Korona virüsünün neoliberalizmle ne ilgisi var?

Salgının yüksek ivmeli yayılımına rağmen hükümet ekonomiyi yavaşlatacak agresif önlemleri alma konusunda ısrarla tutuk davranmakta. Çalışma hayatının ritmini sürdürmesi yönündeki en önemli argümanlarsa hazinenin vatandaşa gelir desteği verecek kadar güçlü olmaması, parasal genişleme ile artan enflasyon sonucu kur krizinin yaşanma tehlikesi ve Türkiye’nin böyle bir durumda dış borçlarını çeviremez noktaya gelme ihtimali.

Google Haberlere Abone ol

Uğur Aytaç*

Korona virüsü biyolojik bir olgu olsa da içinden geçtiğimiz sürecin birçok aşamasında toplumsal sistemlerimizin izlerini görmek mümkün. İnsan-doğa ilişkilerinin örgütlenme biçimi, sağlık sistemlerinin risk ve kapasite yönetimi, hükümetlerin krize yanıt verirken başvurdukları politika repertuvarları başat siyasal, kültürel ve sosyo-ekonomik ilişkiler etrafında şekilleniyor. Korona virüsüyle sosyal ilişkilenmemizin tüm bu farklı boyutlarında bir yönetme pratiği olarak neoliberalizmin yansımalarını görmek mümkün. Son derece karmaşık süreçler dolayımıyla deneyimlediğimiz korona virüsü salgınını tek bir teorik çerçeve üzerinden açıklamak elbette basite kaçmak olur. Ancak neoliberal pratiklerin insan sağlığı yönetiminde yarattığı zafiyetleri tespit etmek hem bugünkü hakim politikalara vereceğimiz tepkileri tasarlamak hem de salgın sonrası ne tür toplumsal kurumlar arzu ettiğimizi berraklaştırmak bakımından önemli.

Hemen belirteyim ki bu yazıda neoliberalizmi iki temel referans noktası üzerinden tartışıyorum: Piyasa aktörleri üzerindeki kısıtlamaların geçmiş dönemlere göre önemli ölçüde gevşetildiği deregülasyon uygulamaları ile özelleştirme ve kemer sıkma politikaları üzerinden gözlemlediğimiz küçülen devlet fikrine bağlılık.

DEREGÜLASYON VE RİSK YÖNETİMİ

Çin hükümeti virüsün yayılmasına yol açan vahşi hayvan ticaretini salgından önce yasaklamadığı için son haftalarda eleştiri yağmuruna tutuldu. 2002 SARS salgınının kökeninde de vahşi hayvan tüketiminin bulunduğu şüphesi korona virüsü benzeri bir salgını öngörülebilir kılıyordu. Ancak sorulması gereken soru belki de şu: Çin otoriteleri mevcut risklere rağmen nasıl oldu da bahsi geçen ticari faaliyetleri yasaklamadı? 74 milyar dolarlık dev bir sektör söz konusu olmasına rağmen gerçekleşecek kayıp Çin ekonomisinin kaldıramayacağı bir yük olmaktan çok uzak. Sektör büyüklüğü ulusal gelirin yüzde 1’inden az (1). Buna ek olarak, araştırmalar ortaya koyuyor ki söz konusu ürünler geniş kitleler tarafından zorunlu ihtiyaç olarak algılanmaktan ziyade üst gelirlilerin lüks tüketimi içerisinde görülüyor (2). Dolayısıyla yöneticilerin geniş çaplı sosyal tepkilerden çekindiği de söylenemez.

Çin’in atıl tutumunu neoliberal küreselleşme bağlamında risk yönetiminin piyasa taraftarı eğilimlerinin bir emaresi olarak görmek mümkün. Unutulmamalı ki sermaye hareketleri üzerindeki kısıtlamaların kaldırıldığı ekonomik küreselleşme çağında yabancı sermayenin Çin, Hindistan, Türkiye gibi ülkelere gelmesi düşük maliyetlerin garanti edilebilmesine bağlı. Maliyetleri düşürmenin temel yollarıysa ucuz emek, gevşek iş güvenliği ve çevre düzenlemeleridir. Örneğin, 2019 Kaz Dağları direnişini gözümüzün önüne getirelim. Yatırımcı firma Alamos Gold, şirketin merkezi olan Kanada’da çok daha sıkı denetlemelere tabi olurken Türkiye’de gerçekleştirmeye niyetlendiği çevre katliamında yöneticilerle uyum içerisindeydi. Neoliberal küreselleşme bir yandan uluslararası sermaye hareketlerinin serbest kalması, diğer yandan yabancı sermayeyi kendine çekmek isteyen ulus devletlerin iş hayatı ve çevre düzenlemelerini gevşek tutması anlamına geliyordu.

Hâl böyle iken gelişmekte olan ekonomilerin risk yönetiminde halk sağlığı ve çevresel etmenlere ilişkin tehlikelere dair ticari hayatın gelişimine ket vuracak düzeyde bir hassasiyet göstermesini beklemek gerçekçi değil. Çokuluslu şirketler tam da söz konusu düzenlemeler gevşek olduğu ve yüksek kâr marjı beklendiği için bu ülkelere yatırım yapmakta. Dolayısıyla sermaye akışının devamlılığına bağımlı ekonomilerde kamu yararını olumsuz etkileyen risklerin piyasa lehine hafife alınması küresel kapitalizmin sistemik bir özelliği haline gelmiştir diyebiliriz. İş işten geçtiğinde elbette önlemler alınmaktadır. Öte yandan, risk yönetiminin sınıfsal boyutu genelde tehlikelerin uzak ya da düşük olasılıklı kabul edildiği, ihmallerin henüz krize dönüşmediği durumlarda politikalara kolaylıkla renk vermektedir.

Risk yönetiminde halk sağlığı yerine piyasa aktörlerinin çıkarlarına meyledilmesi Çin’e özgü bir durum değil. 90’lı yıllarda İngiltere’de yaşanan deli dana salgınında yine halk sağlığına dönük riskler göz ardı edilmiş, ancak hastalığın insanlar üzerindeki öldürücü etkisi yok sayılamayacak düzeyde kanıtlandıktan sonra gerekli önlemler alınmıştı (3). Et endüstrisine zarar vermeme kaygısıyla hayvan itlafları ve toplumun bilgilendirilmesi konusunda hükümetin geç kalması sonraki dönemde İngiltere’nin en büyük sağlık skandallarından birine dönüştü (4). Benzer bir şekilde, Ebola salgını Gine’de 15 bin hektarlık bir bölgede palmiye yağı üretimi için plantasyonların kurulması sonucu bölge ekosisteminin dengesinin bozulmasıyla geniş kesimlere yayılma imkânı buldu (5). Asya’dan gelen ucuz ithal yağ ürünlerinin yarattığı rekabetçi baskı, büyük çaplı üretimin ekosisteme ve halk sağlığına olası etkilerine dair kapsamlı bir değerlendirme olmaksızın plantasyonların faaliyete geçmesine yol açmıştı.

Bu üç örneğin ortak özelliğinin kısa erimli ticari kaygılara öncelik verilmesi ve uzakta olduğu sanılan sağlık risklerinin hafife alınması olduğunu söyleyebiliriz. Peki bunun neoliberal yönetim pratikleriyle ilişkisi nedir? Risk yönetiminde benzer tercihler kapitalizmin başka biçimlerinde ve hatta kapitalist olmayan toplumlarda bile yapılamaz mı? Elbette bu mümkün. Ancak neoliberalizm bu tür zafiyetlerin oluşmasına mahal veren eğilimleri bizzat bağrında taşıyan bir yönetim pratiğidir. Piyasaların deregülasyonu uluslararası ölçekte rekabetçi baskıları şiddetlendirerek ulus devletler arasında “dibe doğru yarış” diye bilinen süreci tetikledi. Buna göre, kim yatırımcıdan daha az vergi alır, sermaye sahibine daha uygun koşullar sağlarsa yabancı kaynakları da kendi ülkesine o çekecekti. Fakat diğer gelişmekte olan ülkeler de benzer politikaları uyguladığında sizin hamleniz boşa düşecek ve yatırımcılara rakiplerinize kıyasla daha da uygun koşullar sağlamanız gerekecektir. Bu sürecin risk yönetiminde sermaye sınıfı lehine bir tarafgirlik yaratmayacağını düşünmek oldukça güç. Yöneticiler halk sağlığını tehdit eden risklere ilişkin hassas olduğu ölçüde yatırımcılardan yeni önlemler talep edecektir ki bu da ek maliyet anlamına gelir. “Dibe doğru yarış” söz konusu olduğunda sermayedarın işini olabildiğince kolaylaştıracak bir risk yönetimi anlayışının hakim olması son derece kuvvetli bir ihtimaldir.

KEMER SIKMA POLİTİKALARI VE SAĞLIK SİSTEMLERİNİN KAPASİTESİ

Neoliberal politikalar aynı zamanda devletlerin salgınla mücadele kapasitesinin de altını oydu. Denk bütçe ve mali disiplin vurgusunu dogmatik bir bağlılıkla sürdüren neoliberal teknokratlar geçtiğimiz on yıllarda birçok ülkede kamu sağlık hizmetlerini olumsuz etkiledi. IMF fonlarına muhtaç Gine, Liberya ve Sierra Leone gibi Afrika ülkeleri yardım ve kredilerin önkoşulu gereği 90’lı ve 2000’li yıllarda kamu harcamalarında büyük çaplı kısıntılara gitmişti. Söz konusu kemer sıkma politikaları Ebola salgınının arifesinde kamu sağlık sistemlerinde kapasite çöküşüne yol açtı ve binlerce önlenebilir ölüme sebebiyet verdi (6). Kamu harcamalarının daraldığı aynı dönemde kişi başına düşen sağlık profesyoneli sayısında keskin bir düşüş yaşandı.

Avrupa ve Kuzey Amerika’da dünyanın en zengin ülkelerinin salgına karşı nasıl bu denli hazırlıksız yakalandığı da bir başka tartışma konusu. Sosyal bilimci David Harvey de Çin, Güney Kore ve Singapur’un salgına karşı nispeten etkin bir mücadele yürütmelerine rağmen kapitalist sistemin merkezindeki ülkelerin sağlık sektörlerindeki tüm zaaflarının açığa çıktığını ifade etmişti (7). Rakamlara bakıldığında kemer sıkma politikalarının sadece IMF yardımına muhtaç yoksul ülkeleri vurmadığı anlaşılıyor. Thatcher döneminden bu yana neoliberalizmin Avrupa’daki amiral gemisi İngiltere’nin sağlık sistemi geçtiğimiz yıllarda kronik bütçe açıklarıyla boğuşmaktaydı (8). Muhafazakâr Parti hükümetleri, yaşlanan nüfusla birlikte artan sağlık hizmeti talebine karşılık sağlık bütçesini aynı oranda genişletmek yerine açığı verimlilik artışı ve maliyetleri kısarak kapatma stratejisini benimsemişti (9). Sağlık profesyonellerinin içinde bulundukları finansal baskı ortamında halk sağlığını koruyucu uzun erimli adımları atmasıysa olası gözükmemektedir. Sağlık yönetiminde verimlilik ve maliyet takıntısı uzak riskleri ve uzun vadeli kapasite geliştirme projelerini elzem olmayan masraflar olarak görüp kısa vadeli önceliklere odaklanacaktır.

TÜRKİYE'NİN İMTİHANI

Neoliberal pratiklerin ezberleri Türkiye gibi ülkelerde bir başka zeminde daha çıkmaza giriyor. Salgının yüksek ivmeli yayılımına rağmen hükümet ekonomiyi yavaşlatacak agresif önlemleri alma konusunda ısrarla tutuk davranmakta. Çalışma hayatının ritmini sürdürmesi yönündeki en önemli argümanlarsa hazinenin vatandaşa gelir desteği verecek kadar güçlü olmaması, parasal genişleme ile artan enflasyon sonucu kur krizinin yaşanma tehlikesi ve Türkiye’nin böyle bir durumda dış borçlarını çeviremez noktaya gelme ihtimali.

Ancak içinde bulunduğumuz iktisadi sistemin bazı temel kurallarını sorgulayacak olursak bahsi geçen imkansızlıkların esasında birer politik tercih olduğunu görmek işten bile değil. Geçen hafta Cem Oyvat tarafından kaleme alınan alternatif iktisadi reçeteleri okuduğumuzda görüyoruz ki oyunun kurallarını değiştirip salgınla mücadelede radikal önlemleri mümkün kılacak kaynakları yaratmak bir irade meselesi (10). Alınacak tedbirler karşısında sermaye kaçışını kısıtlayacak finansal kontroller, yeni kaynak yaratmak için toplanması önerilen ve ülkenin en varlıklı kesiminden alınacak servet vergisi, olası bir kur krizinin etkilerini hafifletecek ithalat kısıtlamaları Türkiye’nin salgınla mücadelede hareket kabiliyetini arttıracak önlemler. Aynı şekilde, dünyanın farklı ülkelerinden 150’yi aşkın ekonomist IMF’nin koordinasyonunda sermaye kontrollerinin geri getirilmesini benzer saiklerle savunan bir bildiri yayımladı (11). Finansal sermayenin gelişmekte olan ekonomileri terk etme tehdidi sürdükçe söz konusu hükümetlerin gerekli önlemleri alma konusunda özgürlükleri büyük oranda kısıtlanmakta. Dolayısıyla gelişmekte olan ekonomilerde devletlerin etkin bir mücadele yürütmesi sermaye piyasalarının ulusal ve uluslararası ölçekte yeniden regüle edilebilmesine bağlı. Ancak bu kurumsal dönüşümün hayata geçebilmesi için öncelikle küreselleşme ve piyasa mekanizmalarının meyvelerinin sadece tek bir yoldan, yani deregülasyon ve küçülen devletle, toplanabileceğine dair dogmatik varsayımları terk etmemiz gerekiyor.

*Amsterdam Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü Doktora Adayı

1- https://multimedia.scmp.com/infographics/news/china/article/3064927/wildlife-ban/index.html

2- Zhang, L., Hua, N., & Sun, S. (2008). Wildlife trade, consumption and conservation awareness in southwest China. Biodiversity and Conservation, 17(6), 1493-1516.

3- Scherzberg, A. (2006). EU–US trade disputes about risk regulation: The case of genetically modified organisms. Cambridge review of international affairs, 19(1), 121-137.

4- https://www.theguardian.com/uk/2000/oct/29/bse.focus1

5- Wallace, R. G., Gilbert, M., Wallace, R., Pittiglio, C., Mattioli, R., & Kock, R. (2016). Did Ebola emerge in West Africa by a policy-driven phase change in agroecology? In Neoliberal Ebola, ed. Wallace R.G. & Wallace R., Springer.

6- Kentikelenis, A., King, L., McKee, M., & Stuckler, D. (2015). The international monetary fund and the ebola outbreak. The Lancet Global Health, 3(2), e69-e70.

7- https://www.jacobinmag.com/2020/03/david-harvey-coronavirus-political-economy-disruptions

8- https://www.theguardian.com/society/2018/may/28/nhs-deficit-last-year-twice-as-high-as-expected-say-sources

9- British Medical Association. (2016). NHS funding and efficiency savings. London: BMA House.

10- https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2020/03/25/turkiye-gec-kaliyor/

11- https://www.ft.com/content/35053854-6d17-11ea-89df-41bea055720b