Yargılama hakkı ve infaz düzenlemesi hakkında

Yargılama hakkını elinde bulunduran erkler, devlete karşı işlenen her suçun suçlusunun beline Sisyphos'un kayası gibi bir dava bağlamamalı ve onu sonsuz silinmez bir geçmişe mahkum etmemelidir.

Google Haberlere Abone ol

Mehmet Sait Yaman*

Yargılama hakkının bundan binlerce yıl önce antik Yunan mitolojisindeki bir dava sebebiyle tarihte ilk defa tanrılardan alınıp insanlara verildiği rivayet edilmektedir. Yargılama hakkının tanrılardan alınıp insanlara verildiği rivayet olunan o meşhur dava, babasını öldürdüğü için kız kardeşiyle beraber annesini öldüren Orestes'in davasıdır. O tarihten bu tarihe yargılama hakkı her dönem gücü elinde bulunduran çeşitli erklerin en önemli silahlarından biri olmuştur. Her toplumda yargılama hakkı toplumsal bir takım ortak değerleri öncelediğinden bir anlamda kutsallık kazanmıştır. Bu nedenle yargıçlarla ilgili mahkemelerle ilgili birçok efsane tarihten bugüne anlatıla gelmiştir ve anlatılmaya da devam edilecektir.

Günümüzde yargılama hakkı temelini toplumun ceza verme hakkından ve devlet düzenini korumaktan almaktadır. Günümüzde yargılama hakkının konusunu oluşturan suçlar şahıslara karşı işlenen suçlar ve devlete karşı işlenen suçlardır. Yargılama hakkını elinde bulunduran erkler, bireye karşı işlenen suçlarda davalara vekaleten bakmaktayken, devlete karşı işlenen suçlarda ise asaleten bakmaktadır. Bireye karşı işlenen suçlarda yargılamayı yapan erklerin vekaleten bakmasının en önemli sebebi devletin birinci dereceden suçun mağduru veya müştekisi olmayışıdır. Kamu düzeni koruma anlamında dolaylı bir mağduriyet olsa da bu şahısların mağduriyetinin gölgesinde kalmaktadır. Devlete karşı işlenen suçlarda ise devlet birinci dereceden suçun mağduru veya müştekisi olduğundan davalara asaleten bakmaktadır.

Bir süredir bahsi geçen ve mevcut salgın hastalık nedeniyle ülkemizin önemli gündem maddelerinden biri olan infaz düzenlemesini de yargılama hakkı özelinde değerlendirmek gerekir. Adına her ne kadar infaz düzenlemesi denilse de bu hukuken tam olarak bir özel af niteliğindedir. Bilindiği üzere 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 65. maddesinde af konusu düzenlenmiştir. Bu madde:

"(1) Genel af halinde, kamu davası düşer, hükmolunan cezalar bütün neticeleri ile birlikte ortadan kalkar.

(2) Özel af ile hapis cezasının infaz kurumunda çektirilmesine son verilebilir veya infaz kurumunda çektirilecek süresi

kısaltılabilir ya da adlî para cezasına çevrilebilir.

(3) Cezaya bağlı olan veya hükümde belirtilen hak yoksunlukları, özel affa rağmen etkisini devam ettir" şeklinde düzenlenmiştir.

Bu maddeye göre yapılması düşünülen mevcut düzenleme, soruşturmaları ve kovuşturmaları bütün neticeleriyle beraber tamamen kaldırmadığından bir genel af olmayıp özel af niteliğindedir. Bir şahısa veya kişiye özel suçun niteliği ve indirim miktarı belirtilerek yapılıyorsa bireysel özel aftan bahsedilir. Ancak şahıslar veya kişiler belirtilmeden affedilecek suç veya suç türleri belirtilerek yapılıyorsa toplu özel aftan bahsedilir. Yargılama hakkını elinde bulunduran erkler bu minvalde takdir marjına sahiptir. Yani itedikleri suçları veya cezaları belirterek düzenleme yapabilir. Fakat yargılama hakkını elinde bulunduran erkler, her seferinde bireye karşı işlenen suçlarda asil gibi hareket edip tam yetki sahibiymiş gibi bir düzenlemeye gidemez. Eğer gidiyorsa da devlete karşı işlenen suçlarda da aynı derecede hassasiyet göstermelidir. Yargılama hakkını elinde bulunduran erkler, devlete karşı işlenen suçlarda taviz vermeyip, bireye karşı işlenen suçlarda her dönem olabildiğince esnek davranırsa bu adil olmayacağı gibi hukuken kişilerin kendini güvende hissetme hakkını da zedeleyecektir. Böyle bir durum toplumun adalet anlayışında çatlaklıklar oluşturabileceği gibi hukuki ve ahlaki temelde tahribatlar yaratabilecek niteliktedir. Adaleti temsil eden nesnenin terazi olmasının anlamı da budur; dengeyi tutturmak.

Yazının başında mitolojiden girmiştim yine mitolojiden bir örnekle bitirmek istiyorum. Sisyphos, Yunan mitolojisinde yeraltı dünyasında sonsuza kadar büyük bir kayayı bir tepenin en yüksek noktasına yuvarlamaya ve kaya aşağıya yuvarlandıkça her defasında kayayı tekrar yukarı yuvarlamaya mahkum edilmiş bir kraldır. İşte yargılama hakkını elinde bulunduran erkler, devlete karşı işlenen her suçun suçlusunun beline Sisyphos'un kayası gibi bir dava bağlamamalı ve onu sonsuz silinmez bir geçmişe mahkum etmemelidir.

Netice olarak, kanaatim kamuoyunda infaz düzenlemesi olarak addedilen ve çıkartılması planlanan yasal düzenlemenin herkese veya her suç tipine eşit uygulanması yönündedir. Herkese veya her suç tipine eşit şartlarda uygulanan bir yasal düzenleme, aidiyet bağını güçlendirmeye müsait olup suça bulaşmış şahısları topluma geri kazandırılmayı teşvik edecek zemini yaratacaktır. Böylesi zor günlerde toplumsal barışı, huzuru ve düzeni sağlayacak ortamın anahtarlarından biri de budur.

*Avukat