Beraber başaracağız

Gönüllük esasına dayalı, hiçbir nakdi dolaşımın olmadığı, karşılıklı yardımlaşma çerçevesinde oluşan bu dayanışma bir resmi kurum tarafından açıkca tehdit edilerek durduruldu. Bunun gerekçesi olmaz, anladık yardım edilecekse onu da biz ederiz, bizden başka kimse yardım edemez, yardım etmeye bile kalkışamaz mantığında salgınla mücadele yerine bir sonraki seçim için yatırım yapmaya çalışan iktidar var karşımızda.

Google Haberlere Abone ol

Sinan Önelge

İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin gibi CHP'li büyükşehir belediyelerinin yardım kampanyaları iktidar tarafından durdurulup, iktidarın vatandaşa IBAN numarası verdiği merkezi bir yardım kampanyası başlatıldı. Bu süreç hem medya, hem de toplumda büyük tartışmalara neden oldu, ki televizyonlarda hala anlamsızca tartışılmaya devam ediyor. Aşağıda anlatılan ise küçük bir kasabanın hikayesi, televizyonlarda göremeyeceğiniz bir hikaye.

Ege sahillerinde küçük bir kasaba, görece salgından daha az etkilenmiş, oldum olası keyfince yaşamayı seven bir yer. Salgının ilk günlerinde restoranı kapanmış, hiçbir şey yapamamaktan bunalmış bir insan “elimde olanak var, sokağa çıkmaktan ürken ve yemek bulamayan insanlara en azından bir öğünde sıcak bir çorba verebilirim” diyerekten işe koyulur. Onun çabasını gören dostları da bu projeye katılıp, destek olur. Her gün kazan kaynar, sterilize edilmiş kavanozlara doldurulur ve 200'ü aşkın kişiye evlerine kadar bu çorba dağıtılır. Bu dayanışma çorbası için hiçbir nakdi destek kabul edilmez. İsteyen bakliyat, salça, yağ, un, domates, soğan, patates yani çorba yapımında kullanılabilecek malzemelerden getirip, çorbanın yapıldığı mekana bırakır. Gönüllüler hem mutfağa yardım eder, hem de dağıtıma, sadece çorba dağıtılmaz, 20 yaş altı ve 65 yaş üstüne sokağa çıkma yasağı geldiğinde, yaşlılarımızın alışverişleri de yapılır, sokak hayvanlarına mama dağıtımı da.

Tüm hijyen ve salgın kurallarına uygun çalışılır. Her malzeme geceden sterilize edilir, geri dönen kaplar yüksek ısıda bulaşık makinesinde yıkanıp ertesi güne hazır hale getirilir. Gönüllüler sosyal mesafeye uyar, her çıkışta ve geri gelişte eller yüzler yıkanır, dezenfekte edilir.

Kasaba halkı bu dayanışmaya desteği her geçen gün artırır. Biriken yardımlar ramazan başladığında ramazan poşetlerine dönüştürülür ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılır. Elbette bunu suistimal edenlerde ortaya çıkar, bunun anlaşılması uzun sürmez ve sadece yemek dağıtımına geri dönülür.

Hiçbir siyasi partiyle, belediyeyle, örgütle, çıkar gruplarıyla iletişimi olmayan bu gönüllü dayanışma ağı 40 gün salgın döneminde çalışır. Salgına karşı en önemli silahın toplumsal dayanışma olduğu fikrinden yola çıkıp tüm kasabayı kapsayan bir ağa dönüşen bu oluşum 40 günün sonunda durdurulur. İlk fikri ortaya atıp, ocağın ateşini yakan arkadaş durdurulma nedenini açıklamaz, sadece resmi kanallar der. Kendi restoranının geleceği için haklı olarak susar.

Bu yazı yazılırken de hala bir açıklama yapmadı, yapmasını da beklemiyoruz. Ama gönüllük esasına dayalı, hiçbir nakdi dolaşımın olmadığı, karşılıklı yardımlaşma çerçevesinde oluşan bu dayanışma bir resmi kurum tarafından açıkca tehdit edilerek durduruldu. Bunun gerekçesi olmaz, anladık yardım edilecekse onu da biz ederiz, bizden başka kimse yardım edemez, yardım etmeye bile kalkışamaz mantığında salgınla mücadele yerine bir sonraki seçim için yatırım yapmaya çalışan iktidar var karşımızda. Büyükşehirlerdeki kampanya süreçlerinde yaşananlar ortada, ama asıl korktukları en küçük kasabalarda bile kendiliğinden oluşan bu dayanışma oluşumları. Çünkü bu oluşumlar merkezi otoriteyi sarsıp, devlete olan inancı sorgulatıyor, sen olmasan da olur dedirtebiliyor. O yüzden de tehditle durdurulmaya çalışılıyorlar.

Burası küçük bir sahil kasabası, değerli birkaç tarım ürünü dışında tümüyle turizme bağlı bir kasaba. Yazın kazanıp, kışın yemeye dayalı bir yer. Bir Bodrum, Marmaris, Çeşme ya da Alanya değil, 2 aylık bir sezonda ne kazanırsa geri kalan on ayda onunla geçinen bir yer, yani turizmden dolayı çok zengin olan bir yer değil. Şimdi tüm mekanlar kapalı, ne zaman açılacağı meçhul, birçoğu kiracı olan işletmeciler kara kara ne yapacaklarını düşünüyorlar. Kiralar işliyor, çoğu yaz döneminde çalışan emekçiler mekanlar açılmasa ne yapacaklarını bilmiyorlar. Bu, kasaba için dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlatıyor. Ekonomik kriz üstüne gelen salgın belirsizliğini korurken, salgın sonrasının çok da iç açıcı olmayacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok. Bu süreci de ancak dayanışmayla aşabileceğimizi biliyoruz, ki yaşadığımız deney bunu başarabileceğimizin de en güzel kanıtıydı.