Covid-19 ve 1 Mayıs

2020 1 Mayıs’ı yeni deneyimler ve özgün mücadele biçimleriyle geride kalırken, tek adam yönetimi ve sermayenin saldırılarına, sendikal bürokrasinin iş birlikçi tutumuna karşı uyanık olmayı elden bırakmadan, fabrika ve işyerlerinde döneme uygun yol ve yöntemlerle birleşmeye, dayanışmaya ve mücadeleye devam etmeliyiz.

Google Haberlere Abone ol

Seyit Aslan*

“İşçiler dışında herkes evde kalsın, üretim ölümüne sürsün”. Tek adam yönetiminin Covid-19 salgını sürecindeki politikasını böyle özetleyebiliriz.

Sendikal hareketin zaaflarından (dağınık ve parçalı yapısı) sendikal bürokrasinin ihanetinden, işçi sınıfının büyük çoğunluğunun örgütsüzlüğünden faydalanarak sürdürülen bu politika, işçileri fabrikalarda kitlesel olarak salgınla yüz yüze bıraktı. Bazı işletmelerde işçiler hayatını kaybetti, binlerce işçinin Covid-19 testi pozitif çıktı. Erdoğan hükümetinin ve sermayenin “Çarklar dönsün ölen ölür kalan sağlar bizimdir” anlayışıyla fabrikalarda, işyerlerinde, atölyelerde üretim işçilerin canı pahasına sürdü ve sürmeye devam ediyor.

Kimi sendikalar sermayenin ve tek adam yönetiminin bu anlayışını açıktan desteklerken, kimileri utangaçça savundular. İşçilere “Ne yapalım çalışmak zorundayız, üretmek zorundayız” telkinlerinde bulundular, yetmedi işçileri tehdit ettiler. Bu tutumlar tarihe not olarak düştü. Sadece tehdit değil, Hak-İş ve Türk-İş yönetimleri sermaye örgütlerinin temsilcileriyle yaptıkları ortak açıklamada, tek adam yönetimi ve sermayeden yana tutum koymaktan çekinmediler ve “Biz bize yeteriz” kampanyasına işçilerin aidatlarından toplanan paralarla destek verdiler.

Salgın süresince işçilerden yana kılını kıpırdatmayan sendikal bürokrasi, bu tutumunu 1 Mayıs sürecinde de devam ettirdi. Salgın var, eylem yapılamaz, gösteri yapılamaz havasına girdiler. Sokağa çıkma yasağı koşullarında fabrikalarda çalışmanın sürdürülmesine sessiz kalanlar, 1 Mayıs kutlamalarına gelince işçileri “Tehlikeye atmayalım” telaşına düştüler.

Tek adam yönetiminin yasaklarına, sendikal bürokrasinin tüm engellerine rağmen 2020 1 Mayıs’ı, Covid-19 sürecinde yaygın ve kitlesel biçimde kutlandı ve talepler dile getirildi. DİSK yönetimi olarak, tüm işyerlerinde kutlamaların yapılması yönündeki kararımız da sürece önemli katkı sundu. 1 Mayıs hazırlıkları sürecince işçi duraklarında, işçi havzalarında (İstanbul’da Tuzla, Kıraç gibi) yapılan çağrılar, afiş çalışmaları önemliydi.

Farklı konfederasyonlara bağlı sendikalarda örgütlü olan işçi ve kamu emekçileri birçok fabrikada, işyerinde ve sokakta 1 Mayıs’ın birlik, mücadele ve dayanışma coşkusunu paylaştılar. Başta genel hizmetler, metal, ambar, kargo-taşıma, petrokimya, sağlık, gıda ve büro iş kolları olmak üzere işçiler fiziki mesafeyi dikkate alarak, fabrikalarda, işyerlerinde (bazı fabrikalarda yüzlerce işçi) gösteri yaparak sermaye karşısında salgına karşı ücretli izin, işten atmaların yasaklanması, yaygın test yapılması gibi acil taleplerini haykırdılar.

Tek adam yönetimi ve sendikal bürokrasinin kısıtlama girişimleri kâr etmedi. İşçiler 1 Mayıs sürecinde bütün yaratıcılıklarını, üretkenliklerini ve sınıf olarak hünerlerini gösterdiler. İşyeri kutlamalarında ortaya çıkan görüntülerde, atılan sloganlarda, yazılan dövizlerde ve pankartlarda işçi sınıfının ne kadar yaratıcı olduğu bir kez daha görüldü.

Yılladır işyeri kutlamaları nasıl yapılır-yapılmaz tartışmaları yapanlar belki yine çıkacaktır ama bunun önemli ölçüde geride kaldığının temel bir dayanağı olacaktır bu yılki kutlamalar. Çünkü bu kutlamalar, 1 Mayıs’ın sadece “merkezi tek 1 Mayıs ve tek bir alan”da güçlü bir şekilde kutlanabileceği gibi iddialara pratikte güçlü bir yanıt vermiş oldu. Gerek fabrika-işyeri kutlamaları, gerekse bir gün önce yapılan alan kutlamalarına baktığımızda en yaygın katılımın fabrika ve işyerlerindeki kutlamalarda gerçekleştiği açık bir şekilde görülecektir. Ve buna akşam balkonlarda, sokaklarda, evlerde yapılan kutlamalar da eklendiğinde 2020 1 Mayıs’ının son 4-5 yılın en çok işçi katılımının olduğu 1 Mayıs olarak tarihe geçtiğini artık kimse inkar edemez.

İşçiler, aileleri, emekçi halk kesimleri, şiddet ve ayrımcılığa uğrayan kadınlar, işsizler, gençler, çocuklar her evi 1 Mayıs alanına çevirdi. Evlerin balkonlarında çarşaflardan, bezlerden yapılan pankartlardan çocukların 1 Mayıs için yaptıkları afişlere kadar renkli görüntüler ortaya çıktı. Kimi mahallelerde sokaklarda fiziki mesafe gözetilerek halaylar çekilmesi, evlerde ışıkların açılıp kapatılması, balkonlardan 1 Mayıs Marşı’nın çalınması işçi sınıfının ve emekçi halk kesiminin bu düzene karşı mutlaka mücadele edecek yolları olabileceğini gösterdi.

2020 1 Mayıs’ı yeni deneyimler ve özgün mücadele biçimleriyle geride kalırken, tek adam yönetimi ve sermayenin saldırılarına, sendikal bürokrasinin iş birlikçi tutumuna karşı uyanık olmayı elden bırakmadan, fabrika ve işyerlerinde döneme uygun yol ve yöntemlerle birleşmeye, dayanışmaya ve mücadeleye devam etmeliyiz. Salgın ve sömürü düzeninden kurtuluşun yolu buradan geçiyor…

*DİSK/Gıda-İş Genel Başkanı