LGBT çocuklar vardır

LGBT’leri güçlendirmek ve çocukları ayrımcılıktan korumak için atılan bu adım, her zamanki gibi nefretle karşılandı. #LGBTİÇocuklarVardır etiketinin trend topic olması üzerine bir trol ordusu bu sefer #LGBTİÇocuklarYOKTUR etiketiyle nefret kusmaya başladı.

Google Haberlere Abone ol

Tunca Özlen

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı vesilesiyle çocukların sahip oldukları haklara ve maruz kaldıkları ayrımcılığa, sömürüye, cinsel şiddete dikkat çekmek tamamen politik bir tercih. 23 Nisan’ı çocukluk dönemlerimizi romantize ederek, çocuklar arasındaki eşitsizlikleri görmezden gelerek kutlamak da öyle.

Uluslararası Çalışma Örgütü'nün verilerine göre dünyada 75 milyonu tehlikeli işlerde olmak üzere 150 milyondan fazla çocuk işçi var. Türkiye'de resmi olmayan rakamlara göre 2 milyonun üzerinde çocuk işçi çalışıyor. 2019 yılının ilk altı ayında hayatını kaybeden 840 işçiden 33'ü çocuktu. Ülkemizde çocuklar “ayrıcaklı bir sınıf” değil düpedüz işçi sınıfının bir parçası.

Bu sınıfsal eşitsizliği perçinleyen boyutlardan biri de çocukların cinsel kimlikleri nedeniyle maruz kaldıkları ayrımcılık ve dışlanma. LGBT çocukların evde, okulda, sokakta maruz kaldıkları zorbalık hayatlarının seyrini etkiliyor.

Bu meseleyi daha ayrıntılı biçimde ele almadan önce, varlıklarını inkâr etmek maksadıyla gündeme getirilen bir soruya yanıt arayalım: LGBT çocuklar var mıdır?

Bu sorunun yanıtı, kendisine atanan cinsiyetle veya cinsel yönelimle uyumsuz bir çocukluk dönemi geçiren, ailesinden ve akranlarından şiddet gören LGBT’lerin beyanları alınmadan yanıtlanamaz. “LGBT çocuklar var mıdır?” sorusunun muhatabı LGBT’lerdir.

Birilerinin LGBT’ler adına konuşması, öznesi olmadıkları konularda hüküm vermeleri, LGBT’lere yönelik toplumsal önyargıları besleyecek açıklamalarda bulunmaları kabul edilemez.

LGBT ÇOCUKLARI NASIL KORURUZ? 

LGBT çocuklara yönelik ayrımcılık evde başlıyor. Toplumsal cinsiyet rollerine uyum gösteremeyen çocuklar ebeveynleri tarafından horlanabiliyor, şiddet görebiliyorlar. Cinsel çeşitlilik başlığında ebevenyleri eğitmek, cinsel kimliğin gelişimine dair tutucu fikirlerden vazgeçirmek elzem. LGBT çocuklara sahip ebeveynlerin yer aldığı “Benim Çocuğum” belgeseli yeri doldurulamaz bir kaynak oluşturuyor. (1)

Çocukların hiçbir kalıbın içine girmeye zorlanmadan, toplumsal cinsiyet rollerine uymaya teşvik edilmeden yetiştirilmeleri, kendisiyle ve bedeniyle barışık, potansiyelinin farkında olan, özgüveni yüksek bir neslin yetişmesinin önkoşulu.

Evde başlayan ayrımcılık okulda devam ediyor. Toplumsal erkekliğin ve kadınlığın doğallaştırılarak çocuklara empoze edildiği bir eğitim sisteminde LGBT çocukları dışlanma ve horlanma bekliyor. Kimliklerini inkâr etmekten başka bir seçenek bulamayan çocuklar, ileride cinsel kimliklerini kabullenmekte zorluk yaşıyor.

Okullarda ve mahallede yaşanan akran zorbalığı LGBT çocuklar üzerinden tahmin edilenin ötesinde yıkıcı sonuçlar doğurabiliyor. ABD'nin Denver kentinde gittiği okulda dört gün boyunca arkadaşlarının zorbalığına maruz kalan dokuz yaşındaki eşcinsel bir çocuğun intihar etmesi bunun en trajik örneklerinden birisiydi. (2)

Hem diğer çocukların, hem de öğretmenlerin cinsel çeşitliliğe bakışının doğru yönde şekillenmesinde müfredatın belirleyici olduğu söylenebilir. Cinsel çeşitliliğe yer vermeyen, eşcinsellik hakkındaki mistik efsaneleri yeniden üreten bir müfredatın LGBT çocuklar üzerindeki etkisini tahmin etmek güç değil.

“LGBT Çocuklar İçin Ne Yapmalı/LGBT Çocuklar ile Çalışan Öğretmenler İçin Kılavuz Kitabı” başlığıyla yayınlanan kılavuz bu başlıkta herkese çok değerli bir kaynak sunuyor:

“Geleneksel rol modellerinden oldukça etkilenen küçük çocuklar, farklı olduğu için LGBT çocuğu dışlayabilir ya da zorbalık içeren davranışlar sergileyebilirler. Bu nedenle okul ve okuldaki sosyal çevre çocuk için korkutucu ve duygusal açıdan zorlayıcı bir hale gelebilir. Küçük yaştaki çocuklar, kişiler arası ilişkiler alanında deneyim kazanmaya henüz başladığından bu dışlama ve zorbalıkla nasıl başa çıkabileceği konusunda gerekli donanıma sahip olmayabilir.” (3)

Tam da bu yüzden LGBT çocukları ailede, okulda, mahallede yaşadıkları ayrımcılığa karşı korumak bir kamu politikası olmalıdır.

#LGBTİÇOCUKLARVARDIR

23 Nisan’da Twitter’da açılan #LGBTİÇocuklarVardır etiketi, pek çok LGBT’nin çocukluk fotoğraflarını paylaşırken küçükken yaşadıkları ayrımcılığı anlatmalarına vesile oldu. Paylaşımların ortak noktasının aile içinde ve okulda yaşanan zorluklar olduğu göze çarpıyordu.

LGBT’leri güçlendirmek ve çocukları ayrımcılıktan korumak için atılan bu adım, her zamanki gibi nefretle karşılandı. #LGBTİÇocuklarVardır etiketinin trend topic olması üzerine bir trol ordusu bu sefer #LGBTİÇocuklarYOKTUR etiketiyle nefret kusmaya başladı.

Çocuklar arasında sosyal medya kullanımının ne denli yaygınlaştığını düşünürsek, nefret söylemi içeren paylaşımlara LGBT çocukların da maruz kaldığını tahmin edebiliriz. Çocuksunuz, LGBT toplumunun bir parçasısınız ve bir güruh “sen yoksun” diyor. Yeni kamusal mekânlar olarak görmemiz gereken sosyal mecralarda da ayrımcılığa ve zorbalığı karşı LGBT çocukları korumak zorundayız.

“Sen yoksun” diyenlere inat birbirinden güzel çocukluk fotoğrafları zaman tünelini doldurdu. Çünkü varız, vardık, var olacağız.

(1) Benim Çocuğum

(2) Okulda zorbalığa maruz kalan 9 yaşındaki eşcinsel çocuk intihar etti

(3) LGBT Çocuklar ile Çalışan Öğretmenler İçin Kılavuz Kitabı