İnfaz yasası düzenlemesi yeterli mi?

Bu infaz düzenlemesinde kapsam dışı bırakılan terör suçlarında hiçbir ayrım gözetmeksizin indirim öngörülmemesi Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaktadır. Çünkü bu pakete göre TMK kapsamında örneğin basit bir gösteri ve yürüyüşe katılan, bir derneğe bağış yapan, kitap yazan ya da tweet atan kişiler, haber yapıp infaz kurumunda bulunan gazeteciler bu indirimlerden faydalanamayacak.

Google Haberlere Abone ol

Sergen Nalcı*

Halk arasında af yasası olarak bilinen infaz yasası düzenlemesi meclise gelmeden önce açıklanan taslak metninde cinsel suçlar da vardı. Fakat özellikle sosyal medya üzerinden gösterilen tepki neticesinde geri adım atıldı ve cinsel suçlar da kapsam dışında bırakıldı. Bununla beraber neticeten toplum vicdanını yaralayan cinsel suçlar, uyuşturucu madde suçları, kasten adam öldürme suçu, kadına karşı işlenen suçlar ve terör suçları bu kapsamın dışında bırakılmış oldu. Covid-19 salgınının ülkemizde de tüm hızıyla artması doluluk oranı kapasitenin oldukça üstünde olan ceza ve tutukevleri için birtakım tedbirler alınmasını zorunlu kılmıştır.

KALICI İNFAZ ORANI

Getirilecek düzenleme ile birlikte ceza infaz kurumlarında geçirilecek sürede değişiklik yapılmaktadır. Bu süreler belirlenirken yukarıda saydığımız cinsel suçlar, uyuşturucu madde suçları, kasten adam öldürme suçu, kadına karşı işlenen suçlar ve terör suçları hariç olmak üzere diğer suçlar için kalıcı infaz oranı 1/2 olarak belirlenmiştir. Yeni düzenlemeden önce, cezalar üzerinden kural olarak belirlenen 2/3’lük koşullu salıverilme oranı ya da bilinen haliyle infaz kurumunda geçirilecek süresi, kural olarak yarıya düşürülüyor. Bu düzenleme ile birlikte doğrudan tahliyeler başlayacak ve ceza infaz kurumlarında yatanların sayısında bir azalma olacaktır. İnfaz düzenlemesindeki temel amaç buradan da anlaşılabilecektir.

DENETİMLİ SERBESTLİK SÜRESİ

Önemli değişikliklerden birisi de denetimli serbestlik süresi ile ilgili. Düzenlemeye göre 1 Temmuz 2016 tarihinden önce işlenen bazı suçlar bakımından uygulanan 2 yıllık denetimli serbestlik süresi 3 yıla çıkarılacaktır. Daha önce 1 Temmuz 2016 olan tarih düzenlemesi ise 30 Mart 2020 olarak değiştirilmektedir. Kapsam dışı bırakılan suçlar yine bu hükümlerden faydalanamayacaktır.

İnfaz düzenlemesinin kapsamından ve temel değişikliklerden anlaşılacağı üzere düzenleme denetimli serbestlik süresi uzatılarak ve infaz süresi kısaltılarak öncelikle ceza infaz kurumlarının sayısal anlamda rahatlaması amacı taşımaktadır. Halbuki yapılacak olan düzenleme Ceza Hukuku’nun temel ilkelerini kapsayacak şekilde yapılmalıdır. Yapılacak değişikliklerle suç ve ceza kavramlarının somutlaştırılıp cezada adaleti sağlayarak, infaz kurumlarında çağ dışı uygulamaların önüne geçmek temel amaç olmalıdır.

Yeni paket incelendiğinde özellikle “terör suçu”nun kapsamı tartışılmadan düzenleme dışında bırakıldığı görülmektedir. Terörle Mücadele Kanunu’nun 4. maddesi oldukça geniş bir yelpaze ile hazırlanarak birçok davranışı terör suçu olarak saymaktadır. Uygulamada bu durum daha da genişletilmektedir. İnfaz düzenlemesi yapılırken terör suçu kavramının somut olarak, yoruma yer bırakmayacak şekilde tanımı yapılmalı ve cezada adalet kavramı olgunlaştırılmalıdır. Avrupa Birliği’nin ve uluslararası hukuk camialarının en büyük eleştirileri de bu noktada toplanmaktadır. Terör örgütü propagandası ve örgüte yardım gibi suçlar oldukça geniş değerlendirilmektedir. Bu değerlendirilmelerin önüne geçmekten ziyade bu tür suçların kapsam dışı bırakılması önemli bir eksik olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu infaz düzenlemesinde kapsam dışı bırakılan terör suçlarında hiçbir ayrım gözetmeksizin indirim öngörülmemesi Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaktadır. Çünkü bu pakete göre Terörle Mücadele Kanunu kapsamında örneğin basit bir gösteri ve yürüyüşe katılan, bir derneğe bağış yapan, kitap yazan ya da tweet atan kişiler, haber yapıp infaz kurumunda bulunan gazeteciler bu indirimlerden faydalanamayacak. Ama dolandırıcılık, vergi kaçakçılığı, ihaleye fesat karıştırma, zimmet, rüşvet, irtikap gibi birçok kamu görevlisinin ya da kamu ile iş yapanların işlediği suçlar bu indirimlerden yararlanacak. Bu durum infaz düzenlemesinin ulaşması gereken amaçtan oldukça uzak olduğunu göstermektedir.

İNFAZ DÜZENLEMESİ NASIL OLMALIDIR?

Ceza yargılamasının amacı maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ve bu gerçek neticesinde kanunun suç saydığı fiilleri gerçekleştiren kişilerin kanunun uygun gördüğü müeyyideler ile topluma yeniden kazandırılması ya da ıslah edilmesidir. Uygulamış olduğumuz ceza yargılamasının amacına uyacak şekilde cezada adaleti sağlayacak, suçtan zarar görmüş bireylerin ve toplumun adalete olan güvenini ve inancını incitmeyecek, Anayasanın temel ilkelerinden olan eşitlik ilkesine zarar vermeyecek düzenlemeler ile çağ dışı infaz uygulamalarına son verilmesi gerekmektedir.

Salt ceza infaz kurumlarında kalanların sayısının azaltılması amacıyla infaz düzenlemesi yapılmamalıdır. Terörle Mücadele Kanunu’nun 4. maddesi evleviyetle ele alınmalı terör suçu kapsamı yeniden değerlendirilerek anayasal bir ilke olan ifade özgürlüğünün özüne dokunacak nitelikte olmaktan çıkarılmalıdır. Buna bağlı olarak fikir suçu olarak ifade edeceğimiz nedenlerle infaz kurumlarında yatmakta olan gazetecilerin, öğrencilerin durumları düzenleme kapsamına alınmalıdır.

Elbette hükümlüyü topluma yeniden kazandırmak ya da ıslah etmek için bir kısım iyileştirmeler yapmak çok önemlidir. Fakat öncelikle yargıya olan güvenin yeniden tesisini sağlayacak düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Salt Covid-19 salgınının infaz kurumlarında kalanlar için tehlike oluşturması ile infaz kurumlarında kalanların sayısını azaltmaya yönelik düzenlemelerin yapılması ceza yargılamasının amacına ve muhteviyatına uymamaktadır.

*Avukat