Sağlık çalışanlarını alkışlamak ne ifade ediyor?

Doktorların para ile yönetilebilir, ödeme lafını duyunca işe koşarak gidecek bir meslek grubu olarak görülmesi çok rencide edici. Ortada doktorların ek ödemelerini artıracak bir para varsa, basın açıklamasında sözü geçen aylık, üç aylık fazla ödemenin tüm sağlık çalışanlarını Covid’den koruyucu ekipmana yatırılmasını, hızlı ve yaygın test için kullanılmasını yeğleriz.

Google Haberlere Abone ol

Emel Bayrak*

Salgın hastalıklar, tarihin akışını değiştiren, tüm olan bitenin beklentiler dahilinde olduğu zamanlarda dahi mevcut düzeni aniden alt üst edebilen bir etki yaratmıştır. İlk olarak ABD'nin New Mexico eyaletinde görülmesine rağmen, Birinci Dünya Savaşı'nda yer almayan İspanya'da, basının diğer ülkelerde söz konusu olan askeri sansürden etkilenmeksizin salgın konusunu gündeme getirmiş olması nedeni ile ‘İspanyol Gribi’ olarak adlandırılmış H1N1 virüs pandemisi Birinci Dünya Savaşı’nın bitmesinde önemli bir etken olmuştur.

Covid 19 olarak adlandırılan, korona virüsü ailesinin şu an bilinen, virülansı (bulaşıcılık özelliği) en yüksek olan alt türü ile tüm dünya olarak karşı karşı karşıyayız. İnsanlık olarak gerçekten büyük mücadele gerektiren, her şeye rağmen çaresizlik, acı ve kaygı dolu günler yaşıyoruz.

Konunun ister istemez sürekli olarak sağlık çalışanlarına geliyor olmasının nedeni, sağlık çalışanlarının,Covid 19’a bağlı olarak toplumda benzer yaş gruplarındaki bireylere göre çok daha yüksek oranda hastalanma ve yaşamlarını yitirme riski ile karşı karşıya olmaları. Risk grubu olarak tanımlanan ileri yaş ve kronik hastalığı olan hastalara yakın oranlarda. Aynı zamanda şu an sağlık çalışanları ve hekimlere en çok ihtiyaç duyulan zamanlar. Yani var olduklarını, hatta ‘iyi ki var olduklarını’, çalışma alanlarının ne çok risk taşıdığını şimdi konuşuyor oluşumuz bu yüzden.

Oysa hastaneler, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin işyeri tehlike sınıflandırmasına göre zaten çok tehlikeli işler kapsamındadır (İş Sağlığı Ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliği, 2012). Doktorlar ve tüm diğer sağlık çalışanları, enfeksiyon hastalıkları, radyoaktif ışın yayıcı cihazlarla çalışmalara bağlı kanser türleri, aşırı yoğun çalışma, gece çalışma, stres, depresyon ve tükenmişlik hali, olumsuz yaşam ve beslenme koşullarına bağlı artmış kardiyovasküler hastalık riskleri ve sağlıkta şiddet ile her zaman karşı karşıyadır.

Covid 19 pandemisi ile ülkemizde doktorlara bakışı bir kez daha gözlemleme fırsatımız oldu. Her kriz, her travma yeni farkındalıklar yaratır insanlarda. İlk akla gelen düzenlemelerden biri doktor maaşlarının artırılması oldu. Doktorların para ile yönetilebilir, ödeme lafını duyunca işe koşarak gidecek bir meslek grubu olarak görülmesi çok rencide edici. Ortada doktorların ek ödemelerini artıracak bir para varsa, basın açıklamasında sözü geçen aylık, üç aylık fazla ödemenin tüm sağlık çalışanlarını Covid’den koruyucu ekipmana yatırılmasını, hızlı ve yaygın test için kullanılmasını yeğleriz. Zira şu an söz konusu olan doğrudan doktorların ve diğer sağlık çalışanlarının yaşamı...

Bu dönemde tüm belediyelere sağlık çalışanlarına ücretsiz toplu taşıma olanağı sağladığı için teşekkür ederiz. Ancak hekimler ve servis olanakları olanlar dışındaki diğer sağlık çalışanları da çok az oranda toplu taşıma kullanır. Bunun nedeni öncelikle yaşamlarında zamanla yarışmalarıdır. İş çıkış saatlerinin belirsizliğidir. İkinci en önemli neden aşırı yorgunluktur. Ayrıca bu dönemde hastanede virüs yükü ile karşı karşıya kalmış sağlık çalışanının toplu taşımayı kullanmasının topluma etkileri göz ardı edilmemelidir. Hastaneden geldiğimiz kıyafetlerle eve girmemek gibi önlemleri almaya çalıştığımız bir salgın hastalık dönemi yaşıyoruz. Sağlık çalışanları zaman kaybetmeden, toplumda bulaşıcılığı artırmadan görev yerlerine ulaşsın istiyorsanız ki bu zaten bizim işimiz, aynı anda az sayıda sağlık çalışanına ulaşım olanağı sağlayacak servis olanakları gibi hizmetler sunabilirsiniz.

Türk Tabipleri Birliği tarafından Türkiye’de özel sağlık sektöründe çalışan hekimlerin çalışma koşulları, yaşadıkları sağlık problemleri, ekonomik ve sosyal durumları ile mesleki memnuniyetlerinin saptanmasına yönelik olarak 2019 yılında bir anket çalışması yapılmıştır. Anket sonuçları bugünkü alkışların gerek özel sektörde gerekse kamuda aslında neyin karşılığı olduğunu daha iyi anlamamıza olanak sağlıyor.

Özel sağlık sektörüne baktığımızda, Türkiye’de 2018 yılı itibari ile 577 olan özel hastane sayısı toplam hastane sayısının yüzde 37,6’sıdır. Ülke genelinde yıllık 95 milyon hasta sayısı ile toplam hasta sayısının yüzde 12’si; 50 bin 196 hasta yatağı sayısı ile toplam hasta yatağı sayısının yüzde 21,6’sı, yoğun bakım yataklarının yüzde 41,9’u özel sektör bünyesinde yer almaktadır; toplam hekim sayısı 153 bin 128 olup 29 bin 429’u özel sağlık sektörü çalışanıdır (Sağlık Bakanlığı, 2019).

2018 Yılı Hastane Yatak Sayıları (Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2018 Haber Bülteni)

Bin yirmi yedi hekimin katıldığı anket sonuçlarında her üç hekimden biri, pratisyen hekimlerde daha yüksek oranda olmak üzere, çalıştığı kurumdan sağladığı gelirin mesleğini ve yaşantısını sürdürmek açısından yetersiz olduğu görüşündedir. Yine yaklaşık üç hekimden biri aylık ödemelerinde sorun yaşamaktadır. Hekimlerin yüzde 47’si kendilerine kurumları tarafından “hedef-ciro” baskısı (çalıştığı kurum tarafından daha çok ciro yapması beklentisi) uygulandığını belirtmiştir.

Çalışma süresi, çalışanın sağlığıyla ve bu anlamda fiziksel ve ruhsal bütünlüğü ile doğrudan bağlantılıdır. 4857 Sayılı İş Kanunu’na göre çalışma süresi haftada en çok kırk beş saattir (4857 Sayılı İş Kanunu, Madde 63). Anketimize katılan özel sağlık sektörü çalışanı hekimlerin yüzde 70’i haftada 45 saatin üzerinde çalıştığını belirtmiştir. Yüzde 9 oranında, ‘66 saat ve üzeri çalışıyorum’ yanıtı alınmıştır.

Çalışmaya katılanların yüzde 70’i ulusal bayram ve resmi tatil günlerinde çalışma talebiyle karşılaştığını belirtmektedir. Beş hekimden biri, ağırlıklı olarak başka bir sağlık kuruluşunda mesai sonrası çalışma, nöbet tutma ya da iş yeri hekimliği şeklinde ikinci bir işte çalışmak zorunda kaldığını belirtmiştir.

Hekimlerin fiziksel ve psikolojik sağlıklarını etkileyebilecek en çarpıcı veriler, hekimlerin yıllık ücretli izin ve gerektiğinde hastalık izinlerini dahi kullanmadıkları olmuştur. Ankete katılan hekimlerin yüzde 75’i gelir kaybı düşüncesiyle hastalık ya da izin durumlarını ertelemektedir. Çalışmaya katılan üç hekimden biri son iki yılda 10 gün ve altında, yaklaşık yarısı 10 ila 20 gün arasında izin kullanabilmiştir. Sadece on hekimden biri son iki yılda 30 gün ve üzerinde tatil yapabilmiştir. Uzun çalışma saatleri ve yetersiz dinlenme sürelerinin yüksek hata ve kaza oranı, stres ve yorgunluk, kısa ve uzun dönemli sağlık sorunları gibi olumsuz sonuçlar doğurduğu bilinmektedir.

Ankete katılan hekimlerin dörtte üçü tükenmişlik belirtileri hissettiğini belirtmiştir. Pratisyen hekimler uzman hekimlere oranla daha fazla tükenmişlik ifade etmişlerdir.Tükenmişlik hissi kadın hekimler arasında erkeklere oranla daha fazladır. Haftalık olarak 45 saat üzerinde çalışan, iş yerinde mobbinge uğradığını düşünen, aylık kazancını mesleğini ve yaşamını sürdürmek açısından yeterli görmeyen gruplarda diğer gruplara kıyaslandığında tükenmişlik hissetme oranları anlamlı olarak daha yüksektir. Üstelik hekimler, mesleğe başladıkları ilk yıllardan itibaren tükenmişlik belirtileri hissettiklerini belirtmişlerdir.Sosyal etkinliklere yeterince zaman ayırabilen özel sektör çalışanı hekimlerin oranı yüzde 13,5’tir.

Ankete katılan hekimlerin yüzde 44’ü hasta ve hasta yakınları tarafından şiddete (fiziksel, sözel, cinsel taciz vb.) maruz kaldığını belirtirken iş yerinde kendini güvende hisseden hekimlerin oranı yüzde 12,8 ile sınırlıdır. Kriz zamanlarında şiddetin artabileceği gerçeği geçtiğimiz günlerde yaşanan olaylarla kendisini göstermiştir. Sağlıkta şiddet yasasının hemen çıkarılması doktorlar açısından hayati öneme haizdir.

Tüm bu koşullar altında yeniden meslek seçme olanağınız olsa yine hekimliği seçer miydiniz sorusuna yüzde 17,43 kesinlikle hayır; yüzde 14,02 hayır; yüzde 24,05 kararsızım; yüzde 29,80 evet; yüzde 14,70 kesinlikle evet yanıtı alınmıştır..

Ancak alternatifi olmaksızın bilimsel tıbbın bizleri yaşama bağlayacağını anladığımız; hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde sağlık çalışanlarının kıymeti harbiyesini görmek, onları alkışlamak değil takdir etmek, saygı duymak için salgın hastalıklara gereksinim duymayacağımız sağlıklı günlere bir an önce kavuşmamız dileğiyle...

Sağlık çalışanları sizin için çalışıyor, siz de bizim için evinizde kalın, biz de sizi alkışlayalım...

*Dr., İç Hastalıkları Uzmanı, TTB Özel Hekimlik Komisyonu