Ters merdiven ve mülteciler

Uluslararası platformlarda bir meta olarak kullanılıp sadece bir rakamdan ibaret olarak gösterilen, nefret suçlarının hedefi olan, sürekli sömürülmeye açık olan mülteciler daha insani bir yaşam mümkün şiarıyla eksik kalan yolculuğunu sürdürmeye devam etmek zorunda bırakılıp, yeniden bitmek bilmeyen ters merdiven yolculuğuna başlar. Ancak bu tehlikeli yolculuğun tam ortasında bir de korona virüsü gibi son derece hızlı yayılan ölümcül bir başka sorunla karşı karşıya kalırlar.

Google Haberlere Abone ol

Cevdet Acu*

Hemen hemen tüm dünya şu an Aralık 2019’da Çin ’in Vuhan şehrinde başlayıp nerdeyse dünyanın her noktasına yayılan korona virüsü salgınını ve bundan doğabilecek ölümleri azaltabilmek için çaba gösteriyor. Her ne kadar bazı ülkelerdeki siyasal iktidarlar hâlâ olayın ciddiyetini fark etmediği için veya başka birtakım kaygılardan dolayı gerekli önlemleri almak yerine toplumda kaos oluşturacak kararlarla sadece günü kurtarmaya çalışsa da. Ancak bu süreç içerisinde toplumun içindeki “öteki”lerden biri olan bir grubun varlığı ve gereksinimleri yine unutulup göz ardı edilmeye devam ediliyor. Gözle görülmeyen ölümcül bir virüsün çok hızlı bir şekilde yayılmaya devam ettiği sürrealist bir dönemde sahi kim bu “öteki”ler? Onlar, ilgili akademik literatürde herkesin tanımlama kısmında hemfikir olmadığı ancak genellikle kendi yerinden ve yurdundan zorla göç ettirilerek uluslararası sınırları geçmek zorunda bırakılan insanlardır, demek mümkün. Sanırım bu genel-geçer tanımdan direkt mültecilerden bahsettiğim anlaşılmıştır. Evet her birisi senin benim gibi ismi, yüzü, hafızası, ve hatıraları olan mülteciler. Sadece yıkım getiren ve ölüm saçan bir savaşı geride bırakıp yeni bir hayata insani yaşam koşulları altında başlayabileceklerini umuyorlarken, sürekli bitmeyen yolculuklarını sürdürmek zorunda bırakılan insanlardır, mülteciler.

Onların tarihini Barselona’daki Katalonya Meydanı'nda (Plaça de Catalunya) yer alan bir anıtla özdeşleştiririm hep. Bu meydana uğrama vakti olanların da dikkatini de çekmiştir diye düşünüyorum. Katalonya’nın başkenti Barselona’da yer alan bu meydanın içinde birçok anıt vardır ancak benim için en fazla dikkat çeken anıt ters merdiven şeklinde yapılan bir anıt olmuştu. Bu ters merdiven seklinde yapılmış anıtın bir diğer özelliği de yarım/bitirilmemiş olmasıdır. Dışarıdan bakıldığında sadece alandaki ilginç anıtlardan biri olarak görülür, ancak temsiliyeti anıtın kendisinden daha değerlidir. Bu sanat eseri, Katalonya halkının yıllardır süre gelen özgürlük mücadelesini ve tarihini temsil eder. Tarihsel olarak İspanya’dan bağımsız olmak için birçok mücadele verilmiş ve hâlâ bu mücadele devam ediyor olmasına rağmen istenilen hâlâ kazanıl(a)mamıştır. Aynı meydandaki temsili ters ve yarım merdivende olduğu gibi bazı şeyler eksik kalmıştır. İşte yerinden zorla göç ettirilen insanların tarihi de bu ters merdivendeki anıt gibidir; kendilerini sürekli bitmek bilmeyen bir mücadelenin içerisinde bulurlar. Sürekli daha güvenilir ve daha insani bir hayat için bir sınırdan başka bir sınıra göç etmek zorunda bırakılırlar. Buna ek olarak, dünyanın hemen hemen her yerinde hayatın içerisinde bir özne değil, başkalarının kararlarının bir ürünü olarak toplumun içerisinde nesne olarak bırakılmış ve bu insanların gereksinimleri çoğu zaman göz ardı edilmiştir. Örnek vermek gerekirse; bugün kendi ulusal sınırları içerisinde mültecileri barındıran kimi siyasal iktidarlar onları sadece kendi çıkarları doğrultusunda kullanarak uluslararası platformlarda bundan faydalanmaya çalışırken, kimi hükümetler de onlara günümüzün vebalıları muamelesi yaparak İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin en temel haklarından biri olan sığınma hakkı (madde 14) başvurularına dahi izin vermemektedir. Buna ek olarak, siyasal sistemin yanlış yönetilmesinden dolayı ortaya çıkan gelir dağılımı eşitsizliği ve hukukun üstünlüğü ilkesinin zedelenmesine itiraz etmeye yeterli cesareti olmayan bir grup “insan” anında toplumun içerisinde en zayıf pozisyonda korumasız olan bu gruba nefret suçu işlemekten geri durmaz ve mültecilere insani bir yaşam alanı bırakmazlar. Yine aynı “insan” grubu kötüye giden her türlü konunun tek sorumlusu olarak mültecileri suçlamakta ve bu insanların toplumsal hayata bulaşmasına engel olmaktadır. Tüm bunların en üstünde çoğunlukla insani duygulardan yoksun kapitalist sistem içinde sürekli daha fazla kâr etme güdüsüyle hareket eden bir sınıfın sömürmesinden dolayı toplumsal hayatın bir parçası olmasına izin verilmeyen bir gruptur, mülteciler. Sonuç olarak uluslararası platformlarda bir meta olarak kullanılıp sadece bir rakamdan ibaret olarak gösterilen, nefret suçlarının hedefi olan, sürekli sömürülmeye açık olan mülteciler daha insani bir yaşam mümkün şiarıyla eksik kalan yolculuğunu sürdürmeye devam etmek zorunda bırakılıp, yeniden bitmek bilmeyen ters merdiven yolculuğuna başlar. Ancak bu tehlikeli yolculuğun tam ortasında bir de korona virüsü gibi son derece hızlı yayılan ölümcül bir başka sorunla karşı karşıya kalırlar. Korona virüsü salgınının yayılımını engellemek adına siyasal iktidarlar ulusal sınırlarını anında kapatır ve bu bağlamda mültecilerin umuda yolculuk süreci tersine döner, tıpkı Katalonya’nın tarihini temsil eden anıt gibi. Sahi, kendini korona virüsü gibi ölümcül bir salgına karşı koruyabilecek yeterli donanıma sahip olmayan ve daha neredeyse bir ay önce Türkiye’den Yunanistan sınırına gitmek zorunda kalan/bırakılan mültecilere ne oldu? Ters ve yarım merdiven yolculuğuna devam eden insanları merak edenler, aşağıda kaynakça kısmında belirtilen linklerden gerekli bilgilere ulaşabilirler. Yazının kelime sınırlamasından dolayı olası çözümlere odaklanmak istiyorum. Baştan söylemek gerekirse, her şeyi sadece devletten bekleyip devletin putlaştırılmasından yana değilim, ancak en temelde insan hakları çerçevesinde hazırlanmış bir yasayla mültecilerin haklarının teslim edilmesi sosyal devlet olmanın en temel sorumluluklarından birisidir. Buna ek olarak devlet öncü rol oynayarak sivil toplum kuruluşları ile birlikte başta herhangi bir geliri olmayan mülteciler olmak üzere tüm ihtiyaç sahiplerine gerekli nakdi ve ayni yardımı yaparak korona virüsü süreci gibi bir salgından doğabilecek sorunları minimalize etmelidir.

İyi de ben sadece bir kişi/birey olarak neyi değiştirebilirim ki diyenler için de şunu belirtmekte fayda var. Mülteciler rakamdan ibaret değildir, her birisinin senin gibi ismi, anıları ve duyguları vardır. Buna ek olarak, toplumda sürekli dillendirildiği gibi “milli birlik ve beraberliğe muhtaç olduğumuz şu günlerde” hiçbir şey yapamıyorsan dahi en azından artık senin gibi olmayanı; sana benzemeyen senin gibi inanmayan, senin gibi konuşmayan, senin gibi fiziksel özelliklere sahip olmayan, senin gibi cinsel yönelimi  olmayan insanları hor görmeyi ve “öteki”leştirmeyi bırakabilirsin. Son olarak, özellikle bir zamanlar toplumun içerisindeki “öteki”lerden biri olan grupların bugün mülteciler için nefret söyleminde bulunarak nöbetleşe ötekileştirme hastalığından kurtulmaları, mültecilerin toplumsal hayata entegrasyonlarını kolaylaştıracak ilk adımlardan bir tanesidir diye düşünüyorum. Şunu unutmamak lazım insan ancak farklılıklarıyla insandır, ve ancak bu farklılıklar insanlığı besler.

Kaynakça:

Mülteciler yol kenarına bırakıldı: Ne haliniz varsa görün dediler (2020, 13 Nisan)

Mülteciler kamplardan sahillere taşınıyor (2020, 12 Nisan),

Yunanistan Sahil Güvenliği, mülteci botlarını geri döndürdü (2020, 2 Mart),

Coronavirus Pandemic Impacts Turkey’s Approach to Displaced Syrians (2020, 30 Mart),

With all eyes on Covid-19, refugee suffering continues in Greece, Turkey and Syria (2020, 13 Nisan),

Yunanistan: Türkiye koronavirüs nedeniyle göçmen almıyor (2020, 12 Nisan),

Türkiye'den ayrılan ve Yunanistan'a giden göçmen sayısı kaç? 5 Mart 2020 sınırı geçen mülteci sayısı (2020, 5 Mart),

Refugees told 'Europe is closed' as tensions rise at Greece-Turkey border (2020, 6 Mart)

*Doktora öğrencisi, Exeter Üniversitesi Ekonomi bölümü

Etiketler Mülteci salgın korona