Gazeteci Aslıhan Gençay: Hedef sadece ben değilim, sizsiniz

Cezaevinde çıplak arama uygulamasına direndiği için disiplin soruşturması geçiren ve hakkında dava açılan Aslıhan Gençay, yaşadıklarını ve mahkeme sürecini anlattı.

Google Haberlere Abone ol

Barış Yıldırım

DUVAR - Beş yıllık tutukluluğunun ardından kapalı cezaevinden açık cezaevine nakledilirken çıplak arama dayatmasına maruz kalmasıyla gündeme gelen gazeteci Aslıhan Gençay hakkında, Sivas Açık Cezaevi’nde kendisine çıplak arama dayatan memurlardan ikisinin suç duyurusunda bulunmasıyla dava açıldı. 14 Haziran 2021’de Sivas Asliye Ceza Mahkemesince karara bağlanan davada ve Gençay’a “görevli memura görevini yaptırmamak için direnme ve zincirleme tehdit” suçlamasıyla 6 ay 7 gün daha ceza verildi.

29 Mayıs 2021 tarihinden bu yana dışarıda olan Gençay hakkındaki karar, istinaf mahkemesi tarafından onaylanırsa tekrar cezaevine girip birkaç gün kalması söz konusu olacak. Bu süreçte tekrar çıplak arama dayatmasına maruz kalma ve cezaevinde disiplin cezaları verilerek daha uzun tutulma riski altında olan Aslıhan Gençay, insan hakları savunucuları ve arkadaşlarıyla beraber istinaf mahkemesine kadar hakkını aramaya devam edecek. Gençay ile gelişmeleri ayrıntılarıyla öğrenmek için sohbet ettik.

Aslıhan Gençay

Merhaba Aslı, seni dışarıda görmek ne güzel! 2016’da tutuklandığını ve Sincan, Tarsus, Kayseri Kadın Kapalı ve bir süre de Sivas Kadın Açık ve Sivas Kadın Kapalı Cezaevinde kaldığını biliyoruz. Daha önce yine Gazete Duvar sayfalarında bu konuda avukatınla bir röportaj da yayımlamıştık. Şimdi dışarıdasın, bu süreci kısaca sen anlatır mısın bize?

Takip edenler bilir, solculuk yaptığım için 1992 tarihli bir dosyadan 10 yıl kadar cezaevinde yattıktan sonra yaklaşık 2000 yılında adli tıp raporuyla tahliye edilmiştim, AİHM kararıyla da cezam süresiz durdurulmuştu. Lakin 2016 yılında İstanbul’dan Ankara Film Festivali’ne gitmek için yola çıktığımda yolda durdurularak “eksik cezam olduğu” gerekçesiyle tekrar tutuklandım. Doğru, Sincan, Tarsus ve Kayseri Cezaevlerinde yattım. 2020 yılı 18 Ekim’inde cezamın kalan son senesini denetimli serbestlikle geçirme hakkım doğuyordu.

Neden direkt denetime çıkartılmak yerine açık cezaevine gönderildin?

Aslında 2. yargı reform paketiyle 314. madde suç grubu direkt denetime çıkabiliyordu. Yani eskisi gibi bir açık cezaevine gönderilerek “girdi/çıktı” yapmasına gerek yoktu. Bu düzenlemeyi bilmiyordum ve cezaevi idaresi açığa gitmem gerektiğini söyledi. 22 Ekim günü öğleden sonra Kayseri CİK’ten Sivas Açık CİK’e denetime çıkmak üzere yola çıktım. (CİK: Ceza İnfaz Kurumu)

Kayseri’den Sivas'a nasıl götürüldün?

Kayseri, yüksek güvenlikli bir cezaeviydi. Pandemi nedeniyle de zaten mahkûmlar neredeyse koğuşlardan dışarı çıkmıyordu, avukat ve aile görüşleri ise kapalı görüş olarak yapılmaktaydı. Cezaevinden çıkış yaparken tüm eşyalarım ve ben arandık, ayrıca yine eşyalarım ve ben X Ray’dan geçtik, geçirildik. Kurumun cezaevi aracıyla bir infaz koruma memuru eşliğinde Sivas Açık CİK’e getirildik. “Biz” diyorum çünkü araçta, o gün tanıştığım bir adli kadın mahkûm Gamze Çimen’le birlikteydik. Bizi hemen cezaevini almadılar. Mesai saati bitmişti ve hastaneye götürülüp PCR testimiz yapılmamıştı. Yine memurlar eşliğinde cezaevi aracıyla hastaneye götürüldük. Testlerimiz yapıldı ve tekrar cezaevine döndük.

Normalde hiç içeri alınmadan kapıdan bırakılman gerekmiyor muydu?

Evet, beni kapıdan da bırakabilirlerdi ama saat gece 22.30-23.00 gibi olduğundan bir gece kadar kalacağımı anladım. Belki de içeri alıp bir ezmeye çalışmak istediler, çok da ezdiririm ya kendimi! Hastanede yanımızda olan memur orada sözlü tacize başlamıştı, beni baştan aşağıya süzüp “Sen çok havalı görünüyorsun, böyle olursan seninle uğraşırız” demişti mesela. Yani birazdan olacakların haberini verdi aslında.

Sonra neler oldu?

Sivas Açık, bir konteynır kent gibiydi. Girişe de bir konteynır koymuşlardı, orada gelen mahkûmların aramaları yapılıyordu. Önce Gamze girdi aranmak için, vardiya baş memuru ve bizi hastaneye götüren memur emirler vererek aradılar Gamze’yi. Sonra “soyun” dediler, kız soyundu. Regliydi, pedini dahi çıkarttırdılar ve çıplak hâlde 3 defa oturtup kaldırttılar. Sonra sıra bana geldi tabii.

Aynı memurlar mı seni aramaya çalıştı?

Evet, aynı iki kişi önce eşyalarımı yerlere atarak aramaya başladılar, uyardım fakat dinlemediler. Atıyorlar topluyorum, uyarıyorum, yok. Sonra bana da "Soyun" dediler. Ben de gayet hukuki olarak ve haklarım gereği “Neden? Böyle bir yasa var mı, Adalet Bakanlığının bilgisi var mı?” diye sordum. Vardiya baş memuru “Adalet Bakanı da benim, Adalet Bakanlığı da” dedi. Allah Allah, oysa ben Abdulhamid Gül sanıyordum, bu memurun atandığını hiç duymamıştım. “Değilsiniz, yasa ve yönetmelik görmek istiyorum” dedim. Bunun üzerine pandemi nedeniyle cezaevinde kalan kendi vardiyasından memurları ve diğer vardiyanın memurlarına haber verdiler. Konteynıra 10-15 kadar memur geldi, baş memurun kışkırtması üzerine hepsi bir ağızdan bana bağırıp çağırmaya, hakaret etmeye başladı. Ne teröristliğim kaldı ne uyuşturucu saklamam… Üzerime yürümeye çalıştılar.

Sen ne yaptın bu ortamda?

Ben de orada bulunan sandalyeye oturdum ve müdürle görüşeceğimi, yasa gösterilmeden de onlarla bu tartışmaya asla girmeyeceğimi söyledim. Saldırganlık bir süre daha sürdü ve sonra kurum ikinci müdürünü cep telefonuyla aradılar. Vardiya baş memuru gözümün içine baka baka “Müdürüm, burada bir terörist var kendini aratmıyor” dedi. Oysa ben aramaya değil çıplak aramaya karşı çıkmıştım. Telefonla ben görüşmek istedim, izin vermediler ve hep birlikte dışarı çıktılar.

Sen bu süre içinde konteynırda mı bekletildin?

Evet. Bir süre sonra geldiler ve normal, rutin arama yapacaklarını söylediler. Eşyalarım zaten aranmıştı, beni de tişört ve eşofmanım üzerimdeyken elle aradılar. Bu şekilde gece yarısı cezaevine girdim.

Seni nereye götürdüler?

Beni ve Gamze’yi yıllardır kullanılmamış, pislik içinde iki ayrı konteynıra koydular ceza olarak. Kapıyı da üstümüzden kilitlediler. Ne ilaç verdiler ne su ne yemek. Ertesi sabah kurum ikinci müdürü geldi, benimle konuştu, “Çıplak aramanın yönetmelikte bulunduğunu, yapılmasının zorunlu olduğunu” söyledi. Ben de böyle bir yönetmelik görmediğimi, bana gösterilmediğini, olsa da insanlık onuruna ve Anayasa’ya aykırı bulduğumu, gece memurlardan gördüğüm kötü muameleyi anlattım. Dinledi ve gitti.

Disiplin soruşturması açılacağını sana söyledi mi?

Hayır, ben o gün dışarı çıkmayı beklerken tebliğ edilen bir kâğıtla hakkımda disiplin soruşturması açıldığını öğrendim. Tabii, bu soruşturma sonuçlanana kadar açık cezaevinde kalmak zorundaydım.

Açık cezaevi nasıldı peki?

Cezaevinde 30 civarı kadın mahkûm vardı ve anlattıklarına göre hepsine çıplak arama yapılmıştı. Onlar, adına “ince arama” diyorlardı. Hiçbiri bu uygulamadan memnun değildi ama korkuyorlardı. Bana “Sen haklısın abla, burada bizi çok eziyorlar” dediler ve hepsi yaşanan sorunları anlattı.

Disiplin soruşturması nasıl sonuçlandı?

Disiplin soruşturmasının sonucunda üç gün hücre cezası aldım, İnfaz Hâkimliği'ne itiraz ettik ve hâkimlikte 2 duruşma oldu. Ben ve avukatım Adana Barosu’ndan Tugay Bek SEGBİS’le mahkemeye katıldık. Mahkemede memurlar bana çıplak arama dayattıklarını kabul etmediler önce ve “aranmayı kabul etmediğimi” ileri sürdüler. Avukatım bu çelişkilerin üzerine giderken infaz hâkimi aynen şöyle dedi: "Avukat Bey yönetmelikte var, yani yasal, neden memurları sorguluyorsunuz, burada sizin müvekkiliniz yargılanıyor.” Bakanlığın kabul etmediğini hâkim gayet açık seçik kabul etmiş, savunmuştu yani.

Sonradan öğrendim; yönetmelikte de “ancak gerekli görülen şüpheli hâllerde, kurum üst düzey amirinin onayıyla yapılabildiği” yazıyormuş. Şimdi çıplak aramanın onursuzluğunu mu tartışayım, benim durumumun “gerekli görülen hâllere” giremeyeceğini mi? Mantıksızlığa bakın, anlattım ya yüksek güvenlikli cezaevinden aranarak cezaevi aracıyla gelen bir mahkûmu çıplak aramaya neden gerek görüyorsunuz? Ben söyleyeyim; ortada gerek merek yok aslında, Sivas Açık Cezaevi gelen herkesi çıplak arıyordu ve birinin karşı çıkması despot sistemlerini yerle bir edecekti. Bu yüzden hepsi birlik oldu ve beni cezalandırdılar. Ne İnfaz Hâkimliğinde ne de Ağır Ceza’da sonuç alabildik ve disiplin cezası onaylandı.

Cezan onaylandıktan sonra başka yere mi götürüldün?

Evet, Kasım 2020 sonunda cezaevi aracıyla Sivas Kapalı’ya götürüldüm, tabii yine PCR testim yapıldı. Sonra sürpriz: Sivas Kapalı’da beni bekleyen durum yine aynıydı. Memur beni karşıladı ve aramak için “Soyun” dediler, tabii ben de yine kabul etmeyeceğimi, Anayasa’ya aykırı olduğunu söyledim. Memurlar bana “Yine soruşturma açarız, cezaevinden dışarı çıkamazsın” dediler. Zaten kimsenin beni çıkartmaya niyeti de yoktu açıkçası. Ben kabul etmeyince gidip zor kararı çıkardılar ve bu kararla, arama odasının kapısına da astım hastasıyım ölürüm ellerinde kalırım diye bir revir görevlisi dikerek, biri arkadan kollarımı tutmak suretiyle 3 memur bana zorla çıplak arama yaptılar.

Bu onur kırıcı muamele esnasında neler hissettin?

Nasıl sinirlendiğimi, öfkelendiğimi anlatamam, “Kadın olun biraz kadın! Feministlikten utanıyorum size baktıkça” diye bağırdığımı hatırlıyorum.

Hücreye mi götürüldün?

Evet, hücre cezam var ya, beni 2’ye 2 metre, köpek bağlasan durmaz izbe bir hücreye attılar. Son 5 yılda hücrelere alışıktım zaten de böylesini görmemiştim, iğrençti. 4 gün orada tutuldum. Bu arada hücrenin camı bir adli koğuşun havalandırmasına bakıyordu ve biz o tel örgülü camdan çok güzel dostluklar kurduk, küçücük deliklerden dünyaları sığdırdık. 4 gün sonra beni bir üst kata temiz, geniş koğuş tipi bir yere çıkardılar, camlarım yine aynı havalandırmaya bakıyordu ve kızlarla konuşuyorduk.

6 ay daha cezaevinde yatacağım netleşmişti artık. Hemen sevkimi istedim. Tekrar Kayseri’ye sevkimin çıktığını, 15 günlük karantina biter bitmez sevk edileceğimi bizzat kurum müdüründen öğrendim. Fakat orada da mahsur kaldım çünkü PCR testim pozitif çıktı, Covid-19 olmuştum. Oysa ilk test negatifti. Cezaevinde küçücük bir hücrede kapalıyken korona virüsü kapmam trajikomik. Sonradan öğrendim ki benden önce hem o hücrede hem de koğuşta kalan mahkûm korona olmuş ve beni hemen onun arkasından, mekânlar dezenfekte edilmeden buralara koymuşlar.

Tek başına korona ile nasıl baş ettin?

Ürkütücüydü. Sabah ekmek verdikleri mazgala sürünerek gittiğimi bilirim. Ventolini günde 15 kez sıkıyordum neredeyse ve nefesim daraldığı için oturarak uyuyordum. Ateşim yükseldiği için bir gece acile götürüldüm. Adım atacak hâlim yoktu. Bir de karantinadayım diye ne telefon ne görüş hakkım vardı, tam tecrit edilmiştim. Kendimi hiç bu kadar yalnız ve hasta hissetmemiştim. Neyse ki son gücümle arada cama çıkıp havalandırmadaki kızlarla konuşuyordum. Tabii memurlar onlara sürekli müdahale ediyorlardı “onunla konuşmayın” diye ama konuştular. Her şeyimizi paylaştık, dayanıştık. Onlar bana, ben onlara yardım ettik, sağ olsunlar.

Tedavi sonrası çift PCR testim negatif çıktı ve yaklaşık 1 ay da Sivas Kapalı’da kaldıktan sonra Kayseri’ye geri döndüm. Ama hâlen Covid gibiydim. Eski koğuşumdaki Diyarbakırlı “kızım” Fatma bana çok iyi baktı da sonradan ayaklandım.

Son 5 yıllık cezaevi deneyiminde tanıdığın kadınlarla yaşadıklarından bahsedebilir misin?

Kardeşten öte olduk. Özellikle Kürt kızlarından o kadar çok "kızım", "kız kardeşim" oldu ki. Türkiye’nin birçok illerindeler, Irak’talar, Suriye’deler ve hâlen görüşüyoruz, hiç bırakmayacağız birbirimizi.

Kayseri’de ne kadar kaldın?

Hücre cezasının “kötü hâl” cezası olan 6 ayı Kayseri Cezaevi'nde geçirdim. Kayseri Cezaevi zaten kaldığım cezaevlerinin en iyisi ve gerek idaresi gerek memurları açısından en insanisiydi. 6 ay sonra ise denetime çıktım.

Şimdi tekrar cezaevine girme tehlikesiyle karşı karşıyasın, neden?

Evet, maalesef, Sivas Açık Cezaevi'nin bana çıplak arama dayatan memurları ben henüz Sivas Açık’tayken hakkımda suç duyurusunda bulunmuşlardı, tabii ben de bulunmuştum ama benimkini dikkate alan yok. Oysa gecenin bir yarısı kuytuda sıkıştırılan benim, tehdit edilen, hakarete uğrayan benim ve fakat ben onları şikâyet edeceğimi söylediğimden akıllarınca kendilerini aklamak için bana dava açan onlar. Savcı benim başvurumu kabul etmedi, onlarınki ise Sivas Asliye’ye taşındı.

Bu mahkemeler nasıl geçti?

İlk mahkeme 25 Mayıs’taydı, Kayseri Cezaevi’nden SEGBİS’le bağlandım. Avukatım da Adana’dan SEGBİS’le bağlanacağı için bekledik bayağı. Bu arada Sivas Açık bağlanmıştı, 2 memur kendi arasında konuşuyordu “Ben şunu söyleyeceğim, sen de şunu söyle” diye. Ben de onları hem görüyor hem de duyuyordum. Neyse sonra Sivas Asliye bağlandı, hâkim görevli memura sordu “Kızım Sivas Açık’ı bağladın mı?” Sonra savcıya döndü; “Zaten 2 tanık dinleyeceğiz, mahkemeye gerek yok” dedi. Yani Sivas Açık’tan iki memur, bozacıların şahidi şıracı olarak dinlenecek, gerisi boş demek istiyordu. Ben ne demişim, avukatım ne demiş çok da önemli değildi hâkime göre, ceza baştan kesilmişti. Yine de duruşma başladı. Gözlemim, hâkim neredeyse infaz koruma memurlarının başını okşayacaktı, aferin diye. Nitekim 14 Haziran’da görülen ikinci mahkemede ceza aldım: 6 ay 7 gün, görevli memura görevini yaptırtmamak için direnmek ve zincirleme tehditten. Trajikomik.

Bu haksız karar ve seni bekleyen yeni tehlike için neler yapmayı düşünüyorsun?

Henüz gerekçeli karar çıkmadı, istinafa gidecek dosya. Eren’le konuştuk (Eren Keskin). Çok severim zaten onu, hemen “Kampanya başlatalım, çıplak arama genelin sorunu, istinafta bozdurmaya çalışacağız” dedi. Arkadaşlarım benim için "Çıplak Aramaya Direnen Aslıhan Gençay’a Adalet" sayfası açtılar. Bu şekilde devam edeceğiz.

Peki, tekrar cezaevine girecek misin?

Ceza düşük belki ama istinafta onaylanırsa yine cezaevine girdi/çıktı yapmam gerekecek ve orada bana tekrar çıplak arama dayatılma olasılığı yüksek. Yine kısırdöngü başlayacak. Tüm bunlar olabilir.

Yakın çevrendekiler ne diyor bu yeni gelişmeye?

Direkt bana destek veren çok insan ve arkadaşım var ama bir kısmı sadece izliyor, bir kısmı da “Hâlâ neden yurtdışına gitmiyorsun?” diyorlar. Bunlar genelde yurtdışına gidip yerleşmişler. Herkese toplu cevap olsun: Asla yurtdışına gitmeyeceğim, ben bu ülkeyi çöplükte bulmadım ve çok seviyorum. Ülke kimsenin babasının malı değil, bırakmadım, bırakmayacağım. Kesin bilgi.

Daha önce seninle telefon hakkın üzerinden yaptığımız röportajda “Onlar özgüveni olmayan, her dediklerini yasa kabul eden, ezik bireyler olsun istiyor karşılarında” demiştin ve çıplak aramanın da bunun bir aracı olduğu anlaşılıyor. Zaten bizim o söyleşiden sonraki süreçte çıplak arama, milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun çabaları sayesinde ülke gündemine girdi. Ben Gergerlioğlu’nun bu konudaki tutumundan dolayı tutuklandığını düşünüyorum. Nedir bu çıplak arama sevdası?

Net olarak diyorum ki; bu cezanın sadece benimle ilgisi yok. Neden, çünkü ben tavrımı koydum, hakkımı aradım, arıyorum zaten. Lakin dedikleri bence şu: "Bakın çıplak aramayı kabul etmeyenlerin başına neler getiriyoruz, ayağınızı denk alın. Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla". Hedef sadece ben değilim sizsiniz. Ben Ömer Faruk Gergerlioğlu’na her platformdaki konuşmalarımda teşekkür ettim zaten, bu vesileyle buradan da bir kez daha teşekkür ediyorum.

Sana destek olanlara veya olmayanlara ne söylemek istersin?

Her Türkiye vatandaşının bir gün yolunun cezaevinden geçebileceği gerçeği düşünülürse duyarlı herkesten, özellikle de kadınlardan, kız kardeşlerimden istinafa kadarki süreçte destek bekliyorum. İzleyici, sosyal medya yorumcusu olmak kadar çürütücü bir şey yok şu an. Lütfen artık duyarlı herkes elini taşın altına koysun. Şimdiye kadar bana destek olan herkese teşekkür ederim.

Son olarak 5 yıl aradan sonra çıktığında dışarıyı nasıl değerlendirdin?

Çok kutuplaşmış gördüm ve çok rahatsız oldum. Aslında bizim genlerimizde var kamplaşmak, kutuplaşmak. Seviyoruz kendi günah ve hatalarımızı hep başkalarını suçlayarak aklamayı ve kendimizi başkalarının eksikleri üzerinden var etmeyi. Açıkçası ben insanların düşünce, inanç ve ideolojileriyle uğraşmayı, bundan dolayı sürekli didişmeyi komik ve lüks buluyorum bu ülkede. Ayrılıkları değil ortaklıkları öne çıkarmamız gerekiyor zira hangi din dil, ırk ve ideolojiden olursa olsun herkesle ortak noktamız var. İktidar partilerinin seçmenlerini aşağılamayı da çok saçma buluyorum, baktım herkes onları aşağılıyor, halkı küçümsüyor, ben de halkım, siz de halksınız. Bir an önce silkinelim ve kendimize gelelim. Kimseyi görüşleri, inançları, oy verdiği parti yüzünden aşağılamadan ortak noktalardan yürüyelim ve faşist, aşağılayıcı her saldırıda (mesela Deniz Poyraz’ın katli) ayrımcılığa, ırkçılığa, türcülüğe,  cinsiyetçiliğe karşı, halk kesimlerini ötekileştirmeden birleşelim, isteğim ve ümidim budur.