Ücretsiz izne yeşil ışık

Görünüşte “işten çıkarmaları yasaklayarak” iş gücü piyasalarını katı hale getiren bu yasa, aslında ücretsiz iznin önünü açarak iş gücü piyasalarını tam tersine esnek hale getiriyor. Ama sorun şu ki, krizler esnek iş gücünün olduğu yerlerde istihdamı çok kötü etkiliyor.

Google Haberlere Abone ol

Cem Oyvat*

Özellikle yandaş medyada "işten çıkarma üç ay yasaklanıyor" olarak geçen yasa taslağı, eğer kabul edilirse işverenlerin çalışanlarını en az üç ay boyunca ücretsiz izne çıkarabilmelerine olanak sağlayacak. Eğer yasa çıkarsa, belki bu satırları okuyan pek çok kişinin aylık geliri brüt 1177 TL’ye, net ise 1168 TL’ye düşecek. Üstelik yasa 6 aya kadar uzayabilir.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, bu yasayla kısa çalışma ödeneğinden faydalanamayan ve ücretsiz izne çıkarılan çalışanlara da maaş desteği verileceğini "müjdeliyor". Oysa çalışanın ücretsiz izni kabul etmediği bir durumda, işverenin çalışanını ücretsiz izne çıkarması yasal değil. Yasa teklifi şu haliyle aslında çalışandan çok, kriz zamanında ücret ödemek istemeyen işvereni koruyor.

İktidar bu yasayla belki büyük sermayenin ya da oy deposu olarak gördüğü esnaf/küçük işletmecilerin yanında yer almak istiyor; belki de görünüşte işten çıkarmaları yasaklayarak, yakın zamanda fırlayacak olan işsizlik oranını aşağıda göstermek istiyor.

Fakat yasa tasarısının birçok önemli sıkıntısı var. Birincisi, görünüşte "işten çıkarmaları yasaklayarak" iş gücü piyasalarını katı hale getiren bu yasa, aslında ücretsiz iznin önünü açarak iş gücü piyasalarını tam tersine esnek hale getiriyor. Ama sorun şu ki, krizler esnek iş gücünün olduğu yerlerde istihdamı çok kötü etkiliyor. Mesela kıdem tazminatının özel sektörde yasa ile zorunlu olmadığı ABD’de, Covid-19 krizinin başlamasıyla işsizlik sigortası başvuruları 200-300 binlerden, 6 milyonlara çıktı. Ayrıca 2008 Küresel Ekonomik Krizi’nde de, işsizliğin en çok arttığı ülkelerin aynı zamanda işten çıkarma maliyetlerinin en düşük olduğu ülkeler olduğunu gördük (**).

Belki de bu krizdeki en büyük şansımız, çalışanların işverene bir maliyeti olmadan, işten çıkarılmasına olanak sağlayacak olan bir "kıdem tazminatı" reformunun henüz yapılmamış olması oldu. Ama ücretsiz izne yeşil ışık yakan yeni yasa tasarısı, pek çok çalışanın geçici olarak işinden ayrılıp 1168 TL’ye mahkum olmasının önünü açıyor. Üstelik bu meblağ, brüt ücretin %60’ını karşılayan kısa çalışma ödeneğine göre bile çok kötü. Bir örnek vermek gerekirse, 1168 TL dört kişilik bir ailede kişi başına aylık 292 TL düşmesi anlamına geliyor. Yani Türkiye’de pek çok insanın (belki bu satırları okuyan sizin de) geliri, kişi başına düşen geliri yıllık 521$ olan Afganistan standartlarına düşecek.

Dahası tarım dışı istihdamın %23’ünü oluşturan kayıt dışı çalışanlar, işten çıkartıldıklarında bu 1168 TL’yi de alamayacaklar. Kayıt dışı çalışanların çok büyük bölümünün ayda 1168 ilâ 2337 TL arası destek ödeyen işsizlik fonundan faydalanma imkanı da yok. Çünkü işsizlik fonuna başvuru için de, son üç yılda 600 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olmak gerekiyor. Oysa kayıt dışı çalışanlar, zaten tanımı gereği sigortasızlar.

Dolayısıyla, bulunduğumuz kriz ortamında işsizlik sigortasının kapsamının kayıt dışı istihdamı da kapsayacak şekilde genişletilmesi gerekiyor. Üstelik işsizlere ödenen aylık ücretler de çok yetersiz, arttırılmalı ve böyle bir politikanın uzun dönemde devam edebilmesi için ek bir kaynak gerekiyor. Oysa yeni yasa tasarısı, işsizlik fonuna yeni bir kaynak yaratmadan, ücretsiz izin ödeneğinin de yükünü işsizlik fonunun üzerine bindiriyor; işverenin vereceği ücretin bir kısmını, kaynak ihtiyacı içinde olması gereken işsizlik sigortasına karşılattırıyor. Yasa taslağının ikinci sıkıntısı da bu.

Son bir nokta daha var... Çalışanların ayda 1168 TL kazanması hem bugünkü talebi olumsuz etkiler, hem de ayda 1168 TL kazananların ülkesinde yasaklar gevşese bile talebin canlanması çok zor olur. Çünkü yasakların gevşemesi, insanların sokağa çıkıp tüketimlerini eski seviyeye çekmeleri anlamına gelmiyor. Mesela Citymapper verilerine göre korona virüsü büyük ölçüde yenmiş olan Güney Kore’de, Seul’de bu haftaki trafik yoğunluğu normalden %64 daha düşük. Yani eğer yasa teklifi kabul edilirse, yasaklar kalksa bile piyasalar tam olarak açılmaz ve ücretsiz izinlerin bir kısmı devam eder. Ama çalışanların düşük gelire mahkum olmuş olması, piyasaların açılmasını geciktiren ek bir etki yapar.

Belki böyle bir dönemde kredi kartı harcamaları tüketimi yukarıda tutabilir. Ama bunun da acısı özel sektör borçları nedeniyle zaten kırılgan olan finansal sistemden çıkabilir. Dahası biriken kredi kartı borcu yükü altında ezilen tüketici de, işine geri kavuşsa bile harcamalarını geciktirir.

Özetle, ücretsiz izne yeşil ışık yakan ve çalışanları 1168 TL’ye mahkum eden bu yasa sermaye sınıfını önceliklendirme gibi bir sınıfsal tercih yapmanın yanında, ekonomik büyüme perspektifinden bakıldığında da çok büyük bir hata olur. Eğer işverenlere, çalışanlarını ücretsiz izne çıkarma imkanı verilecekse de; bu politika ücretsiz izne çıkan bütün çalışanlara koşulsuz olarak aylık net kazancının en az %80’ini sağlayan bir düzenleme ile olmalı. Diğer yandan, üst gelir gruplarından alınacak bir varlık vergisi ve kriz dönemini fırsata çevirebilen veya hâlâ kârlarını koruyan işletmelere koyulabilecek ek vergiler ile, kamu özel işbirliği projeleri için olan garanti ödemeler dondurularak işsizlik fonuna kaynak temin edilmeli. Neticede sermaye kesiminin tüketimi gelirdeki değişimlere daha duyarsızdır (hele ki eve kapanmışken) ve şirketlerin bu dönemde ödedikleri ücretlerden bağımsız olarak yatırımlarını zaten kesmeleri beklenir.

Daha önemlisi böyle bir politika sadece "piyasaları canlandırmak için" değil, halkın kriz zamanında mümkün olduğunca temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için de elzem. Neticede ekonomi politikası sermaye için değil, insan için yapılmalı... Öyle değil mi?

* Greenwich Üniversitesi, Ekonomi ve Uluslararası İşletmecilik Bölümü

(**) Dünya Bankası’nın 2010 Doing Business raporu ve IMF’nin World Economic Outlook verilerini kullanarak baktığımızda, 2007-2009 yılları arasında işsizliğin düştüğü ülkelerdeki işten çıkarma maliyetlerinin ortalama 52.9 haftalık ücret, işsizliğin yüzde 1’le yüzde 3 arasında arttığı ülkelerdeki işten çıkarma maliyetlerinin ortalama 36.2 haftalık ücret, işsizliğin yüzde 3’ün üzerinde arttığı ülkelerdeki işten çıkarma maliyetlerinin ortalama 30.2 haftalık ücret olduğunu görüyoruz.

Not: Bu yazı 14 Nisan 2020 tarihinde kaleme alınmıştır.