Demokratik kazanımların Covid-19 ile mücadelesi: Polonya Örneği

Muhalefetin bu seçimlerde en büyük kozlarından biri olan Avrupa Birliği ile ilişkilerin onarılmasına yönelik beklenti, AB’nin Covid-19 salgını ile birlikte itibar kaybına uğraması dolayısıyla Polonya kamuoyunda önemsiz hale getirildi. Karantina dönemiyle birlikte Leh vatandaşların birçoğunda farklı yeni algıların ön plana çıkması ile birlikte salgından önce ana gündem maddesini oluşturan demokratik kazanımların kaybedilme korkusu da karantina döneminde önemini kaybetti.

Google Haberlere Abone ol

Harun Güney Akgül*

Uzun bir süredir insan hakları gözlemcileri ve Avrupa Birliği parlamentosu tarafından demokratik değerleri aşındırmak ile suçlanan iki AB ülkesi Macaristan ve Polonya, Covid-19 salgın hastalığının ortaya çıkardığı karmaşayı kendi otoritelerini güçlendirmek için kullanma yolunu seçtiler. Bu adımları her ne kadar kamuoyunda sürpriz olarak karşılanmasa da demokrasiyi zayıflatan bu kararların demokratik kazanımları kullanarak alınması bizlere temsilî demokrasinin sorgulanması imkânı tanıyor.

10 Mayıs Pazar günü Polonyalıların yeni başkanlarını seçmek için sandık başına gitmesi planlanıyordu ancak Covid-19 salgını dolayısıyla seçimin yapılıp yapılamayacağına yönelik kuşkular seçimden ancak üç gün önce açıklığa kavuştu. Demirel’in “siyasette 24 saat çok uzun bir süredir…” sözünü 31 yıllık Polonya demokrasisi geçen hafta baş döndürücü siyasi trafik ile deneyimledi ve seçimler son üç gün kala üç ay içinde yapılmak şartıyla ertelendi. Ve sonuçta geçtiğimiz pazar gününü Polonyalılar gevşeyen karantina önlemleri altında seçim sandıklarının önünde değil de dondurma satıcılarının önünde uzun kuyruklar oluşturarak geçirdiler.

Seçim çalışmalarına iktidar ve muhalefet partileri şubat ayı ile birlikte başlamıştı. Şubat ayı sonunda yapılan anketler seçimin olası ikinci tura kalması halinde ülkede ana muhalefet konumunda bulunan Sivil Platformu’nun (PO) kadın adayı, aynı zamanda film yapımcısı ve sosyolog olan Małgorzata Kidawa-Błońska ve iktidardaki muhafazakâr sağ eksenli Hukuk ve Adalet Partisi'nin (PiS) tekrar adayı olan mevcut başkan Andrzej Duda arasında az bir oy farkının olması muhalefetin seçim kampanyasına moralli başlamasını sağladı. Korona virüsünden dolayı ülkede karantinanın başlaması, sahada yapılan gösterilerin ve seçim çalışmalarının durdurulması ile birlikte muhalefet seçimlerin ertelenmesini istemek zorunda kaldı. Bu isteğin karantina döneminden önce yapılmaması muhalefetin büyük bir hatası olarak kabul edilebilir. Duda ve PİS Partisi Genel Başkanı Jarosław Kaczynski’nin bu isteğe karşılık minimum iki yıllık bir ertelemeyi kabul edeceklerini açıklaması muhalefetin tepkisini çekti. Aslında bu tepkiyi almak için iki yıllık uzun bir teklifte bulunan Duda ve Kaczynski bu itiraza karşılık asıl planları olan karantina altında seçimleri planlanılan tarihte yapma istediklerini daha rahat uygulamaya sokabildiler. Muhalefeti büyük bir çıkmaza sokan bu karar sonrası iktidar partisi karantina dolayısıyla kamusal alanlarda görünürlüğün sadece sosyal medya ve televizyonlara sığdırıldığı bir dönemde devlet kanallarını kendi propaganda aracı haline getirmesi muhalefeti kampanya sürecinde adeta görünmez hale getirdi. Üstelik buna ana muhalefet partisi PO ve partinin başkan adayı Małgorzata Kidawa-Błońska arasında anlaşmazlık ve uyuşmazlık gibi yalan haberlerinin de eklenmesi ile birlikte muhalefet seçim yarışının oldukça uzağında kaldı. Polonya’daki bu gelişmeler doğrultusunda söyleyebiliriz ki, sosyal medya olarak ortaya çıkan yeni medya tipi, kamusal alanların işlevini tek başına getirebilme iddiasının hala çok uzağında... Üstelik buna sosyal medyanın yalan haberlerin üretim ve yayılım merkezi haline gelmesi de eklenince insanların fiziksel olarak iletişim ve etkileşim kurma biçimi olan geleneksel kamusal alanların önemi bir kez daha artıyor. Temsili demokrasilerde önemi kavranamayan fiziksel kamusal alanlar ve televizyon ekranları hala temsili demokrasilerde siyasiler ve muhalifler için olmazsa olmazlardan olduğu karantina döneminde sokakların boşalması ile birlikte sadece Polonya’da değil tüm dünyada anlaşılan bir gerçek.

Polonya muhalefetinin önemli ve saygın isimlerinden merkez sağ Avrupa Halk Partisi lideri ve aynı zamanda eski başbakan olan Donald Tusk yaşanan bu gelişmeler doğrultusunda seçimlerin boykot edilmesi çağrısında bulundu. Covid-19 salgını dolayısıyla itiraz eden kesime yönelik Lehlerin hala yaygın olarak kullandığı posta yoluyla oy kullanma imkânını seçmene sunan iktidar partisi bu yöntemle itirazların önüne geçmeyi planlıyordu ama seçim kanununda değişikliklerin altı ay öncesinde yapılma zorunluluğunu hesaba katmayan veyahut umursamayan iktidar cephesinin bu yönde bir değişikliğe imza atması ile birlikte muhalefetin eline güçlü bir koz verilmiş oldu.

Seçimlerden yaklaşık bir hafta önce bu siyasi tabloya; muhalefetin parçalı oluşu, iktidarın muhalefet ile uzlaşma arayışına girmeden sunduğu önerilerin hepsinin doğal olarak muhalefet tarafından kabul edilmemesi, sağlığın ve güvenliğin seçimlerden daha önemli hale gelmesi, Covid-19 salgının hükümet tarafından başarıyla yönetildiğine yönelik algı gibi etkenler de eklenince iktidar partisi adayı Duda’nın ilk turda rahat bir zafer elde edeceğini gösteriyor. Muhalefetin bu seçimlerde en büyük kozlarından biri olan Avrupa Birliği ile ilişkilerin onarılmasına yönelik beklenti, AB’nin Covid-19 salgını ile birlikte itibar kaybına uğraması dolayısıyla Polonya kamuoyunda önemsiz hale getirildi. Karantina dönemiyle birlikte Leh vatandaşların birçoğunda farklı yeni algıların ön plana çıkması ile birlikte salgından önce ana gündem maddesini oluşturan demokratik kazanımların kaybedilme korkusu da karantina döneminde önemini kaybetti.

Seçimden bir hafta önceki görünüm böyleydi, ta ki Polonya Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı'nın seçimlerden dört gün önce toplanıp mevcut şartlarda seçimlerin yapılmasının mümkün olmadığını açıklamasına kadar. Seçim kurulunun bu kararını açıklamasında, Polonya Yerel Hükümetleri'nin veri gizliliği konusunda kaygılarını dile getirerek kişisel seçmen bilgilerini merkezi hükümet ile paylaşmaması ve PİS hükümetinin koalisyon ortağı olan eğitim bakanı ve başbakan yardımcısı Jaroslaw Gowin’in istifa etmesi önemli rol oynadı. Çarşamba akşamı başkan adaylarının katıldığı canlı tartışma programının ardından PİS parti lideri Kaczynski ve Gowin’in buluşmasında seçimlerin üç aylık kısa bir süre için erteleme kararı alınması ülkedeki siyasi tansiyonu düşürdü. Bu üç aylık kısa sürede muhalefet tazelenen ümidi ile birlikte seçimlere hazırlanacakken, iktidar partisi, bir yandan özellikle Avrupa’da yatırımcıların son yıllarda gözde ülkelerinden biri haline gelen Polonya’da Covid-19’un ekonomik etkileri en aza indirgemek için çabalarken diğer yandan hükümet ortağı olan diğer iki partiyi de koalisyon içerisinde tutmak için çalışacaktır.

*Doktora öğrencisi, Wroclaw Üniversitesi Siyaset Bilimi