Bir yanımız korona, bir yanımız savaş

Neo liberalizmin Türkiye’deki “başarılı” uygulayıcısı AKP iktidarı zalimliğini her alanda gösteriyor. Ülkede uzun zamandan beri derinleşen ekonomik kriz, artan işsizlik/yoksulluk/açlık korona virüsü salgınıyla beraber daha da artacak.

Google Haberlere Abone ol

Tülay Hatimoğulları Oruç*

Çin’in Vuhan kentinde başlayan korona virüsü (Covid-19) salgını sınır tanımadan neredeyse bütün dünyaya yayıldı. Ve bütün ülkelerin tek gündemi haline geldi. Gelmeli de. Önlem alınmadığı takdirde yayılma hızı çok yüksek olan, can alan bir virüs. Sağlıkçılar, ekonomistler, siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları, siyasetçiler, yazarlar, çizerler… Herkes kendi cenahından değerlendirmeler ve oldukça kıymetli önermeler yaptı/yapıyor.

Çin, Güney Kore Covid-19’la mücadele etme hususunda epey yol aldı. Virüsün kapısını geç çaldığı Batı ülkeleri ise hâlâ şoku atlatamamış ve gerekli önlemleri alamamış durumda. Türkiye Cumhurbaşkanı ise şahsı ve birkaç adım geriden gelen hükümetinin virüsle verdikleri savaştaki maharetini, başarı hikâyesini (!) anlatıyor.

Umarız ki Türkiye ve bütün dünya korona virüsü tehlikesini en kısa zamanda ve en az can kaybıyla atlatır. Neredeyse herkesin uyarısı olan toplumsal duyarlılık ve bilinçli davranışın sağlayacağı faydaların altını bir kez daha çizebiliriz.

Panik havasına girmeksizin bu yaşadığımız felaketlerin sonuçları ve geçici çözüm önerileri kadar nedenlerini ve kalıcı çözümlerini de konuşabilmeliyiz. Evet, bu ruh haliyle. Unutmadan acılarımızı, anlık rahatlamaların rehavetine kapılmadan. “Şimdi zamanı değil” diye azarlayanlara, “Şimdi tam da zamanı” diyebilen bir kararlılık ve sorumlulukla.

KAPİTALİZM ÖLDÜRÜR 

Kapitalizmin kâr hırsı, bitmek tükenmek bilmeyen üretim ve tüketim döngüsü içinde havayı, toprağı, suyu kirletiyor/yok ediyor. Doğadaki tüm canlı türleri ve bir bütün olarak yaşam tehdit altında. Merkezine sermayenin büyümesini koyan bu sistem, bir vampir gibi insana ve doğaya ait ne varsa kanını emerek varlığını sürdürüyor.

Kapitalizm, insan ve tüm canlıların yaşamının idamesi için değil, banka hesaplarının kabarması için üretim yapar. Zengini yer, içer, gezer, işçisi kendi ürettiği ayakkabıyı dahi satın alacak/giyecek güce sahip olamaz. İşsizi, yoksulu açlıktan ölür. (Korona virüsünden şu ana kadar yaşamını yitiren insan sayısı 8 bin. Birleşmiş Milletler’in verilerine göre açlıktan ölen insan sayısı yılda 7,6 ile 9,1 milyon arasında. Ama dünya bunun farkında bile değil. Çünkü ölenler Afrikalı, Endonezyalı, Pakistanlı… Yani dünyanın ötekileri. Ne zamanki dünyanın asilleri (!) ölmeye başlar, işte o zaman insan yaşamı kıymetli görünüverir.)

Kapitalistler ve devletleri kârlarını ve hâkimiyet alanlarını büyütmek için başka halkların yaşam alanlarına, topraklarına, pazarına, petrolüne, yer altı ve yer üstü kaynaklarına göz diker. Buralarda siyasal, askeri, kültürel hegemonya kurmak ister. Bunun uğruna yüzbinlerce/ milyonlarca insan yaşamını yitirir. Askerler ve belki daha fazla sayıda siviller… Evler yıkılır. Kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere insanlar göç yollarına düşer. Esir kampları büyür. Kadınlar alınır satılır pazarlarda. Organ mafyaları gelişir.

Kapitalist sistem halk sağlığı ve eğitime değil, silaha ve militarizme yatırım yapar. 21. yüzyılda nükleer silahlar yetmiyor onlara; siber savaş yöntemlerini, biyolojik silahları geliştiriyorlar. Hızla yetkinleştirilen yapay zekânın sanayiye/üretime yansımalarını insan ve doğanın yararına değil, kendi lehlerine kullanacaklarından şüphe duyulmamalıdır.

Kapitalistler, korona salgınından da kasalarını doldurmak için yararlanıyor. İnsanlar korona virüsünden kırılırken, bütün dünya alarmdayken ABD Başkanı Trump ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping bu salgını ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşlarının bir aracı olarak birbirlerine karşı kullanmaya çalışıyor.

İnsan sağlığını hiçe sayan sorumsuzlukların gelebileceği düzey ne kadar zalimane olabiliyor, değil mi? Örneğin korona virüse karşı Batı ülkeleri de içinde olmak üzere tüm kapitalist ülkelerin ne kadar hazırlıksız olduğu ortaya çıktı. Bunun en temel nedeni neo-liberal politikaların gereği olarak sağlığın özelleştirilmesidir. Korona virüs salgını, kapitalizmin insan sağlığına zararlı olduğunu bir kez daha hatırlattı.

KORONA ÖLDÜRÜYOR, SURİYE'DEKİ SAVAŞ DA ÖYLE! 

Dünya korona virüsle meşgulken AKP’nin ortaklı iktidarı İdlib’de savaşa devam ediyor. İki askerin yaşamını yitirdiğini önce Sivas Valisi, sonra Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar açıkladı. Yapılan açıklamada askerlerin radikal gruplar tarafından gerçekleştirilen roketli saldırı sonucu yaşamlarını kaybettiği belirtildi.

5 Mart’ta Erdoğan’ın kurmaylarıyla Rusya’ya giderek Putin’le yaptığı görüşmenin, Soçi ek protokolünün derde deva olmayacağı belliydi. Çünkü iktidar Suriye ve Kürt sorunu konusunda temel siyasette bir çizgi değişikliğine gitmeme konusunda yeminli. Savaşa, şiddete, yok saymaya devam edecek. Bu yaklaşım korona virüsünden beter bir veba salgını gibi.

Veba salgını 14. yüzyılda Avrupa nüfusunun üçte birini öldürdü. Savaş siyaseti de Kürt, Arap, Türk, Ezidi, Husi… bu coğrafyadaki halkları öldürüyor. Korona virüsü gündeminden ilhamla Albert Camus’nün “Veba” kitabını okuyorum. 20. yüzyılda Cezayir’e musallat olan veba hastalığını Dr. Rieux, olayın geçtiği Oran kenti Belediye Başkanı ve Vali’ye anlatmaya çalışır. Yetkililer önce hastalığı salgın olarak kabullenmez. “Kaç kişi öldü?” der dururlar. Ta ki her gün onlarca insan ölmeye başlayana dek.

SAVAŞ VEBASI/VİRÜSÜNDEN VE ONU YAYANLARDAN KURTULMALIYIZ 

Her fırsatta yaptığımız gibi buradan da sesleniyoruz: Onlarca asker cenazesi geldi zaten. Daha kaç on askerin ölümü bekleniyor? Dr. Rieux’ları dinleme vakti gelip geçmedi mi? Bu savaş Türkiye halklarının değil, iktidarın savaşıdır. Bu savaş Türkiye’nin değil, iktidarın beka savaşıdır.

İdlib’de 2 askerin ölümüne neden olan saldırıyı düzenleyen radikal gruplar kim? Soçi Mutabakatı’nda ve Moskova’da yeni imzalanan ek protokolde bu grupları kontrol altına almak AKP iktidarının işi değil miydi? Baştan beri bu grupları destekleyerek kurulan yanlış ilişkinin sonucu değil midir bu yaşananlar? Türkiye ordusunun Suriye’de ne işi var? Haksız ve hukuksuz bir savaşın ceremesini niye Türkiye halkları çeksin?

HER TÜRLÜ SALGINA KARŞI DAYANIŞMA 

Cumhurbaşkanı korona virüsüne karşı günler sonra medya karşısına çıkıp paket açıkladı. Büyük işletmeleri ve sermaye sahiplerini kurtaran, yoksula kolonya dağıtan bir anlayışı ortaya koydu. Bu arada virüsle mücadele konusunda bütün dünya ülkelerini nasıl solladığımızdan (!) dem vurdu.

27 Şubat’ta İdlib’de yaşamını kaybeden onlarca askerin ölümü ile ilgili açıklamayı da günler sonra yapabilmişti, seçim konuşması yapar gibi ekonomiyi nasıl uçurduğuna, ülkeyi nasıl kalkındırdığına dair laf kalabalığı arasında… Mülteciler üzerinden Merkel’le görüşülen ticari ilişkileri ihmal etmeden… Ve en trajiği; kendisi ve kabinesinden insanların, eski milletvekillerinin kahkahaları eşliğinde… İdlib’te yaşamını kaybeden askerlerin ölümünden işte bu kadar acı duymuş bu iktidar.

Neo liberalizmin Türkiye’deki “başarılı” uygulayıcısı AKP iktidarı zalimliğini her alanda gösteriyor. Ülkede uzun zamandan beri derinleşen ekonomik kriz, artan işsizlik/yoksulluk/açlık korona virüsü salgınıyla beraber daha da artacak.

Acımasızca insanı ve doğayı sömüren kapitalizme her alanda ve her yerde karşı durabiliriz. Ülke içinde ve dünyada bu sömürü çarkına ve onun yürütücüleri olan iktidarlara karşı mücadeleyi büyütme olanakları gittikçe büyüyor.

Onlar korona virüsü gündemiyle ezen ve sömüren sistemlerini yeniden onarmaya kalkışabilir. Dünyanın ezilen ve sömürülenleri olarak biz de “Kapitalizm, kâr ve iktidar hırsı öldürür”, “Başka bir dünya mümkündür” yaklaşımıyla yaşamı inşa edebilir, insanlığın ihtiyacı olan eşitliği, adaleti, özgürlüğü, barışı ve kardeşliği inşa edebiliriz. Korona virüsünden korunmak amacıyla uzmanların önerileri üzerine sosyal ortamları askıya aldığımız şu zamanlarda esasen ortak değerlerimiz üzerinde daha fazla düşünebiliriz. Bu süreçte ortak paydalarımızı daha çok bilince çıkarabilir, daha çok dayanışabiliriz. Bütün dünya ahalisi olarak enternasyonal dayanışmayı geliştirmenin tam zamanıdır.

*HDP Adana Milletvekili