşe katılma oranımız bile yüzde 12’yi geçmiyor.

Ben bir gencim.

Bizim siyasete ve istihdama katılmamızın aslında ciddi bir sosyal sermaye meselesi olduğunu idrak etmenizi öneriyorum.

Kamu hizmeti olarak eğitimin herkesin eşit şekilde erişimine açılması gerekirken, Türkiye’de toplumsal eşitsizliğin en bariz alanlarından biri haline gelmesi ve kişinin eğitim düzeyinin ailesinin mali gücüne terk edilmesi karşısında doğan devasa fırsat eşitsizliğinin sonraki yıllarda gençlerin tüm varlıklarını etkilediğini görmenizi istiyorum.

Ben bir gencim.

Sabahtan akşama dek yapay zeka teknolojilerinin konuşulduğu bir çağda insanların bilgisayar, akıllı telefon veya internet paketinin olmasının veya standart bir araba satın almasının bir lüks olarak görülmesini idrak edemiyorum.

Derinleşen bu dijital uçurumdan dolayı büyük bir fırsat eşitsizliğine konu olduğumuzu ve “geride bırakılmışlık hissimizin” derinleştiğini fark etmenizi istiyorum.

Siyasi partilerin seçim programına “bedava internet” ekseninde dijital dönüşüm vaatlerini eklemelerini olumlu ve gerekli buluyorum.

Ancak bizi sadece seçim dönemlerinde hatırlamalarından rahatsız oluyorum. Çok sevdiğim bir Yunan atasözüdür: “Bir toplum, yaşlı adamların, gölgesinde asla oturamayacaklarını bildikleri ağaçları dikmeleriyle gelişir.” Bu ağaçları biz gençler için dikmenizi, sorunlarımız karşısında proaktif olmanızı, bizi gerçekten duyumsamanızı istiyorum.

Orta gelir tuzağından kurtulmanın temel araçlarından birinin, pandemiyle birlikte eşitsizliklere eşitsizlikler eklendiği bir ortamda dijital uçurumla daha etkin mücadele etmek ve 21.yüzyıl becerilerini kazandırmak olduğunu sizlere bir kez daha anımsatıyorum.

Ben bir gencim.

Matruşka misali içimden türlü türlü yeni gençler ortaya çıkıyor. Tüm aydınlık ve karanlık taraflarımla, tüm umutlarım ve beklentilerimle, tüm çelişkilerim ve yanılgılarımla, tüm toyluğum ve olgunluğumla, tüm başarılarım ve başarısızlıklarımla, tüm sabitliğim ve değişkenliğimle benim içinde bir ben daha var… Bakışınızı da, stratejilerinizi de, politikalarınızı da benden, bizden kaçırmayın.

Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun da söylediği gibi, “Daha iyi bir yaşamı özgür ve zengin bir ülkede yaşamayı seçebiliriz. Ve bu seçimlerimiz hem bizi, hem içinde bulunduğumuz toplumu hızla değiştirebilir." 

Ben bir gencim. 

Erika’nın Gülü veya diğer ismiyle Yeniden Diriliş bitkisi misaliyim bu ülkede… Zaman zaman neredeyse hiç suya gereksinim duymadan yaşayan bir çöl bitkisini andırıyorum. Kurak iklimlerde gövdem top formuna bürünüp hayatta kalıyor, rüzgârın yardımıyla oradan oraya sürükleniyorum. Ne zamanki bana kucak açan, nemli bir yere ulaşırım, işte o zaman kendimi yeniden açıyorum. Yağmur da bulursam yeşillenmem ve çiçeklenmem an meselesi oluyor.

Ülkemizde yeni iktidarın belirleneceği bu kritik seçimlerin sonucunda daha iyi bir yaşamı, özgür ve zengin bir ülkeyi düşlüyorum. Şartlar gereği Erika’nın Gülü olan özümü, bahar çiçekleriyle renklendirmek istiyorum. Gerçek ve yaşamsal dertlerimizi çözmek için uğraşan, ayrıştırıcı söylemlere inat barışan ve kucaklaşan karar alıcıları düşlüyorum.

Ben bir gencim. Artık şu üstüme karabasan gibi çöken “geride bırakılmışlık hissi”nden kurtulmak istiyorum.


Menekşe Tokyay Kimdir?

Uluslararası ilişkiler alanında Galatasaray Üniversitesi'nde lisans, Avrupa Birliği bölgesel politikaları alanında Belçika Katolik Louvain Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimini tamamlayan ve Avrupa Birliği siyaseti alanında Marmara Üniversitesi Avrupa Birliği Enstitüsü'nden doktora derecesi olan Tokyay, 2010 yılından beri ulusal ve uluslararası haber ajansları için röportaj ve analizler yaptı. Uzmanlık alanları arasında AB siyaseti, Orta Doğu, çocuk hakları ve sosyal politikalar yer almaktadır. Kendisi Fransızca ve İngilizceden birçok kitabı Türkçeye kazandırdı. Aynı zamanda aylık klasik müzik dergisi Andante’de köşe yazarı olan Tokyay, bir yandan da sanat alanında önde gelen isimlerle ve müzik alanında üstün yetenekli çocuk ve gençlerle ses getiren söyleşi dizileri gerçekleştirdi.